Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından kendisini telefonla arayan Batılı devlet başkanlarının “Geçmiş olsun. Üzgünüz. Ama sonra birçok asker, memur görevden alınıyor. Bunu anlamakta zorlanıyoruz, endişelerimiz var" dediğini aktardı. "Bunlara ne diyeceksin? 'Siz işinize bakın, biz işimizi biliyoruz.' Çünkü bunlar bugüne kadar kendilerine karşı hep emir kulu aramışlar, biz kula kul olmayacağız" ifadesini kullanan Erdoğan, "Fakat bütün bunlar olurken İslam dünyasının da birkaç samimi dostu ve ülkeyi bir kenara koyarsak, önemli ölçüde bu tavrın içinde olmasını anlamamız mümkün değil. Kimin ne düşündüğünü, hangi hesaplar içinde olduğunu biliyoruz. Gün ola, harman ola" ifadesini kullandı.
Darbe girişiminin planlayıcısı olduğu öne sürülen Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen'in Türkiye'ye iadesi konusunda ABD'ye 85 koli belge gönderdiklerini açıklayan Erdoğan, "Tercümeyi dikkatli yapalım, yılanın başını küçükken ezelim. FETÖ ile mücadeleye ne kadar erken başlanırsa, bu örgütün tehdit olmasının önüne o kadar çabuk geçilecektir. Sayın Obama’dan bizzat kendisini istedim. Son bu olaylardan sonra kendisinden tekrar istedim. 85 koli belge gönderdik. FETÖ'nün dine ve insan hayatına yaklaşımı itibarıyla diğer terör örgütlerinden hiçbir farkı yoktur, hatta daha tehlikelidir" diye konuştu.
Erdoğan, 15 Temmuz'un ardından Van, Diyarbakır, Elazığ ve Bitlis'te meydana gelen terör saldırılarıyla ilgili olarak ise, "Esasen son günlerdeki hadiseleri milletimizin 15 Temmuz destanına ve demokrasi nöbetlerine misilleme saldırıları olarak görüyorum. FETÖ’yle, PKK’nın, DAİŞ’in hiçbir farkı olmadığı bu saldırılarla bir kez daha ortaya çıktı" dedi.
Beştepe'de bulunan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde İslam sivil toplum örgütü (STK) temsilcilerini ağırlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Saldırılar vesilesiyle şu hususu tüm milletimle, tüm dünya ile paylaşmak istiyorum. Türkiye adları farklı da olsa aynı saiklerle hareket eden ve birbirleriyle yakın ilişki içindeki terör örgütlerinin ortak saldırısı altındadır. 15 Temmuz’da FETÖ terör örgütü saldırdı. Bu hain yapı başarılı olamayınca nöbeti hemen diğerleri devraldı. Bölücü terör örgütü PKK tarafından 15 Temmuz’dan bu yana yapılan saldırılarda çok sayıda askerimiz, polisimiz, korucumuz ve sivil vatandaşımız şehit oldu, yaralandı. Diyarbakır’da dördü polis 7 şehidimiz, 45 yaralımız, Van’da biri polis, 3 şehidimiz, 70 yaralımız, Elazığ’da bugün itibariyle 5 şehidimiz ve 217 yaralımız var. Ve Bitlis’te 5 askerimiz, 1 korucumuz mayın patlaması sonucu şehit oldu, 5 askerimiz yaralandı. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Başbakanımız ve bakanlarımızla hadiseyi yerinde incelemek üzere Elazığ’a gitti. Elazığ gibi huzurun ve kardeşliğin şehri vasfını koruyan bir yere saldırılmasını ayrıca önemli görüyorum. Son saldırı dahi amacın sadece ve sadece kan dökmek olduğunu tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır. Esasen son günlerdeki hadiseleri milletimizin 15 Temmuz destanına ve demokrasi nöbetlerine misilleme saldırıları olarak görüyorum. FETÖ’yle, PKK’nın, DAİŞ’in hiçbir farkı olmadığı bu saldırılarla bir kez daha ortaya çıktı. Milletim emin olsun, şehitlerimizin, yaralılarımızın kanı asla yerde kalmadı, kalmıyor, kalmayacak.
Türkiye, FETÖ denen ihanet şebekesiyle mücadele ederken, PKK’yla mücadeleyi asla bırakmadı, bırakmayacaktır. Zaman zaman bazı dostlar bize şu ifadeleri kullanıyor: Cepheyi büyütmeyelim. Bizim için zaten dar bir cephe söz konusu değil. Biz bu mücadeleyi satıhta veriyoruz. Belli bir hatta değil. Neresi gerekiyorsa, bu millet bu mücadeleyi orada tüm güvenlik güçleriyle verecektir. Doğuysa doğu, güneyse güney. Suriye’nin kuzeyinde YPG’nin saldırıları var, milletimize tehdit oluşturuyor. Gerekirse orası. Batı dünyası bizi bu mücadelede anlamıyor, anlamayacak. Biz bunun farkındayız. Dürüst davranmadılar, davranmıyorlar. Bunun da farkındayız. Gerek askeri operasyonlar, gerek polisimizin ve adliye teşkilatımızın çalışmalarını kesintisiz devam ettireceğiz. PKK’nın son günlerdeki davranışının arkasında FETÖ’nün de olduğunu anlamak için kahin olmaya gerek yok. Türkiye’yi iç meselelerine mahkum ederek Suriye ve Irak’ta bekamızı tehlikeye sokacak gelişmeleri oldu bittiye getireceklere “Biz her şeyin farkındayız” diyoruz. Türkiye hem terör örgütlerinin içerideki eylemleriyle mücadele edecek, hem de oradaki tezlerini savunacak güce, akla, kudrete sahiptir. 15 Temmuz darbe girişiminin askerimizin, emniyeti felce uğrattığını sananlar, yanıldıklarını operasyonlarda etkisiz hale getirilen PKK’lı teröristlerle, gözaltına alınan, tutuklanan işbirlikçileriyle görmüşlerdir. Sınırda yaşadıklarımızı da 15 Temmuz’dan bağımsız olarak yakından izlediğimizi, izlemeye devam edeceğimizi, verilen taahhütlerin yerine getirilip getirilmediğini de takip etmeyi sürdürüyoruz.
Bu devlet bir çadır devleti değildir. Türkiye 2200 yıllık bir devlet geleneğine, düzenli ordu geleneğine sahiptir. Forsumuzdaki yıldızlar oraya şık dursun diye durmamıştır. Her birinin anlamı vardır. Anlamayanlara ve anlamak istemeyenlere tekrar tekrar hatırlatmaktan, söz yetmiyorsa bilfiil göstermek çekinmedik, çekinmiyoruz.
Türkiye terörle mücadele noktasında köklü bir yeniden yapılanma sürecindedir. Bir musibet, bin nasihatten evladır. Teknik anlamda istihbarat zafiyeti, teknolojiyi daha etkin kullanma noktasındaki eksikleri tamamen ortadan kaldıracağız. Bu vesileyle, Diyarbakır, Van ve Elazığ saldırıları başta olmak üzere güvenlik görevlisi ve sivil tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize baş sağlığı diliyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum. Biraz önce ifade ettiğim gibi, Türkiye terör örgütleriyle yürüttüğü mücadele ve bölgesel sorunlar konusunda geliştirdiği inisiyatifler yanında gündemindeki tüm gelişmeleri takip etmeyi sürdüren bir ülkedir. Bizim üzerinde en çok durduğumuz ve üzüldüğümüz hususlardan biri de İslam dünyasının kendi içindeki ihtilafları çözemeyişidir. Maalesef İslam dünyasında yaşanan çatışmalara baktığımızda ölenin de Müslüman, öldürenin de Müslüman olduğunu görüyoruz.
Tefrikaları bir kenara bırakamadığımız, yüreklerimizi hep birlikte çarpıtamadığımız sürece bu acıları yaşamaya devam edeceğiz. Bir millet ki tankların altıan kendisini atabiliyor, F16’lardan, helikopterlerden gelen mermilere, bombalara asla aldırmıyor. Allah’ın izniyle bu millet mağlup edilemez, yok edilemez.
İstanbul Yenikapı, 5 milyonluk o toplantısıyla dünyaya bir mesaj vermiştir. O birliktir, beraberliktir, o dayanışmadır. İşte orada ayrışma yoktu. Orada şu siyasi parti, bu siyasi parti yoktu.
Batı’nın bu ikircikli tutumunu tasvip etmesek de anlıyoruz. Paris’te saldırı oluyor, dünya liderleri nerede, Paris’te. Burada bir darbe yapıldı. Kime yapılıyor, milletin oylarıyla gelmiş iktidara yapılıyor. Demokrasiye yapılıyor. Bize hala akıl veriyorlar. Dedikleri ne?
“Geçmiş olsun. Üzgünüz. Ama sonra birçok asker, memur görevden alınıyor. Bunu anlamakta zorlanıyoruz, endişelerimiz var.” Bunlara ne diyeceksin? “Siz işinize bakın, biz işimizi biliyoruz.” Çünkü bunlar bugüne kadar kendilerine karşı hep emir kulu aramışlar, biz kula kul olmayacağız. Sadece Hakka kul olacağız. Bu böyle biline. Fakat bütün bunlar olurken İslam dünyasının da birkaç samimi dostu ve ülkeyi bir kenara koyarsak, önemli ölçüde bu tavrın içinde olmasını anlamamız mümkün değil. Kimin ne düşündüğünü, hangi hesaplar içinde olduğunu biliyoruz. Gün ola, harman ola. Hangi sınırlar içinde yaşarsa yaşasın, İslam toplumlarının kalbinin bizimle attığını gayet iyi biliyoruz.
Uluslararası ilişkiler, ülkelerin BM başta olmak üzere farklı platformlarda ortaya koyduğu dayanışmanın gücüyle şekilleniyor. Türkiye olarak uzun süredir uluslararası sistemin çarpıttıklarını “dünya 5’ten büyüktür” ifadesiyle sembolleşen haliyle dile getirdik. Bu 5 ülkenin iki dudağının arasında dünyadaki 196 ülkeyi mahkum edemeyiz. Bu 5 ülkenin içinde Müslüman var mı? Yok. Her kıta temsil ediliyor mu? Yok. Bu dünya adil olamaz. Öyleyse bu 1 milyar 700 milyon Müslüman’ı temsil eden ülkelerin yöneticileri bu işi zorlamak zorundadır. Artık dünya 1. Dünya Savaşı şartlarında yaşamıyor. Tabii biz dünyadaki tüm mazlumlar adına düşüncelerimizi gündeme getiriyoruz. Bunların böyle bir derdi var mı, yok.
Acı bir tespitle söylemek zorundayız ki bu mazlumların ve mağdurların çok büyük bir bölümü zaten Müslüman toplumlardan oluşuyor. Kendisi vahdet dini olan din mensuplarının birbirinden bu kadar uzak, bu kadar dağınık, bu kadar çatışma içinde olmasını kabullenmekte zorlanıyorum. Rabbimiz, tabii bunu hep söylüyoruz ama uygulamada olmuyor. Müminler ancak kardeştirler emriyle birlikte Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. Eğer bugün rabbimin merhametine nail olamıyorsam, dönüp kardeşliğimizin gereğini ne derece yerine getirdiğimiz konusunda kendimizi sorgulamalıyız. Ortadoğu yanarken, Kuzey Afrika ısınırken hala bu muhasebeyi yapamıyorsak, yazık.
Bizim medeniyetimiz merhamet, şefkat ve sevgi medeniyetidir. Ne zaman birliğimizi, beraberliğimizi kaybettik, bu değerlerden uzaklaştık.
Türkiye olarak özellikle son 14 yıldır kendimiz olmanın, özümüze dönmenin gayreti içindeyiz. Demokrasiyle yönetilen bir hukuk devleti olan Türkiye’nin geçmişiyle bugünün buluşturmada gösterdiği ahenk son derece önemlidir. Müslümanlar olarak ihtiyacımız olan tek şey Kuran-ı Kerim’in ve peygamberimizin bize gösterdiği yoldan yürümektir. Hiçbir zaman DAİŞ’in yanında yer alamayız. Biz Suriye’ye mühimmat atmayın, attığınız mühimmatların yarısı DAİŞ’e gider dediğimizde bize inanmayanlar, DAİŞ’in elinden kendi silahlarının çıktığını gördüler.
İslam dünyası silah tüccarlarının pazarı haline gelmiştir. Tekniklerini de gayet iyi biliyorlar. Önce yardım, sonra sendeki madenler, sendeki paralar. Böyle çözüyorlar. İslamofobi demeye gerek yok. Yapılan işin adı açıkça İslam düşmanlığıdır, Müslüman düşmanlığıdır. İşte El Kaide, DAİŞ, Boko Haram gibi terör örgütlerinin bizzat İslam düşmanları tarafından bu aziz dine zarar vermek adına kurdurulduğunu düşünüyorum. Müslümanlar, kendileri bu örgütlerin önünü kesemedikleri için İslam coğrafyası dış güçlerin müdahalesine açık hale geliyor. Müslüman, feraset sahibi olmak zorundadır. Bizde bir söz var. Zor oyunu bozar. Birliğimizi, beraberliğimizi sağlayamazsak daha çok ah çekeriz.
15 Temmuz’da gösterdik. Öyle ya, tanktan, toptan, uçaktan, helikopterden daha zor var mı? Bu örgütün maalesef uzun yıllar biz de bu yapının farkına varamadık. Bu ihanet şebekesi 2010’dan bu yana çeşitli vesilelerle kendini ele vermiştir. 15 Temmuz ise en bariz, en alçak ihanet girişimi olmuştur. 15 Temmuz gecesi ülkemiz FETÖ örgütüne mensup, asker elbisesi giymiş teröristin darbe girişimine maruz kalmıştır. 240 kardeşimiz şehit oldu. Bunların içinde destansı kardeşimiz var. Bir hanım kardeşimiz vücudu zırhlı araç ikiye böldü. Genç kardeşimiz tankın altına kendini atıyor, diğer tankın altına atıyor. Bu bir iman meselesidir. Ben onlara hayran kalıyorum. Onlara hayran kalıyorum. Tarihimizde ilk defa milli iradenin sembolü olan TBMM bombalanmıştır. Ve Batı demokrasi diyor. Ne demokrasisi ya? Almanya'da toplantı yapılacak, darbeye karşı demokrasi diye. Oradaki STK'lar toplantı yapacak, Cumhurbaşkanımız da katılsın istiyorlar. Müracaat ediyorlar. Demokratlar ya, yerel mahkeme "Hayır" diyor. AYM'ye gidiyorlar. AYM iki saat içinde o da "Hayır" diyor. 2 yıl önce terör örgütü olarak kabul ettikleri PKK'nın terörist liderlerini Almanya'da video konferansla konuşturuyorlar. Bunlar güya demokrat. 4 bin terörist dosyası verdim Almanya Şansölyesi'ne. "500 tane daha geldi" dedi. "Yargı bağımsızdır, çalışıyor" dedi. "Geciken adalet, adelet değildir' hükmünü nereye koyacaksınız?" dedim. Yeri gelince 2 saatte karar veriyorlar. Bunu söyleyince de rahatsız oluyorlar. İsteseniz de, istemeseniz de biz hakkı söylemeye, doğruyu söylemeye devam edeceğiz.
Tercümeyi dikkatli yapalım, yılanın başını küçükken ezelim. FETÖ ile mücadeleye ne kadar erken başlanırsa, bu örgütün tehdit olmasının önüne o kadar çabuk geçilecektir. Sayın Obama’dan bizzat kendisini istedim. Son bu olaylardan sonra kendisinden tekrar istedim. 85 koli belge gönderdik.