ERDOĞAN: İSRAİL ÖZÜR DİLEMEK DURUMUNDA ŞAM (A.A) 

-ERDOĞAN: İSRAİL ÖZÜR DİLEMEK DURUMUNDA ŞAM (A.A) - 11.10.2010 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İsrail, daha önce de söylediğimiz gibi özür dilemek durumundadır. Ailelere tazminatlarını ödemek durumundadır'' dedi. Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile Halk Sarayı'nda düzenlediği ortak basın toplantısında açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Türkiye ve Suriye'nin iki kardeş ülke olduğunu belirten Erdoğan, tarihi itibarıyla, değerleri itibarıyla, özellikle son dönemlerde atılan adımlarla gerek siyasi alanda, gerek ekonomik, ticari, kültürel alanda çok büyük mesafeler alındığını belirtti. Geçen hafta Türkiye'den 12 bakanın Suriye'de karşılıklı muhatapları ile bir araya gelerek Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi çalışmasının bir adımını attıklarını anımsatan Erdoğan, şunları söyledi: ''Kendi aralarında geldiğimiz noktayı değerlendirme fırsatı buldular. Kasım-aralıkta adımını attığımız bir başka, inşallah ülkelerimiz arasında bu da bir fırsata dönüşecek, Türkiye-Suriye-Ürdün-Lübnan olarak bazı bakan arkadaşlarımızın, aralıkta da dışişleri bakanlarımız bir araya gelmesi suretiyle, ocak ayında başbakanlar olarak bir araya gelecek. Dörtlü zirveyle de bölgede bunu taçlandırmak istiyoruz. Bu çalışmaların bölgede meydana getireceği sinerjiyi şimdiden görüyor gibiyim, çok önemli bir sinerji meydana getirecektir. Bu, daha sonra farklı katılımlarla inanıyorum ki çok daha güçlenecektir. Tabii bölgemizde bazı sıkıntılar var. Sıkıntıların bir kısmını Sayın Cumhurbaşkanımız az önce ifade ettiler. Özellikle Irak'ta yaşanan sıkıntılar ki henüz hükümetin orada kurulamamış olması gerçekten bizleri komşu ülkeler olarak, kardeş ülkeler olarak üzmektedir. Zira bir boşluk ortada var. Bunun giderilmesi lazım. Bu boşluğun giderilmesi noktasında da bir Iraklılık bilinciyle, bir milli mutabakat hükümetinin orada kurulması, inanıyorum ki Irak'ın geleceği açısından da çok çok büyük önem arz etmektedir. Zira ne mezhepçilik üzerine veyahut da etnik anlayış üzerine kurulacak hükümetin, Irak'ın geleceği açısından barışa hizmet etmesi, dayanışmaya hizmet etmesi mümkün değildir. Ne Irak halkına bu kazandırır, ne de Irak'a kazandırır. Onun için bir milli mutabakat hükümeti, bir dayanışma, bir paylaşım, bir kardeşlik hükümetinin süratle Irak'ta kurulması temennimizdir, arzumuzdur. Bu konuda Türkiye olarak, Suriye olarak elimizden gelen katkıyı, desteği vermeye hazırız. Tabii ki arzumuz bunu kendi içlerinde halletmeleridir.'' -''CENEVRE RAPORU ORTADADIR''- Barış konusunda başlayan bir sürecin olduğunu bununla ilgili Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın açıklama yaptığını anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bu konuda başlayan bir süreç vardı. Belli noktaya gelmişti, ama o belli noktadan sonra bu sürecin nasıl tıkandığı hepinizin malumudur. Gazze'ye bombardımanla bu süreç tıkanmıştır, bu noktada ne yazık ki kalmıştır ve onun ardından meydana gelen hadiseler, özellikle bir gönüllüler heyetinin 3 gemiyle Gazze'ye gidişi esnasında meydana gelen hadise ortadadır. Bu hadise neticesinde denizden, havadan indirme, bindirme harekatını yapmak suretiyle silahsız insanlara karşı silahla yapılan bu saldırı ortadadır ve Cenevre Raporu ortadadır. Bu raporda bu insani olmayan böyle bir vahşetin, gaddarca olduğu zaten yer almaktadır. Burada İsrail, daha önce de söylediğimiz gibi özür dilemek durumundadır. Ailelere tazminatlarını ödemek durumundadır. Bildiğiniz gibi 9 şehidin üzerinden -adeta infaz yapılmış ve- 30 mermi çıkmıştır. Bu mermiler öyle uzaktan filan da atılmış değil, yakın mesafeden adeta infaz edercesine kullanılmıştır. Bunlar adli tıp raporları gerekli olan yerlere de uluslararası camiaya da iletilmiş, ulaştırılmıştır. Tabii burada çok çok üzücü durumlar söz konusudur. Bütün bu olaylar cereyan ederken, hala burada çekimser kalabilen veyahut da İsrail'in yanında yer alabilen ülke veya ülkeler de vardır. Bu tabii böyle bir insanlık suçu karşısında, bu takınılan tavırları tarih affetmeyecektir diye düşünüyorum, böyle inanıyorum.'' Erdoğan, Ortadoğu'daki sorunlara yönelik, bundan sonraki sürece ilişkin neler yapabilecekleri konusunda da değerlendirmelerde bulunduklarını ifade etti. -"DURUMU TEKRAR DEĞİRLENDİRECEĞİZ"- Başbakan Erdoğan, Suriyeli bir gazetecinin Cenevre'deki komisyonun, Mavi Marmara baskını ile ilgili hazırladığı rapora ilişkin sorusu üzerine şunları söyledi: ''Tabii şu anda Cenevre ile ilgili açıklanan rapordan şöyle bir ifadeyi burada açıkladı. Ayrıca bir panel çalışması şu anda devam ediyor. Bu panel çalışması da bittikten sonra dolayısıyla BM Güvenlik Konseyi'nden de böyle bir netice çıkmış olacak. Tabii bu nihai neticeleri görmemiz lazım. Bunları gördükten sonra da bizler durumu ayrıca değerlendireceğiz, ayrıca gözden geçireceğiz. Ama ilke olarak bir, özür dilenmesi konusu önem ifade ediyor. İki, tazminatların ödenmesi önem ifade ediyor. Şu anda bazı alanlarda İsrail'le zaten ilişkilerimizde -ya durağan hale gelen var veya ilişkiler noktasında- bazı münasebetlerimizi şu anda gözden geçiriyor veya kesiyoruz. Örneğin askeri noktadaki ortak tatbikatlarımızı yapmıyoruz. Bunları şu anda durdurmuş vaziyetteyiz. Ama ticari olarak özel sektörün yapmış olduğu ticari anlaşmalar var. Onları sürdürüyoruz. Tabii bütün bunlar İsrail'in bundan sonraki süreçte de takınacağı tavırlardır. Bu tavırlara göre bizim tavrımız şüphesiz ki değişecektir. İsrail bu ferman dinlemez kendine göre tavırlarını devam ettirdiği sürece tabii ki yalnızlaşmaya mahkum olacaktır, yalnızlaşacaktır. Tabii bölge için, bunu bölge için söylüyorum dünya için değil. Dünyada durumu farklıdır ama bölgede durumu çok daha farklıdır. Türkiye olarak da bizim tavrımız da bu noktada hassasiyetini korumaktadır. '' -''ZORLA VATANDAŞ OLACAKSIN' DİYEMEZSİNİZ''- Başka bir gazetecinin, İsrail hükümetinin 'Vatandaşlık Yasası'nı kabul ettiğini anımsatarak, ''Bu yasa ile vatandaşlığın alınması için bağlılık andının içilmesi şartını koşmaktadır. Bu kararın Filistinli Müslümanların haklarına yönelik tehlikeli sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?'' demesi üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi: ''Şu anda tabii bu kararın metnini tam bilmiyorum, tam görmüş değilim, bilmiyorum. Fakat şunu çok açık, net olarak söylemek gerekir ki bir defa anayasal vatandaşlık apayrı bir konudur. Anayasal vatandaşlık olabilir, buna itiraz olmaz ama insanların asimile edilmesi için bir gayretin içerisine girmek kesinlikle bir insanlık suçudur. Eğer bu bir asimilasyon ise bunun başka türlü bir izahı olamaz. Fakat vatandaşlık konusunda da zorla kimseyi vatandaşlığa... İster vatandaş olur ister olmaz. O da ayrı bir tasarruftur, o da kişinin kendine aittir, kendisi arzu ediyorsa olur ama 'zorla vatandaş olacaksın' diyemezsiniz.''