T24- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin deprem kuşağında olduğunu hatırlatarak, ''Herkes şunu bilsin ki bu iş tek başına Hükümetlerin çözebileceği bir iş değildir. Bu mesele, devlet-millet işbirliğiyle karşılıklı güvenle, anlayışla çözülebilecek bir meseledir. İşte onun için 74 milyonu, muhtemel depremlere karşı teyakkuz halinde olmaya çağırıyorum. dedi. Erdoğan, Van'da önceki gün meydana gelen depremle ilgili olarak da, vatandaşları hasarlı binalara girmemeleri konusunda uyardı ve ''Bizler tabii burada yasal süreci de çalıştıracağız. Kimler olursa olsun, ister üniversite camiasından olsun, ister AFAD'dan olsun, kim, nereden olursa olsun, kim burada oturulabilir şeyini vermişse, bunlarla ilgili de yasal süreci başlatacağız'' diye konuştu.Erdoğan, Orman ve Su İşleri Bakanlığının yaptırdığı 111 Tesisin Toplu Açılış Törenine katıldı. Atatürk Kapalı Spor Salonu'nda düzenlenen törende yaptığı konuşmada, bugünün 11.11.2011 tarihi olduğunu hatırlatan Erdoğan, 111 tesisin hayırlı olmasını diledi.
Konuşmasının başında, Van'da 5,6 şiddetindeki deprem neticesinde hayatını kaybeden vatandaşlara Allah'tan rahmet dileyen Erdoğan, yaralı vatandaşlara da acil şifalar temenni etti. Edremit ilçesi merkezli bu son depremde, Van merkezde 25 binanın maalesef yıkıldığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bu binalardan 22 tanesi çok şükür daha boşaltılmıştı. Sadece üçünde enkaz altında kalanlar oldu. Arama kurtarma ekiplerinin özverili çalışmaları neticesinde, enkazdan 30 kişi yaralı olarak çıkarıldı, 20 kişi ise hayatını kaybetti.
İlk deprem sebebiyle zaten Van'da tüm kurumlarımız, ekiplerimiz, sivil toplum örgütleri teyakkuz halindeydi. Bu yeni depremle birlikte, 5 askeri, 2 sivil kargo uçağıyla bölgeye yardım sevkıyatını hızlandırdık. Çok hızlı bir şekilde, enkazın olduğu yerlere, 688 kamu personeli, 71 arama kurtarma ve sağlık ekibi, 14 arama köpeği, 62 araç ve 3'ü uçak, 8'i helikopter olmak üzere 22 ambulans gönderdik. 5.6'lık depremden sonra bölgedeki ihtiyaç sahiplerine, 8 çadır, 45 bin 407 battaniye ve 600 yatak ulaştırdık. Depremden etkilenen 300 vatandaşımızı da tedavileri için Ankara ve İstanbul'a taşıdık.
Gerek önceki büyük depremin, gerek son depremin yaralarını sarabilmek için, devletimizin tüm imkanlarıyla, tüm kurum ve kuruluşlarımızla, başta bakan arkadaşlarımız olmak üzere tüm yetkililerle bölgedeyiz. Şu anda yine Başbakan Yardımcım Sayın Atalay'ın riyasetinde 4 bakan arkadaşım orada. Vali arkadaşımızla birlikte değerlendirmeleri yapıyorlar. Ona göre adımlarımızı atacağız.
Vanlı kardeşlerim lütfen müsterih olsunlar. Biz onların korkularını, tedirginliklerini, yaşadıkları acıyı çok iyi biliyoruz, çok iyi hissediyoruz. Var gücümüzle, imkanlarımızı zorlayarak Vanlı kardeşimizin yanında olmanın mücadelesini veriyoruz. Daha önce de söyledim, kimseyi bu kış gününde aç ve açıkta bırakmayacağız inşallah. Allah'ın izniyle, çadır, battaniye, ısıtıcı, gıda ne gerekiyorsa fazlasıyla sağladık ve sağlamaya devam edeceğiz.
Bölgede geçici konutları hızla monte ediyoruz, kalıcı konutlar için de kolları sıvadık. Yine Vanlı kardeşimden rica ediyorum. Lütfen, hasarlı binalara girmeyin, hatta bu binalara yaklaşmayın. Artçı depremler devam ediyor. Bilim adamlarımızın tespitlerine göre bir süre daha da devam edecek. Lütfen, tedbiri elden bırakmayalım, lütfen risk altına girmeyelim.''
-Depremde hayatını kaybeden Japon doktora teşekkür-
Sadece Vanlıların değil, 74 milyon vatandaşın dikkatini özellikle bir hususa çekmek istediğini kaydeden Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin bir deprem bölgesi olduğunu hatırlattı. Geçmişte, Erzincan, İzmir, Burdur, Muş, Kütahya, Samsun ve Erzurum gibi illerde çok büyük depremler yaşandığını belirten Erdoğan, o dönemde haberleşme imkanlarının bugünkü kadar yaygın ve kolay olmadığını, deprem biliminin bugünkü kadar ileri olmadığını dile getirdi. Ancak son yıllarda, başta Sakarya ve Düzce depremleri olmak üzere, Çankırı, Afyon, Bingöl, Bala, Elazığ ve Simav depremlerini bütün Türkiye'nin aynı anda öğrendiğini ve gelişmeleri an be an izlediğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
''Üniversitelerimizde deprem üzerine uluslararası boyutta merkezler kuruldu, önemli bir birikim oluştu. Sivil toplum örgütlerimiz aynı şekilde yardım noktasında, arama kurtarma noktasında çok güzel ekipler oluşturdu. Artık, tek tek vatandaşlarımızın da bu bilinç düzeyine, bu farkındalığa ulaşması kaçınılmaz hale geldi. 'Bana bir şey olmaz' anlayışıyla hareket etme lüksümüz bulunmuyor. Deprem öncesinde alınması gereken tedbirleri hepimizin bilmesi, öğrenmesi ve uygulaması gerekiyor. Deprem anında, deprem sonrasında nasıl hareket edeceğimizi, nasıl davranacağımızı bilmemiz, öğrenmemiz gerekiyor. Ev ya da iş yeri alırken, kiralarken, yaptırırken, bir gün deprem olabileceğini artık hesaba katmamız gerekiyor. Altında oturduğumuz çatının sağlamlığını sorgulamamız gerekiyor. Kısacası, depremle yaşamayı ama tedbirli yaşamayı artık topyekün, milletçe, bilinçli bir şekilde hayatımıza yerleştirmemiz gerekiyor.
Sadece müteahhitleri, denetim kuruluşlarını, yerel yönetimleri değil, artık tek tek kendimizi de sorgulamak durumundayız. Eğer, 1903'te, Malazgirt'te 2 bin 626 kişinin vefat ettiği depremden ders çıkarılsaydı, inanın, 1930'da Hakkari'de 2 bin 514 kişi hayatını kaybetmezdi. Eğer 1939'da tam 32 bin 962 kişinin öldüğü büyük Erzincan felaketinden ders çıkarılsaydı, 1944'te Bolu Gerede'de 4 bin kişi hayatını kaybetmeyebilirdi. 1966'da Varto'da 2 bin 394 vatandaşımızı kaybettik. 1975'te Lice'de 2 bin 385 vatandaşımızı kaybettik, 1976'da Muradiye'de 3 bin 840 vatandaşımızı kaybettik. Bütün bu depremlerin üzerine, Sakarya, Gölcük, İstanbul depreminde maalesef 17 bin 127 kardeşimizi kaybettik.
Biz depreme karşı duyarsız olamayız, duyarsız kalamayız. Yaşanan onca felaketi unutup, hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Hükümet olarak en başından itibaren çok yoğun şekilde depreme karşı hazırlık yapıyoruz. Bir yandan acil müdahale konusunda önemli reformlar gerçekleştirirken, bir yandan da Türkiye genelinde hızla kentsel dönüşümü gerçekleştiriyoruz. Herkes şunu bilsin ki; bu iş tek başına Hükümetlerin çözebileceği bir iş değildir. Bu mesele, devlet-millet işbirliğiyle, karşılıklı güvenle, anlayışla çözülebilecek bir meseledir. İşte onun için 74 milyonu, muhtemel depremlere karşı teyakkuz halinde olmaya çağırıyorum. Allah'ın izniyle biz, milletçe bu meseleyi çözeriz. Can kaybını, yaralanmaları, mal kaybını en asgariye indirebiliriz. Sıfırlayabiliriz demiyorum. Biz bunu başarabiliriz ve inşallah da başaracağız.
Depremde hayatını kaybeden Japonya vatandaşı dostumuzu da şükranla yad ediyor, ailesine, yakınlarına, Japonya devletine buradan baş sağlığı mesajlarımı iletiyorum.''
Van'da meydana gelen depremle ilgili değerlendirmelerde bulunan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bu depremi speküle eden, bunun üzerinden kendisine rant sağlamaya çalışan çevreleri de buradan uyarmak istiyorum. Bunların hiçbirisinin depremle mücadelede verdikleri herhangi bir katkı söz konusu değil. Açık ve net söylüyorum. Bunlar depremzede de değil. Bunlar sadece buradaki süreci provake etmeye çalışan provakatörler. Bunlar depremzede değil.
Orada çalışmakta olan, gayret eden bakanlarımız, valimiz, valilerimiz ve oraya emeğini koyan güvenlik güçlerimiz, hepsi birde orada bir de bunlarla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Bizim işimiz var. Orada böyle bir durum söz konusu olmuş ve bütün bu evlerin yapımında, inşasında gelinen noktada herkes ne yazık ki hesabını, kitabını çok farklı yapmalı ve menfaat odaklı, çıkar odaklı adımları bir kenara koyarak artık inşasında bulunduğumuz her türlü binada da bütün depreme dayanıklılık, zemin etüdüne varıncaya kadar her şeyi hep birlikte çok iyi götürmemiz lazım.
Bizler tabii burada yasal süreci de çalıştıracağız. Kimler olursa olsun, ister üniversite camiasından olsun, ister AFAD'dan olsun, kim, nereden olursa olsun, kim burada oturulabilir şeyini vermişse, bunlarla ilgili de yasal süreci başlatacağız. Zira bizler her şeyi bilen insanlar değiliz. Bu bilen insanları buralarda istihdam ediyoruz. Onların verdiği raporlara da uymak durumundayız. Uyulmadığı zaman da 'niçin uymadınız' diye siyasetçi bununla karşı karşıya kalır. Dolayısıyla bunların nedeni, niçini üzerinde de ilgili mercilerin tabii ki duracağını umuyorum.''