ERDOĞAN: KİMİN İÇKİSİNE KARIŞTIK? ANKARA (A.A)

-ERDOĞAN: KİMİN İÇKİSİNE KARIŞTIK? ANKARA (A.A) - 09.06.2011 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 8,5 yıldır bu ülkeyi yönettiklerini belirterek, ''Kimin içkisine karıştık, kimin yaşam biçimine karıştık? Böyle bir şey duydunuz mu, gördünüz mü? Bunların hepsi yalan yanlış şeyler. Herkes istediği gibi yiyor, istediği gibi geziyor, istediği gibi içiyor'' dedi.  Erdoğan, Kral FM'de Gezegen Mehmet'in, Türkiye'de ilk kez 150 yerel ve bölgesel televizyon ile 160 yerel, 12 ulusal radyo kanalında aynı anda yayımlanan programında soruları yanıtladı. ''Yeni kabine sistemini açıkladınız. Başkanlık sistemine yavaş geçiş olarak algılandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine Erdoğan, yeni kabine ile çok daha seri, pratik, verimli neticeler alınacağını söyledi. Yeni yapılanmada bakan ve müsteşar arasındaki bakan yardımcılığınını da istisnai bir memurluk gibi olacağını ifade eden Erdoğan, bakan yardımcılığı için üniversite mezunu olma şartının aranmayacağını, ilkokul mezunu, ama kendisini ispatlamış bir kişinin bakan yardımcısı olabileceğini belirtti.  -''AK PARTİ HALKA OYNUYOR''-  Başbakan Erdoğan, programda vatandaşların ''Neden AK Parti'ye oy vermeyeceğim'' mesajlarının yayınlanmasının ardından şöyle konuştu: ''Öncelikle tabii AK Parti çok profesyonel ekip kurmuş bir parti. Halka oynuyor. Yani halkın ne beklediğini, halkın anlık refleks verdiğimiz şeylerini biliyor. Ona göre altyapıyı sağlayıp halka oynuyor. Verilecek bir cevap yok. Demek ki halkın taleplerini yakalamışız, halkın taleplerini de yerine getiriyoruz.'' AK Parti'nin özelleştirme yapmasına ve ithal hayvan uygulamasına yönelik vatandaş eleştirilerini anımsatan Erdoğan, özelleştirilen devlet fabrikalarının zarar eder durumdan, kar eder hale geldiğini, bu sayede de vergi gelirinin arttığını kaydetti. Erdoğan, şunları söyledi: ''Zarar eden devletin fabrikaları niye olsun? Öbür tarafta özel sektör aynısını yapıyor ve özel sektör kazanıyor, kazandığı zaman da ne yapıyor? Vergisini ödüyor. Vergisini ödemek suretiyle bu defa bu vergiden benim vatandaşım istifade ediyor. Şimdi emekli kardeşim dertleniyor. Tamam da emekli kardeşimin parasını kim veriyor? İşte o vergilerle veriyoruz. Türkiye'nin petrol kuyuları yok. Bunu başımızı iki elimizin arasına alıp aklı selim ile düşünmemiz lazım. Zarar eden devlet fabrikaları mı, yoksa kazanan, kazandığının da vergisini veren fabrikalar mı?'' Türkiye'de ''sıfır ücretle KARDEMİR'İ satarım'' anlayışının bile doğduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Şu anda Türkiye Kömür İşletmeleri zarar ediyor, bu zarara katlanıyoruz. Şu anda Türkiye Kömür İşletmelerinin özelleştirilmesini istemeyenler var. Niye istemiyorlar? 'Acaba özel sektör alırsa, bu kadar parayı biz buradan alabilir miyiz?' Biz, buna rağmen orayı ayakta tutmaya çalışıyoruz. Yaklaşık 2 bin 500, 3 bin kişi yine Türkiye Kömür İşletmelerine aldık. Ama ciddi bir zarar var. Aklımda kaldığı kadarıyla yılda 300-350 milyon gibi bir zarara Türkiye katlanıyor. Bunun benzeri birçok  kuruluşlar var. Bu yüklerden biz kurtulduk. Kim kazandı? Ülke kazandı, emeklim kazandı. Memurum, işçim... Tüm yatırımlar bununla halledildi.'' CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, ''Türk Telekom'un neden özelleştirildiğini'' sorduğunun anımsatılması üzerine Erdoğan, şirketin belli bir bölümünün özelleştirildiğini, belli bir bölümünün ise Türkiye Cumhuriyeti'ne ait olduğunu hatırlattı. Daha önceki konumu itibariyle Türk Telekom'da böyle bir kazanım yokken, özelleştirme ile bunun gerçekleştiğini ve Türkiye'nin karda olduğunu ifade eden Erdoğan, ''CHP'nin zihniyetinde devletçilik vardır. Altı oktan bir tanesi devletçiliktir biliyorsunuz. Bunlar artık geçmişte kaldı. Bugün artık komünist rejimler bile devletçiliği terk etti ama CHP zihniyeti hala bu devletçiliği terk edememiştir. Devletçilikle bir yere varamazsınız, bunu artık açmak lazım. Hem aşacağız, hem açacağız'' diye konuştu. -SURİYE'DE YAŞANANLAR KAYGI VERİCİ Suriye'de yaşanan olaylara ilişkin soruya ise Erdoğan şu yanıtı verdi: ''Suriye bizim için kaygı verici. Dün itibarıyla bin 200 kadar Suriyeli vatandaş ülkemize sığınmış durumda. Suriye'den ülkemize sığınan tüm kardeşlerimize kapımızı açık tutacağız. Bu şekilde ölümün yoğunlaştığı ve oradaki kardeşlerimizin böyle bir sığınma imkanı aradığı dönemde kapıları kapamamız mümkün değil. Suriye'yle olan ilişkiler diğer ülkelerle olan ilişkilere benzemez. Gerek Hatay, gerek Gaziantep, Mardin tarafında. Sığınma noktasındaki durumun Halep'e sıçraması olabilir. Bu konuda tedbirleri aldık. Tek hamd ettiğim nokta yaz mevsimindeyiz. Anında çadırkentler kurarak misafir ediyoruz. Kızılay süratle devreye girdi, gerekli gıda, ilaç, su desteğini veriyor. Temenni ederim ki bu endişe verici süreci süratle atlatırız. Üç gün önce Esad'la görüştüm. Kendileri bana çok daha farklı şeyler anlattı. Polislerin öldürülmesi konusunda farklı istihbari bilgiler geliyor. Endişeyle takip ediyoruz.''zım.'' -"PKK YANDAŞLARI İLE BDP ARASINDA KRİZ YAŞANIYOR" ''Başbakan'ın son dönemlerde  kullandığı dilin Kürtlere karşı bir savaş ilanı olduğunu İmralı'nın avukatı bunu söyledi. Zaten AK Parti ile bölgede ciddi anlamda PKK yandaşları ve BDP arasında kriz de yaşanıyor. Seçim bürolarınıza saldırılıyor. Yaralananlar oldu, sizin otobüsünüze saldırıldı. Diğer taraftan da MHP'lilerin şöyle bir ifadesi var; 'açılım sürecinde PKK çok şımartıldı, çok fazla taviz verildi'. 'Tamam AK Parti çok iyi çalışıyor, yollar, hastaneler yapıyor, dünyada çok iyi bir noktadayız. Ama bizim bayrağımız var, biz vatanımızı böldürmeyiz' iddialarında bulunan vatandaşlarımız var. Bu çelişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna da Başbakan Erdoğan, ''PKK benim Kürt kardeşlerimin temsilcisi değil. Bir defa Kürtlere savaş açmak ifadesi çok adi, alçakça bir tespittir'' şeklinde konuştu. Erdoğan, ''Kürtler benim kardeşimdir. BDP Kürtlerin temsilcisi değildir. Kimin temsilcisi belli değil. Kendisini Kürtlerin temsilcisi olarak ifade etmek suretiyle oradan nemalanmak istiyorlar'' dedi. BDP'nin sadece istismar siyaseti yaptığını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:  ''Bir defa şu ana kadar Kürt kardeşlerimle ilgili Cumhuriyet tarihinde verilmeyen hizmetleri AK Parti iktidarı verdi. Ret politikaları vardı bu ülkede, Kürtleri diline alamayan 'Kürt' diyemeyen siyasetçiler vardı. Kılıçdaroğlu da Bahçeli de diyemiyordu. Daha öncekiler de diyemiyordu. Bunu biz dillendirdik. Partimizi kurduk, programımızın içine koyduk. Bizim programımızda bu var. Kurduğumuz andan itibaren eğer biz Güneydoğu'da belli bir güce ulaştıysak, zaten böyle ulaştık. Biz oradaki kardeşlerimizi de kucakladık, Batıdaki kardeşimizi de kucakladık. Niye? Yaradılanı yaradandan ötürü sevdik. Türk'ü ne kadar seviyorsam, Kürt'ü de o kadar seviyorum. Ben kendim Rizeliyim eşim Siirtli...Biz de böyle bir ayrım yok. Bizim için insan olması önemli. Asla kalkıp da Aysel Tuğluk şöyle demiş, yok şu şöyle demiş. Bunların hiçbirisi bizi bağlamaz. Biz burada özellikle şunu ortaya koyuyoruz. Çok açık net söylüyorum. Bağımsız olarak Parlamentoya gelip grup oluşturanlar, bugüne kadar Kürt kardeşlerimin hangi sorununu çözdüler. Gidin sadece rezalet görürsünüz, belediyecilik göremezsiniz. Hiçbiri 'merkezi yönetim paramızı göndermedi' diyemez.'' Kendisinin de belediye başkanlığı döneminde başarılı çalışmalar yaptığını anımsatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Aynı şeyi BDP'li Güneydoğu'daki belediyeler niye yapamıyor? Diyarbakır'ın, hali ortada. Hakkari'ye gidin halini görün, rezillik. Affedersin, kanalizasyonlar ortada akıyor. En ufak bir bakım yok. Kim yaşıyor orada? Benim Kürt kardeşim. Kürt kardeşime niye hizmet vermiyorsun? Ne yapıyorsun sen hizmet adına? İşleri güçleri gençlerin eline molotof vermek, kepenk kapattırmak. Sadece bunu yapıyorlar. Sorulduğu zaman da biz kimlik siyaseti yapıyoruz.'' -"ŞİMDİ BİR DE KÜRTÇE EZAN ÇIKARDILAR" Başbakan Erdoğan, cuma namazı meselesinin çok önemli olduğunu belirterek, şöyle konuştu: ''Şimdi tutuştular. Cuma namazında, Ulucami'de Diyarbakır'da farklı cuma namazı kılınıyor diye kampanya yapıyorlar. 'Burada devletin imamı var, devletin camisidir, burada gidip namaz kılmayacaksınız' diye tehdit ediyorlar. Başka yerde namaza duruyorlar, kendi imamlarıyla cuma namazı kılıyorlar. Cuma namazında birlik esastır. Cuma namazında asla ayrılık düşünülemez. Anadolu'muzda, köylerimizde mescitlerde cuma kılınmaz, kasabaya, ilçeye, kente inerler, oralarda kılarlar. Genel bir mesaj verilir cumada. Bunlar ise bu işe bir ayrılıkçılık getirmek suretiyle, kadın-erkek harman... Şimdi toparlamaya başladılar, bir kısmı tribünde, orada cuma namazı kılıyorlar.  Şimdi bir de Kürtçe ezan çıkardılar. Hatta içlerinden, bağımsızlardan bir tanesi 'Gerekirse bu camileri işgal edeceğiz, ele geçireceğiz' diye bir ifade kullandı. Kimsin sen ya, nereyi ele geçiriyorsun? Böyle bir yola tevessül ettiklerinde gereken cevabı kesinlikle alırlar. Bu işin hiç affı yoktur. Bir diğer adım Kürtçe ezan. Bu ülkede bunun uygulamasını CHP yapmıştır, 18 Temmuz 1932'de yaptı. 18 Temmuz 1932'de bu ülkede Türkçe ezan okudular, 18 yıl bu ülkede Türkçe ezan okundu, merhum Menderes'e gelene kadar. Üstat Necip Fazıl Kısakürek'e sorarlar, 'Kur'an Arapça mı?' diye. 'Kur'an Arapça değil, Kuran Rab'cedir' der. Yani, Allah'ın diliyle yazılmıştır. Aslına uygun olarak, Peygamberimizin sünnetine uygun ezan... Bunlar ne yaptı, kalkıp bunu Kürtçe okumaya yeltendi, aynen CHP zihniyeti gibi. Bizi 1932'ye götürmek istiyor, kim BDP. Ayıp, aynı zihniyet, değişen bir şey yok. Halbuki ezan evrenseldir. Dünyada böyle bir şey yok, hiçbir yerde böyle bir şey yok, olmaz. İngiltere'ye git aynıdır, Almanya'ya git aynıdır, nerede Müslüman varsa ezanı bu şekilde okur, 'Allahu Ekber' diye.'' -''BUNU SÖYLEYENLER HUZURU KAÇIRMAK İSTİYORLAR''- ''Bölgede, komşularımızla yaşanan gelişmeler, halk ayaklanmaları Türkiye'de de yaşanabilir iddiaları, kaygıları var; yaşanması konusunda bazı hareketler de zaman zaman karşımıza çıkıyor. Böyle bir tehlike var mı Türkiye'de'' sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:  ''Böyle bir şey olur mu? Bunu nasıl düşünüyorsunuz? Bunları anlamakta zorlanıyorum. Bunu söyleyenler maalesef ülkede belli şeyleri, huzuru kaçırmak istiyorlar. Huzursuzluğa zemin hazırlamak istiyorlar. Şu anda isteyen partisini kurabiliyor mu, isteyen seçime girebiliyor mu? İşte kepenk indirenler bunu söylüyor. Kepenkleri kapattıranlar bunu söylüyor. Bakın bu çok enteresan, bu ifademe lütfen dikkat edin; gidip vatandaşı tehdit edenler, benim il başkanımı, ilçe başkanımı tehdit edenler, 'Cumaya kadar istifa ettin ettin, etmediğin takdirde seni infaz edeceğiz' diyenlerdir bunu yayanlar. Tahrir meydanıyla, oralarda olanlarla bizim ülkemizin ne alakası var? Şimdi Tahrir meydanındakiler beni ziyarete geliyor, Zeytinburnu mitingimize geliyorlar, orada bizimle konuşarak 'bundan sonraki süreçte ne tavsiye edersiniz', benimle bunu konuşuyorlar ama BDP'nin bağımsız milletvekilleri çıkıp, bu sizin kullandığınız ifadeleri kullanıyorlar. Sıkıntının kaynağının nereden geldiği ortada. Türkiye'de böyle bir sorun yoktur. Bu ülkede bu tür yollara tevessül edenler zaten ettiler, ediyorlar. Bir ara Cumhuriyetçiler çıktı, bir ara PKK terör örgütüne sırtını dayayanlar aynı şeyi yapıyor. Yaptıkları budur. Ne oldu, netice aldılar mı? Bu millet bunlara prim vermez, biz de buna müsaade etmeyiz.'' Erdoğan, son kez milletvekili adaylığıyla ilgili soru üzerine siyasetin sadece parlamento çatısı altında yapılmadığını söyledi. Parlamento çatısı dışında parti teşkilatlarında, birçok think-thank kuruluşlarında, STK'larda siyasete destek verilebileceğini belirten Erdoğan ''Partiniz size ne görev veriyorsa konferanslarla Türkiye'yi dolaşırsınız. Ben de partimin her an emrinde olacağım veya başka siyasi aktivitelerin içerisinde yer alacağım'' dedi.  -TUTUKLULUK SÜRESİ- Gezegen Mehmet'in, ''Darbe iddialarıyla ilgili gözaltına alınanların tutukluluk sürelerinin cezaya dönüştüğü'' yönündeki eleştirileri hatırlatması üzerine Erdoğan, bunun muhatabının kendisi değil, yargı olduğunu söyledi.  Erdoğan, ''Yargı, yürütmeye kolluk görevi olarak bildirir, yürütme da kalkar bunu yerine getirir, yargıya teslim eder, ondan sonra da yargı gereğini yapar. Biz özellikle bu tutukluluk süresinin uzamasından rahatsız olduğumuzu zaten söylüyoruz'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, bununla ilgili bir şey yapılacaksa seçim sonrası değerlendirmelerin yapılacağını ve gerekli adımların atılacağını ifade ederek, ''Biz bazı adımlar attık zaten. Mesela bölge adliye mahkemelerini şimdi uygulamaya koyuyoruz. Bölge adliye mahkemeleriyle birçok adımlar kolaylaşacak. Eleman alma noktasında önümüzü çok kestiler. Bundan yakınanlar bize yardımcı olmadılar. Şimdi ise istiyoruz ki, ciddi sayıda eleman alalım ve alınacak elemanlarla da ilk derece mahkemelerinde daha seri kararlar verme yolunu açalım istiyoruz'' dedi.