Erdoğan kürtaj yasağını neden istiyor?

Erdoğan kürtaj yasağını neden istiyor?

Murat Belge

 
Taraf/03.06.2012
 
 

Büyük nüfus rüyası

 
 
Başbakan gündemi değiştirmeyi başardı. Nereye baksam “kürtaj” konuşuluyor. Ama Başbakan’ın istediği gibi mi konuşuluyor... Orası pek öyle değil galiba. Başbakan şimdi buna da sinirlenecek ve “hain olmanın on yolu” risalesine yeni yöntemler ekleyecektir.
 
Dün ben de bu konuya girip düşüncemi yazmıştım ama buna ilişkin bir temayı da bugüne bırakmıştım. “Kürtaj” tartışması, son analizde “hayat”la ilgili olduğu için, elbette etik bir boyutu var. Ama Başbakan’ı öncelikle ilgilendiren şeyin bu boyut olduğu kanısında değilim. Onun için, yazıma şöyle bir cümle sıkıştırmıştım: “Daha derinde bunun bir milliyetçi projenin (çoğalalım arkadaşlar) bir ögesi olduğu kanısındayım. Onu şimdilik karıştırmayalım, ‘dinî’ diyelim.”
 
“Dinî” kısmına dün bir ölçüde baktıktan sonra, bugün bu “milliyetçi proje” faslına gelebiliriz. Başbakan epey bir zamandan beri, kürtajın ahlâkî sancıları gibi konular açmadan, nüfus üstüne bir şeyler söylüyordu. Her ailenin üç çocuk yapması gerektiğini beyan ettiği zaman da bir miktar tepki yaratmıştı. Geçenlerde başka bir ülkeyi ziyarete gittiğinde onlara da başka bir reçete sundu. Yani belli ki Başbakan bu dünyada daha fazla sayıda “Türk” görmek istiyor.
 
 

Niye istiyor?

 
 
Eğer Batılı toplumlar dünyanın geleceğinin özellikleri üstüne bir şey söylüyorsa, refah artışının sonuçlarından birinin nüfus artışında bir yavaşlama olduğunu da söyleyebiliriz. Tarım toplumunda çocuk (tercihan “erkek”) daha fazla işgücü demektir. Aile ne kadar kalabalıksa, o kadar çabuk eker, o kadar çabuk biçersin. Sanayi toplumuna, hele şimdiki otomasyon toplumuna geçince, bu iş tersine döner. Ekonomik temelden bir örnekle başladım ama tabii toplum altyapısıyla, üstyapısıyla, karmaşık bir bütün: az çocuk, çok çocuk gibi “maddi hayatın üretimi ve yeniden üretimi” içinden çıkan sorun manevi hayata da yansıyor. Müreffeh toplum fazla çocuk istemiyorsa, demek sorun yalnızca ekonomik değil. İnsanlar hayatlarını çocuk bakarak geçirmek istemiyor. Özellikle kadınlar için bu çok önemli.
 
Dünyanın genel gidişine de aykırı bir durum değil bu. Fazla nüfus, bütün dünya için sorun yaratıyor.
 
“Büyük nüfus sahibi olmak” bize özgü, burada da Erdoğan’ın icat ettiği bir konu, bir istek değil. Bugün Halil Berktay’ın yazısına baktım: 20. yüzyılın bütün faşist rejimleri ve Stalin’inki gibi adı farklı faşizan rejimlerde “büyük nüfus” hep amaç olmuştur. Yetmişlerde gittiğimde Sovyetler Birliği’nde on çocuk doğurmuş kadınlara devlet madalya veriyordu.
 
Büyük nüfus, daha çok işgücü demektir, ama en önemlisi, daha kalabalık ordu demektir. Toplumun tepesinde oturanlar “Bu adamları nasıl yetiştireceğiz? Nasıl geçindireceğiz?” diye sormazlar. Büyük ordu ve kalabalık yedek emek ordusu onların ihtiyaçlarını karşılamaya yeter. Onun için Türkiye’de nüfus artışının dolaylı ve dolaysız teşviki, Silâhlı Kuvvetler’in sivil yönetimlere empoze ettiği bir politika olmuştur.
 
Dünya değişirken bu dediklerim de hızla değişiyor. Bir kısmında bunlar dolaşımdan tamamen kalkıyor. Önemli olan, “nitelikli toplum- nitelikli birey”. Yani, Türkiye’de hâlâ yeterince olmayan şey.
 
İşte Başbakan’ın bu nüfus politikası konusunda ufku, özlemi ve beklentisi. Kürtajın, sezaryenin altında yatan da bu. Bu konularda ben tamamen “karşıt uç”ta duruyorum. Böyle böyle, sahici sorunları konuşmaya başlıyoruz ve belki de sahici bir muhalefetin oluşması için bir yol açılıyor.