Çözüm süreciyle ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 'Kuzey İrlanda örneğinde olduğu gibi biz de PKK ile çatışmaları sonlandırabiliriz' açıklamasını yaptı.
France 24 kanalına konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, çözüm süreci ve Suudi Arabistan öncülüğünde başlatılan Yemen operasyonuyla ilgili açıklamalar yaptı.
Erdoğan, 'İran ve terörist gruplar Yemen'den çekilmeli' dedi. Erdoğan ayrıca, Yemen'de Husilere karşı başlatılan operasyona lojistik destek verilebileceğini açıkladı. Erdoğan, İran'ın Irak'taki rolü için de 'İran Musul'da IŞİD'in yerini almamalı' ifadelerini kullandı.
Çözüm süreciyle ilgili de konuşan Erdoğan, 'Kuzey İrlanda örneğinde olduğu gibi biz de PKK ile çatışmaları sonlandırabiliriz' açıklamasını yaptı.
Prof. Dr. Erhun Kula*
Kuzey İrlanda, Birleşik Krallık’ın (United Kingdom) bir parçasıdır ve hiç şüphe yok ki bu birlik dünyanın en demokratik ve medeni topluluklarından biridir. Buna rağmen bu bölgede bizim Kürt/Türk sorununa benzeyen, fakat çok daha karmaşık olan politik bir problem ve şiddet vardı. Bugün politik ihtilaflar dünyanın birçok yerinde olduğu gibi orada da devam ediyor, fakat şiddet büyük bir başarı ile sona erdirildi. Bu sonuç Britanya hükümetinin IRA’nın terörist başı ve diğerleri ile yapmış olduğu müzakereler ve anlaşma neticesinde ortaya çıktı. İşitmek istediklerini zannetmiyorum ama “Teröristler ile müzakere edilmez” diyenlere duyurulur.
Kuzey İrlanda sorununun çok kısa bir tarihçesi şöyle: Britanya 1542 yılında İrlanda’nın tümünü kontrol altına aldığını ve artık orasının kendi toprağı olduğunu ilan etti. Fakat İrlandalıların büyük çoğunluğu bunu kabul etmedi ve muhtelif aralıklarla direniş hareketlerine başladı.
17. yüzyılın başında İrlanda’yı kolonize etmek için Britanya’dan (bilhassa İskoçya’dan) göçler başladı. 18. yüzyılın başına Kuzey İrlanda’da her bir İrlandalıya iki Britanyalı düşmeye başladı. Birçok yerde azınlık durumuna düşmelerine rağmen İrlandalılar direnişi bırakmadı. 1916 yılında Dublin’de Paskalya isyanı patlak verdi, fakat Britanya silahlı güçleri bunu kanlı bir şekilde bastırdı. Bunu takiben Londra parlamentosunda İrlanda probleminden nasıl kurtuluruz konusunda uzun tartışmalar yapılmaya başladı. En popüler görüş, İrlanda’nın tümünden çekilmek ve ‘ne halleri varsa görsünler’ idi. Fakat bilhassa Kuzey İrlanda’daki Britanya kökenli Protestan çoğunluk bunu asla kabul etmeyeceğini ve icabında buna silah ile direneceğini beyan etti. Bu, Britanya hükümetine iki seçim hakkı bıraktı;
• ya oraya Britanya ordusunu yollayıp isyancı Protestanları pes ettirmek ki bu kardeş kavgası demek idi
• ya da Kuzey İrlanda’yı kendisine bağlı tutup İrlanda’ya bağımsızlık vermek.
Neticede ikinci şık seçildi ve 1921 yılında Kuzey İrlanda Britanya’ya bağlı kaldı fakat Güney (İrlanda Cumhuriyeti) bağımsız oldu.
İrlanda’nın bölünmesi ile birlikte Kuzey’de şiddet hareketleri geçici olarak durdu. 1967’de ‘demokratik halk hareketi’ ile olaylar tekrar başladı ve 30 yılı aşkın bir şiddet kampanyası 3250 kişinin ölümüne ve on binlercesinin yaralanmasına yol açtı. Ölenler 1.6 milyonluk Kuzey İrlanda’da nüfusun binde 2’sine tekabül ediyordu. Bu oranı 75 milyonluk Türkiye ’ye uygularsak 150 bin insanın ölümü demek. Yani Kuzey İrlanda’daki terör kampanyasının maliyeti Türkiye’ye nazaran çok daha büyük. Üstelik İrlandalılar ve Britanyalılar arasında hem etnisite hem din farkı var. Türkler ve Kürtler arasında sadece etnisite farkı mevcut. Türkiye’de problemin kökeni temelde Cumhuriyet’in hemen sonrasında benimsenen politikalara dayanıyor, İrlanda’da ise 1542’ye kadar uzanıyor. Bu kadar zor bir problemi İrlandalılar ve Britanyalılar çözmüşse bizim de Türk/Kürt problemini artık çözmemiz gerekir. Bunun için de Öcalan ve diğerleri ile müzakere şart.
Kuzey İrlanda’da barış süreci 1998’deki ‘Hayırlı Cuma’ (Good Friday) anlaşmasıyla başladı. Bunun en önemli noktası, Britanya hükümetinin öteden beri savunduğu “Çoğunluk istediği süre Kuzey İrlanda Britanya’ya bağlı kalacaktır”tezinin İrlandalılar tarafından da kabulü oldu. Kuzey İrlanda Katolik İşçi Partisi Başkanı ve Londra Parlamentosu milletvekili John Hume açıkça teröristler (İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu–IRA) ile barış görüşmelerine başlayacağını dünyaya bildirdi. Tehditlere, vatan haini ithamlarına ve küfürlere kulak asmadan ve “Ben barış için herkesle görüşürüm” diyerek gizli bir noktada temaslara başladı. Sonraki yıllarda John Hume, Nobel Barış Ödülü aldı. Bu görüşmeler çok enteresan bir gerçeği de ortaya çıkardı; meğer bütün inkârlara rağmen Britanya hükümeti yıllardır IRA ile gizli olarak görüşüyormuş. 30 yılı aşkın bir sürede dünyanın en güçlü ordularından biri olan Britanya silahlı kuvvetleri IRA’yı yenemedi. Bu işin 30 küsur yıl daha sürmesini istemediği için hükümet, IRA ile müzakerelere devam etti ve sonuçta anlaşmaya varıldı. 28 Temmuz 2005 tarihinde IRA anlaşma sonucu istediği tavizlerin önemli bir kısmını aldıktan sonra silahlarını imha etti ve Kuzey İrlanda’ya yüzyıllardan sonra barış geldi. Peki, müzakerelerde IRA tarafında kimler vardı? En önemli şahsiyet, terör örgütünün en önemli aktörü Martin McGuinness idi. IRA dünyanın en zeki ve etkin terör örgütü olarak biliniyordu. Hükümet, Martin McGuinness’in terör eylemleriyle ilgili kesin delil ele geçirememişti. Fakat 1973’te McGuinness Güney’de 120 kiloluk bir bomba ve 5000 adet mermi ile yakalandı ve yargılanarak hapse mahkûm edildi. Hapisten çıktıktan sonra tekrar Kuzey İrlanda’ya gelerek faaliyetlerine devam etti.
Barış ümitleri yeşerince Martin McGuinness IRA’nın en yetkili kişisi olarak Britanya hükümeti ile genelde gizli müzakerelere başladı. Olumlu gelişmeler neticesinde şiddet fikrini tamamen bırakarak barış taraftarı oldu ve anlaşmaya IRA tarafından çok önemli katkılarda bulundu. Bugün Martin McGuinness Kuzey İrlanda’da başbakan yardımcısıdır. Barıştan sonra kurulan ilk Kuzey İrlanda hükümetinde de milli eğitim bakanı idi. Kraliçe 2. Elisabeth 2 yıl önce Kuzey İrlanda’yı ziyaretinde Martin McGuinness’i kabul etti. Aynı şekilde ABD Başkanı Barack Obama da Britanya’yı ziyaretinde McGuinness ile görüştü ve bir basın ordusu önünde kendisiyle birlikte fotoğraf çektirdi. Eski ‘terörist başı’ bugün bu konumda.
* Bu yazı ilk olarak Radikal'in 14 Mart 2013 tarihli nüshasında yayımlanmıştır
Ayrıntılar geliyor...