ERDOĞAN MUHALAFETİ SORUMLULUĞA ÇAĞIRDI İSTANBUL (A.A)

-ERDOĞAN MUHALAFETİ SORUMLULUĞA ÇAĞIRDI İSTANBUL (A.A) - 25.09.2010 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Halk oylaması sürecinde, popülizmi, iftirayı, karalamayı, kutuplaştırmayı ve ne yazık ki kutsal değerleri, hassasiyetlerin istismarını bir propaganda aracı olarak kullanan muhalefetin, 12 Eylülün hemen ardından bu alışkanlığını devam ettirmesini açıkçası bu yeni dönem adına bir talihsizlik olarak görüyoruz'' dedi. Başbakan Erdoğan, Dolmabahçe'de Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde medya mensuplarıyla toplantısında, son dönemde Türkiye'de yapılan genel seçimlere, yerel seçimlere ve halk oylamalarına bakıldığında, seçmen tercihlerinin, duygusal faktörlerle değil, rasyonel gerekçelerle oluştuğunu, vatandaşların partizanca duygularla değil, eyleme, projeye göre hareket ettiğini gördüklerini belirtti. Herhangi bir ilin genel seçimlerde farklı, yerel seçimlerde farklı, halk oylamalarında farklı tercihlerde bulunabildiğini işaret eden Erdoğan, şunları söyledi: ''Artık vatandaşımız bir seçimde dört oy kullanacaksa her tercihini farklı değerlendirmelerle belirleyebiliyor. Milletimiz artık körü körüne değil, son derece bilinçli bir şekilde oy kullanıyor. Halk oylamasında katılımın yüzde 77'lerde olması da, bu yüzde 77'yi kastederken ben tabii Türkiye içi oylamayı kastediyorum, eğer yurt dışını buna katacak olursak o zaman 74'e falan düşüyor, demokratik duyarlılığın iyi seviyelerde olduğunu gösteriyor. Bunlar Türkiye'de artık yeni bir dönemin, yeni bir sürecin başladığının güçlü göstergeleridir. Türkiye 12 Eylülle birlikte artık önünde yeni bir sayfa açmıştır, temiz bir sayfa açmıştır. Halk oylaması sürecinde, kampanya aşamasında yaşananlar geride kalmış, geçmişe göre çok daha özgürlükçü, çok daha demokratik bir anayasa ile yeni bir başlangıç yapılması gerekli hale gelmiştir. 12 Eylül akşamı ve sonrasında yaptığım açıklamalarda önemli birkaç hususun altını çizdim. Öncelikle 'hayır' oylarının 'evet' oyları kadar muteber olduğunu, kabulümüz olduğunu, demokratik iradenin saygı değer bir parçası olduğunu ifade ettim. 12 Eylülde 'evet' oyları ile birlikte 'hayır'ların da kazandığını, topyekun Türkiye'nin, hukukun, demokrasinin, topyekun milletin kazandığını belirttim.'' -İLERİ DEMOKRASİ- Başbakan Erdoğan, halk oylamasındaki yüzde 42 oranındaki ''hayır'' oylarının ne anlama geldiğini, nasıl okunması gerektiğini, ne gibi dersler çıkarılması gerektiğini tüm boyutlarıyla değerlendirdiklerini bildirdi. Çıkan sonucun bir başarıyı, somut bir neticeyi yansıttığını ifade eden Erdoğan, ''Ancak halk oylamasından sadece Anayasa değişikliği sonucunun onaylandığı sonucunu çıkarmıyoruz. Bölge bölge, il il, ilçe ilçe çıkan sonuçları doğru okumak, doğru anlamak, buna göre kendimizi gözden geçirmek durumundayız'' dedi.  Tüm partilerin milletin mesajını doğru anlaması gerektiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu: ''Kanaatimce, bu halk oylamasının önemli bir neticesi ileri demokrasi konusunda milletimizin büyük bir özlem içinde olduğudur. Dikkat edilirse demokrasi konusunda demiyorum, özellikle ileri demokrasiyi seçerek söylüyorum. Türk milleti değişimden, demokratikleşmeden yana olmuştur. Doğru projeyle, doğru gelişimle, doğru muhtevayla bu özlemi gidermek tüm siyasetçilerin görevidir. Toplumda bir kaygı, endişe, tereddüt varsa bunları gidermek de bizim görevimizdir. Çünkü değişim ve demokratikleşme halkın içine sindiği, halkın geneli tarafından sahiplenildiği takdirde anlam kazanır. Biz 73 milyonun tamamının her alanda bir memnuniyet içinde olmalarını, geleceğe umutla bakmasını, kendi yaşamını ve yaşam tarzını emniyet altında görmesini, hissetmesini arzuluyoruz. Bu hedefe göre, siyaset üretmeye çalışıyoruz. Bunu yüzde 100 başarabilir miyiz? Böyle bir iddianın içerisinde değiliz. Eksikliklerimiz olabilir, çünkü her şeyden önce yöneten insan, yönetilen de insandır. Birçok aksaklıklar bu süreç içinde olabilir.'' -''GEREKTİĞİNDE KENDİMİZİ ACIMASIZ SORGULUYORUZ''- Kendisine oy verenlere hizmet götüren, oy vermeyenleri cezalandıran siyasi anlayışın Türkiye'ye bugüne kadar çok şeyler kaybettirdiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, memnuniyetsizlerin bulunduğu bir ülkenin idaresinin zor olduğunu ifade etti. Erdoğan, oy versin vermesin 73 milyonun tamamının hükümeti olduklarını, bu sorumlulukla hareket ettiklerini, bu anlayışla hizmet ve eser ürettiklerini aktardı. İktidarlarının, Türkiye'nin 780 bin kilometrekaresine hizmet götürmenin mutluluğunu yaşayan bir iktidar olduğunu dile getiren Erdoğan, ''İktidarımız 73 milyonun bu hizmetlerden istifade etmesini sağlayan bir iktidardır. Tabii ki bunun birçok yönü var, kültürel, inanç boyutu var. Bütün bu noktalarda ne gibi eksikler varsa bunları da gidermenin gayreti içinde olmak bizim görevimizdir. Gerektiğinde özeleştiri yapmaktan kaçınmıyoruz. Arkadaşlarımızla yaptığımız toplantılarda bunları çok açık ve net yapıyoruz. Gerektiğinde kendimizi gerçekten acımasız sorguluyoruz. Hatalarımızı tespit ediyor, tekrar etmemek için azami hassasiyet gösteriyoruz. Bize oy verenleri anladığımız kadar, oy vermeyenleri de anlamanın, onların hissiyatını, kaygılarını anlamlandırmanın mücadelesini veriyoruz. Empati kurmaya çalışıyoruz'' diye konuştu. -''MUHALEFETSİZ DEMOKRASİ MÜMKÜN DEĞİLDİR''- Demokrasinin, sadece iktidardan müteşekkil olmadığına işaret eden Erdoğan, şöyle dedi: ''Güçlü bir demokrasi istiyorsan orada güçlü iktidar, güçlü bir muhalefet şarttır. Muhalefetsiz demokrasi mümkün değildir. Muhalefetin en az iktidar kadar demokrasi mücadelesinde yerini almadığı bir süreç, eksik bir süreçtir. Halk oylaması sürecinde popülizmi, iftirayı, karalamayı, kutuplaştırmayı ve ne yazık ki kutsal değerleri, hassasiyetleri istismarını bir propaganda aracı olarak kullanan muhalefetin 12 Eylülün hemen ardından bu alışkanlığını devam ettirmesini, açıkçası bu yeni dönem adına bir talihsizlik olarak görüyoruz. Toplumdaki endişelerin, kaygıları gidermek en az iktidar kadar muhalefetin de sorumluluğu altında olmalıdır. Gerilimden, kutuplaşmadan, korku ve kaygı yaymadan medet umanlar her zaman kaybettiler. Bundan sonra da kaybetmeye mahkum olacaklardır. 12 Eylül gecesi bütün partilere çağrı yaparak, 'Yeni bir sayfa açalım, diyalog ve işbirliğini geliştirelim, el ele ülkemizi kalkındırma mücadelesinde gayret edelim' dedik. Üslubumuzu yol ve yöntemlerimizi gözden geçirelim çağrısı yaptım. Bir kez daha vurguluyorum, biz kapıları kapatan olmayacağız. Kapımız da, gönlümüz de herkese açık olacak. Temenni ederim ki, diğer partiler de bu iyi niyetimizi olumlu karşılar, demokratik olgunlukla siyasetin seviyesini daha yukarılara çekeriz.''