-ERDOĞAN: ''MUHTARDAN BELGENİ ALAMADIN'' ANKARA (A.A) - 10.12.2010 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Sen 12 Eylül halk oylamasında gidip muhtardan belgeni alamadın, oy kullanamadın. Şimdi kalkmış bizden belge istiyorsun. Belge kim, sen kim'' dedi. Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'ndeki Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, kendilerine yöneltilen iftiralar karşısında bunların sahiplerinin seviyesine düşmeyeceklerini, onlara aynı dille cevap vermeyeceklerini, hakaret ve iftiraları millete havale edip, milletin hakemliğine, aklı selimine inanarak yollarına aynı şekilde davam edeceklerini söyledi. Milletin sandıkta gerekeni söylemesini bekleyeceklerini ifade eden Erdoğan, ancak bu noktada bir istisnaları bulunduğunu, kendisi, çalışma arkadaşları ve teşkilatlarının tamamının yolsuzluklar konusunda son derece hassas olduğunu ve bu hassasiyetlerini en üst düzeyde muhafaza edeceklerini vurguladı. Kendilerine yolsuzluk iftiraları atanlara, çamur atmaya niyetlenenlere gereken şekilde cevabı vereceklerini dile getiren Erdoğan, bazılarının işi gücü bırakıp, hiçbir belgeye dayanmadan dedikodulardan, iddialardan, ithamlardan yola çıkarak aklına ilk geleni söyleyerek bir tarz tutturup gittiğini ifade etti. Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bu zat iftirayı adeta meslek edinmiş durumda. İftira atma konusunda hiçbir ilkesi, kriteri yok. Attığı her iftira yalanlandığında yüzü kızarmak, mahcup olmak, utanmak, özür dilemek gibi hasleti de yok. Tek bir amacı, gayesi var, 'ben iftira atayım, ben çamur atayım, tutmazsa da izi kalır.' Böyle bir zihniyet. İşte yerel seçimlerde büyükşehir belediye başkanımızla ilgili İstanbul'da attıkları bunca iftiralar oldu. Bir tane yargıya gidip de açtıkları dava oldu mu? Hadi bizim dokunulmazlığımız var, büyükşehir belediye başkanımızın dokunulmazlığı yok, açsaydın dava. Açtı mı, aldıkları bir netice var mı? Yok. Şahsımla alakalı aynı şekilde şu söyledikleri lafı kendisinden önceki genel başkanları da söyledi; çeşitli gazetelere, bizim paralar aktardığımızı, bankalar arasında paraların gidip geldiğini. Yine benim o zaman dokunulmazlık dönemim, dokunulmazlığım filan yok, dokunulur durumdayım. Niye o zaman bunu yargıya götürmediler? Üstelik İstanbul Valisi kaynaklı ki, işte 28 Şubat valisi malum, o kaynaklı zat. Onun da ne olduğu zaten belliydi ve yaptıkları müracaatla o zamanın hükümeti onu karşılıksız bıraktı. Olmayan şeyin hiçbir zaman delili olmaz ki, çünkü yok böyle bir şey. Ondan da netice alamadılar ve bu neticeleri alamadıkları halde, hala müflis tüccar biliyorsunuz eski defterleri karıştırır dururmuş. Bunların hali bu. Bunlar biliyorsunuz aynı zamanda Ergenekon'un avukatlığını da yapıyorlar. Belli avukatları sürekli Ergenekon'un avukatlığını yapmak üzere seferber olmuş durumdalar. Geçmişte Ergenekon'dan besleniyorlardı ama şimdi o kaynakları kuruduğu için ona benzer başka kaynaklar aramaya başladılar. Baktılar ki, Wikileaks belgeleri Ergenekon'la benzer bir işi yapıyor, aynı vazifeyi görüyor, sorgusuz sualsiz Wikileaks belgelerine sarıldılar.'' -''İFTİRAYI DAHİ KENDİLERİ ÜRETEMİYOR''- İddia sahiplerinin iftirayı dahi kendilerinin üretemediklerini belirten Erdoğan, bu çevrelerin, yabancı diplomatlardan ödünç aldıklarını, yabancı internet sitelerinin iddialarını alıp bunun borazanlığını yaptıklarını söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''En sert şekilde böyle bir şey olmadığını söylediğimizde yüzleri kızaracağı yerde, utanacakları, sıkılacakları yerde, belgesini getir, diyorlar. Sen 12 Eylül halk oylamasında gidip muhtardan belgeni alamadın, oy kullanamadın. Şimdi kalkmış bizden belge istiyorsun. Belge kim, sen kim. Ben ispat edin, hesapları bulun, hem o hesaptaki paraları hem malvarlığımı size bağışlayacağım diyorum. Açıklama yapıyor; 'biz haram para istemeyiz.' Anadolu'da güzel bir söz vardı; 'her boyayı boyadın, bir fıstık yeşili kaldı.' İsviçre'deki bankaları tespit ettiler, öyle diyor ya. Sekiz hesabı tespit etmişler, bunların belgesini bulmuşlar. Oturdular bu para haram mı, helal mi? Sıra ona geldi. Kendi aralarında bunu tartışıyorlar. Malzeme tükenmiş durumda. Elde malzeme kalmadı. Şimdi bunlar eski hesapları durmadan kendilerine göre karıştırıyorlar. Bunlardan bir şey çıkmaz, çıkmayacak ve benim sevgili milletim bunları aynen geçmişte olduğu gibi gerekli olan dersi yine sandık önüne geldiği zaman verecektir. Bundan hiç şüphemiz yok. Belli ki, eski genel başkanlarının tozlu raflardaki klasörlerini karıştırmaya başladılar. 1999'da dönemin İstanbul Valisi'nin, belediye başkanlığım sırasında hakkımda yazdığı şey çok enteresan ve dün genel başkan yardımcım onu da zaten açıkladı, o mektubun ne içerdiğini anlattı.'' Bu partinin eski genel başkanının, iddialarından dolayı bir gazete tarafından dava edilip, tazminata mahkum edildiğini dile getiren Erdoğan, ''Şimdiki genel başkan meydanı boş zannediyor. İftirayı atar bir kenara çekilirim, diyor. Ona meydanın boş olmadığını, bilgisiz, tutarsız, samimiyetsiz siyasetin bu ülkede artık hiçbir değer ifade etmediğini, ahlak dışı iftiraların, iftira sahibinin yanına kar kalmayacağını inşallah biz göstereceğiz'' diye konuştu. Bizzat CHP'ye gönül verenlerin, oy verenlerin de bu tarz siyasetten rahatız olduklarını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: ''Nasıl rahatsız olmasınlar, öyle bir genel başkan düşünün ki, 12 Eylül halk oylamasında herkesi oy vermeye çağırıyor, herkesi 'hayır' demeye çağırıyor ama kendisi gidip oy kullanamıyor, kullanmıyor, 'hayır' bile diyemiyor. Öyle bir genel başkan düşünün ki, Dersim'de analar ağlamadı mı diyen arkadaşına, önce gereğini yapsın diyor, ardından konu kapanmıştır diyor. Ben Dersimli kardeşlerime de sesleniyorum; kusura bakmayın bunları hatırlayın, diyorum. Böyle birisidir bu zat. Öyle bir genel başkan düşünün ki, üzerindeki pahalı gömlek için parasını verdim de aldım diye açıklama yapıyor, ardından fatura başkasının adına çıkıyor. Genel af diyor, çark ediyor. Başörtüsü diyor, u dönüşü yapıyor. Havuzlu villa diyor, kendi havuzlu villası ortaya çıkıyor. Çarşaf liste diyor, ardından blok listeyi savunuyor. Ben genel başkan adayı değilim diyor, ertesi gün genel başkanlığa adaylığını koyuyor. Böyle bir genel başkandan CHP'ye gönül vermiş vatandaşlarım memnuniyet duyabilir mi? Bunlar çünkü kamera şakası yapmaya hakikaten alışmışlar. Genel başkanlarının hükümete, başbakana, bakanlara yönelik iftiralarının asılsız olduğunu gören CHP seçmeni böyle bir başkana güvenebilir mi?'' -MUHALEFET SORUNU- Yolsuzluklar konusunda en sert şekilde demokratik yollardan, hukuk yoluyla mücadeleyi vereceklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle dedi: ''Türkiye, dürüst insanlara çamur atmanın, iftira atmanın bu kadar kolay, rahat, serbest olduğu bir ülke değildir. Bu kadar serbest bir ülke değildir. İftira atan iftirasını ispatla mükelleftir. İspatlayamayan ya o koltuğu bırakır ya da siyasi, hukuki bedeline katlanır. Siyaseti vizyonla, projeyle yapamayanlar böyle boş işlerle uğraşmayı maharet sanırlar. Başörtüsünü, Kürt meselesini, anayasa meselesini komisyona havale ederler. Sonra da biz siyaset yapıyoruz derler veya biz iktidara geldiğimizde projelerimizi açıklayacağız derler.'' Bu kişilerin, memleket meselelerine dair herhangi bir somut proje sunamadıklarını dile getiren Erdoğan, hakaretle projenin birbirine karıştırıldığını söyledi. Erdoğan, ''Bunların herhangi bir konuda iki gün aynı düşünceyi dile getirdiğini duyan var mı? Maalesef Türkiye'nin birçok sorununu çözdük ama muhalefet sorununu çözemedik. Bu sorun giderek daha da büyüyor'' diye konuştu.