Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Irak'ta dün başlayan Musul operasyonuyla ilgili diplomatik görüşmelerin, arazi hazırlıklarının devam ettiğini belirterek Fırat Kalkanı harekâtını hatırlatıp "Sabrediyoruz" dedi. Erdoğan, Koalisyon güçleriyle Musul operasyonuna katılan ABD hakkında "Kilometrelerce yol kat edip geliyorsun 'Bağdat çağırıyor' diyorsun. E benim 350 kilometre sınırım var? Hem arazide hem masada olacağız. Diplomatik görüşmeler bir taraftan yapılıyor, araziye yönelik hazırlıklarımız da devam ediyor. Aynı şekilde Suriye, hep sabrettik..." dedi.
"Anaokulu dâhil İstiklâl Marşı'nın ezbere bilmeyen, iliklerine kadar hissetmeyen evladımız kalmamalı" diyen Erdoğan, rektör ve dekanlara yaptığı konuşmasında "Üniversitelerimiz asli görevini yaparken yeni neslin fikir dünyasını besleyecek alt yapıyı asla ihmal etmemelidir. Bunun için öğrencilerimize milli tarih şuurunun ve anadil sevgisinin aşılanabileceği bir sistem belirlenmesi gerekiyor" ifadesini kullandı. Erdoğan "Eğer Misak-ı Milli'yi kavrarsak Suriye'deki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız. Ama onu bilmezsek ne Suriye'deki ne Irak'taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız" diye konuştu.
İlk kez Beştepe'de Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda yapılan 2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni'nde konuşan Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarının tamamı şöyle:
"Huzurlu bir öğretim töreni temenni ediyorum. YÖK'ün başkan ve üyelerini böyle güzel bir akademik açılış düzenledikleri için tebrik ediyorum. Bu tabii bir ilk, o nedenle çok anlamlı. Bu törenin her yıl devam ederek geleneksel bir hal alacağına inanıyorum. değerli kardeşlerim Yüksek Öğretim konusu, hedeflere ulaşmak açısından hayati bir öneme haiz. 2002'de bu sorumluluğu üstlendiğimizde eğitim meselesini önceliklerimizde ilk sıraya yerleştirdik, ardından sağlık, adalet ve emniyet geldi. Bu dört temel taş üzerinde ülkemizi yükselteceğiz dedik.
"Yükseköğretim konusunda da ülkemiz çok önemli ilerlemeler sağladı. Eğitim sistemimiz yıllarca tıkanıklığın yol açtığı sorunlarla boğuşmak mecburiyetinde kaldı. Öğrenci daha ilkokula adım atmadan üniversitede yaşayacağı sıkıntılar ailede başlıyordu. Veliye de öğrenciye de okula da yük olan bu çarpık sistemi ortadan kaldırmak için tıkanıklık noktalarını tespit edip çözüme oralardan başladık. 2002 yılında üniversite sınavına 1 milyon 817 bin 590 kişi başvurmuştu, 662 bini bir yükseköğretim programına yerleştirildi. 2015 yılında bu oran yüzde 46'ya yükseldi. Yükseköğretim kurulu sayımızı 181'e yükselttik. Malum darbe girişimi sebebiyle bu sayı 193'ten indi. Şu anda 81 ilimizde üniversite var. Artık öğrencinin üniversiteye ulaştığı değil, üniversitenin ağırlıklı olarak öğrenciye ulaştığı bir sistem kurduk. "Çocuğumu nasıl göndereceğim" hesabından çıktık, gittik Hakkari'de, Muş'ta, Iğdır'da yani üniversitesi olmayan il bırakmadık. Yükseköğretim kurumunda okuyan öğrenci sayımız 2002'de 1 milyon 200 bini bile bulmazken allaha şükür bu sayı 7 milyon 194 bine yükseldi.
"Öğretim elemanı sayımızı yükseltmek mecburiyetindeyiz. Bunu başarmamız lazım, buna inanıyorum buna mani yok. Böyle bir havuzdan inanıyorum çok sayıda öğretim üyesi de çıkacaktır. Bugün dünyanın farklı yerlerinden öğrenciler ülkemizde eğitim görüyor. Bundan sonra mücadele herhangi bir üniversiteye girmek için değil, daha kaliteli eğitim öğretim veren üniversitelere girmek için yaşanacaktır. Bu da demek oluyor ki üniversitelerimiz arasında daha kaliteli eğitim verme konusunda bir yarış başlayacaktır. Belirli bir ortalamanın üzerinde bulunan öğrencilere yükseköğretim vermek bizim görevimizdir, bunu başaracağız, kararlıyız. Bu hallolacaktır. Asıl yarış her alanda en kaliteli eğitim veren neresiyse oraya girebilmek için olacaktır. Değerli misafirler kaliteyi yükseltmenin bir yolu da misyon farklılaşması olarak ifade edilen uygulamadır. Bir başka ifadeyle üniversitelerimizin bölgesel kalkınmaya katkı sağlayacak şekilde uzmanlığa yönelmesi gerekmektedir.
"Uzun süredir hazırlıkları sürdürülen bir proje kapsamında 5 üniversite pilot olarak belirlendi. Kalkınma Bakanlığımız 5.1 milyar ayırmış durumda, bu artış yüzde 21'e tekabül etmektedir. 2006 yılında kurulan 40 üniversite arasından seçilen 5 okulumuz Kalkınma Bakanlığımız tarafından özel olarak teşvik edilecek ve desteklenecektir. Bu beş üniversitemizi açıklıyorum;
"Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi - Hayvancılık Düzce Üniversitesi - Sağlık ve çevre Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi - tarım ve jeotermal Bingöl Üniversitesi - Tarım havza bazlı seracılık Uşak Üniversitesi - Tekstil, dericik, seramik bölgesel kalkınmada misyon farklılığı projesinde pilot olarak seçilen okullardır.
"Pilot üniversiteler gereken gayreti ortaya koymaları halinde bu projenin içinde yer alabileceklerdir. Yeterli çaba gösteremezlerse bir başka üniversite projeye dahil olabilir, rekabet dediğin budur.
"Üniversitelerimizde hala var olan rektör adaylarının öğretim üyelerinin oylarıyla belirlenmesi bir sıkıntıya dönüşmüştür. Rektörlük seçimleri üniversitelerimizde kırgınlık yaratan bir sisteme dönüşmüştür. Üniversitelerde yaşanan bu yıkıcı süreç YÖK ve Cumhurbaşkanının takdiriyle daha da kırıcı ve yakıcı bir hale dönüşmüştür. Genel olarak yükseköğretim sistemimizin ciddi bir yeniden yapılandırmaya tabir tutulması gerekmektedir. Bu konuda kontenjanların gözden geçirilmesinden belli alanlarda havan puan uygulamasına kadar pek çok çalışmanın yapıldığını biliyorum. YÖK yeniden yapılandırmaya girecekse bu aşamalar büyük önem kazanacaktır. Bunun için YÖK'ten bağımsız ve şeffaf bir kalite kurulu oluşturmasını bekliyorum. Bu kurulun görevini hakkıyla yürütebilmesi için YÖK'ten bağımsız ve üniversitelerimizin tamamını da değerlendirebilecek kapasiteye sahip olması gerekiyor. YÖK'ün hala yürüttüğü başarılı öğrenciler ve akademisyenlerin teşvik paketinin sürdürülmesi çok önemlidir. Akademik insan kaynağımızı zenginleştirmemiz dikey büyümenin en önemli şartıdır. YÖK'ün 100 alanda 2 bin burs projesi kapsamında başlattığı uygulama doktoralı insan kaynağımızı geliştirmeye katkı sağlayacaktır.
"Bugün burada ben YÖK'e yeni bir hedef tavsiye ediyorum, bölgesel kalkınma için seçtiğimiz 5 üniversite gibi ülkemizin bilim hayatını uluslararası alanda temsil edecek 5 üniversite belirleyip bunları özel olarak destekleyelim. Diğer taraftan mesleki yüksek eğitimde rehabilite edilen insan kaynağı haline bunları da dönüştürelim. Üniversitelerimizi topluma değer katan kurumlar haline getirmedikçe hedeflerimize ulaşamayız.
"Bir husus daha var ki bana göre diğer tüm konulardan daha önemlidir. Üniversitelerimiz asli görevini yaparken yeni neslin fikir dünyasını besleyecek alt yapıyı asla ihmal etmemelidir. Bunun için öğrencilerimize milli tarih şuurunun ve anadil sevgisinin aşılanabileceği bir sistem belirlenmesi gerekiyor. Türkçe'yi hakkıyla yazan nesiller yetiştiremiyorsa geleceğimiz karanlık demektir.
"Eğer Misak-ı Milli'yi kavrarsak Suriye'deki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız. Ama onu bilmezsek ne Suriye'deki ne Irak'taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız. Bugün Musul üzerinde bir sorumluluğumuz var, hem masada hem sahada olacağız diyorsak bunun bir sebebi var. Bunu durup dururken söylemiyoruz, dostlar alışverişte görsün diye de söylemiyoruz. Kilometrelerce yol kat edip geliyorsun "Bağdat çağırıyor" diyorsun. E benim 350 kilometre sınırım var? Hem arazide hem masada olacağız. Diplomatik görüşmeler bir taraftan yapılıyor, araziye yönelik hazırlıklarımız da devam ediyor. Aynı şekilde Suriye, hep sabrettik...
"Hazırlıklarımız vardı, ÖSO ile beraber hem onları Cerablus'a topraklarımızdan soktuk arkasından kendi özel kuvvetlerimizi Cerablus'a soktur ve DEAŞ'ı süratle derdest ettik. Arkasından Rai'ye girdik oradan da kovmuş olduk. Ve yerine kimler geldi? Kendi vatandaşlarımızı oraya sokmadık, Cerablusluları Railileri yerleştirdik. Şimdi de malum örgüt DEAŞ Dabık'la ilgili çok değişik şeyler söylüyor. Tabii, Dabık bizim tarihimizde de farklı bir konumda. Malum Mercidabık, biz Dabık'a ineceğiz dedik, DEAŞ da çok fazla dayanamadı, terk etti. Şimdi de El Bab'a yürüyoruz. Ve Doğu'da Mümbiç, Mümbiç ile ilgili de koalisyon güçlerine PYD, YPG gibi terör örgütleri olmayacak, Doğu'ya gidecek" dedik. Dün itibariyle Amerikalı dostlar dediler ki "Tamam, bize yardımcı olun" dediler. Biz de "Tamam, sizler buraya yabancısınız, biz buraları iyi biliriz" dedik. Ve şu anda burada da mutabıkız, Rakka'da ne yapacağız dediler, "gelin beraber bu operasyonu yapalım sizlerle" dedik. Gerekirse DEAŞ boşaltılır gider, şimdi bunun da görüşmeleri yapılıyor. Bizim ne Suriye'nin ne de Irak'ın topraklarında gözümüz yok. Yeter ki kimsenin bizim vatan topraklarımızda gözümüz yok. He şunu da söyleyeyim, biz bugün Irak'ta yürütülen mezhep çatışmalarına kesinlikle taraf olmak istemiyoruz ama Türkmen kardeşlerimizi de kimseye yedirtmeyiz. Burada şu samimi özeleştiriye geçmek istiyorum; Biz Türkiye'nin öncelikleri arasında eğitimi yerleştirirken bunu sadece okul binaları yapmaktan ibaret bir faaliyet olarak düşünmedik, bizim gayemiz ülkesini ve milletini seven, sanattan spora kadar öğrenci yetiştirecek bir eğitim sistemiydi. Mesela sanatta çok farklı bir konuma gelmemiz lazım, sporda farklı bir yere gelmemiz lazım. Bakın basketbolda finalleri zorluyoruz, finallerin değişmezi olacak potansiyele milletimiz sahiptir. Eskiden İTÜ'nün falan basketbol takımı vardı, hani nerede şimdi? şimdi rektörlere sesleniyorum futbol, basketbol, masa tenisi takımlarımızı kuralım, öğrencilerimizi buna teşvik edelim. Batı dünyasının bunları bir arada yürüttüğünü düşündüğümüzde açığımız olduğunu anlarız.
"Bana göre artık bizim belki ileriye gidiyorum ama anaokulu dahil ilkokullarımızda, ortaokullarımızda İstiklal Marşı'nın tamamını ezbere bilmeyen, ruh halini iliklerine kadar hissetmeyen tek evladımız kalmamalıdır.
"Üniversitelerimizde elbette her görüş, her fikir tartışılmalıdır ancak buralardan asla vatan haini çıkmamalıdır.
"Elinde silahla, elinde palayla dolaşan gençlik bunlar bu milletin gençleri olamaz. Bunlar hain, ne işin var senin palayla, silahla. Ne yazık ki bunları yaşıyoruz ülkemizde. Yani başkentimiz Ankara'da veya diğer illerimizde sen nasıl oluyor da bir sınıf arkadaşını, okul arkadaşını yaralayabiliyorsun, öldürüyorsun. Sen bu ilmi niye alıyorsun o zaman? Bunlar Yunus terbiyesi almamışlardır. Bütün sıkıntı burada. Alim de olursun ama ben hocalarıma diyorum ki 'Biz sadece alim değil, bunun yanında arif olanı da yetiştirelim' İrfan sahibi bir gençlik, eğitim - öğretim sistemimiz bunu sağlayamıyorsa orada ciddi bir sorun vardır. Alt yapı meselesinde bu devlet ve bu millet kendi imkanlarıyla kendine düşman nesiller yetiştirilmesine müsade edemez. Milletine, varlığına sahip çıkmayan nesiller yetiştiren bir eğitim sistemi milli olamaz. Bazı üniversitelerimizde terör örgütüyle ilişki grupların bizim öğrencilerimize baskı uyguladığını duyuyoruz. Gençlerimizin eğitiminin engellenmesine yönelik hiçbir teşebbüse izin veremeyiz. İnşallah önümüzdeki dönem bunların üstüne gideceğiz. Bu konuda çok büyük sorumluluk üniversitelerimize, hocalarımıza, gençlerimize düşüyor. Sizlere inanıyorum. Cumhurbaşkanı olarak bu yönde atacağınız her adımda desteğimin sizinle olduğunu bilmenizi istiyorum. Hükümetimizin desteğinin sizinle olduğunu bilmenizi istiyorum. Nasıl ki Erasmus programı var, bizi
"Türkiye tarihinin en önemli noktalarından birini yaşıyor, hocalarımız bunu çok daha iyi analiz ederler, diğer tüm farklılıklarımızı bir kenara bırakarak şunu kabul etmeliyiz; 1920-1923 arasındaki dönemden bu yana birçok şeyi unutmuş olabiliriz, buradan biz değil ama başka birileri 100 yıl önceki hesapları açık tutuyor. O sıkıntılı dönemde yaptığımız fedakarlıklar yeterli görülmemiş olacak ki 93 yıldır hiç rahat bırakılmadık. Tüm zorluklara, yokluklara rağmen kurduğumuz uçak fabrikalarımızın, silah fabrikalarımızın kapılarına kendi elimizle kilit vurdurdular. Bileniniz vardır, Kayseri'de uçaklarımızın gömülü olduğu mezarlar var, o zaman yapıldı bunlar. Şu anda bize kendi uçağımızı yaptırmamak için elinden geleni yapanlar var. Türkiye kendi uçağını yaparsa, İHA yaparsa, tankını topunu kendisi yaparsa bu milletin önünde durulmaz diye düşünüyorlar. Bu vesileyle Vecihi Hürkuşları ve sanayimizin daha nice gizli kahramanlarını rahmetle anıyorum. Bu meselenin siyasi yönü ülkemizin bağımsızlığının belli güçlerinin insafına terk edilmiş olmasıdır. Teknik yönü ise varlık göstermemiz için çok büyük fedakarlıklara katlanmak zorunda kalmamızdır.
"10 yıldır pek çok proje yürütüyoruz, eksiklerimizin de çok olduğunun farkındayız. Bu tür çalışmalar uzun kaynaklar gerektiriyor. Biz artık mühimmatlı insansız hava aracını üretir hale geldik. Bunun için 2023 hedeflerimiz çok önemli. Biz hazırlıklarımızı yapıyoruz, ama ülkemiz üzerinde hesapları olanlar da boş durmuyor. Son 3 yıldır devamlılık haline gelen olaylar, asırlık hesapların günümüze tezahüründen başka bir şey değildir. ABD'de 'Kredi derecelendirme kuruluşları size niye saldırıyorlar' diyorlar, 'Bunlar sipariş üzerine kredi notu verirler, kafanıza takmayın' diyorum. Bunların mantığı, mantalitesi, anlayışı bu. Yoksa Türkiye gerçekten o düşüşe layık olduğu için değil, 'Sen böyle dediysen ben de böyle yaparım' diyorlar. Sen ne yaparsan yap, verdiğiniz not bizi ilgilendirmiyor. Biz Osmangazi Köprüsü'nü açıyor muyuz? Açtık. Şimdi 20 Aralık'ta inşallah Avrasya Tüneli'ni açacağız, denizin altından otomobille geçiyor muyuz? Geçiyoruz. Kalkınma bu ya, yükselme bu. Yetmiyor bize bunlar yetmiyor, İnşallah 2018'in ilk çeyreğinde dünyanın en büyük havalimanının ilk etabının açılışını yapacağız.
"Hocalarımızdan daha çok gayret bekliyoruz, sayıyı arttırmamız lazım. Öğrencilerimizi de kalite noktasında çok daha vasıflı bir seviyeye getirmemiz lazım. Her kim PKK'yı Kürt kardeşlerimizin hakkını savunan bir örgüt olarak görüyorsan aklından şüphe ederim. Her kim FETÖ'yü kendi halinde insanların oluşturduğunu sanıyorsa onun iyi niyetinden şüphe ederim. İyi niyetliydim, tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet diyordum. Artık tabanının da zehirlendiğini düşünüyorum, iyi niyetli olamıyorum. Hala kalkıp hesap soramıyorlarsa yazıklar olsun diyorum. Suriye krizi başladığından beri ne zaman adım atmaya kalksak karşımıza hep bir engel çıktı.
"Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz gecesi bu oyunun en kanlı, en cüretkar sahnesi sergilendi. Hamd olsun milletin cesaretiyle diğer oyunlar gibi darbe girişimini de başarısızlığa uğrattı. Şu külliyenin etrafında 29 şehidimiz var. Sadece özel harekatta 56 şehidimiz var, Genelkurmay'da vesaire 241 şehidimiz var. 2 bin 194 gazimiz var. Bu millet büyük bir millet. Bu millet bir şeyi ispat etti ama bu cahiller bunu anlamamışlar. Karşılarına "Arkadaş yurdumu alçaklara uğratma sakın" diyen bir millet çıkacağını düşünmediler. Ve benim milletim işte gövdesini siper etti, yeri geldi kadınıyla erkeğiyle tankın altına yattı. Ve bu darbe derdest edildi. Bu dünyaya da bir örnek oldu, çünkü örneği yok, eşsiz.
"Burada tabii bir şeyi söylemek zorundayım, Cumhurbaşkanı olarak da şahsımın sorumluluğunu arttırıyor. Demek ki daha çok çalışmamız lazım, daha çok koşmamız lazım. İnşallah üstün milletler arasında 2023'te ilk 10'a girelim. PKK'nın FETO'nun yürüttüğü karalama kampanyası hep aynı amaca yöneliktir. Biz bu oyunu deşifre ettik. Artık ağaçlarla değil, ormanlarla ilgileniyoruz. Bu ormanlardan hesabını soracağız. Beni öldürmeye gelenler Marmaris'te ormanların içine saklandılar, bunlar böyle de yüzsüz, sonra da yakalandılar. Yakalandıktan sonra dikkat edin benim askerim, jandarmam bunları öldürmedi. Gitti yargıya teslim etti. Eyyyy Batı, benim milletim böyle şanlı millet. Bize akıl vermeye kalkıyorlar, bakın gittiler yargıya teslim ettiler. "Binlerce kişi görevden alındı" diyorlar, almayacağız ne yapacağız? "İyi yaptınız, hadi devam mı" diyeceğiz?
Bunun birlikte bölgemizde kurulan denklemleri de görüyoruz. İşte Suriye sınırında bir terör koridoru oluşturmak istediler. Buna müsaade etmeyiz dedik, asla oluşturamayacaksınız dedik. Kim ne derse desin artık bu işler bitmiştir. Ülkemizin güneyini hiçbir zaman terörle karşı karşıya bırakamayız. Dost da düşman da bunu böyle bilecek. Bunu Cerablus'ta gösterdik, Rai'de gösterdik.
Hedef nedir? Hedef 5 bin kilometre karelik Suriye'nin kuzeyinde terörden arındırılmış bir güvenli bölge oluşturmaktır. Bunu da tüm koalisyon güçleriyle enine boyuna konuştuk. Şimdi işte Musul operasyonu başladı, en başından beri itirazımız şunadır; Musul Arap ve Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı bir ülkedir. Şimdi bize "Burada bir şii-sünni savaşı olmaması lazım" E peki güzel, senin Bağdat, Bağdat dediğin nedir? Senin Bağdat dediğin tamamen Şii'den oluştan bir ordunun yönetmenidir. Musul'un kaderini onlarla paylaşmaya yönelirsek yarın burayı Haşdi Şaabi'ye bırakırlar. 30 bin kişi geliyormuş bunlar, 2 bin savaşçı, 2 milyon Musullu var orada. Biz bunları eğittik, belli bir noktaya getirdik. Biz peşmerge de eğittik, hala eğitiyoruz. Ey Batı, siz bizi burada kalkıp Irak'la tercih noktasında karşı karşıya bırakamazsınız. Afganistan'da sizinle o mücadeleyi biz yürüttük. Burada terör örgütlerine karşı niye beraber değiliz? Onun için lütfen bu işi masaya iyi yatırın ve bu masada Türkiye olacak, araziye de çıkacağız. Musul operasyonunun bölgenin kendi halkından oluşacak bir ordu tarafından yürütülmesi şart. Kuzey Irak yönetimi de Türkiye'nin kendilerine destek olması yönünde bir tavır içindedir.
"Türkiye topraklarımızı işgal etti" diyor Irak Başbakanı Ebadi, sen bize kabadayılık yapacağına git DEAŞ ile PKK ile uğraş ya. Onlara karşı en ufak bir tavır koymuyorsun, Türkiye'ye meydan okuyorsun.
"Bağdat yönetimi düşmanlık yapıyor. 'Türkiye topraklarımızı işgal etti' diyor Irak Başbakanı Ebadi, sen bize kabadayılık yapacağına git DEAŞ ile PKK ile uğraş ya. Onlara karşı en ufak bir tavır koymuyorsun, Türkiye'ye meydan okuyorsun. Biz Musul operasyonunda yer almak durumundayız. Suriye'de sınırlarımız boyunca bir terör koridoruna nasıl izin vermediysek mezhep çatışmasına izin vermeyeceğiz. Biz 350 kilometre Irak'a sınırdaşız, Suriye ve Irak'tan toplam 3 milyon mültecimiz var. Şimdi yeni bir yükün bindirilmesini istemiyoruz.
"Bu çerçevede gereken hazırlıklarımızı yaptık, Türkiye mutlaka yapılandırılması gereken bir barış ortamına her katkıyı yapmaya hazır. İnşallah önümüzdeki günleri daha huzurlu geçirmeyi Allah'tan temenni ediyorum."