Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Meclis'te oylanan anayasa değişiklik teklifine ilişkin olarak, "Parlamentoda çalışmaları engellemek, çalışmaları uzatmak hiçbir işe yaramayacaktır. Ne yaparsanız yapın, ne ederseniz edin, 15 gün değil de bir ay ama parlamentodan bu çıkıp milletin önüne gidecektir. Millete saygınız varsa, milletin iradesine inanıyorsunuz" dedi.
"Bunlar milletten rahatsız, ne tek adamcılığı ya, eğer oraya buraya götürmek istiyorsanız kendi geçmişinize bakın" diyen Erdoğan, "Bu ülkede CHP İl Başkanlarının valilik yaptığı, belediye bakanlığı dönemleri biliriz. Eğer tek adamcılıksa bu. Daha da gerilere giderseniz asıl tek adamcılığı orada görürsünüz. Ben bu defterleri açmak istemiyorum, ama zamanı gelince gerekirse açarız" ifadesini kullandı.
"2.5 yıldır cumhurbaşkanıyım, ondan önce başbakandım. Biz kime yasak getirdik, gelsin söylesin" diyen Erdoğan, "Bu ülkede herkes istediği gibi dolaşmış, istediği gibi giyinmiş, düşündüğünü düşündüğü gibi yazmıştır, çizmiştir, konuşmuştur. Her türlü özgürlük Batı'da olmadığı kadar vardır" görüşünü savundu.
Erdoğan: Elinde silahı olan teröristle, elinde doları terörist arasında hiç fark yok
Erdoğan, Türk lirasının dolar karşısındaki tarihi değer kaybına ilişkin olarak, "Elinde silahı olan teröristle elinde doları, eurosu, faizi olan terörist arasında hiçbir fark yok" dedi. "Türkiye'yi hedeflerinden uzaklaştırmaktır. Döviz kurunu bir silah gibi kullanıyorlar" diyen Erdoğan, "Öte yandan elbette bizim de sıkıntılarımız, sorunlarımız var ama bunların hiçbiri ülkemizde döviz kurunun bu seviyeye gelmesinin açıklaması olamaz" ifadesini kullandı. "Döviz üzerinden yürütülen spekülasyonların uzun vadeli olmayacağı bilinmektedir" diyen Erdoğan, vatadaşa döviz bozdurma çağrısını yineleyerek, şunları söyledi:
"Millet döviz satarak ilk dalga saldırının önünü kesmiştir. Bunun devamını ben milletimden rica ediyorum. Merkez Bankamız ve tüm bankalarımız da bu saldırıyı bozmanın yolunu bulmalıdır."
Erdoğan, ABD Başkanı seçildikten sonra dün ilk basın toplantısını düzenleyen Donald Trump'ın, CNN'in kıdemli Beyaz Saray muhabiri Jim Acosta'ya sözlü olarak çıkışarak soru sormasına izin vermemesini hatırlatarak, "Bakın Sayın Trump'ın basın toplantısında yanlışlık yapıldı ve Trump da o grubun muhabiri veya köşe yazarını benzetti" diye konuştu.
34. Muhtarlar Toplantısı'nda konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
İlk muhtarlar toplantımızı 27 Ocak 2015 tarihinde yapmıştık aradan geçen 2 yılda 400'er kişilik gruplar halinde 33 ayrı toplantı gerçekleştirdik. Bugün 34'üncüsünü yapıyoruz. Esasen ben bu buluşmaları daha sık yapma arzusundayım ancak içeride ve dışarıda yaşadığımız olağanüstü meseleler arayı biraz açtı. Muhtarlarımızla olan istişarelerimiz, ülkemizin ve bölgemizin tüm önemli meselelerini kapsayan bir hasbıhal olarak geçiyor. Muhtarlarımızın gerek bu salonda, gerek yemek sırasında ifade ettikleri hususlar şahsım için yol gösterici oluyor. Bizim için tek ölü halkın ve hakkın seçtiği sınırlardır. Biz, öyle çevremizde ve dünyada pek çok örnekleri olduğu gibi nevzuhur bir millet değiliz, tam tersine köklü bir devlet geleneğine, geniş ve güçlü bir kültür altyapısına sahip bir milletiz. Milletimizin tercihleri bu bakımdan rastgele değildir. Arkasında böyle büyük bir bilgi birikimi, büyük bir feraset vardır. 40 yıllık siyaset hayatımda sözüm hep milletimde oldu. Demokrasi sözü, hak ve özgürlükler meselesi birileri için laftan ibaret olabilir, biz tüm hayatımızı bu kavramların hayata geçirilmesi için adadık. Hiçbir haksızlığa boyun eğmeden, istiklal ve istikbal aşkıyla bugünlere geldik, ömrümüzün sonuna kadar bu şekilde bu şekilde yola devam edeceğiz .
Birinci dünya savaşı sonrası bize biçilmeye çalışılan kefeni önce Çanakkale sonra İstiklal Harbimizle parçalayıp atmıştık. Tercihimizi daha sonra Batı'dan yana kullanarak kendimize yeni yol açma gayretinde olduk. Bugün görüyoruz ki ülkemiz ve milletimizle ilgili kötü niyetler sürüyor. Her fırsatta önümüze eski hesaplar konmaya çalışılıyor. Kimi zaman kardeş kavgası, kimi zaman terör, kimi zaman ekonomik dalgalanma, kimi zaman darbe girişimleriyle... Bu hesaplaşma bugün de sürüyor. Özellikle son 3 yıldır yaşadığımız hadiseler bu hesaplaşmanın birer tezahüründen başka bir şey değildir. Allah'ın izniyle terör örgütleri üzerinden ülkemize yöneltilen saldırıları boşa çıkardık, çıkarıyoruz. Terör örgütlerinin birer maşa olduğunu, mücadeleyi arkasındaki güçlerle yürütmemiz gerektiğini biliyoruz. Maşaları kırmazsak arkadaki güç mücadelesini kazanamayız. Bunun için bölücü örgütünü bitirmek için gereken tüm önlemleri aldık. 15 Temmuz ihanetinin müsebbibi olan FETÖ ile mücadelemizi bürokrasiden iş dünyasına, dış dünyasına kadar her alanda sürdürüyoruz. Hem bölgede hem kendi topraklarımızda bunlarla mücadele etmeye aht ettik.
Yıllardır bu terör örgütlerini meşru yapılar olarak göstermeye çalışanların bile ortaya dökülen hakikatler karşısında söylecekleri sözleri kalmadı. Artık hiç değilse kartların açık oynanmasını umuyoruz. Kimsenin PYD için bunların PKK ile ilgisi yok diyecek hali kalmadı. NATO destekli yayınlarda bu ilişki tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. Artık kimsenin FETÖ'yü savunacak imkanı da kalmadı. Bu örgütün Türkiye'de yaşanan darbe girişimindeki rolüne tereddütle yaklaşanlar, Karlov'a yapılan suikastın ardından ikna olmuşlardır diye düşünüyorum. Düştüğümüz anda çevremizdeki ülkelerde görüldüğü üzere bizi kardeş kavgasına sokmalarından, kendi kendimizi imha ettireceklerinden şüpheniz olmasın. Biz içeride terörle mücadele ederken Suriye ve Irak'ta da operasyonlarımızı sürdürüyoruz. 80 milyon tek milletiz, bizi bölemeyecekler.
Erdoğan: O kürsü sizin yıkmanız için oraya konmadı!
Gabar'da, Tendürek'te aklınıza neresi gelirse her yerde yaz kış demeden bu mücadele edecektir. Bu ülkede bu ülkeye ihanetlerin yeri yoktur, bu böyle bilinsin. Bu ülkenin evladıysan, vatandaşlık görevinin, vatandaşlık bilinci içerisinde huzurumuzu bozmadan yersin, içersin, yatarsın. Her hakkın var ya, illa terörist olmak gerekmiyor ki. Kürt olup da cumhurbaşkanı olan büyüklerimiz oldu bu ülkede, değişik etnik unsurlardan vatandaşlarım var benim. TSK'nın içinde en üst makamlarda olanları gördük, bildik, yaşadık. Kimseye bu yollar kapalı değil, ama bakıyorsunuz Meclis'te bir anayasa değişikliği çalışması olacak, yaşanan tabloyu görüyorsunuz değil mi? Egemenlik şartı kayıtsız şartsız milletinse çalışma şartları bellidir. Gelirsin kürsüye söyleyecek sözün varsa konuşursun.
O kürsü yıkmak için oraya konmadı. O kürsü sadece söyleyecek sözü olanlar için kondu. Terör örgütleri ile parlamentonun önüne gelip bir siyasi partinin mensuplarıyla eylem yapmaları iyi niyet göstergesi değildir. Ne yapacağımızı göreceksiniz demek suretiyle demokrasi mücadelesi verenlere engel olmak bu anlayışın tezahürüdür. Parlamentoda çalışmaları engellemek, çalışmaları uzatmak hiçbir işe yaramayacaktır. Ne yaparsanız yapın, ne ederseniz edin, 15 gün değil de bir ay ama parlamentodan bu çıkıp milletin önüne gidecektir. Millete saygınız varsa, milletin iradesine inanıyorsunuz.
Bunlar milletten rahatsız, ne tek adamcılığı ya, eğer oraya buraya götürmek istiyorsanız kendi geçmişinize bakın. Bu ülkede CHP İl Başkanlarının valilik yaptığı, belediye bakanlığı dönemleri biliriz. Eğer tek adamcılıksa bu. Daha da gerilere giderseniz asıl tek adamcılığı orada görürsünüz. Ben bu defterleri açmak istemiyorum, ama zamanı gelince gerekirse açarız. Bunlar tereciye tere satmaya çalışıyorlar. Bu ülkede artık bu tür aldatmacıları yutacak millet yok. Herkes yerini bilecek, haddini bilecek. Millet ne derse o olacak. Şimdi söyledim, tek millet, tek bayrak, tek devlet dedim bu sütunlar çökerse dengemizi koruyamayız. Sürekli saldırı altındayız, bu ayakları güçlü tutarsak ayakta kalmayı başarırız.
Bunlar Gezi olaylarında, darbe girişiminde yanımızda olmadılar, aleyhimizde yazdılar. Bakın Sayın Trump'ın basın toplantısında yanlışlık yapıldı ve Trump da o grubun muhabiri veya köşe yazarını benzetti. Demek ki böyle değil. Kusura bakmasınlar. Bölücü terör örgütü milli birliğimizle birlikte devletimizi de hedef aldılar.
DEAŞ bize İslam anlatmasın, bu millet İslamla yoğurularak ayağa kalkmıştır. DEAŞ'tan İslam'ı öğrenmek gibi bir derdimiz yok bizim. Dinimizde DEAŞ gibi bir örgüt yoktur. Bu örgütü projelendirenler Irak ve Suriye'deki etnik ve kültürel fay hatlarından yararlanarak, yaşanan kırılmaları değerlendirerek bölgeyi ateşe vermeyi başardılar.
İstanbul'da, Ankara'da, Kayseri'de, Ortaköy'de yılbaşı gecesi yapılan o cani eylemin ardından, terör örgütünün destekçisi olan o kıstaslar hayat tarzı, meşrep gibi tartışmaları topluma enjekte ederek hassasiyet noktalarımıza hücum ettiler. Maalesef devletin yanında saf tutması gereken siyasiler de bilerek veya bilmeyerek terör örgütlerinin değirmenine su taşıyorlar. Bu ülkede kim rejim tartışması açıyorsa biliniz ki dertleri rejim değildir. Böyle bir mesele olmadığını herkes gibi onlar da gayet biliyorlar. Sadece toplumun bir kesiminde olan bu hassasiyeti istismar ederek muhalefet eksikliklerinin üstünü örtmeye çalışıyorlar. Dünya değişirken her şey olduğu gibi kalsın demek bağnazlığın dik alasıdır.
Bunlara avara kasnak gibi dönüp durdular. Bu. Esasen normal şartlarda iktidarı elinde bulunduranlar mevcudu muhafaza etmeye, muhalefet de değiştirmeye çalışırlar. Biz de tam tersi olur. İktidar reform için uğraşırken muhalefetin bir kısmı statükoyu savunuyorlar. Hadi buna tembellik diyelim, ama Türkiye demokrasiyle yönetildiğinden bu tartışmanın yeri sandıktır. Ayrıştırma çabalarına destek vermek de ne demektir? Bu ülkede yaşayan, gözlerini gerçeklere kapatmayan, insaf ve vicdan sahibi herkes kimsenin hayat tarzıyla ilgili bir sorun olmadığını çok iyi biliyor. Bu konuda ileri gidecek olursanız bundan en çok rahatsız olan biziz. Benim yavrularım bu ülkede başları örtülü olduğu için okuyamadılar. Ben kızlarımı yurt dışına göndermek zorunda kaldım. Bana o zaman devlet başkanları "Sizin ülke halkı Müslüman olan bir ülke değil mi, niye orada okumuyorlar" dediler. "Benim ülkemde inancına göre okuma özgürlüğü olmadığı için gönderdim" dedim. Şimdi hamd olsun kızlarımız özgürce, istedikleri şekilde gidebilir hale geldiler. Artık devlet dairelerinde özgürce, inandığı gibi çalışabilir hale geldi. Peki noldu? Başı açık, başı kapalı okula gidince ne oldu? Ne kaybettik ya. Devletin dairelerinde başı açık olana özgürlük hakkı vereceksin, başı kapalı olmayana vermeyeceksin. Niye kapıları açmadınız? Bunun sorumluluların kim olduğunu bilmiyor mu bu millet. Bildikleri için onlara bu ülkede iktidar yolunu açmıyor. Kim layıksa ona veririm diyor, ona veriyor. Nereye bir yasak getirdik söyler misiniz? 2.5 yıldır cumhurbaşkanıyım, ondan önce başbakandım. Biz kime yasak getirdik, gelsin söylesin. Bu ülkede herkes istediği gibi dolaşmış, istediği gibi giyinmiş, düşündüğünü düşündüğü gibi yazmıştır, çizmiştir, konuşmuştur. Her türlü özgürlük Batı'da olmadığı kadar vardır.
Ülkemizde son dönemde anayasa değişikliğiyle ilgili çalışmalar yapılmıştır. Hiçbirinde sosyal, laiklik ve demokratik olduğu vurgusu kaldırılmamıştır. Ya çıkıyorsun kürsüde konuşma yapıyorsun bir dersine çalış ya. İster istemez tabii ki iktidar da böyle bir şey yok ki, nereden çıkıyor diyor. Tartışmalar hep bu kardeşinizin üzerinden götürülüyor. Benim şahsımla ilgisi yok ki bunun ya, bir anayasa değişikliği yapılıyor sadece olay bu. Yapılacak ilerideki cumhurbaşkanlığı seçiminde kim gelir, kim kazanır, kim öle kim kala.
Burada bir defa ölüm Hakktır değil mi? Kimin nerede ne zaman öleceğine dair elimizde yazılı bir belge var mı? Allah razı olsun da rabbim ne takdir ediyorsa olsun. Bu vatana, bu millete Rabbimin verdiği ömür süresince hizmet edebilmektir. Fakat bütün bu müzakereleri, tartışmaları bu kardeşiniz üzerinden yapmaları manidar. Millete kendini sevdir, milleti sev, millet belki sizin göstereceğiniz adayı seçebilir. Belli olmaz. Ama bunlar millete inanmıyorlar, milleti de sevmiyorlar. Millete hizmetleri yok, saygıları yok. E millet de farklı bir tavır almak durumunda kalıyor. Bunların demokrasiyle, laiklikle, hukuk devletiyle hiçbir ilgi alakası yok. Ana muhalefet partisinin geçmişinde ne vardı, il başkanları aynı zamanda valiydi, belediye başkanıydı. Eğer tek adamcılıksa işte budur. Bunların cemaziyevveli ortada, bize neyi anlatıyorsunuz.
Biz her zaman ne dedik? Laiklik devletin tüm inanç gruplarına eşit mesafede olması ve onları güvence altına almasıdır dedik. Yola çıkarken böyle çıktık. Sorunumuz hukuku millet adına kullanmak yerine şu veya bu güç odağının eline vermeye çalışanlarladır. Cumhurbaşkanı oldum diye bu mücadeleden vazgeçmemi bekleyenler varsa hiç kusura bakmasınlar. Onları hayal kırıklığına uğratmaya devam edeceğim.
Biz bugüne kadar hiçbir mücadeleden kaçmadık, meydanı hiç terk etmedik. Bundan sonra da terk etmeyeceğiz. Rabbim ömür, milletim destek verdikçe Yeni Türkiye yolunda ter dökmeye, gerekirse bedel ödemeye devam edeceğim. Değerli kardeşlerim, cumhurbaşkanı sıfatıyla 79 milyon vatandaşın her birinin temsilcisi olduğumu hiçbir zaman aklımdan çıkarmayacağım. Hep aynı anlayışla hareket ettim. Şunun gayreti içerisinde oldum; acaba fakir fukaranın, sessiz yığınların sesi olabilir miyim? Siyasi farklılıklarımız olabilir. Seçim dönemlerinde yaşanan rekabet başkadır. Bu siyasi terbiyeyle büyüdük.
Kurduğum parti, yine başka partililere rakip olmayan bir anlayışla 14 yılı aşkın süredir iktidardadır. Halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı olma şerefine nail oldum. Bizim laikle bir sorunumuz olmamışsa, bundan sonra niye olsun. Bu makamlarda oturan diğer cumhurbaşkanları gibi sırtında yumurta küfesi taşımamış değilim. Attığım her adımın, her eylemin hesabını vermek mecburiyetindeyim. Geçmişte yol açtıkları tartışmalarla ülkemizi en ağır krize sokan cumhurbaşkanları hesap vermeden köşeye çekilirlerdi. Herhalde milletle en fazla dertleşen, kucaklayan cumhurbaşkanıyımdır. Bugüne kadar Ankara ve İstanbul'da özellikle yaptığım ziyaretler ortada.
Alışılmış bir cumhurbaşkanı olmayacağız dedik. Milletimizin bize gösterdiği teveccüh, hele 15 Temmuz kalkışmasında arkamızda duran bu millete ne versek azdır. Şu külliyenin etrafında bizim 29 şehidimiz var ya. 39 gazimiz var ya. Bu insanlar buraya niye koştular. Cumhurbaşkanına sahip çıkmak için. Her gece sabahlara kadar burada durdular. Bu millet sevilmez de kim sevilir ya.
Ekonominin artık Türkiye'ye saldırmak amaçlı kullanıldığını artık biliyorsunuz. Elinde silahı olan teröristle elinde doları, eurosu, faizi olan terörist arasında hiçbir fark yok. Türkiye'yi hedeflerinden uzaklaştırmaktır. Döviz kurunu bir silah gibi kullanıyorlar. Öte yandan elbette bizim de sıkıntılarımız, sorunlarımız var ama bunların hiçbiri ülkemizde döviz kurunun bu seviyeye gelmesinin açıklaması olamaz.
Mücadelemizi sürdürüyoruz. Yaşadığımız sıkıntılara karşı çözüm yollarını kendimizin bulması gerektiğine inanıyoruz. İhracatımızdaki daralmayı yeni pazarlar arayarak, üretimdeki daralmayı kendi kaynaklarımızı, kendi teknolojimizi öne çıkararak aşmanın yollarını bulmalıyız. Döviz üzerinden yürütülen spekülasyonların uzun vadeli olmayacağı bilinmektedir. Çok küçük rakamlarla, daha ziyade kağıt üzerinden yapılan işlemlerle kurların yükseltildiği ortadadır. Millet döviz satarak ilk dalga saldırının önünü kesmiştir. Bunun devamını ben milletimden rica ediyorum. Merkez Bankamız ve tüm bankalarımız da bu saldırıyı bozmanın yolunu bulmalıdır. Merkez bankası gerekli imkanlara ve kabiliyetine sahiptir. Fedakarlık yapılacaksa bugünler tam zamanıdır. Ülke bekanı söz konusu olduğunda bankalar farklı hesaplar peşine giremez. İş adamlarına yaptığım çağrıyı da tekrarlıyorum. Gün çarkları hızlandırma günüdür, eğer bugün bu riskleri almazsanız yarın riske atacağınız bir şey olmayabilir. Terör örgütlerinin silahlı ve bombalı eylemlerine karşı, ekonomiyi çökertme gayretleri konusunda da milli bir seferberlik ruhu içinde hareket etmeliyiz.