Erdoğan: Samimi olmadıkları sürece AB'ye karşı böyle konuşmaya devam edeceğim

Erdoğan: Samimi olmadıkları sürece AB'ye karşı böyle konuşmaya devam edeceğim

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği'ne yönelik eleştirilerini sürdürerek, "1963 yılından bu yana, Türkiye’yi kapısında bekleten AB bu ikiyüzlülüğünü hala devam ettiriyor" diyen Erdoğan, "Diyorlar ki, 'Sayın Cumhurbaşkanı niçin böyle konuşuyor?' Ne olacaktı? Ne olacaktı? Siz samimi olmadığınız sürece ben böyle konuşmaya devam edeceğim" diye konuştu.

Erdoğan, son dönemde artan terör olaylarına karşı "Korkmuyoruz" mesajı verirken, "Biz korkuyu korkutarak yeneceğiz" diye konuştu. "Malazgirt ruhuyla, Osmanlı çınarının azametiyle, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nın azmiyle yeni bir seferberlik çağrısı yapıyorum" diyen Erdoğan, "Terör örgütlerini darmadağın etmek Türkiye için kolaydır. Önemli olan tarihimize, kültürümüze, hedeflerimize güçlü bir şekilde sahip çıkarak terörün karşısında dimdik ayakta durmaktır" ifadesini kullandı. 

Erdoğan, Nevruz kutlamalarına ilişkin olarak, "Nevruz’u bayram değil de, kan dökmek olarak telakki edenleri de huzurlarınızda ayrıca lanetliyorum" dedi. 

Erdoğan, İstanbul'da "5 bin köye, 5 bin orman eylem planı" etkinliğinde konuştu.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Nevruz vesilesiyle tüm vatandaşlarımızın birlik ve kardeşliğinin pekişmesine vesile olmasını temenni ettiğimiz günde bayramınızı tebrik ediyorum. Nevruz’u bayram değil de, kan dökmek olarak telakki edenleri de huzurlarınızda ayrıca lanetliyorum. İşte buyurun, biz bugün burada bir bayram kutluyoruz. Bu programda beş bin köye, beş bin gelir getirici orman kurulmasını ve çınar dikimini de Nevruz Bayramı’nda başlatıyoruz.

Ormancılık, Su ve Meteoroloji Günü’nü, Nevruz’u kutluyor, yeni müjdeler veriyoruz ama bir taraftan da yüreğimiz yanıyor.

Türkiye tarihinin en büyük ve en kanlı terör saldırıları dalgasından biriyle karşı karşıya. Geçen temmuzdan bu yana, bir yandan PKK ve onla hareket etme kararı alan çok sayıda terör örgütü, DAİŞ gibi insani ve ahlaki hiçbir ölçü taşımayan bir örgüt ülkemizi hedef alıyor.

Şehitlerimizin ve canlı bomba saldırısında kaybettiğimiz masumların acısını her zerremizde hissediyoruz. Terör örgütlerinin milletimizi yılgınlığa sürükleme amacıyla eylemleri gerçekleştirdiğini çok iyi biliyoruz. Acıyı yaşar, terörle mücadeleyi kesintisiz sürdürüyor, hedeflerimizi, projelerimizi gerçekleştirmekten asla geri durmuyoruz.

 

"Korkuyu korkutarak yeneceğiz"

 

Devlet ve millet olarak bu terör musibetinin üstesinden mutlaka geleceğiz. Bize korkmak yaraşmaz, bize korkmak yakışmaz. Biz korkuyu korkutanlardan olacağız. Milletimiz bin yıldır bu topraklarda bölücü terör örgütü gibi bütün bunlar kendini hedef alan nice tehdidin, saldırının üstesinden geldi. Allah’ın izniyle bu tehdidin de üstesinden geleceğiz. Devletimiz askeriyle, polisiyle, korucularıyla terör örgütleriyle ve arkadaki güçlerle mücadele ediyor. Yeni mücadele yöntemleri geliştirerek kısa sürede neticeye ulaşacağımıza inanıyoruz. Yeter ki sizler birliğinizi, beraberliğinizi, dayanışmanızı güçlü tutun, bundan taviz vermeyin. Terörün en büyük panzehri işte budur. Dikkat ederseniz bölgede istediğini elde edemeyen terör örgütleri büyük şehirlerimizdeki rastgele eylemleriyle doğrudan sivil halkımızı hedef almaya başladı. Bugüne kadar milletle savaşıp da başarılı olan bir terör örgütü yoktur, olmaz, olamayacaktır.

 

"Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nın azmiyle yeni bir seferberlik çağrısı yapıyorum"

 

Buradan tüm milletime bir çağrıda bulunuyorum; teröre karşı, terör örgütlerine karşı, bu örgütler vasıtasıyla ülkemizi terbiye etmeye çalışanlara karşı Malazgirt ruhuyla, İznik’te kurulup Konya’da zirveye çıkan Anadolu Selçuklu ruhuyla, Söğüt’te kurulup 24 milyon kilometre kareyi kaplayan ulu Osmanlı çınarının ruhuyla, Çanakkale ruhuyla, Kurtuluş Savaşı'nın azmiyle yeni bir seferberlik çağrısı yapıyorum.

Terör örgütünün elebaşlarının başlarını ezmek Türkiye için kolaydır. Önemli olan bizim tarihimize, değerlerimize güçlü bir şekilde sahip çıkarak teröre karşı dimdik ayakta durmaktır. Bunu başardığımızda ne terör örgütleri, ne arkalarındaki güçler bizi yolumuzdan alıkoyamaz.

Onlar ne kadar çok kan dökerlerse milletimizi  bir arada tutan bağları gevşeteceklerini sanıyorlar. Halbuki şehitlerimiz ve gazilerimiz millet olarak varlığımızın ve birliğimizin en büyük teminatıdır.

Tedbiri elden bırakmadan terör örgütlerinin üstüne şiddetle gitmeye devam edeceğiz. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyor, yaralılara şifa diliyorum, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.

Türkiye’nin mücadelesi sadece terör ve teröristle değildir. Biz aynı zamanda tamamen yalan ve yanlış gerekçelerle onları destekleyen güçlerle de mücadele ediyoruz. Çeşitli kisveler altında onları destekleyen çevrelere karşı mücadelede sürekli batılı ülkelerin itirazlarıyla karşılaşıyoruz. Neymiş, Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve özgürlükler konusunda sıkıntılar varmış. Biz demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri batı bize dayattığı için değil, milletimiz buna layık olduğu için hayata geçiriyoruz, yaşatıyoruz.

Kardeşlerim, her zaman söylüyorum. Biz sadece Allah’ın huzurunda, rücuda eğiliriz. Başka türlü eğilmek bize yakışmaz. Milletimizin, 79 milyonun tamamıyla birinci sınıf demokrasiye layık olduğuna inanıyor ve bunun için çalışıyoruz. Böyle olduğu için de demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerdeki güçlü duruşumuzu, teröre rağmen, provokasyonlara rağmen elbette devam ettireceğiz.

Biz demokrasiyle değil terörle, özgürlüklerle değil teröristlerle, insan haklarıyla değil, terör eylemleriyle mücadele ediyoruz. Batı’nın en son olarak mülteci ve terör örgütleri konusundaki ilkesiz tutumu başta olmak üzere bu konuda nasıl sınıfta kaldığını da gayet iyi biliyoruz.

AB, Türkiye’yle görüşme yapacak. Sayın Başbakan’ın gittiği gün o binanın hemen arkasında bölücü terör örgütü çadır kuruyor ve oraya da paçavralarını asıyor. Bu AB ki, PKK’yı terör örgütü olarak ilan etmiş vaziyette. Yani tüm AB üyesi ülkeler terör örgütü ilan etmiş. Nasıl oluyor da böyle bir terör örgütüne sen orada o çadırları kurduruyor, onların paçavralarını sallandırıyorsun. Bu samimiyet mi, dürüstlük mü? 

 

"Samimi olmadıkları sürece AB'ye karşı böyle konuşmaya devam edeceğim"

 

Değerli kardeşlerim, 1963 yılından bu yana, Türkiye’yi kapısında bekleten AB bu ikiyüzlülüğünü hala devam ettiriyor. Diyorlar ki, “Sayın Cumhurbaşkanı niçin böyle konuşuyor?” Ne olacaktı? Ne olacaktı? Siz samimi olmadığınız sürece ben böyle konuşmaya devam edeceğim.

Çünkü bizim için birinci derecede aslolan Türk milletinin ta kendisidir. 79 milyonun ta kendisidir. Ama siz, biz burada terörle bu denli mücadele ederken orada konsey toplantısının yapılacağı yerin hemen yanıbaşına bu çadırları kurdurur, onların paçavralarını da sallandırırsanız, kusura bakmayın, bu sözleri daha çok duyarsınız. Avrupa ülkelerini örnek alacak olsak, sınırlarımızı mültecilere kapatmamız, Avrupa’daki terörist örgütler TBMM’nin hemen yanında propaganda yapmasına, eli kanlı teröristlerin cirit atmasına izin vermemiz gerekir.

Avrupa’nın en kalabalık caddelerinde canlı bomba patlatırken, medyamızla onların siyasetçilerine kol kanat germemiz gerekir. Bugün Batı medyası eli kanlı terör örgütü mensuplarını aklamak, cici çocuklar gibi göstermek için adeta seferberlik içinde çalışmaktadır. Kendilerine en ufak tehdit karşısında akıl mantığa sığmayan önlemleri alanlar, Türkiye’yi özgürlük, insan hakları kıskacında ezmeye çalışıyor. Şu anda Batı’nın yaptığı bu.

Şu anda anlaşmayı para pul için değil, sınırlardaki insanların istiskalini, aşağılanmasını önlemek için kabul ettik. Mülteciler arasında bir insan pazarı kurup nitelikli eleman seçme gibi vicdanla, ahlakla bağdaşmayan kotalar arka plandaki trajediyi ortadan kaldırmıyor. 3 milyon mülteciyi alırken biz böyle düşünmedik. Yarın tarih, torunlarımızın karşısına bunları çıkaracaktır. O zaman kimin insan hakları için çalıştığı ortaya çıkacaktır.

Bundan sonra AB’den beklentimiz bu insanlar için daha da şehirlerini daha da yaşanabilir hale getirme çabalarımıza destek vermeleridir.

Suriye’de uçuşa yasak bölge ilan edelim, mülteci kardeşlerimizi oraya döndürelim, süratle orada şehir kuralım dedik. Ve buranın güvenliğini de uçuşa yasak bölge ilan etmek suretiyle koalisyon güçleri temin etsin. Suriye’de uçuşa yasak bölge ve terörden arındırılmış bölge teklifimizi kabul edemeyen, buna karşılık mültecilerden şikayet eden herkes iki yüzlüdür, riyakardır. Sadece ve sadece Türkiye’ye yönelik terör tehditlerinin engellenmesine katkı sağlayacağı için karşı çıkanların eli ölen her masumun kanıyla kirlenmektedir. Biz terörle mücadeleye de, mazlumların ve mağdurların elinden tutmaya da devam edeceğiz. Avrupa varsın, kendi özeleştirisini kendisi yapsın. Bizim burada yapacak çok işimiz var. 

Çınar ağacı dikim eylem projesi aynı zamanda ağaç dikimi değil, bir medeniyetin ihyası projesidir. Bizim kültürümüzde ağaçlar da çok önemli yer tutar. Çınarın bizim şehir kültürümüzde ayrı yeri vardır. İstanbul’da, Bursa’da, Anadolu’da, Trakya’da birçok şehrimizde o ulu çınarı olmadan düşünmek mümkün müdür?

Ulu devlet çınarımız bugün genç bir bedende, Türkiye Cumhuriyeti adı altında yaşamaya devam ediyor. Biz de aynı sebeple çınar ağaçlarının sayısını daha da artırmak, gölgesinde daha çok kardeşimizi toplamak için uğraşıyoruz. Proje kapsamında İstanbul başta olmak üzere, tüm şehirlerimize asırlarca yaşayacak 200 bin çınar ağacı dikilecek. O ağaçların 100 bini İstanbul’da kök salacak. Bir diğer önemli proje, 5 bin köye 5 bin gelir getirici orman projesi. Yani, balık vermek değil, aslolan balık tutmayı öğretmektir. 

OECD genel sekreteri bizzat gelerek çalışmalardan dolayı Türkiye’ye takdirini ifade etti. Hedefimiz 2023’te orman alanımızı ülke yüzölçümünün yüzde 30’una ulaştırmaktır. Dikkat edin, bu oran 2002’de yüzde 27’ydi. Bugüne kadar 3,5 milyar fidanı toprakla buluşturduk. İstanbul Gezi Parkı’nda, ODTÜ’de ağaç bahanesiyle kaos başlatmak istemişlerdi, bugün Artvin’de...  Ağaçlandırmada Türkiye’nin elde ettiği başarı ortadadır. Bizdeki gönülleri mühürlenmiş bazı çevrelerce mühürlenmiş istenmiyor.  2002’de yaklaşık 117 milyon olan fidan üretimimiz, 401 milyon adede kadar yükseldi. 2015 yılında da 333 milyon olarak gerçekleşti. Sakarya, Sapanca’da bir fidan borsası kuruldu. 133 şehir ormanı tesis ettik. Mesire yeri sayısını 1444’e çıkardık. Ülkemizin bal üretimini artırmak maksadıyla 250 bal ormanı tesis ettik. 

Bal üretimiyle alakalı bu konuda ülkemiz altıncı sıradan ikinci sıraya yükseldi. Değerli kardeşlerim, su konusuna gelince, su insan hayatının ve pek çok faaliyetin ayrılmaz bir parçasıdır. Düşünün 92 yılını. İstanbul susuz... İçimizde o günü yaşayanlar var. Her yıl farklı temayla kutlanan dünya su gününün bu yılki ana teması su ve istihdam olarak belirlendi. O küvetlere suyu doldurduğumuz günleri, su satan sucuları hatırlayın. Bidonlarla alıp banyolara doldurduğumuz günleri hatırlayın. 180 kilometreden, Istıranca Dağları’nı delerek İstanbul’a suyu oluşturduk. Su medeniyettir, diyorduk. “Suyu olmayan, temiz toplum olamaz” diyorduk. Su var temizsin, su yok kirlisin. 2071’e doğru 2060’ı duydunuz.

Şu bölücü terör örgütü var ya... Ilısu Barajı’nı engellemek için neler yaptılar neler... Bunların Kürt kardeşlerimi sevmek, milliyetperver olmak gibi bir derdi yok. Bunlar milletin hayat damarlarını kesmek için uğraşıyorlar.