Erdoğan: O basın kuruluşları savcı Kiraz'ın şehit edilmesine ortak oldu

Erdoğan: O basın kuruluşları savcı Kiraz'ın şehit edilmesine ortak oldu

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Çağlayan Adliyesi'ndeki rehine krizinde yaşamını yitiren savcı Mehmet Selim Kiraz'ın rehin alındığı ana ilişkin fotoğrafları yayımlayan basın kuruluşlarını eleştirerek, "Batı ülkelerinde böyle bir duruma asla şahit olamazsınız. Kapılarına anında hukuk eliyle kilit vurulur. Bana göre o basın kuruluşları savcı Kiraz'ın şehit edilmesine ortak oldular" dedi.

Savcı Kiraz'ın ölümü sonrası Adliye'de avukatların da aranmasına itiraz eden İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal'a tepki göstererek, ""Eyy baro başkanı, sende telefonla görüştün teröristlerle? Hangi neticeyi aldın? Hani senin sözün çok dinleniyordu ya, alsaydın ya bir netice. Sen tüm avukatları temsil etmiyorsun, bunu bil!" ifadesini kullandı.

"Birileri ısrarla, Gezi ve 17-25 Aralık’ı meşrulaştırma çabasından vazgeçmiyor" diyen Erdoğan, "Teröriste terörist diyemeyen teröristin ortağıdır. Terör eylemi diyemeyen terörün açık destekçisidir. Güvenlik güçlerini suçlayan ifadeler kullanılıyor. Onlara göre savcıyı öldüren terörist masum, güvenlik güçleri ise devlet terörü uygulayan savcılar. O güvenlik güçlerimizi kutluyorum" diye konuştu.

Erdoğan, Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda muhtarlara hitap etti. Erdoğan konuşmasında "Ben Türkiye'nin muharıyım" dedi.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle: 

Sözlerimin hemen başında kaybettiğimiz değerli sanatçımız Kayahan Açar’a Allah’tan rahmet ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Kayahan kardeşimizi bir şarkısında ifade ettiği gibi şu güzel sözlerle hatırlayacağız “Ben Anadolu çocuğuyum, böyle geldim dünyaya. Pişman da değilim. Başakları ellerimle büyütürüm. Ben başaklar eğilir, ben eğilmem.” Bu milletin bu coğrafyanın kalbinin yüreğinin sesi nefesi olan Kayahan’ı bir kez daha rahmetle anıyorum.

 

‘Fenerbahçe'ye geçmiş olsun’

 

Fenerbahçe’ye yapılan silahlı saldırıyı da huzurlarınızda şiddetle kınadığımı ifade etmek istiyorum. Saldırıda yaralanan otobüs şoförümüze Allah’tan acil şifalar diliyorum. Fenerbahçe spor kulübümüze, sporcularımıza, taraftarlarımıza ve tüm milletimize geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Futbolun da esası centilmenliktir. Şiddetin hele hele silahlı saldırının olduğu yerde spor bitmiş yerine vandallık gelmiş demektir. Vandallık yapanlar kendi takımlarına değil tüm ülkeye ihanet ettiklerini bilmelidirler. Bu tür hadiselere karşı, gerek kulüplerimizin ilgili kurumlarımızın gerekli tedbirleri en kısa zamanda alacaklarına inanıyorum. Bu olayla ilgili de içişleri bakanlığımız yoğun bir çalışmayla şu anda kısmı olarak bazı delilleri ele geçirmenin yanında, bazı emarelerde gözaltında, bunlarla ilgili çalışmalar devam ediyor.

Ben 40 yılı bulan siyasi hayatımın tamamını milletimle birlikte geçirdim, aynı şekilde yoluma devam edeceğim. Burayı bir hizmet makamı olarak görüyorum, hakim otorite makamı olarak asla görmedim, görmüyorum. Milletimle arama hiçbir zaman aracı koymadım, koymayacağım.

Türkiye’nin ihtiyacı köşesine çekilip hiçbir şeye karışmayan değil tam tersine koşan terleyen çalışan bir cumhurbaşkanıdır. Türkiye’nin içerde ve dışarda tüm meseleleriyle ilgilenmek, görüşlerimi, tekliflerimi, eleştirilerimi ifade etmek, benim milletime karşı hem taahhüdümün hem sorumluluğumun görevidir. Cumhurbaşkanlığı makamına her şeyden el çekmek için değil, daha büyük hizmetler vermek için geldim. Beni yüzde 52 oyla bu makama getiren vatandaşım da inanıyorum ki aynı hassasiyet beklenti içinde.

Mahallesi ile mahalle halkı ile irtibatını kesmiş bir muhtar düşünülebilir mi? Ben de bunları Türkiye muhtarı olarak yapmanın gayreti içerisindeyim. Bunun için beni eleştireceklerse varsın eleştirsinler. Hiçbir iş yapamayıp bu eleştirilerden uzak kalmaktansa, çalışıp eleştirilere göğüs germeye devam edeceğiz.

 

‘Şehit savcı önemli mesafe kaydetmişti’

 

Mehmet Selim Kiraz odasına giren iki terörist tarafından şehit edildi. Öncelikle bu alçakça saldırıda şehit edilen savcımıza cenabı Allah'tan rahmet diliyorum. Şüphesiz bu olay bir çok bakımdan üzerinde durulması, dersler çıkarılması gereken bir hadisedir. Bir kısım basın yayın kuruluşlarının bu hadiseyi insanlığa ahlaka vicdana hakka hukuka sığmayacak şekilde verdiklerini ifade etmek isterim. Mağdurun değil teröristlerin yanında yer alan bu basın yayın kuruluşlarını şiddetle kınıyorum. Sayfalarını ve ekranlarını teröristlerin propagandalarına açan kuruluşlar, savcımızın şehit edilmesine ortak olmuşlardır.  Teröristlerin bu eylemdeki amacının asla intikam olmadığı ortadadır. Bu savcımız, eyleme konu edilen failleri bulmaya çalışan, önemli mesafe kaydeden birisidir. Savcımızı öldürmenin eyleme konu edilen olayın aydınlığa kavuşturulmasına hizmet etmeyeceği de açıktır, ortadadır. Bu hadisenin amacı hadisenin karanlıkta kalarak, terör örgütlerinin meseleyi propaganda olarak kullanılmasını temin etmektir.

 

‘Kapılarına kilit vurulurdu’

 

Basın yayın kuruluşları da bilinçli olarak aynı amaca hizmet ediyorlar. Demokrasinin hak ve özgürlüğünün beşiği olarak kabul edilen batı ülkelerinde böyle bir duruma asla şahit olamazsınız. Kapılarına anında hukuk eliyle kilit vurulur. Türkiye’de çok yanlış bir durum var. Batı ülkelerinin de çifte standardını çok iyi biliyoruz. Kendi ülkelerinde en küçük bir harekete izin vermeyenler, sözüm ona demokrasi özgürlük adına hemen karşımıza dikiliyorlar.

Bir kısım basın yayın kuruluşlarının sürekli ortaya koydukları bir yaklaşımdır.

Romanya’dan dönerken “Adalet saraylarına giren tüm insanlar aranmalıdır” dedim. Bizi arayamazsanız ifadeleri kullandılar. Bağlı oldukları baro “Biz buna müsaade etmeyiz” dedi. Herkes aranacak, aranmalıdır. Avukatlar aranmaktan neden çekiniyor? Ey baro başkanı, sen de teröristlerle telefonla görüştün, hangi neticeydi aldın? Senin sözün çok dinleniyor, bir netice alsaydın... Senin yaptığın hareketler eski Türkiye’deydi. Sen bütün avukatları temsil etmiyorsun, yargı adının bir bölümünü temsil ediyorsun.

 

‘Teröriste terörist diyemeyen...’

 

Birileri ısrarla, Gezi ve 17-25 Aralık’ı meşrulaştırma çabasından vazgeçmiyor. Teröriste terörist diyemeyen teröristin ortağıdır. Terör eylemi diyemeyen terörün açık destekçisidir. Güvenlik güçlerini suçlayan ifadeler kullanılıyor. Onlara göre savcıyı öldüren terörist masum, güvenlik güçleri ise devlet terörü uygulayan savcılar. O güvenlik güçlerimizi kutluyorum.

8 saatlik süreçte güvenlik güçleri her türlü yola başvurdu. Netice alınamada çünkü onların bağlı oldukları yerler vardır. O kadar şahsiyetli bir savcı ki, onların elinden bir bardak suyu dahi almadı.

Savcının cenazesinide muhalefet yoktu, acaba neden gelmedi? Şehit Savcımızın babasının oğlunun tevekkülü vardı, bir yanda da bunlar vardı.

Yeni anayasa bir tercihten çıkmıştır, bir zorunluluk olmuştur.

 

‘Ben o güvenlik güçlerimizi tebrik ediyorum kutluyorum’

 

Ben o güvenlik güçlerimizi tebrik ediyorum kutluyorum, onlar görevlerini yaptılar. Savcımızın ağzını bantlıyorlar, bütün vücudunu koli bandıyla bağlıyorlar, o şekilde orada sekiz saatlik bir süreç yaşatıyorlar. Buna karşı 8 saat her yola güvenlik güçlerimiz başvurdu. Baro başkanını getirtti, öbür taraftan babayı getirtti. Onlarla görüştürttü vesaire. Hiçbir netice alınamadı. Bunların bağlı oldukları yerler vardı.

 

‘Onların elinden bir bardak suyu dahi almadı, içmedi’

 

Ama ne kadar onurlu, şahsiyetli savcı ki, onların elinden bir bardak suyu dahi almadı, içmedi. Çeşitli meslek odalarının STK temsilcilerinin de bu tavır içinde olduklarını görüyoruz. İster genel başkan, ister vekil olsun hiç fark etmez. Hiç kimsenin sıfatı gerçekte terör yardakçısı, terör şakşakçısı olduğu gerçeğini ortadan kaldıramaz. Elinde silahıyla sadece savcımızı öldürenlerin olduğu gibi, onları da destekleyenlerin sıfatı aynıdır, terörist.