Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Özgür, sorumlu ve milli basın milletimizin aydınlık yarınlarına ulaşma mücadelesinin en önemli destekçilerinden biridir" dedi. Erdoğan, 2023'ü işaret ederek, "Unutmayınız, bu mesele ne Tayyip Erdoğan'ın kişisel meselesidir ne parti meselesidir ne başka bir kısır hesap meselesidir. 2023 Türkiye ve Türk milletinin yeniden şahlanışının sembolüdür. 2071 Anadolu'nun ebedi vatanımız olduğunu bir kez daha ilan ettiğimiz olarak ortaya koyduğumuz yıl olacaktır" ifadelerini kullandı.
Beştepe’de düzenlenen 6’ncı Anadolu Medya Ödülü Töreni’nde konuşan Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
"Anadolu Yayıncılar Derneği'miz tarafından düzenlenen medya ödüllerinin 6’ncısını takdim edeceğimiz kurumlarımızı ve arkadaşlarımızı şimdiden tebrik ediyorum. Bünyesinde 320 mahalli ve bölgesel radyoyu, televizyonu, gazeteyi, dergiyi bir arada özellikle buluşturan Anadolu Yayıncılar Derneği’mizin yürüttüğü faaliyetleri takdirle izliyoruz. Derneğimizin, mahalli basınımızın sesi olmanın yanında milli meselelerde ortaya koyduğu onurlu tavrın Türk medyasının gerçek duruşunu yansıttığına inanıyorum.
Medya özel ödülleri kapsamında merhum Ahmet Kekeç, merhum Ferhat Koç, İbrahim Toru, Markar Esayan gibi son yıllarda kaybettiğimiz değerlerimizin isimlerinin yaşatılıyor olması da önemli bir vefa ve kadirşinaslık örneğidir. Bu vesileyle görevleri başında hayatını kaybedenler başta olmak üzere ahirete irtihal eden tüm medya mensuplarımızı rahmetle yad ediyorum. Özgür, sorumlu ve milli basın milletimizin aydınlık yarınlara ulaşma mücadelesinin en önemli destekçilerinden biridir.
Siyasi hayatımız boyunca hep yakın mesai içinde olduğumuz basınımızla inşallah daha nice yolları birlikte yürüyecek, daha nice güzel haberler paylaşacağız. Anadolu basını, demokrasinin beslenmesi ve sağlıklı işlenmesi bakımından hayati öneme sahiptir. Hem halkımızın vaktinde ve doğru bilgilenmesi hem de idarecilerin halkın gündemini sağlık takip edebilmesi bakımından medyamız yeri doldurulamayacak bir görev ifa ediyor. Doğru ve hakikatli bir kanaatin beslediği demokrasi kültürü, milli iradenin üstünlüğünü güçlü bir şekilde korunmasının da temel şartıdır. Genel olarak basın, özellikle de Anadolu basını, işte bu yönüyle de mutlaka desteklenmesi ve teşvik edilmesi gereken bir vazife görüyor.
Medyamızın yüz hatları, tüm değerleri, tarihi, kültürüyle milleti aşağılayan mankurtlar değil, bu millete hizmet etmeyi en büyük şeref kabul edenlerdir.
Tartışmanın bir tarafında icraatlarının eleştirilmesinden hoşlanmayan yönetimler, diğer tarafında ise maşeri vicdan yerine belli çıkar çevrelerinin aparatı olmakla itham edilen basın vardır. Nitekim basın tarihiyle ilgili çalışmalara baktığımızda Avrupa ve Amerika'daki basının ortaya çıkış ve gelişme süreciyle bizdeki serencamı arasındaki keskin fark açıkça görülmektedir. Bununla birlikte Çanakkale Savaş, İstiklal Harbi, Kıbrıs Çıkarması, terörle mücadele, 15 Temmuz gibi kritik dönemlerde basının önemli bir kısmının sergilediği onurlu yaklaşım tarihimize şanlı, şerefle kaydedilmiştir. Aynı şekilde, 27 Mayıs, Yassıada yargılamaları, muhtıralar,12 Eylül, 28 Şubat gibi dönemlerde, ülkesinin ve milletinin değil de darbecinin yanında saf tutanlar da milli hafızamızın kara kaplı defterine mimlenerek işlenmiştir.
Milletimiz, bilhassa 1960’tan beri darbecilere ve onların yaptığı insanlık dışı işlere kılıf bulmaya çalışan gazeteci sıfatlı haysiyet cellatlarını unutmadı, unutmayacak. Ülkesi, halkı ve mesleğinin itibarı için, özgürlüğü ve canı dahil her türlü riski göze alarak mücadele eden gazetecileri de bu millet asla unutmadı, unutmayacak. Bugün burada, işte bu meslek mensuplarıyla bir arada olmaktan memnuniyet duyuyorum. Türkiye'nin son 2 asrı sadece basın değil, her alanda arayışlarla, keskin yol ayrımlarıyla geçmiştir. Batının sömürgecilik ve sanayileşmeyle yoluyla oluşturduğu maddi üstünlük karşısında elimizdeki son vatan toprağı Anadolu’nun dahi tehlikeye girdiği dönemler yaşadık. Bizi bin yıllık vatanımızdan kazıyıp atmak için ardı ardına maruz kaldığımız saldırıları, canımızı dişimize takarak verdiğimiz mücadelelerle durduk yerde asla rahat bırakılmadık. Topraklarımıza sahip olmayanlar ruhumuzu işgal etmek, bizi biz yapan her şeyi elimizden almak için dışarıdan ve içeriden nice yolları, yöntemlere başvurdular. Tek parti faşizmi, darbeler, vesayet, siyasi, sosyal ve ekonomik krizler bu zorlu mücadelenin farklı dönemlerdeki tezahürleridir.
Ekonomisi birkaç milyar dolarlık spekülasyonlarla yerle yeksan olan, siyaseti birkaç ihtiraslı aktörle kaosa sürüklenebilen, güvenliği 3-5 teröristle tehlikeye düşürülebilen, sanayisi dışa bağımlı, ticareti hacimsiz, turizmi kısır, toplumsal fay hatları faal, velhasıl her tarafı lime lime dökülen bir Türkiye özlemiyle yanıp tutuşanlar elbette hala mevcut. Bu hevesle son 7-8 yıldır buldukları her araca, fırsata sarıldılar. Ama milletimizin yardımıyla bu tuzakların tamamını bozduk.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş gibi önemi ve anlamı ileride çok daha iyi anlaşılacak olan tarihi bir yönetim reformunu hayata geçirdik. İki asırdır, defalarca sergilenen oyunların artık işe yaramadığı bu Türkiye gerçeğini kabullenmek istemeyenlerin kimi zaman açık, kimi zaman gizlice sergiledikleri taktikleri bir bir ifşa ettik. Demokrasinin, hukuk devletinin, özgürlüklerin kurallarını kendi çıkarları doğrultusunda eğip bükenlerin, buram buram riyakarlık kokan sözleri ve tavırları artık işe yaramıyor.
Verdiğimiz büyük ve güçlü Türkiye mücadelesinde hep yanımızda olan Anadolu medyasının desteğini girdiğimiz bu son süreçte daha güçlü şekilde göreceğimize inanıyorum. Unutmayınız, bu mesele ne Tayyip Erdoğan'ın kişisel meselesidir ne parti meselesidir ne başka bir kısır hesap meselesidir. 2023 Türkiye ve Türk milletinin yeniden şahlanışının sembolüdür. 2071 Anadolu'nun ebedi vatanımız olduğunu bir kez daha ilan ettiğimiz olarak ortaya koyduğumuz yıl olacaktır. 2053 sahip olduğumuz tarihe sıkı sıkı sahip çıkmamızın göstergesidir.
Gençlerimizin heyecanı, kabiliyeti, azmi, gayreti gözlerinden okunuyor. Sahip olduğumuz altyapı üzerinde ihtiyacımız olan asıl büyük sıçramayı yapabileceğimiz bir döneme girdik. Gençlerimizle Kahramanmaraş’ta yaptığımız sohbette bunu gördüm. Ve onların gözünde bu ışıltıyı gördüm. Bu imkanı en iyi şekilde değerlendirebilmek için istikrar ve güven ikliminde taviz vermemiz gerekiyor. İnşallah Mersin’de cuma günü gençlerimiz yine beraber olacağız. Milletimiz için hiçbir hayalleri, ülkemiz için hiçbir projeleri, devletimiz için hiçbir programları olmayanların kendi ideolojik saplantıları ve kişisel hırslar uğruna bu güzel tabloyu tersine çevirmesine rıza gösteremeyiz.”