Erdoğan-Putin görüşmesi, Suriye krizinin yarattığı buzları eritebilir mi?

Erdoğan-Putin görüşmesi, Suriye krizinin yarattığı buzları eritebilir mi?

 

Suriye politikaları nedeniyle hasar alan Türkiye-Rusya ilişkileri, iki ülke arasındaki 35 milyar dolarlık ticarete tutunmuş durumda. Esad'ı destekleyen Rusya ve muhalifleri destekleyen Türkiye arasındaki gerginlik, iki ülke arasındaki doğrudan temasların bıçak gibi kesilmesine neden oldu. Aynı süreçte, Moskova’dan kalkan bir Suriye uçağının Ankara’ya inişe zorlanması ve Türkiye’nin Suriye sınırına Patriot füzelerinin yerleştirilmesi gibi tansiyonu arttıran gelişmeler yaşandı.
Bu olumsuz havada düzenlenen Rus-Türk zirvesinin formalite gereği mi, yani sadece dışarıya karşı “kriz yok” mesajı vermek için mi, yoksa Suriye sorununun ilişkilerde yarattığı tahribatı onarmak için mi yapıldığı Putin-Erdoğan görüşmesinin ardından açıklığa kavuşacak.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kalabalık bir heyetle 21-22 Kasım tarihlerinde Rusya’ya yapacağı çalışma ziyaretinin görünürdeki nedeni, Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin (ÜDİK) dördüncü toplantısı.
Kremlin’den yapılan açıklamaya göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ticaret, ekonomi, enerji ve insani alanlardaki ilişkileri ele alacak. İki ülkenin enerji gündemindeki önemli konuların başında Rusya’nın Akkuyu’da kuracağı Türkiye’nin ilk nükleer santralı ile Karadeniz'de Türk ekonomik sahasından geçecek Güney Akım Gaz Boru hattı projesi bulunuyor.
İlişkileri bir üst aşamaya taşımak amacıyla kurulan ÜDİK iki ülke arasında bir çeşit “Bakanlar Kurulu” gibi hareket ediyor ve yılda bir kez toplanıyor. Bundan önceki zirve geçen aralık ayında İstanbul’da yapılmıştı.
 

Suriye krizinin gölgesinde

 
Cenk Başlamış'ın Deutsche Welle Türkçe'de yer alan analizine göre, Suriye’de iç savaşın başlamasından sonra aralarından “kara kedi” geçen Türkiye ile Rusya, derin siyasi görüş ayrılıklarıyla ekonomik çıkarlar arasında sıkışmış görünüyor. Geçen yıl 35 milyar doları bulan ikili ticaret hacmi, siyasi ilişkilerin kopmasını engelleyen en önemli güç.
Rusya en başından beri Suriye’de Beşar Esad yönetimini destekliyor ve soruna dışarıdan müdahaleye kesinlikle karşı çıkıyor. Buna karşılık, Esad’ın mutlaka iktidardan ayrılmasını isteyen Türkiye, Suriye muhalefetine destek veriyor. Önceleri bu konu, Moskova ile Ankara arasında dış politikadaki görüş ayrılıklarından biriydi, ancak sonradan anlaşmazlık derinleşmeye, hatta yer yer karşılıklı suçlamalara dönüşmeye başladı.
Bazı gözlemcilere göre Ankara'nın Suriye’deki hatalarından biri “bütün yumurtaları aynı sepete koymak”, Şam üzerindeki büyük etkisi bilinen Rusya’yı karşısına almak oldu. Suriye'de belirleyici güç ABD görünüyordu, ancak eylül ayında Rusya aniden gündeme getirdiği önerilerle askeri seçeneği masadan kaldırmakla kalmadı, diplomatik hamlesiyle uluslararası alanda büyük puan topladı. Hatta, Amerikan New York Times gazetesi o günlerde Putin'den “dünya lideri” diye övgüyle söz etti.
 

Gerginlik ilişkilere yansıdı

 
Türk-Rus ilişkilerinde Suriye gölgesi düşmesinin en dikkat çekici sonucu iki ülke arasındaki doğrudan temasları bıçak gibi kesmesi oldu. Protokol temasları ve telefon konuşmaları bir kenara bırakıldığında, Türk ve Rus liderler son bir yılda kapsamlı tek bir görüşme bile yapmadı. Üstelik bu süreçte, Moskova’dan kalkan bir Suriye uçağının Ankara’ya inişe zorlanması ve Türkiye’nin Suriye sınırına Patriot füzelerinin yerleştirilmesi gibi tansiyonu arttıran gelişmeler yaşandı. Bunlara son haftalarda Karadeniz’de Rus uçaklarının gözlem uçuşları yapması, Türk jetlerinin de önlem amaçlı takibi eklendi.
Bu olumsuz havada düzenlenen Rus-Türk zirvesinin formalite gereği mi, yani sadece dışarıya karşı “kriz yok” mesajı vermek için mi, yoksa Suriye sorununun ilişkilerde yarattığı tahribatı onarmak için mi yapıldığı Putin-Erdoğan görüşmesinin ardından açıklığa kavuşacak.
 

İzvestia'dan ilginç yorum

 
Zirveyle ilgili olarak hükümet yanlısı Rus gazetesi İzvestia'da çıkan bir yorumda, “Türkiye ile Rusya arasında belki kardeşlik ilişkileri kurulmasını bekleyemeyiz ama siyasi ve ekonomik alanda işbirliğinin genişletilmesi hiç de hayal değil” denildi. Erdoğan ise ziyaret öncesi Rus medyasına yaptığı açıklamada Putin’le ilişkilerin her yönünü ele alacaklarını söyledi ve “Türkiye'de gençler Dostoyevski’nin eserlerini okuyor. Gençliğimde ben de okudum” dedi.
Rusya’nın “kuzey başkenti” olarak bilinen St. Petersburg'daki zirve, üç yıl öncesine kadar pragmatizme dayanan, ancak son dönemde yalpalamaya başlayan Rus-Türk ilişkilerinin yeniden rayına oturup oturmayacağını göstermesi açısından büyük önem taşıyor.