Ergenekon Operasyonu'nun kilit ismi Tuncay Güney, 32. Gün programında Mehmet Ali Birand ve Rıdvan Akar'ın sorularını yanıtladı. Güney'in sansasyonel açıklamalarıyla damga vurduğu programda Saygı Öztürk, Şamil Tayyar, Şaban Arslan ve Hüseyin Karanlık da yer aldı. '1 numara Erdoğan suikastine engel oldu’ Yenişafak gazetesi istihbarat şefi Şaban Aslan'ın "Perinçek'in Recep Tayyip Erdoğan'a suikast planı yapacağını söylüyor. Nasıl olacaktı bu suikast?" diye sorması üzerine Tuncay Güney şunları anlattı: "O dönem Recep Tayyip İstanbul Büyükşehir Belediye başkanıydı. Doğu Bey bir tez getirdi. Refah Partisi'nden yenilikçilerin ayrılacaklarını ve bir parti kuracaklarını söyledi. Bunu bir rahatsızlık olarak görüyordu. Doğu Bey'in 1996'dan beri Refah Partisi üzerinde bir çalışması vardı. Erdoğan'ın iktidara gelemeyeceklerini söyledi. Ve bu ülkede Menderes'i astık ne oldu, Turgut Özal'a suikast oldu ne oldu. ‘Bir de Erdoğan ölse ne olur?’ dedi. Ama o zamanın bir numarası kabul etmedi. Aydınlık’tan PKK’ya pasaport Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Karanlık'ı İstanbul Emniyeti'ndeki solcu polislerin müdürü olarak suçlayan ve "yurtdışına çıkmak isteyen PKK'lılara rüşvetle pasaport alıyorsunuz" diyen Güney kendisinin de yurtdışına rüşvetle çıktığını itiraf etti. "Adnan Akfırat bizi bir polis müdürüne gönderdi. 500 dolar ona, 100 dolar da kapıdaki müdüre verip çıktım... Bu Türkiye'de çok normal bir şey" dedi. ‘O ifadeleri işkence altında verdim’ Güney Ergenekon iddianamesi'nde de yer alan ifadelerinin işkence altında alındığını sıklıkla söyledi. Ve o ifadelerin doğru da kabul edilemeyeceğinin altını çizdi ve şunları söyledi: "Ben 9 gün işkence sorgusunda sorgulandım. 7. ve 8. gün video kasetine alındım. 9. gün de adliyeye sevk edildim. Videoya alınırken deri koltuklarda oturdum ama ondan önce işkence gördüm. Uluslararası hukuk işkence altında alınan ifadeleri kabul etmiyor. Vermiş olduğum bilgiler doğru olsa bile hukuk bunu kabul etmiyor." ‘Fethullahçı değilim’ Arslan, "kamuoyuna yansıyan o ifadelere bakıldığında 4. kasetten önce bir bölümün çıkartıldığı belli oluyor. Orada neler söylemiştin?" diye sordu. Rıdvan Akar "Fethullah'la ilgili bölümler mi çıkarıldı?" diye ekledi. Ve Güney'le aralarında şu diyalog geçti: Güney: Daha önce sizin yanınıza çıktığımda bazı gazeteciler 32. Gün'de Aydın Doğan'ı temizlediniz dediler. Şimdi de bana Fethullah'ı soruyorsunuz. Birand: Ne alakası var? Güney: Biraz daha tarafsız bakmanızı ve birbirinize saldıralarda beni kullanmamanızı istirham ediyorum. Birand: Adil Serdar Saçan diyor ki "Benim kucağıma geldiğinde çok küçüktü. Bana verenler de Fethullahçı'ydı". Fethullahçı mıydın? Güney: Ben tarih boyunca dinlere yakındım. Siyasal bir anlayışa da yakınım. Ben cidid anlamda Fethullahçı değildim. Başka bir camianın adamı da değildim. ‘Türkiye’ye gelmem öldürtülmem demek’ Mehmet Ali Birand'ın "Tanık olarak çağırırsanız Türkiye'ye gelir misiniz?" sorusuna ise şöyle cevap verdi: Güney: Ben Türkiye'ye asla gelmeyeceğimi söyledim. Hakimin, savcının beni Türkiye'ye getirtmeleri demek beni öldürtmeleri demek. Beni buradan Türkiye'ye getirince cezaevine atacaklardır. Türkiye'de devlet bırakın cezaevini kontrol etmeyi, sokağı kontrol edemiyor. Mahkemenin getirtmesi demek öldürtmek ve bu dosyayı kapatmak demektir. Birand: Ama Türkiye Devleti sizi çatır çatır getirebilir eğer isterse Kanada'dan... Güney: O zaman da susma hakkımı kullanacağım. Asla konuşmayacağım... Öztürk: Eskiden konuşmuşsunuz sayfalar dolusu... Güney: İşkence altında konuştum, copla konuştum. Benim kaderimi paylaşmayın... Öztürk: Türkiye'den herhangi bir yetkili davet etmedi mi? Güney: Kimse davet etmedi. Konsolosluk dahil... Akar: Gayri resmi olarak da mı? Güney: Türkiye gayri resmi bir devlet mi ki? Sizi uyarıyorum, bu konuda sizi üzerler... ‘Ergenekon’dan bir şey çıkmaz’ Güney, Ergenekon'un bir numarasını ise söylememekte ısrar etti. "Bir numara şu anda kendisi aktif halde değil..." dedi. "Ergenekon'un sonu ne olacak?" sorusuna ise şöyle cevap verdi: Susurluk Ergenekon'un büyüğüydü. Bir şey çıkmadı. Bu insanlar terörist değil... Siz Susurluk'tan bir şey çıkaramadaysanız, buradan bir şey çıkmaz.