Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İnsan fıtratına aykırı sapkınlık virüsünün millet varlığımızı daha fazla zehirlemesinin önüne set çekmek istiyoruz. Özgürlük kılıfı altında aile müessesinin yok edilmesine asla rıza göstermeyeceğiz" dedi. Erdoğan, başörtü ve aile düzenlemesi teklifinin Meclis'te geçmemesi durumunda referanduma gidileceğinin de sinyalini verdi.
Erdoğan, Şule Yüksel Şenler Vakfı Hizmet Binası açılışında konuştu. Erdoğan, “Şule Yüksel Şenler Vakfı farklı alanlarda yürüttüğü projelerle adını taşıdığı Şule Yüksel Şenler’e vefa borcumuzu hakkıyla yerine getirmeye devam ediyoruz. Eşimin ve benim hayatımda müstesna yeri olan Şule Yüksel Şenler Hanımefendi seçkin bir insan ve münevverdi. Şule ablamız, mücadeleler ve imtihanlarla geçen ömrü boyunca sonucu ne olursa olsun hakkın hatırını daima en üstte tutmuştur. Milyonların gönlünde taht kurmuştu. Gençlerimiz, kadınlarımız, toplum ve aile yapımız hakkında yazdıkları ile büyük bir dönüşümün öncülerinden olmuştur. Vakıf hizmet binamızın her bakımdan ihtiyacı karşılayacak olarak planlandığını görüyoruz. Vakfımızın kapıları tüm vatandaşlarımıza açıktır" dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Öyle insanlar vardır ki hayatlarıyla bize fener olurlar. Rehberlik ederler. Onların aydınlık yüzlerine bakınca sadece pürüzsüz bir vicdanı değil, aynı zamanda insanı insan yapan yüce değerleri görürüz. Ömürlerine sayısız eseri, kitabı ve mücadeleyi sığdıran böylesi insanlar geride şükranla ve dua ile anılacak muazzez bir miras bırakmışlardır. Şule ablamız, mücadele ve imtihanlarla geçen ömrü boyunca sonucu ne olursa olsun hakkın hatrını en üst düzeyde tutmuştur.
Yürekli bir dava kadınıydı. Kaleme aldığı kadın sayfaları, kitaplarıyla milyonların gönlünde taht kurmuştu. Merhum Şule Yüksel Şenler'i çağdaşlarından ayıran en önemli vasfı, kendini gazete köşeleri ve gazetelere hapsetmemesiydi. O hayatın içinde yer almayı tercih etti. Kendini toplumdan izole etmek yerine inandığı değerleri il il dolaşarak halkımıza anlatmaya çalıştı. Şenler, gittiği her yerde binlerce insana hitap etmiştir. Onun sohbetini dinleyip de etkilenmemek şüphesiz mümkün değildi.
Şule Hanım'ın kendine has örtünme tarzının gençler tarafından örnek alınması irtica yaygaracılarını da harekete geçirmiştir. Öyle günler yaşamıştır ki gazete sayfalarından hedef gösterilmiştir. Hakkında yürütülen soruşturmalar hiç eksik olmadı. Evi kundaklanmaya, canı kast edilmeye çalışıldı. Ama bunların hiç bir Yüksel'i, inandığı yolda yürümekten alıkoymadı. Tüm baskılara ve tehditlere rağmen Şule Yüksel Hanım ülkemizin de hem dirilişin hem de direnişin sembollerinden biri haline geldi.
Şule Hanım'ı itibarsızlaştırmaya çalışanların en büyük hazımsızlığı Anadolu insanına verdiği bu cesaret duygusudur. Özellikle kadınlarımıza kamusal alanda var olma yolunu açmıştır. Merhum Şule Yüksel Şenler’in hayalini kurduğu Türkiye'yi inşa etmek için son 20 yıldır aşkla, samimiyetle çalışıyoruz. Her alanda ülkemizi dünyanın devler ligine çıkarmayı hedefliyoruz.
Demokrasimize gölge düşüren antidemokratik uygulamalara son verdik. Üniversite kapılarında gözyaşı döken genç kızlarımızın acılarını dindirdik.
Kamu kurumlarında başörtülü kadınlarımızın hiçbir baskıya uğramadan çalışabilmesinin önünü açtık. Allah’a hamdolsun artık başörtülü valimiz de var, silahlı kuvvetlerde başörtülü subaylarımız var, yargıda hâkimlerimiz, savcılarımız var. İmam hatip okullarına ve meslek liselerimize yönelik katsayı zulmü gibi adaletsizlikleri ortadan kaldırdık.
Hiçbir insanımızın inancından, sakalından, saçından veya hayat tarzından dolayı ötekileştirilmediği huzur iklimini, ülkemiz genelinde tesis ettik.
Bugün kadınlarımız, kılık kıyafetleri sebebiyle haksızlığa uğramadan hayatın her alanında sorumluluk üstelenebiliyor.
Şiddete ve teröre bulaşmadığı sürece hiç kimse inancı ile kariyeri, siyasi görüşü ile meslek hayatı arasında bir tercihe zorlanmıyor. Hukuk ve meşruiyet çevresinde herkes istediğini söylüyor, yazıyor, ne kadar aykırı olursa olsun fikirlerini özgürce ifade edebiliyor.
Kısa süre önce Meclisimizin takdirine sunduğumuz anayasa teklifi, yasalaşması halinde bu reform sürecinin adeta zafer tacı olacaktır. Bu düzenleme kabul edilirse artık hiç kimse aklına estiğinde sosyal medya üzerinden bir gece yarısı eski yaraları deşmeye cesaret edemeyecektir. Allah’ın izniyle bir daha bu millete üniversite kapılarının önlerine kurulmuş ikna odası utancını kimse yaşatamayacaktır.
Kadınlarımızın zaten en temel hakkı olan kılık kıyafet özgürlüğü anayasal güvenceye kavuşturularak eski Türkiye heveslilerinin kursaklarına bir düğüm daha atılacaktır. Kalktın söyledin, sorun yoktu. Madem söyledin gel bunu anayasal sürece oturtalım. Böyle bir sorun kalmasın dedik. Arkadaşlarımız ziyarete gittiler. Beyefendi ve hanımefendi, kabul etmedi. Bunlar işte bu kadar dürüst. Bunlarda dürüstlük diye bir şey aramayın, yok.
Teklifimizle kadınlarımızın haklarını güçlendirme yanında aile kurumunu küresel odakların desteği ile palazlanan ve giderek pervasızlaşan sapkın akımların saldırılarından da korumayı amaçlıyoruz.
Özgürlük kılıfı altında aile müessesinin yok edilmesine asla rıza göstermeyeceğiz. İnsan fıtratına aykırı sapkınlık virüsünün millet varlığımızı daha fazla zehirlemesinin önüne set çekmek istiyoruz. Anayasa teklifine, akıl ve izan sahibi hiç kimsenin, hiçbir milletvekilimizin hayır demeyeceğine inanıyorum. 400’ün fevkinde bir oyla, TBMM Genel Kurulu’nda kabul ederek kadınlarımızın beklentilerine cevap vermesidir.
Son günlerde yaşanan kimi tartışmalar, daha düne kadar sosyal medyadan ahkam kesenlerin yan çizmeye başladığını gösteriyor. Altını çizerek ifade etmek isterim ki böyle bir meselede ipe un serilmesini ne milletimiz ne kadınlarımız affeder.
Başörtüsü ve aile konusunda kaçak güreşmenin hiçbir bahanesi olamaz. Beklentimiz gerçekleşmezse bu durumda egemenlik kayıtsız şartsız milletindir demiyor muyuz, öyleyse son sözü millet söyleyecek."