Erdoğan: Polise hakaret ederek özgürlük taşkınlığı yaşayanlar samimiyetsiz

Erdoğan: Polise hakaret ederek özgürlük taşkınlığı yaşayanlar samimiyetsiz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , Meclis Genel Kurulu'nda 2014 bütçe görüşmelerinde yaptığı açıklamada, "Terör, 30 yıldır hemen her seçim öncesinde, seçimleri etkilemek üzere ihale almıştır. 30 Mart seçimleri öncesinde terörü canlandırmak için ortaya konan tahriklerin de böyle bir gaye ile yapıldığını çok iyi anlıyoruz. Açık açık söylüyorum, son günlerde sahnelenmek istenen tahrikler doğrudan doğruya milli iradeye yöneliktir" dedi.

Erdoğan ayrıca, polise yönelik eleştirilere cevap vererek, "Dün yazamadıklarınızı bugün yazıyor, dün atamadığınız manşetlerinizi dün atıyorsunuz. Polisimize hakaret ederek özgürlük taşkınlığı yaşayanların, özgürlük yok söylemleri samimiyetsizlikten başka bir şey değildir" dedi.

Sırrı Sakık'ın Oya Eronat'a yönelik sözlerine de değinen Başbakan Erdoğan, "Milletvekilimiz Oya Eronat kardeşime, hiç tahmin etmezdim, evlat acısı yaşamış olan milletvekili arkadaşımın, terör örgütü tarafından şehit edilmiş oğlu için, “acının keyfini sürüyorsunuz” gibi bir yaklaşımla ifade etmiş olması, hiç yakıştıramadığım, ne edebe ne adaba hiçbir şeye sığmayan, hüngür hüngür ağlatmaya hakkı yoktu. Gelip onun da Oya hanımdan özür dilemesi gerekir" dedi.

Başbakan'ın Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı açıklamaların satırbaşları şöyle:

 

Dünyada büyüme oranları düşük seyrederken Türkiye ekonomisinin büyüme performansı göstermesi milletimiz adına sevindirici bir gelişme. Her bir vatandaşımızı tebrik ediyor, kendilerine teşekkür ediyorum.

Bugüne kadar 11 bütçe hazırladık başarıyla uyguladık. 12’ncisinin görüşmelerini yapıyoruz. Demokrasi tarihimizde ilk kez bir siyasi parti kesintisiz olarak artarda 12 bütçe hazırladı. Bu büyük bir onurdur.

On bir yıl boyunca bu sorumluluğun gereğini yerine getirmenin gayreti içinde olduk. 11 yıllık süre içinde 3 genel seçim, 2 mahalli seçim, 2 halk oylaması yapıldı. Bu seçimlerde milletimizin huzuruna çıktık ve tam not aldık. Türkiye çok uzun bir aranın ardından Ak Parti hükümetleriyle güven ortamına kavuştu.

 

'Türkiye sağlam bir zemine sahip olduğu sürece büyümeye devam eder'

 

Geride bıraktığımız 11 yılın hem bize, hem dünyaya verdiği çok anlamlı çok değerli bir mesaj var. Zemin sağlamsa, istikrar varsa, o zemin üzerine ekonominin de istikrarla büyüdüğünü millet olarak hep birlikte tecrübe ettik. Biz bunu geçmişte iki kez daha yaşadık. Menderes’in iktidarında Türkiye ekonomisi büyümüş ülke güç kazanmıştı. 1983-89 arasında merhum Özal döneminde Türkiye büyük atılımlar gerçekleştirmişti. Siyasi iktidarsızlık dönemlerinde Türkiye ekonomisi kan kaybetmişti.   Geçmişte yaşanan bugün de AK Parti hükümetleri döneminde süren tecrübe gösteriyor ki Türkiye sağlam bir zemine sahip olduğu sürece büyümeye devam edecektir.   Demokrasi kurallarıyla işledikçe, milli irade tüm süreçlere egemen oldukça Türkiye hedeflerini aşacak ve aynı şekilde büyümeyi sürdürecektir.   Burada bu salon içinde her birimiz milleti temsil etme gayesi içinde bulunuyoruz. Bu salon içinde çoğunluk da azınlık da milli iradenin eseridir. İktidar partisine mensup vekiller de muhalefetin vekilleri de milli iradenin gereği olarak buradadır.

 

'Sandık hesapsız bırakmaz'

 

Sandık hiçbir hatayı hesapsız bırakmadı. Elbette sivil toplum medya sokağın sesi demokrasilerde önemlidir. Eline silah alan, elindeki gücü silah gibi kullananlar demokrasiye zarar verirler.

Madem ki bu ülke milli iradenin hakimiyeti üzerine inşa edilmiştir, milli irade dışında fani hiçbir güç tanınamaz. Her meselede karar verici millet oldu. Milletimize güvendik. Her meselede en iyi karar vereceğine itimat ettik. Türkiye tıpkı 23 Nisan 1920’de olduğu gibi askeri ve sivil tüm mercilerin üzerinde olan TBMM’nin iradesiyle yoluna devam edecektir.

Demokrasimiz ancak bu şekilde ileri standartlara ulaşabilir. Ekonomi ancak bu şekilde büyüyebilir. Sosyal barış kardeşlik bu şekilde tesis edilebilir. Siyaset için milletin desteği yeterlidir. Başka hiçbir desteğe ihtiyacı yoktur. Artık Meclis dışındaki herkes, her kesim bunu anlamalı ve kabullenmelidir.

Türkiye’ye terör, şiddet eylemler, medya, çeteler, sermaye grupları değil yalnızca millet istikamet çizer.

 

'Terör 30 yıldır hemen her seçim öncesinde ihale almıştır'

 

Terörün siyasete nasıl etki etmeye çalıştığını gördük. Sadece terörden değil, bundan yarar sağlamaya çalışan siyasetçilerden de kaynaklanmıştır. Terör saldırıları karşısında hükümetler zora düştüğünde bu ülkede muhalefetin ovuşturduğu görülmüştür. Meselenin çözümü için ortak bir irade oluşturulmamıştır. Geçmişte hükümetler cesaretle meselenin üzerine gidememiştir. Biz 11 yıl boyunca bu riskten hiçbir zaman kaçınmadık.

Cesur ve kararlı bir duruş sergiledik. Meseleyi güvenlik boyutuyla değil ekonomik sosyal noktada ele aldık. Bunun belli çevrelerde çok ciddi rahatsızlık oluşturduğunu görüyoruz. Terörün yeniden can alması için ciddi gayretleri görüyoruz. Huzur sürecini sabote etmek için tahriklerin devreye sokulduğunu görüyoruz.

Terör 30 yıldır hemen her seçim öncesinde ihale almıştır. 30 Mart seçimleri öncesinde tahriklerinde böyle bir gayeye matuf olduğunu çok iyi anlıyoruz.

 

'Türkiye kazansın, biz kaybetmeye razıyız'

 

Buradan açık açık ilan ediyorum. Sahnelenmek istenen tahrikler milli iradeye yöneliktir, barışa yöneliktir, seçim sürecini etkilemeye yöneliktir. TBMM ve millet bu saldırılar karşısında tek yürek olduğu takdirde bu tahrikler asla başarıya ulaşamayacaktır. Aziz milletimizi dikkatli olmaya davet ediyorum. doğu ve güneydoğuda yaşayan vatandaşlarımızın bu kışkırtmalara karşı uyanık olmalarını rica ediyorum. Son bir yıl içinde doğu ve güneydoğu illerimizde de çok farklı bir atmosfer oluştur. Ticaret turizm canlandı. İnsanlar köylerine dönmeye yıllardır gidemediği dağlara yaylalara gitmeye başladı. Askerimiz polisimiz vatandaşımızın sevincine, cenazelerde acısına eşlik etmeye başladı. Bölgeye yatırımcılar gelmeye, turistler gelmeye başladı.

Bugün bunların ötesinde bir yıldır anneler babalar oğullarının şehadet haberini almadı. Vatanından ayrı kalan, önce devlet, önce terör korkusuyla yanıp tutuşan sanatçılar ağlama diyerek insanların umutlanmasına vesile oldular.

Bu umudu kırmaya kara kışa rağmen, Türkiye’de yaşanan bahar havasını tehdit etmeye kimsenin hakkı yoktur. Bunun tehdit edilmesi karşısında susanlar sevinenler tarih ve millet karşısında hesap veremezler.

Açık açık bir kez daha söylüyorum. Yeter ki bir damla kan akmasın, annelerin gözyaşı akmasın, Türkiye kazansın, biz kaybetmeye razıyız.

 

'Polisimize hakaret ederek özgürlük taşkınlığı yaşayanların...'

 

Millet bizden bu meseleyi çözmemizi istiyor. Hiçbir taviz vermeyeceğiz. Ama burada anayasaya uygun hareket edeceğine dair yemin edip, ondan sonra bu anayasayı tanımıyoruz demenin anlaşılır hiçbir yanı yok. Şehitlerimizin ruhlarını incitecek hiçbir girişimin içinde olmayacağız.

Dört tane kırmızı çizgimizi açıkladık. Tek millet dedik, tek bayrak dedik, tek vatan dedik, tek devlet dedik. biz yola böyle çıktık. Ve millet anlayışımız Türkiye’deki tüm etnik unsurları kapsar. Hepsini kucaklarız.

Tek bayrak dedik. Bayrağımızın rengi, kıskananlar varsa öğrensin şehidimizin kanıdır. Öğrenmiyorsan bil. Türk bayrağı tabi ki, ne bayrağı olacak. Biz tek bir ırka hizmet etmiyoruz. Türkiye’de kim varsa insan olarak hepsine hizmet ediyoruz.

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak uğrunda ölen varsa vatandır. Bu anlayışla biz çalışıyoruz. Dördüncüsü de tek devlet. Türkiye Cumhuriyeti devleti. Bunun dışında başka şeyler tanımıyoruz.

Eski Türkiye yasakların olduğu, yolsuzluğun, yoksulluğun çığ gibi büyüdüğü bir Türkiye’ydi. Umutlarını yitirmiş, gözlerinin adeta feri sönmüş bir Türkiye’ydi. Eski Türkiye kuruluştaki ruhtan, heyecan ve birliktelikten hızla uzaklaşan bir Türkiye’ydi. Dedelerimiz de babalarımız da bizler de gerçekten büyük acılar yaşadık. Ne bu güzel ülke, ne de bu aziz millet yaşananları hiç hak etmedi.

Ölümler gözyaşları diz boyu yoksulluk, umutsuzluk hiç de hak ettiğimiz, layık olduğumuz hayat tarzı değildi. Yine de milletçe hayata tutunduk.

Şu son  11 yıl çok önemli bir dönüm noktasıdır. İnanıyorum ki millet bu 11 yılı hiç unutmayacaktır. Geride bıraktığımız aslında sadece bir başlangıçtır.

3,5 yıl iktidarda kalıp, 5 yılı tamamlayamayan bir iktidar olarak ne söyleyeyim ben? Tamamlayamıyorsunuz bırakıp gidiyorsunuz. Durum ortada 11 yıl ardı arkasına milletin görevlendirdiği bir iktidar var. şu anda Meclis’te konuşuyoruz. Sizler de konuşsaydınız. Dinlemek bu parlamentonun çatısı altına yakışır. Lütfen bunu dinleyelim.

2023 hiç kuşkusuz bugünden farklı olacaktır. Kökleriyle barışmış yeni Türkiye 21. Yüzyılı inşa etmeye devam edecektir.

Türkiye 11 yılda demokratikleşme nokrasında çok önemli mesafeler kaydetti. Onlar 11 yıl önce çocuktular, Türkiye’nin nereden nereye geldiğini değerlendiremeyebilirler. Belli bir yaş üzerindeki pek çok kişinin eski Türkiye ile yeni Türkiye arasında kıyas yapmasını, açıkça eski Türkiye’yi unuttuklarını görüyoruz.

Hiç kuşkusuz ideal noktada değiliz. Ama dün ile kıyaslanmayacak bir noktadayız. Bugün bizi özgürce eleştirenler, daha birkaç yıl önce belli çevrelere tek söz söyleyemiyordu.

Dün yazamadıklarınızı bugün yazıyor, dün atamadığınız manşetlerinizi dün atıyorsunuz. Polisimize hakaret ederek özgürlük taşkınlığı yaşayanların, özgürlük yok söylemleri samimiyetsizlikten başka bir şey değildir. Milletimiz sandığa gidecek oy kullanacak. 2014 yılında cumhurbaşkanlığı için, 2015 yılında milletvekilliği için sandık önümüze gelecek. Söylediklerine inanan varsa gitsin sandıkta teyit etsin. Hiç bağırmaya gerek yok.

11 yıl önce bir kadının baş örtüsüyle bırakın çalışmayı, okula bile gidemezdi. 1999 yılında bir kadın milletvekili işte bu salonda linçe uğradı. 14 yıl sonra bugün kızlarımız üniversitelerde baş örtüleriyle okuyabiliyor, çalışabiliyor. Kadın vekiller bu salon içinde özgürce başlarını örtebiliyorlar.

Allah’a hamd olsun Türkiye normalleşiyor, adalet güç kazanıyor. Linç girişimleri karşısında dik duramayanların, özgürlük ikliminde geçmişi hoyratça eleştirmelerini de milletin vicdanına havale ediyorum.

 

'Dünya'ya destek 2,5 milyar dolara ulaştı'

 

Demokrasiden korkmadığımız için Türkiye’yi yasaklarından kurtardık, bugünlere taşıdık. Milletiyle tarihiyle ecdadıyla çok büyük bir devlettir. Özgürlüklerden korkacak kadar küçük bir devlet değildir.

Türkiye kendi öz vatandaşında korkacak, tehdit olarak görecek olan küçük bir devlet hiç değildir. Her reform Türkiye’yi daha da büyütecek.

Türkiye’nin dış ticaret hacmi 4,5 kat artış kaydetti. Bugün burada bazı rakamlar telaffuz ediliyor. Biz 230 milyar dolardan devraldık, 2012’yi söylüyorum 782 milyar dolara ulaştık. Fark bu. Ben milli geliri konuşmuyorum, borca da geleceğim. 2002 yılında 87 milyar dolar olan dış ticaretimiz 389 milyar dolara ulaştı. Kasım ayında aylık bazda tarihimizin en büyük ihracat rakamına ulaştık. Avrupa’daki daralmaya rağmen Türkiye’nin ihracat rekorlarını tazelemeye devam ettiler.

En önemlisi doğalgazdır. Donmanızı istemiyorum. Onun için devam edeceğiz.

Bizim dönemimizde 2003 yılında üstlenilen proje miktarı ise 220 milyar dolar oldu. sadece 2012 yılında üstlenilen miktar 27 milyar dolar. 30 yılda elde edilen miktar, 13 ayda bunu elde ediyoruz. 2002 yılına kadar Türkiye’nin toplam 15 milyar dolar uluslararası yatırım çekmişken, şimdi 150 milyar dolar yatırım çekti ve firma sayımız 35 bini aştı.

45 milyon dolar göreve geldiğimizde, dünyaya vermiş olduğumuz destek 2,5 milyar dolara ulaştı. Büyükelçiliklerimizin yanı sıra, TİKA temsiliklerimiz, AA, TRT, THY, gibi kurumlarımızla dünyanın her yerine ulaşmanın gayreti içinde olduk.

 

'Şimdi biz IMF’ye 5 milyar dolar borç veriyoruz'

 

Bütün bunların ötesinde tarihin ve ecdadımızın bize yüklediği bir miras ve misyon vardı. Dış politikada bunu taşımanın gururunun içinde olduk. Türk bayrağı, kızılay bayrağı, TRT, AA logosu artık mazlum halklar nezdinde sıcak kardeşçe bir anlam taşıyor.

Suriye konusunda aynı şekilde hakkı ve haklıyı savunduk. Filistin’de savunduk. Mısır’da askeri müdahaleyle devrilmesi karşısında susmadık. Darbeyi eleştirdik, dünyanın dikkatini buraya çektik. İmkanlarımız ölçüsünde yoksulların mağdurların yanında olduk, devam ediyoruz.

AB ile katılım müzakerelerinde 22’nci faslı müzakereye aştık. ABD’deki Kızılderililere su götürme imkanına sahip olduk. Sizin o rakamlara muhtaçtınız muhtaç. Çaldığınız kapılardan alamıyordunuz. Bizim dönemimizde dış politikaya, nefret küsme darılma değil stratejik akıl ön plandaydı.

Somali Cumhurbaşkanı şu ifadeyi kullanıyordu “Geçmişte Somali halkı hastalandığında Azrail'i bekliyordu, şimdi Türk doktorlarını bekliyor”

Bakınız şu anda biliyorsunuz göreve geldiğimizde Türkiye’nin IMF’ye olan borcu 23,5 milyar dolardı. Bu borcu 14 Mayıs itibariyle sıfırladık. Şimdi biz IMF’ye 5 milyar dolar borç verecek noktaya geldik.

 

'Yolsuzluk yasaklar ve yoksulluk bizim hassasiyetimiz'

 

Çalış, sizin de olsun. kıskanmayın. Çalışın sizin de olsun. dikkatinizi çekiyorum buna küresel finansın, nasıl finanse edildiğini göstermesi bakımından önemli.

Merkez Bankası rezervlerimize geliyorum. Göreve geldiğimizde 27,5 milyar dolar döviz rezervi vardı. Çalıştık, gayret ettik geldiğimiz nokta 134 milyar 617 milyon dolar. Nereden nereye. Ve bu arada 5 Kasım 2012’de 27 Mart 2013’de SP, Moody’s kredi notumuzu yükseltti.

Yola çıkarken bir şey söyledik. Yolsuzluk yasaklar ve yoksulluk bizim hassasiyetimiz. Uluslararası yolsuzluk algısı endeksinde, Türkiye 65. Sıradaydı. Geçen yıl ülkemiz 174 ülke arasında 54. Sırada yer aldı. Bu yıl ise 177 ülke arasında 53. Sırada yer aldı.

Burada şunu da hatırlatmak zorundayım. Yolsuzluk kul hakkını yemekse, delili ispatı olmadan yolsuzluk iddiasında bulunmakta o kadar haksızlık ve hakka tecavüzdür.

Geçen yıl bütçe görüşmelerinde burada Kayseri büyükşehir belediyemizin halka dağıttığı sucukları anlatmıştım. Bizi yolsuzlukla itham edenlerin kendi belediye başkanları hakkında bir çift söz söylemelerini bekliyoruz.

Hatta yolsuzluk klasörlerini raflardan çıkaranların lütfen şimdi de açıklamalarını bekliyoruz.  3Y içinde yasaklarla ilgili düşüncelerimizi ifade ettim. 2006 yılından itibaren Türkiye’de bir doların harcaması bir doların altında nüfus kalmadı.

 

'Korucu aylığı ise 11 yıllık süreçte yüzde 274 arttı'

 

Maaşlar, bir refah göstergesi olarak bazı artışlara dikkatinizi çekiyorum. Peki ücretler ne kadar artmış. Memurların maaşı diyor enflasyonun altında kaldı. Bu biraz da matematik meselesi. Asgari ücret yüzde 336 oranında arttı. Aile yardımı dahil en düşün memur maaşı yüzde 381 maaşı arttı. Emekli aylığı yüzde 377 arttı. SSK emekli aylığı yüzde 273 arttı. Bağkur aylığı yüzde 423, çiftçi emekli aylığı yüzde 782 arttı. 65 yaş aylığı yüzde 433. Engelli aylığı yüzde 488 artmış. Korucu aylığı ise 11 yıllık süreçte yüzde 274 arttı. Yani tüm ücretler toplam enflasyon üstünde arttı. Ücretler artarken bu ücretlerin alım güçleri de arttı.

Çay ve simit hesabını da hatırlatmak isterim. Asgari ücret 187 liraydı. Günde üç öğün çay ve simitle geçinse 270 lirayı buluyordu. Bugün 814 lira, üç öğün çay ve simit tüketse şimdi 450 lira.

Anladığınız dilden konuşuyorum. Türkiye’deki toplam otomobil sayısı 4 milyon 600 bin adetti, şu anda iki katı. Şu anda 9 milyon adet. 11 yılda 4 milyon 525 bin adet otomobil trafiğe çıktı.

Hava yollarındaki yolcu sayısını da ifade etmem lazım. THY çok ciddi büyüme kaydetti. 2002’de 103 ülkeye uçan THY şu anda 236 noktaya ulaşıyor. 10 yılda on milyondan fazla vatandaşımız ilk kez uçağa bindi. Bu tabi ki refah düzeyini gösteriyor. Daha önce uçağa binmenin hasreti içinde olanlar, otobüs mü uçak mı denince uçağı tercih ediyor.

İstihdam konusunda artan nüfusa işgücüne rağmen önemli başarı elde ettik. 2002’den bu yana kadar 6 milyon kişiye iş sağladık. Avrupa’da ortalama 6 milyon kişi işsiz kalırken, biz yaklaşık 7 milyon kişi için iş oluşturduk. İşsizliği yüzde 9,2’ye kadar gerilettik. İşsizlik sigortası kapsamında 605 milyar lira ödeme yaptık.

 

'Çok savunduğunuz gezi olaylarına kadar...'

 

Türkiye’nin borç konusu yıllardır istismar ediliyor. Türkiye’de 2002 yılında sahip olduğu 100 liranın 74 lirası borçtu. Bu oran şu anda yüzde 36. Kamu net borcu 100 milyar lira azaldı. 2002 yılında kamunun 76 milyar dolar net döviz cinsi borcu vardı, şu anda 32,5 milyar dolar net döviz cinsi varlığı var. dağıttığımız kitapları okursan oradan bunu da öğrenirsin.   Biz görevi devraldığımızda Türkiye yüzde 63 faiz oranıyla borçlanıyordu. 2013 mayıs ayında faiz oranları, çok savunduğunuz gezi olaylarına kadar 4,67’ye kadar gerileyerek tarihin en düşük seviyesine döndü. Gezi olaylarında yüzde 9’a fırladı.   100 milyar liralık özelleştirme yaptık. 80 milyarlık kısmını aktarımı yapıldı. Geçmiş hükümetlerin cesaret edemediğini biz yaptık. Türkiye’yi ağırlıklarından kurtardık. Siz özellikle kamu kuruluşlarını zarar ettiriyor, ülkeyi geri getiriyordunuz. Biz ise özelleştirmelerle ülkeyi ayağa kaldırdık.   Sadece faiz üzerinden hesap yapacağım. Bütçenin yüzde 45’,i faiz ödemelerine gidiyordu, 52 milyar lira. DSP MHP ANAP hükümeti 3 yılda 120 milyar lira faiz ödemesi yapıldı. Şu anda bütçenin yüzde 13’ü faiz ödemelerine gidiyor. Eğer faizler düşmeseydi, bizim sadece faizden kaybımız 642 milyar lira olacaktı   Bu hükümet geçmişin hatalarını telafi etmiş, Türkiye’nin birikimine daha fazla birikim katmıştır. Arkadaşlar burada böyle sıralara vurmak bağırmak çağırmak, bunları gidin millete anlatın. Onlar en büyük hakemdir. Ne denli yalan konuştuğunuzu söyleyecek size.   Faizdeki 4,57’den 9’a çıkış maliyeti 18,5 milyar dolar oldu. bu hesap bile güven ortamının önemini ortaya koyuyor. Kamu bankalarını içleri boşaltılmış olarak bulduk. Çarçur edilmişti. Fona devredilen bankalar nedeniyle 111 milyar liralık zararı biz ödedik. Bizden önceki hükümet sosyal yardımlar için kullanılması gereken paraları bütçeye aktarıyordu.

 

'Terbiyesiz herifler'

 

Genel başkanınız 9 dakika fazla konuştu. Evet 9 dakika.  Benim daha fazla konuşmam lazım.

Zorunlu öğretimin 12 yıla çıkmasından sonra yatılı bölge okullarımızın sayısını üç kat artırdık. Toplam 76 üniversitemiz varken, 51’i devlet 48’i vakıf olmak üzere 99 yeni üniversite kurduk. Göreve geldiğimizde üniversite öğrencisi 45 liracık burs alırken, şimdi 480 lira burs veya kredi alıyor.

Attığımız bu adımlarla mesleğe yeni giren öğretmenimiz 470 lira alıyordu. Bu rakam şimdi 1894 liraya yükseldi. Farkımız bu. 2014 yılı ocak ayın itibarıyla 2081 lira olacak. 11 yılda 407 bin 537 öğretmen ataması yaptık. Cumhuriyet tarihinde 552 bin. 11 yılda 407 bin 537, fark bu. İnşallah Şubat ayında 10 bin, Temmuz 40 bin öğretmen daha alacağız. Unutmayın hakkaniyet sahibi olun. 50 kişilik, 60 kişilik sınıfların olduğu Türkiye’den 30-35 kişilik sınıflara geldik. 650 adet yeni hastane ve bina yaptık. Ülkemizde sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı yüzde 74,8’e ulaştı.

Edep ya edep. Edep diyorum yahu edep. Devamlı bağırıyor, benim arkadaşlarım genel başkanınız konuşurken böyle mi yaptı? Terbiyesiz herifler. Lütfen grubunuza sahip çıkın.

 

Oya Hanım'dan özür dilesin

 

Ulaştırmaya gelince 2003’te toplam 6100 kilometre yolumuz varken, şu anda bizim 17 bin kilometre biz bunun üzerine bölünmüş yol inşa ettik. YHT, Ankara-Eskişehir Konya-Eskişehir, süratle İstanbul-Eskişehir etabını tamamlamak istiyorum. Yani demir ağlarla ördük, bunu biz yapıyoruz biz. Bu iş laflarla olmuyor.

Siz ne yaptınız ona bakın. Gazi Mustafa Kemal yaptı ondan sonra stop. Biz yapıyoruz. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün temelini attık. Bunun yanında Marmaray’ın altındaki güneyinde bir çift katlı tüneli de yapıyoruz, otomobille geçecek. Üçüncü köprü ve tüp geçit 2015’te de bunlar bitecek.

Özellikle bir şeyi söylemem lazım. Marmaray’ı da ecdadımız hayalini kurdu, biz de gerçekleştirdik. 5 milyar 450 milyon liralık bir yatırım tutarıyla tamamlandı. Marmaray’dan geçen vatandaşımızın sayısı 7 milyon 200 bine ulaştı.

Ancak bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim. Milletvekilimiz Oya Eronat kardeşime, hiç tahmin etmezdim, evlat acısı yaşamış olan milletvekili arkadaşımın, terör örgütü tarafından şehit edilmiş oğlu için, “acının keyfini sürüyorsunuz” gibi bir yaklaşımla ifade etmiş olması, hiç yakıştıramadığım, ne edebe ne adaBa hiçbir şeye sığmayan, hüngür hüngür ağlatmaya hakkı yoktu. Gelip onun da Oya hanımdan özür dilemesi gerekir. Milletin oyuyla buraya gelmiş bir insana böyle bir yakıştırmayı yapmaya hakkı yoktur.