Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda "BDP'lilerin milletin gözü önünde PKK ile kucaklaştığını, 10 yaşındaki çocukları terörize ettiğini" dile getirerek; "Buna 'eyvallah' eden bir anlayış bizimle beraber yürüyemez" uyarısı yaptı.
Meclis'te alınan kararların yok sayıldığı durumlarda milletin hakemliğine başvurduklarını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi :
''Örneğin Cumhurbaşkanlığı seçiminde doğrudan millete gittik ve milletin hakemliğine başvurduk. 10 yıl boyunca yaptığımız tüm reformlarda, attığımız her adımlarda milleti, milletin hassasiyetlerini, milletin iradesini gözettik. Dokunulmazlık milletvekiline bir üstünlük, bir ayrıcalık, bir istisnai durum sağlamak üzere değil, milletvekilini güçlendirmek, dolayısıyla milli iradeyi güçlendirmek amacıyla getirilmiştir. Anayasa Mahkemesi'nin de ifade ettiği gibi yasama dokunulmazlığı milli iradenin eksiklik gerçekleştirilmesinin bir aracıdır. Yasama dokunulmazlığı milletvekillerinin görevlerini her türlü kaygı ve baskıdan uzak şekilde yapmalarını sağlamak için vardır. Yasama dokunulmazlığı milletvekillerinin keyfi ceza kovuşturmalarıyla etkisiz hale getirilmelerini önlemek için vardır. Biz, AK Parti'yi kurduğumuz günden beri terör meselesinin de özellikle, siyasi Kürtçülük meselesinin de özellikle üzerinde ısrarla durduk. TBMM'nde bunun çözülebileceğini, çözüm yerinin Meclis olduğunu her fırsatta ifade ettik. 2007 ve 2011 seçimlerinde Meclis'e giren bugün BDP çatısı altında toplanmış milletvekillerinin çözümün bir aracı olabilmeleri için her fırsatta biz teşvik ettik. Reformların yapılabilmesi, hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, Türkiye'nin daha iyi standartlarda demokrasiye kavuşabilmesi için BDP'nin sürece dahil olması, sorumluluk yüklenmesi gerektiğini her zaman kendilerine söyledik. Bizim tüm iyi niyetimize, tüm teşviklerimize, tüm çabalarımıza rağmen BDP çözümün bir parçası olmak yerine ne yazık ki terörün bir parçası olmakta ısrarcı oldu.''
''Özellikle Kürt kardeşlerime, vatandaşlarıma soruyorum, elinizi vicdanınıza koyun'' diyen Erdoğan, ''BDP bugüne kadar çözüm için, kanın durması için, gözyaşının durması için ne yapmıştır, hangi adımı atmıştır, hangi yapıcı eleştiriyi, makul bir öneriyi getirmiştir. BDP gençlerin ölmesi ve öldürmesini engellemek adına, annelerin gözyaşlarını dindirmek adına bugüne kadar hangi samimi çabanın içinde olmuştur'' dedi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''BDP Meclis içinde kendisini seçenlerin değil, terör örgütünün iradesini temsil etmeyi seçmiştir. BDP Meclis içinde ve dışında yaşatmayı değil, ölmeyi ve öldürmeyi teşvik eden bir tutum içinde olmuştur. BDP, 'Kürt meselesi' adıyla ortaya bir başlık atmış ve bunu çözmek için değil, bir 'Türk meselesi' çıkarmak için böyle bir fitneyi, nifak girişimini alevlendirmek için çok güçlü tahrik içinde, provokasyon içinde olmuştur.''
Etnik milliyetçiliği kabul etmediklerini, Türk ve Kürt milliyetçiliklerinin de karşısında olduklarını vurgulayan Erdoğan, ''Nasıl bir tavır içinde olduklarını hepimiz görüyoruz. Terör örgütü çocukları ikna ederek değil, kaçırarak dağa götürdü, hala götürüyor. O çocuklar dağda bile birer ölüm makinesine, birer robota dönüştürülüyor. Gidenler, gelenler anlatıyor, o inlerde, mağaralarda o çocuklara neler yapıyorlar. Kızlar ne hale getiriliyor. Bunlar artık açık, net elimizde belgelerle, bilgilerle var, artık bunlar gizli saklı değil, ama bütün bunların benim Kürt kardeşlerim tarafından çok iyi bilinmesi lazım'' dedi.
Erdoğan şunları kaydetti:
''Bütün bu olanlar karşısında BDP aleni şekilde alçakça döngünün değirmenine su taşıdı, hala su taşıyor. Dağı adres olarak gösteriyorlar, terörü adete kutsuyorlar, terörün diliyle, ağzıyla konuşan o gençlerin kanlarının akıtılmasına bunlar ortak oluyor. O gençler dağda ölüyor, öldürülüyor, infaz ediliyor, tacize, tecavüze uğrayıp katlediyor, o gençlerin cenazeleri şehirlere geldiğinde, BDP kendi eliyle ölüme gönderdiği bu gençleri bu kez de cenazeleri üzerinden istismar yapacak kadar alçalıyor. İşte bazen yürekli babalar çıkarsa bunları kovuyor, ama korktuğu zaman da başını öne eğiyor. O gençlere hayatı zehir ederek, o gençleri hayatlarının baharında hayallerinin hasreti içinde ölüme gönderdiler. Yetmedi cesetlerini bile istismar edecek kadar insanlıktan çıktılar, bu gerçekten insanlık dışı cenaze törenlerinde bakıyorsunuz en önde BDP'liler var. Yeri geliyor polisle, askerle çatışıyor, güvenlik güçlerine hakaret etmekten, şiddet uygulamaktan geri durmuyor, yine yetmedi en son gittiler kameraların önünde, milletin önünde eli kanlı teröristlerle kucaklaşmak gibi bir densizlik sergilediler, öpüşmek gibi bir densizlik sergilediler. Samimiyetin ne denli, nerelere ulaştığını gösterircesine.''
Başbakan Erdoğan, BDP'nin hareketlerinde, tavırlarında ve eylemlerinde çözüme yönelik, siyasi mücadeleye yönelik en küçük bir işaret bulunmadığına dikkati çekerek, ''Şimdi siyaset yolu kapanmasın' diyorlar. Zaten hiç kapanmadı, ama BDP'lilerin yolu siyasetin yolu mudur? Biz parti kapatmaya ilkesel olarak karşı olan bir partiyiz. Siyasetin yolu bu, partiler değil mi, partiler. Peki bunlar 12 Eylül referandumunda parti kapatmayı yasaklayan değişikliğe niçin destek vermediler. Niçin Parlamento'yu terk edip gittiler, niçin oy kullanmadılar. Orada oy kullanmış olsalardı bugün parti kapatmak diye bir şey yoktu Türkiye gündeminde. Bizim içimizden de ne yazık ki iki, üç kişi çıktı, onlarda onlarla beraber hareket ettiler, maalesef o oylamada biz parti kapatma olayını gerçekleştiremedik'' diye konuştu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Yeri geldiği zaman haddini, herkese yine bu Parlamento, parlamento dilinde bildirir. Aksi takdirde yaptıkları yanlarına kar kalıyor'' dedi.
Erdoğan, parti genel merkezindeki AK Parti Milletvekilleri Değerlendirme ve İstişare Toplantısı'ndaki konuşmasında, dünyanın hiçbir ülkesinde terörü destekleyen bir partinin kabul görmeyeceğini vurguladı.
Tam tersine böyle partilerin demokrasi için tehlike olarak görüldüğünü ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu yönde kararlarının olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:
''BDP'ye oy vermiş kardeşlerime de soruyorum, bugüne kadar BDP'li milletvekilleri sizi mi temsil ettiler, sizin haklarınızı mı savundular yoksa terör örgütünü mü temsil ettiler, onun haklarını mı savundular? Hiç kimse kusura bakmasın eğer Meclis'te olacaklarsa önce terörü desteklemediklerini göstersinler. Terör örgütüyle organik bağlarını kessinler, terörü kınasınlar. Yoksa terör örgütünün bir uzantısı olarak TBMM'nin çatısı altında olmayı biz kabul etmiyoruz. Böyle bir şeyi kabullenmiyorum. Hem silahı öveceksin hem bu Meclis'in çatısı altında duracaksın, dokunulmazlık zırhının altına gireceksin, bu en başta insanın kendi kendisine saygısızlığıdır. Bu dürüstlük değildir.''
En başından beri siyaset yolunun açık olması için mücadele verdiklerini, yine vereceklerini, bundan caymayacaklarını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
''Biz siyaset yolunu açık tuttukça BDP bunu bir sistem açığı gibi gördü, bunu istismar etmenin, bundan istifade etmenin kolaycılığına kaçtı. Kendilerini siyasetin, Meclis'in içinde tutabilmek için bakın açık açık söylüyorum, bugüne kadar kendilerine engin bir hoşgörü gösterildi. Dosyaların sayısına bakın, neredeyse bine yaklaşıyor, bütün bu dosyaların altında hep bunlar var. Durmadan tehditler, tehditler, tehditler... Bütün bu tehditler de hep organize. Seçimler gelir, sandıklarda tehditler, seçmenler tehdit altında. Bunun dışında olan zamanlarda milletvekili arkadaşlarım da dahil, teşkilatımızın mensubu olan arkadaşlarım da dahil hepsi tehdit altında. Bütün bunlar olacak, bu memleket yol geçen hanı mı? Nedir bu? Eğer biz demokratik parlamenter sisteme inanmışsak, eğer biz Türkiye'yi bir özgürlükler ülkesi olarak kabul ediyorsak, özgürlüklerin egemen olduğu bir ülke olarak bunu kabul ediyorsak Türkiye Cumhuriyeti'nin şu anda başında olan bir AK Parti iktidarı olarak, bu konuda bu zemini bizim güçlendirmemiz gerekir, böyle bir sorumluluğumuz var.
Biz kalkıp 'Hadi canım, güzel yapıyorlar, varsın yapsınlar' diyemeyiz. 'Burada böyle bir karar alınırsa, Meclis'ten böyle bir karar çıkarsa bu ülkenin ayrımcılığıdır'. Böyle bir şey söz konusu değil. Biz bunun uygulamalarını gördük, İspanya'yı, İngiltere'yi hepsini inceledik. Yeri geldiği zaman herkese haddini yine bu Parlamento, parlamento diliyle bildirir. Aksi takdirde yaptıkları yanlarına kar kalıyor.''
Birilerinin, 1992, 1994 yıllarından bahsettiğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
''Kusura bakmasınlar, sene 2012. Bugün biz 1994'te değiliz, 2012'deyiz. Bugünün şartlarıyla o günün şartları aynı değil. Rahatlıkla istedikleri gibi kalkıp at oynatmalarına müsaade edemeyiz. Bir genel başkan kalkıp karşısındaki kitleye nasıl 'Silahlanın' diyebilir. Bir genel başkan bunu dediği zaman onun mensupları nasıl hareket eder? Bunlar, bunun karşılığını, bunun bedelini ödemeyecekler mi? Sen, milletvekili olmadan önce bir de bunu söyleseydin. Şimdi milletvekili oldun, kalkıp bunu söylüyorsun. Bunun rahatlığı içinde bunu söylüyorsun. Milletvekilliği bunun için bir zırh olamaz. Biz eğer buna sessiz kalacak olursak bilesiniz ki bu halk bizi affetmez, Allah da bizi affetmez. Biz buna sessiz kalamayız.
BDP şımardıkça şımarıyor, sınırları daha fazla aşıyor. Gerilimi daha fazla tırmandırıyor. Açıkça demokrasiyi zehirliyor, açıkça hukuk sistemine meydan okuyor. Silahlı yöntemi kutsarken, teröristle sarmaş dolaş olurken demokratik siyaset üretebilir mi? Eğer senin demokrasi diye bir derdin varsa zaten mesele yok. Gel şurada, parlamentonun içinde bunun cevabını ver, o mücadeleyi orada sürdür. Ama inanın bunların hiçbir zaman böyle bir derdi olmadı. Dokunulmazlık zırhı altında her gün gerilim, her gün tahrik üreterek, sokakları çatışma alanına çevirerek siyaset üretilebilir mi? Ufacık çocuğun eline ver molotof kokteylini, insanların, otobüslerin üzerine, dükkanlara atsınlar, her tarafı yakıp yıksınlar. 7 yaşında, 10 yaşında çocuğu terörize eden bir anlayış özgürlüğe, demokrasiye inanmış olabilir mi? Buna 'eyvallah' eden bir anlayış bizimle beraber yürüyemez, kusura bakmayın.''
Demokratik bir rejimde buna daha ne kadar tahammül edilebileceğini, hukuk sisteminde bu meydan okumanın daha ne kadar sineye çekilebileceğini soran Erdoğan, ''Aman siyaset yolu tıkanmasın, aman bunlar dışlanmasın derken BDP'nin hukuku, yasaları, anayasayı hatta insani değerleri çiğneyen söylemleri ve eylemlerine, kusura bakmayın, biz daha fazla seyirci kalamayız'' dedi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Özellikle şu soruyu soruyorum; BDP'nin, BDP'li milletvekillerinin yakın ya da uzak gelecekte siyaseti bir sorun çözme yöntemi olarak göreceklerine, terör örgütüyle bağlarını keseceklerine gerçekten içinizde inanan var mı? Meclis'te görüyorsunuz, konuşuyorsunuz. Şu anda onlar korku türbülansının içine girdiler. Onların iyi niyetli olanı bile artık buradan çıkamaz ve onlarla beraber aynı şekilde hareket etmeye mecburdur. Çünkü iradelerini terör örgütüne kaptırmışlardır. Bunlar milletin değil terör örgütünün talimatıyla hareket ediyorlar. Bunlar emirleri dağdan alıyor, dağın avukatlığını yapıyorlar. Bu ülke bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde gereken neyse o yapılır. Meclis gereken neyse onu yapar. Hukuk, yasalar ve anayasa neyi gerektiriyorsa onu yapar. Siyasi parti yolunu mu seçtin arkadaş, hukuk, Siyasi Partiler Kanunu neyi gösteriyor, seçilme, seçme neyi gerektiriyor onu yapmak zorundasın. Sen bunun dışında hareket edersen kusura bakma bunun bedelini ödersin.''
AK Parti'nin parlamentoda yüzde 65 çoğunluğa sahipken kapatılmayla karşı karşıya kaldığını hatırlatan Erdoğan, ''İsteseydik meydanları yüz binlerle dolduramaz mıydık? Ama biz böyle bir yola tevessül ettik mi? Etmedik. 'Hak yerine bulacaktır' dedik. Çünkü biz, bize yapılanın doğru olduğuna zaten inanmıyorduk. Ortaya saçma sapan bir iddianame hazırlandığını zaten görmüştük ve hak tecelli etti'' değerlendirmesinde bulundu.
İktidarın yoluna devam ettiğini söyleyen Erdoğan, ''Bizim için bir yıl kayıp yıl oldu. Partimiz için demiyorum, ülkemiz, milletimiz için. O yıl çok ciddi kayıplar yılı oldu çünkü küresel girişimci kendisi için güvenli liman arıyor'' dedi. Gittikleri her yerde ''Ülkede güven, istikrar nasıl? Sıkıntı var mı'' sorularının geldiğini belirten Erdoğan, ''Neden? Çünkü bu tür spekülasyonlar bile küresel girişimciyi rahatsız ediyor, onun için güvenli liman arıyorlar'' ifadesini kullandı.
''Güneydoğu'ya niçin bırakın küresel sermayeyi, bugün bizim ulusal sermayemiz gitmiyor? Diyarbakır'ın, Batman'ın, Muş'un, Siirt'in kendi sermayedarı niçin Diyarbakır'da yatırım yapmıyor'' diye soran Erdoğan, sermaye sahiplerinin ''Acaba bu yatırımı yaparsam ne zaman gelirler de benim burayı yakarlar, yıkarlar, bombalarlar'' korkusuyla yatırım yapmadıklarını, yoksa yatırım için can attıklarını ifade etti. En önemli teşvik bölgesi olmasına rağmen yürekli birkaç kişinin dışında istenilen oranda yatırımın olmadığını söyleyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bir linç, dışlama mantığıyla, bir öteleme anlayışıyla AK Parti olarak hareket etmeyiz, edemeyiz. Hukuk devletinde kurallar bellidir ve onlar işler. Biz bu işletilmeyen, geciktirilen kuralların işlemesini sağlayacağız. Olay budur. Dokunulmazlık fezlekeleri önümüze geldiğinde, vicdanımızla hareket edecek, millet adına kararımızı vereceğiz. Bizim kararımızın ardından eğer dokunulmazlık kalkarsa aynı şekilde yargı, vicdanıyla ve millet adına onlar da karar verecektir.''
Erdoğan'ın konuşmasının ardından Milletvekilleri Değerlendirme ve İstişare Toplantısı basına kapalı devam etti.