TSK'nın Suriye'nin Afrin bölgesine başlattığı Zeytin Dalı Harekâtı'na karşı çıkarak ‘Savaş halk sağlığı sorunudur’ başlığıyla yayınladık bildiri nedeniyle gözaltına alınan ve 7 gün sonra adli kontrol şartıyla serbest kalan Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi üyeleri bugün, TTB merkez binasında açıklama yaptı.
TIKLAYIN-TTB Merkez Konseyi üyeleri serbest bırakıldı
Açıklama, TTB Genel Başkanı Raşit Tükel tarafından okundu. Tükel, TTB’nin polemiklerin ve saflaşmaların tarafı olmayacağı nı söyledi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın TTB ve Barolar Birliği’nden ‘Türk’ ifadesinin çıkarılacağını açıklaması ile ilgili olarak TTB Genel Başkanı Raşit Tükel, Anayasa’nın 135’inci maddesi uyarınca kurulan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olduklarını belirterek Bakanlar Kurulu kararıyla isim değişikliğinin söz konusu olamayacağını söyledi.
Bu konuda da geri adım atmayacaklarını belirten Tükel, “Bu çabaların beyhude olduğunu düşünüyoruz. Tüm toplumu kapsayan sağlık hizmetlerinin verildiği örgütlerde o ülkenin ismi ya da tanımlayan ifadeler yer almaktadır. Bundan geri adım atılmayacağına inanıyoruz ve şimdi olması gerektiği gibi savunacağız” dedi.
Gazete Duvar'dan Serkan Alan'ın haberine göre, haklarında soruşturma açıldığını öğrenir öğrenmez avukatlarından savcılıkla derhal görüşülmesini istediklerini, ifade vermeye hazır olduklarını, buna rağmen gözaltına alındıklarını belirten Tükel, “Ancak bu bildirimimize rağmen ertesi gün gözaltına alındık ve ifademiz 7’nci günde alındı” dedi. TTB’ açıklamasında yer alan mesajlar şöyle:
Bu “uygulamanın” kime, ne yararı oldu? Gerekçesi neydi? “Eziyet etme ve hukuk dışı işler yapma yetkisi bizdedir” deniliyorsa, açık söyleyelim, bunu yaşadık! Evet, hukuk dışı bir işlem yapıldı. Yedi gün boyunca hem bize hem ailelerimize, yakınlarımıza, dostlarımıza, arkadaşlarımıza eziyet edildi. Bir üyemiz 30 yıldır hizmet verdiği fakültesindeki odasına çağrıldı, kendisi geldi ve sanki kaçma çabası varmış gibi odasından çıkarken kelepçe takıldı. Kabul ediyoruz ki, eziyet etme ve hukuk dışı işlem yapma “yetkisi” kullanılmıştır.
Bilindiği gibi TTB kamu kurumu niteliğinde Anayasa uyarınca 6023 sayılı Yasayla kurulmuş ve adı konmuş bir meslek birliğidir. Dünyadaki az çok demokrasi ile yönetilen bütün ülkelerde olduğu gibi hekim örgütü olarak TTB’nin yürüttüğü faaliyetlerin önemli bir kısmı Türkiye sağlık ve hekimlik ortamı için vazgeçilmez olup sadece tarafımızca yerine getirilebilmektedir. TTB binasındaki bilgisayarlara el konulması verdiği kamu hizmetlerini geçici süre ile de olsa engellemektedir.
Sağlık Bakanlığı görevden alınmamız için dava açtı ve hekimleri temsil etmediğimizi iddia etti. Bu dava; TTB’nin tarihinde, Merkez Konseyi hakkında görevden alma talebiyle açılan üçüncü davadır. Hatırlatmak isteriz ki, ilk iki davada mahkeme kararı ile TTB’nin hekimlik değerlerini savunduğu, görevini yaptığı tespit edildi. Bu davanın da benzer biçimde sonuçlanacağından kuşkumuz yoktur. Çünkü görevimizi yaptık, yapıyoruz.
Merkez konseyi üyeleri olarak hakkımızda yapılan ve yapılması olası her türlü suç üretme çabasını reddediyoruz. Türkiye’nin yakın geçmişi, gözaltına alınan kişilere daha sonradan zorlama suç üretme ve yargılama oyunlarına sahne olmuştur. Umut ediyoruz ki gözaltına alınmamıza neden olan soruşturma bu tür bir “uydurmave karalama” faaliyetine dönüştürülmez. Uğradığımız haksızlık ve hukuk dışı uygulamaların şu ana kadar yaşadıklarımızla sınırlı kalmasını beklemekteyiz.
Yaptığımız açıklama bütünüyle bir hekim birliği olarak hekimlik değer ve ilkelerini savunmaktır. TTB, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Kenan Evren’in GATA öğrencilerinin mezuniyet töreninde “Önce asker sonra hekimsiniz” sözünü reddetmiş bir geçmişe sahiptir. Hekimler dil, din, ırk, cinsiyet, mezhep, yaş, sosyal durum ayrımı yapmaksızın, önce de hekimdir sonra da hekimdir. Son günlerde kamuoyuna yansıyan kimi söylemler insanlığın geride bıraktığı ve hekimlerin hiçbir zaman içinde olmadığı bir anlayışı çağrıştırmaktadır.
Günümüzde savaşlar meydan muharebeleri olarak yapılmıyor. Kentlerde, yerleşim yerlerinde çocukların, kadınların, yaşlıların kısaca sivil insanların yaşadığı yerlerde yapılıyor. Sivil insanlar ölüyor, yaralanıyor, çocuklar kabuslar görüyor.Su ve kanalizasyon sistemi tahrip ediliyor, hastalıklar yayılıyor, tarım alanları yok ediliyor, açlık, kıtlık gelişiyor, insanlar göç ediyor. Sağlık sistemi tahrip oluyor, sağlık hizmetlerine erişim olanaksız hale geliyor. Kullanılan silahların fiziksel, biyolojik ve ruhsal etkileri, sivil insanlar üzerinde tam bir yıkım yaratıyor. Her koşulda insanların yaşamından, sağlığından yana olan hekimler, bu etkileri nedeniyle her türlü silahlı gücün kullanıldığı durumları önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olarak tanımlıyor ve barışın acilen tesisini istiyor.
TTB ve diğer kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin isimlerinde yer alan “Türk” ve “Türkiye” sözcükleri, Anayasa gereğince bu mesleklerin hizmet verdikleri alanda, tüm toplumu kapsayan, kamusal yarar taşıyan hizmetler nedeniyle verilmiştir. Bu niteleme her birinin kuruluş kanunlarında yer almaktadır ve ülkemize özgü bir durum değildir. Dünyada da bütün hekim birlikleri ülkelerinin adıyla anılır. TTB’yi itibarsızlaştırmak üzere yapılan söylemler vicdanlı, uygar insanlar nezdinde üzüntü ve şaşkınlıkla izlenmektedir.
Sonuç olarak, TTB için değişen bir durum yoktur. TTB kurulduğu günden bu yana, savaşlara karşı çıkmış, barışı savunmuştur.TTB olarak, halkın sağlık hakkını, hekimlik değerlerini savunmaya, geçmişte olduğu gibi bugün de yaşamdan ve barıştan yana olma tutumumuzu sürdürmeye devam ediyoruz.