Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İDEF’21 15. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı açılış töreninde yaptığı konuşmada, "Eğer barış istiyorsan daima savaşa hazır olmalısın" alıntısı yaparak, devamında, "Bu söz savunma sanayimizdeki felsefemizin en güzel ifadesidir. Türkiye eğer bir yerde bayrak gösteriyorsa tek gayesi orada barışı, huzuru, istikrarı, güvenliği, refahı sağlamaktır. Geçmişinde soykırım, katliam, işgal izi bulunmayan bir millet olarak, gittiğimiz her yerde göğsümüzü gererek tüm kalbimizle birlikte kazanmayı teklif ediyoruz" dedi.
Erdoğan, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen İDEF’21 15. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı açılış töreninde konuştu. "Türkiye, savunma sanayiinde geliştirdiği her türlü imkânı ve kabiliyeti dostlarıyla paylaşmaktan memnuniyet duyan bir ülkedir. Biz asla savunma sanayii konusundaki münasebetleri sıradan bir ticari ilişki olarak görmedik, görmüyoruz. Bölgemizde ve dünyada barış, istikrar güven ikliminin tesisinin savunma sanayiinde adil bir dengenin kurulmasına bağlı olduğunu düşünüyoruz. NATO’nun önce gelen üyesi olarak milli savunma sanayimizi geliştirdikçe bölge ve dünya barışına vereceğimiz katkının da artacağına inanıyoruz” diyen Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
“Savunma harcamalarımızı ve araştırma geliştirmeye ayırdığımız kaynakları dengeli bir şekilde artırarak bu doğrultuda üzerimize düşenleri yerine getirmenin gayreti içerisindeyiz. Fuarımızda milli imkanlarla geliştirdiğimiz pek çok ürünün yer alması bu konuda kastettiğimiz mesafenin ispatıdır. İnşallah önümüzdeki yıllarda bu tablo daha da gelişerek devam edecektir.”
“Türkiye, son 19 yılda diğer pek çok alan gibi savunma sanayiinde de adeta bir devrim gerçekleştirmiştir. Türk savunma sanayiinin dışa bağımlılığını azaltmak amacıyla çıktığımız bu yolda hamdolsun çok iyi bir noktaya geldik” diyen Erdoğan, "Savunma sanayinde olmanın dışa bağımlılığımızı yüzde 80’ler seviyesinden yüzde 20’ler seviyesine indirmeyi başardık” diye konuştu.
“Bu birikimi müttefiklerimizin istifadesine de açtık. İhracatımızda da bunun yansımalarını görüyoruz diyen Erdoğan, “Daha önce 250 milyon doları bile bulmayan savunma ve havacılık ihracatımız 3 milyar dolar sınırını geride bıraktı” dedi.
Erdoğan şöyle devam etti:
“Türkiye küresel tedarikçilerin çıkardığı zorlukları ve maruz kaldığı gizli-açık ambargoları aşmak için savunma sanayiine bu denli yüklenmiştir. Terörle mücadelesinin en kritik anlarında yalnız bırakılan, sınırları tehdit altındayken ihtiyaç duyduğu hiçbir ürüne ulaşamayan bir ülke olarak kendi ihtiyaçlarımızı süratle karşılayacak adımları atmaya mecbur kaldık. Yürüttüğümüz projelerin bize sağladığı imkanları kendi sınırlarımızı güvenli hale getirmek hem sınır ötesi harekâtlarla bölgemizde bir güvenlik kuşağı oluşturmak için kullandık. Geldiğimiz seviye bizi artık çok daha büyük hedeflere yöneltmiştir. Savunma sanayiinde bugünün ihtiyaçları karşılamanın ötesinde geleceğin teknoloji ürünlerine yatırım yapıyoruz. Bilhassa yapay zekâ temelli çalışan kara-hava ve deniz araçları konusunda iddialı projeler üretiyoruz.
Sürü İHA'lar, insansız deniz araçları, insansız savaş uçakları, uydu sistemleri gibi geleceğini ihtiyaçlarına cevap verecek her alanda varız, var olacağız. Geliştirdiğimiz her ürünü dostlarımızla paylaşmak iste vazgeçilmez önceliğimiz olmayı sürdürecektir. Atalarımızın bir sözü var; hazır ol cenk ü cidale istersen sulh u salah. ‘Eğer barış istiyorsan daima savaşa hazır olmalısın’ diye sadeleştirebileceğimiz... Bu söz savunma sanayimizdeki felsefemizin en güzel ifadesidir.
Türkiye eğer bir yerde bayrak gösteriyorsa tek gayesi orada barışı, huzuru, istikrarı, güvenliği, refahı sağlamaktır. Geçmişinde soykırım, katliam, işgal izi bulunmayan bir millet olarak, gittiğimiz her yerde göğsümüzü gererek tüm kalbimizle birlikte kazanmayı teklif ediyoruz. Bu teklifi balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Asya’da olduğu gibi Kuzey Afrika’da da Güney Asya’da da yapıyoruz. Biz asla sınırlarından binlerce on birlerce ötede güya terörle mücadele adı altında sivil, masum demesen insanların başına bomba yağdıranlardan olmadık olmayacağız. Hak, hukuk, adalet, insan hakları, demokrasi kavramlarını en süfli, siyasi ve ekonomik çıkarlarının kılıfı haline büründürenlerle hiçbir zaman aynı çizgiye gelmedik, gelmeyeceğiz. Bir damla petrolü bir damla klandan daha değerli gören zihniyetin bizim değer, toplum ve devlet dünyamızda zerre kadar karşılığı yoktur.”