-Erdoğan: Türkiye hiçbir zaman irticaya prim vermedi TBMM (A.A) - 07.02.2012 - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin hiçbir zaman irticaya prim vermediğini ama Türkiye'nin bu irtica kampanyalarına ve sanal irtica korkusuna çok ama çok ağır bedeller ödediğini belirterek, ''Kimi susturmak istedilerse mürteci, kimi dışlamak istedilerse gerici, kimi aşağılamak istedilerse yobaz dediler. Bugün dindar nesil kavramı üzerinde kopartılan fırtına; 31 Mart'ta İstiklal Mahkemeleri öncesinde, Menemen hadisesinde, 27 Mayıs öncesinde, 28 Şubat'ta, AK Parti'nin kapatılması davası öncesinde yürütülen kampanyanın tıpkısının aynısı'' dedi. Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, son günlerde dindar nesil, gençlik kavramı üzerinden bir kampanya yürütüldüğünü söyledi. Bu kampanyanın son derece bayat bir kampanya olduğunu belirten Erdoğan, ''Bu kampanya o kadar bayattır ki 13 Nisan 1909'dan, 31 Mart vakasından bugüne kadar tam 103 yıldır temcit pilavı gibi bu ülkenin önüne getirilmiştir'' dedi. 31 Mart vakası ile başlayan irtica kampanyalarının, Türkiye'de periyodik aralıklarla milli iradenin gasbedilmesinde araç olarak kullanıldığını belirten Erdoğan, ''İrtica diyerek partilerin kapatıldığını, demokrasinin askıya alındığını, insanların idam edildiğini, hükümetlerin eli ve kolunun bağlandığını, dini ve milli, manevi değerlerinin ayaklar altına alındığını'' ifade etti. Erdoğan, şöyle konuştu: ''İşte bunlar bize utanmadan, sıkılmadan mürteci yaftası yapıştırmaya kalkıyor. Türkiye hiçbir zaman irticaya prim vermedi ama Türkiye bu irtica kampanyalarına, bu sanal irtica korkusuna çok ama çok ağır bedeller ödedi. Kusura bakmayın, biz bunları yutmayız. Zira biz siyasi mücadelemiz boyunca bu kampanyaların içinden geçtik. Bu kampanyaları aşarak bugünlere ulaştık. Biz bu yolda elinden irtica bahanesi alındığı için, kimlik bunalımı yaşayan o yazarlarla değil, milletimizle yürüyoruz. Bize milletimizden başka hiç kimse istikamet çizemez. Televizyonlarda, şurada, burada çeşitli oturumlarda, veryansın ediyorlar. Sizin veryansınınız değil, milletimin veryansını önemlidir, onun da ölçüsü sandıktır. Hem demokrasi diyeceksin, ondan sonra da demokraside 'Başbakan niçin böyle konuşuyor?' diyeceksin. Ben milletimin dili ile konuşuyorum. Milletimizin dilini yakaladığımız için bugün AK Parti buralarda ama siz milletle beraber yürümediniz, milletin dilini anlamadınız, milletin dili ile konuşmadığınız için de on yıllardır iktidar olamadınız, olamayacaksınız. Anayasa'nın 24. maddesini açın okuyun, Anayasa'yı kabul etmiyorsunuz. O zaman da dindar bir insanın çağdaş olabileceğini niçin düşünmüyorsunuz, dindar insandan çağdaş olmaz mı? Hem dindar ham çağdaş olamaz mı bir insan? Bunlar dindarlığı ne zannediyorlar acaba? Bunların dindarlık anlayışı da bu. Bunlar maalesef çağdaşlığı da anlamış değiller.'' -''Akıllı tahta karşısında yetişen bir nesil üniversitelere gidecek''- Başbakan Erdoğan, FATİH Projesi ile böyle konuşanlara yeni bir ders verdiklerini söyledi. FATİH Projesinin, dindarlığı savunan bir Başbakan'ın kadrosuyla beraber ortaya koyduğu bir proje olduğunu kaydeden Erdoğan, ''İnternet, bilgisayar yeni mi icat oldu? AK Parti iktidarından önce bunlar yok muydu, niçin sizler bunları yapamadınız? Niçin okullarda yavrularınızın önüne bunları koyamadınız?'' diye sordu. Bir televizyon kanalında akşam birilerinin, ''Anadolu çocuğu, yoksul kesim üniversiteye gidemiyor'' dediklerini ifade eden Erdoğan, ''Sen öyle zannediyorsun, şimdi Anadolu'nun o yoksul yavrularının eline, tablet bilgisayarları vereceğiz, bunlarla beraber akıllı tahta karşısında yetişen bir nesil üniversitelere gidecek'' dedi. Erdoğan, birisinin de utanmadan, sıkılmadan, ''AK Parti iktidarı müteahhitler yetiştirmiştir'' dediğini söyleyerek, şöyle konuştu: ''Ne kadar zavallısın sen ya? İşte bunların bakış açısı bu. Hangi dönemlerde nasıl işler yapmış hepsi ortada. Biz işi ehline veririz. İşi ehline verirken de yatırımcıları teşvik ederiz. Belli ellerde sermayenin dolaşmasına da müsaade etmeyiz. Bu da bizim farklı yaklaşımımız. Eğer AK Parti iktidarı büyümede böyle bir patlamayı gerçekleştirdiyse, bunun altında da bu yatıyor. Sizler faizle insanı sömürdünüz, sömürülmesine vesile oldunuz. Bizler yüzde 63'den aldığımız faizi indirdik, indirdik, indirdik; şu anda bizim dönemimizin en yükseği sayılabilen yüzde 10'da kadar düşmüş vaziyette ki bunu kabullenmiyoruz. Daha da inecek, onun da mücadelesini ayrıca veririz. Çünkü, yüzde 10 faizi bile yüksek gören bir iktidarız. Hiç kimse çok bilmiş edasıyla, mürebbiye edasıyla, parmağını sallayarak bize istikamet gösteremez, rota belirleyemez, efendilik taslayamaz. Bizim rehberimiz millettir. 'Bu Hükümetin gizli ajandası, gizli niyetleri var, bu hükümet takiye yapıyor' diyerek ensemizde boza pişirilmesine asla ve asla müsaade etmeyiz. Zira bizim iktidarımızda ikna odaları yok Sayın Kılıçdaroğlu. Bu ülkede on yıllar boyunca dindarlara ikinci sınıf muamelesi yapıldı. Namaz kılanlar, oruç tutanlar, sakallılar, başörtülüler, hatta 'selamün aleyküm' diyenler aşağılandı, dışlandı, ötelendi. Dini eserler yasaklandı, camiler kapatıldı, Kuran-ı öğrenmek isteyenlerin, imam hatip okullarına gitmek isteyenlerin yolları kesildi, orta kısımlar kapatıldı.'' Erdoğan, Türkiye'de on yıllar boyunca, tek parti dönemindeki CHP tarafından gençlik için zararlı alışkanlıklar özendirilirken, gençliğin dinini öğrenmesinin yasaklandığını, engellendiğini söyledi. Gençlerin kendi değerlerine yabancı hale getirildiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: ''1940'lardan söz etmiyorum; 1990'lı, 2000'li yıllarda ikna odalarında başörtülü kızlara işkence edenler CHP tarafından korundu, desteklendi ve milletvekili yapılarak ödüllendirildi. Çıkmışlar bize, elinizde dindarlılığı ölçecek alet mi var? diye soruyorlar. Biz dindarlık ölçme meraklısı değiliz. Böyle bir yetkinin bizde olduğunu iddia edenlerden hiç olmadık. Çünkü bizim uluhiyet kavramımız yok, o ancak kadiri mutlak olan Allah'a aittir. Ama merak ediyorum, siz bu ülkede yıllarca laikliği nasıl ölçtünüz? Hangi cihazı kullandınız, önce bunu anlatın? Üniversite kapılarında başörtülü kızların laikliğini nasıl ölçtünüz? İkna odalarında kızlara hangi araçlarla işkence yaptınız? Bunu anlatın. Başörtüsü ile ilgili düzenlemeyi, Kılıçdaroğlu neden Anayasa Mahkemesine götürdünüz? Siz önce millete bunu anlatın. Şimdi dindar bir nesil derken, neyi kastettiğimi anlıyor musun? Ey köşelerinde yazanlar, görsel medyada televizyonlara çıkanlar. Bunu niçin söylediğimi anlıyor musunuz? İmam hatiplerle sorununuz ne? Meslek liselere ile meseleniz ne? Katsayı konusuna neden bu kadar takıldınız? Önce bunu anlatın. Sadece bize oy verenlere değil, 75 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına sesleniyorum: Biz 9 yıldır hiçbir dayatmanın içinde olmadık. Bugün de değiliz, yarın da olmayacağız. Biz birilerin geçmişte yaptığı gibi, öğrenci formatlama gayretinde değiliz.'' Erdoğan, örneği olmayan FATİH projesini 17 ilde, 52 okulda başlattıklarını söyledi. -''Haberin var mı hoca?''- Erdoğan, 9 yılda okullara 1 milyona yakın bilgisayar gönderdiklerini belirterek, şunları kaydetti: ''Haberin var mı hoca? 1 milyon. 29 bin 812 bilişim teknolojisi sınıfı açtık. Haberin var mı hoca? Bilgisayarın, internetin olduğu bir okulda dayatma olabilir mi? İşte onun için bizden önce okullara bilgisayar göndermediler, internet bağlamadılar. Böyle okullarda ve sınıflarda, olsa olsa olsa bilgisayarları formatlarsınız ama zihinleri asla formatlayamazsınız. Elbette her siyasi partinin gelecek, nesil tasavvuru vardır. Dini, milli ve manevi değerlerle yetişen bir nesil arzulamanın neresi yanlıştır? AK Parti değil midir modern olanla, geleneksel olanı harmanlayan; medeniyet değerlerimizle evrensel değerleri bir arada götürmeye çalışan. İktidara talip olan her partinin bir toplum ve birey tasavvuru vardır. İnsanlar ona göre oy verirler. Biz meydanlarda böyle dolaştık, bunları anlattık ama hiç bir parti kendi tasavvurunu topluma dayatmaz, dayatamaz. İşte biz bunun idraki içindeyiz. Toplumu zorla devlet marifetiyle dönüştürmeye çalışmaz. Biz devletin zihinleri tek tipleştirmesine, şekillendirmesine de karşıyız. Çocuğunu ateist olarak yetiştirmek isteyenlerin, çocuklarına yaptığı dayatmaya da karşıyız. Bu, AK Parti'ye ve Hükümetine yönelik bayat bir kampanyadır. Kimlik bunalımı içindeki, modası geçmiş, çağa ayak uyduramayan yazarların, 103 yıl önceki modaya uyarak, irtica yaygarası çıkarması artık bu ülkede... Milletim müsterih olsun. Bize oy verenler kadar vermeyenler de müsterih olsun. Bu hükümet 75 milyonun hükümetidir. bu Hükümet 75 milyonun tercihlerine saygılı bir Hükümettir. Geride bıraktığımız 9 yıl, 75 milyonun tercihlerine nasıl saygı gösterdiğimizin en büyük ispatıdır. Milletimiz bize inansın, bize güvenmeye devam etsin; biz bu yolda milletimizle yürüyecek sadece ve sadece milletin rotasında ilerleyeceğiz.''