ERDOĞAN: ÜNİVERSİTELERİMİZ TÜRKİYE'NİN SORUNLARINA YOĞUNLAŞSINLAR İSTANBUL (A.A)

-ERDOĞAN: ÜNİVERSİTELERİMİZ TÜRKİYE'NİN SORUNLARINA YOĞUNLAŞSINLAR İSTANBUL (A.A) - 28.11.2010 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, üniversitenin toplumun önünde olması, topluma öncü ve rehber olması gerektiğini ifade ederek, ''Üniversite, sadece topluma değil, devlete, siyasete, siyasi iktidara da öncü ve yol gösterici olmalıdır. Biz istiyoruz ki, artık üniversitelerimiz Türkiye'nin kronik sorunlarına yoğunlaşsınlar. Üniversitelerimiz, şekil sorunlarını aşsınlar, yasakları yasaklasınlar, statüko bekçiliği gibi bir hatanın içinde asla bulunmasınlar'' dedi.   Erdoğan, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde rektörlerle bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada, bilenlerle bilmeyenlerin bir olmadığını, bilginin insanı değiştirdiğini, yücelttiğini, büyüttüğünü ve güçlendirdiğini çok iyi bildiklerini ifade erek, ''Ancak, biliyor olmanın, bilmeyenlerle arayı açmak, toplumla bağları koparmak, hatta kendi toplumuna sırtını dönmek şeklinde tezahür etmesinin son derece sakıncalı olduğunu da gördüğümüzü, acı şekilde tecrübe ettiğimizi hatırlatmak isterim'' dedi. Toplumdan uzak, milletten uzak, bulunduğu şehirden, ülkenin ve milletin gerçeklerinden uzak bir üniversitenin, üniversite kavramının özüne ve ruhuna aykırı olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Üniversite toplumun önünde olmalıdır, topluma öncü olmalı, rehber olmalıdır. Üniversite, sadece topluma değil, devlete, siyasete, siyasi iktidara da öncü ve yol gösterici olmalıdır. Bugün İngiltere'de, Amerika'da, o ülkelerin dış politikalarını şekillendiren, o ülkelere dış politika üreten üniversiteler olduğunu görüyoruz. Ülkelerin dış politikalarının, üniversitenin ürünleri çerçevesinde şekillendiğini müşahede ediyoruz. Biz de bunun olmamasından doğrusu rahatsızız. Biz kendi adımıza öz eleştirisini yaparız ve yapıyoruz ama aynı öz eleştirinin üniversitelerimiz tarafından da yapılması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye'nin gerçekten mühim ve acil sorunları var. Ekonomiden demokratikleşmeye, eğitimden kültüre kadar çok geniş bir yelpazede çözüm bekleyen meselelerimiz var. Siyasi iktidarın tüm bu sorunları tek başına aşması, kendi gayretiyle çözüme kavuşturması takdir edersiniz ki mümkün değildir. Biz istiyoruz ki, artık üniversitelerimiz Türkiye'nin kronik sorunlarına yoğunlaşsınlar. Üniversitelerimiz, şekil sorunlarını aşsınlar, yasakları yasaklasınlar, statüko bekçiliği gibi bir hatanın içinde asla bulunmasınlar.'' -''TOPLUMLA İÇ İÇE, TOPLUMA REHBERLİK ETSİN İSTİYORUZ''- Üniversitelerin, özgür bir ortamda, özgür bir zeminde, terör meselesinden kalkınmaya, farklı inanç gruplarının sorunlarından dış politikaya kadar her alanda Türkiye'ye ışık tutmalarını isteyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nde, üniversitelerimiz, özellikle de Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizdeki devlet üniversitelerimiz, vakıf üniversitelerimiz, yeni kurulan üniversitelerimiz daha fazla inisiyatif yüklensin, toplumla iç içe, topluma rehberlik etsin istiyoruz. Her alanda olduğu gibi, terör sorununun doğmasında ve büyümesinde de eğitim imkanlarının azlığı, eğitimde fırsat eşitsizliği, eğitimin demokratik bir zeminden yoksunluğu önemli rol oynadı. O bölgeye okul yapılmadı, eğitimin kalitesini yükseltmek noktasında gayret gösterilmedi, bölgeye giden her öğretmen, göreve başladığı andan itibaren geri dönmenin yollarını aradı. Terör, beslendiği kaynağın kurutulmaması için eğitim yatırımlarını engelleme mücadelesi verirken, ne yazık ki hükümetler buna direnmek yerine geri adım attılar.'' -ÜNİVERSİTELER ÖNEMLİ BİR ARAÇ Toplantıda konuşan Erdoğan, eğitim yatırımlarının her zaman için birinci sırada geldiğini, orta vadede, uzun vadede de olsa, çocukların, genç nesillerin en kaliteli, en yaygın eğitim şartlarına kavuşabilmesi için her imkanı seferber ettiklerini söyledi. Erdoğan, eğitimi toplumun nefes alması için, en alttakilerin en üste çıkma fırsatına kavuşabilmeleri için en önemli araç olarak gördüklerini bildirdi. Erdoğan, bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin her vatandaşının, bu ülkedeki en üst kademelere, siyasette, ticarette, bilimde, sanatta, sporda ulaşabilecek potansiyele geldiğine işaret ederek, artık eğitim önünde hiç bir mazereti kabul etmediklerini, öğrencileri, velileri, okulları, öğretmenleri, kız çocuklarını, özürlüleri her açıdan destekleyip, en modern eğitim araçlarını Türkiye'nin en ücra köşelerine kadar ulaştırdıklarını anlattı. Cumhuriyet döneminde, eğitimi en fazla önemseyen, eğitime en büyük yatırımları yapan bir Hükümet olduklarını ifade eden Erdoğan, ulaşılması gereken noktaya ulaşıldığı gibi bir iddiasının bulunmadığını, ekonomik olarak yükseldikçe en büyük payı eğitimin alacağını söyledi. Erdoğan, bu konuda dünyada rekabet ortamının içerisinde olmaktan mutluluk duyacaklarını ve bu konuda da kararlı olduklarını ifade ederek, bugün toprağa attıkları tohumların, gelecekte Türkiye'nin demokrasi ve özgürlük zeminini şekillendireceğine yürekten inandıklarını ifade etti. Aynı hassasiyeti yükseköğretimde de gösterdiklerini ve göstereceklerini ifade eden Erdoğan, ''Bizim dönemimizde, üniversiteler siyasallaşmamış, tam tersine siyasetle gerektiği şekilde bir ilişki içinde olmuş, asli işlerine yönelmiştir. Çünkü biz, günlük siyasi meselelere angaje olan, kutuplaşan, ideolojik tavırlar ve uygulamalar içine giren üniversitenin bilim üretemeyeceğine, topluma, ülkeye hizmet üretemeyeceğine inanıyoruz. Bu inancımızın bir gereği olarak da üniversitelerimizi çok samimi şekilde destekliyor, Türkiye'nin bir bilim yurdu, bir bilim merkezi, yükseköğretimde uluslararası bir cazibe merkezi olması için her imkanı seferber ediyoruz'' dedi. -YÜKSEKÖĞRETİM BÜTÇESİ RAKAMLARI- Erdoğan, yükseköğretim bütçesinin 2002 yılında 2,5 milyar TL iken, 2010 yılında 9 milyar TL'ye yükseldiğini, artış oranının yüzde 275 olduğunu, 2011 yılı bütçesinde yükseköğretim bütçesinin 11,5 milyar TL olarak planladıklarını ve böylece artışın, 2002'ye göre yüzde 361'e ulaştığına işaret etti. Üniversitelerin AR-GE bütçesinin 2002 yılında 86,6 milyon TL iken, 2010 yılında 480 milyon TL'ye yükseltildiğini ve artış oranının yüzde 455 olduğunu belirten Erdoğan, TÜBİTAK'ın üniversitedeki araştırmacılara, projelere verdiği desteğin 2000-2004 yıllarını kapsayan 5 yıllık sürede 37 milyon lira iken, 2005-2010 dönemindeki 5 yıl için, 23 katlık bir artışla 850 milyon liraya ulaştığını söyledi. Erdoğan, Türkiye genelinde, AR-GE harcamaları 2002 yılında 2,9 milyar TL iken, bu rakamın 2009 yılında 8,5 milyar TL'ye çıktığını, yani üç kat arttığını anlattı. Türkiye'nin, 2003-2008 arasında, OECD ülkeleri arasında, AR-GE harcamalarını en hızlı artıran birinci ülke olduğunu belirten Erdoğan, AR-GE harcamalarının milli gelir içindeki payının 2013 yılında yüzde 2 oranına ulaşması için gayretlerinin sürdüğünü bildirdi. Başbakan Erdoğan, 2002 yılında 53 devlet, 23 vakıf olmak üzere toplam 76 üniversite bulunduğunu, 2003-2010 arasında 49’u devlet, 29’u vakıf Üniversitesi olmak üzere 78 yeni üniversite kurduklarını ve toplam üniversite sayısının 154'e ulaştığını hatırlatarak, ''Yani Cumhuriyet tarihi boyunca kurulan üniversiteden fazlasını biz şu 8 yılda kurduk. Ve 81 ilin tamamında artık üniversite var'' dedi. Yeni kurulan 49 üniversiteye 102 bin 682 kadro ihdas etiklerini, 2002 yılından bugüne kadar yeni kurulan üniversitelerle beraber mevcut üniversitelere 488 fakülte, 150 yüksekokul, 220 enstitü ve 152 meslekyüksek okulu kazandırdıklarını anlatan Erdoğan, personel noktasında aynı şekilde üniversiteleri desteklediklerini ve desteklemeye devam edeceklerini söyledi. Erdoğan, 2002-2003 eğitim-öğretim yılında üniversitelerde 10 bin 187 profesörün bulunduğunu ve bugün 14 bin 571 profesörün görev yaptığını, 5 bin 401 olan doçent sayısının da 7 bin 827’ye yükseldiğini, 27 bin 426 olan araştırma görevlisi sayısının ise 35 bin 177 olduğunu belirtti. -YURDIŞINA GÖNDERİLEN ÖĞRENCİLER- Yurtdışına yüksek lisans için bu dönemde 1526 öğrenci gönderdiklerini, ancak bundan üzüntülü olduğunu ve bunun yeterli bir rakam olmadığını ifade eden Erdoğan, ''Biz kararlıyız fakat ne yazık ki özellikle TOEFL'de istenen puanı imtihana giren öğrencilerimiz alamadıkları için bu fazla öğrenci gönderemiyoruz. Yoksa bizim hedefimiz, her yıl 1000 öğrenciyi asgari göndermek. Bu konuda bir çekincemiz yok. Bu konuda yeni bazı çalışmalar var arkadaşlarımız yapıyorlar ki rakamı yükseltelim.  İşlemi devam eden öğrencilerle birlikte bu sayı 2 bin 264'e ulaşacak'' açıklamasında bulundu. Erdoğan, yükseköğretimi yaygınlaştıracak, destekleyecek, kaliteyi artıracak en önemli yatırımlardan birinin barınma ve burs olduğunu bildiklerini, bu alanda da  büyük bir atılım gerçekleştirdiklerini belirterek, şu bilgileri verdi: ''8 yılda 162 yurt binası ve blok açtık. Yurtlardaki kapasite, 188 binden 244 bin rakamına ulaştı. Bunu, odalarda kalan öğrenci sayısını düşürerek artırdığımızı da hatırlatmak isterim. Sadece bu yıl içinde, yıl sonuna kadar, üniversite öğrencilerimiz için 79 bin yeni kapasite daha oluşturmuş olacağız. Burs ve kredi miktarını 2002 yılında 45 TL'den aldık, 200 TL'ye yükselttik. Yeni yıl itibariyle bursu da artıracağız. Şu anda onun çalışmasını Maliye Bakanlığımız yapıyor. Yeni artışla beraber öğrencilerimiz, biraz daha iyi koşullara kavuşacak. Bunun yanında 120 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Onunla beraber ayda 320 lira öğrencilerimize vermiş oluyoruz. Burs ve kredi noktasında hiçbir müracaatı kapımızdan döndürmedik döndürmüyoruz. Bazıları hakkını bilmiyor. Yoksa müracaat etse alacak. Master öğrencilerimiz burs ve kredi olarak 400, doktora öğrencilerimiz ise 600 TL alıyorlar. Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumumuzun Kuruluş Kanunu'nda bir değişikliğin hazırlıklarını da tamamladık. Bu kanunla birlikte, artık yurtdışında eğitim gören öğrencilerimize de kredi vermek mümkün olacak. Ayrıca yine bu kanunla, kredi geri ödeme süresini kredi verilen süre kadar uzatıyoruz ve böylece geri ödemeyi de çok çok kolaylaştırıyoruz.'' -TÜRKİYE'DEKİ ÜNİVERSİTELERE YURTDIŞINDAN İLGİ- Erdoğan, YÖK Başkanının dün son derece memnuniyet verici, heyecan verici bir gelişmeyi aktardığını, yabancı öğrenci sınavının kalkmasıyla birlikte, üniversitelere yurtdışından çok ciddi bir teveccüh olduğunu, sadece Gaziantep Üniversitesine 900 öğrenci, Zirve Üniversitesine 100 öğrenci geldiğini ve Kars'taki, Iğdır'daki, Van'daki üniversitelerin yurtdışından öğrencilerle tanıştığını belirtti.  Başbakan Erdoğan, Trakya bölgesindeki üniversitelere 3 bin 200 müracaat yapıldığını, barınma sorunu nedeniyle bu müracaatların tamamını karşılayamadıklarını ama şimdi, YURTKUR yasasındaki değişiklikle, yurt noktasında yeni bir dönemi de başlatacaklarını ve TOKİ'nin yurt inşasında devreye girerek eksiği bir an önce gidermek için kolları sıvadıklarını söyledi. Erdoğan, bunların yükseköğretim sistemi için, üniversiteler için, bilim için 8 yılda yaptıklarından yalnızca bir kısmı olduğunu, bu ülkenin çocuklarının okuması, bu ülkenin çocuklarının, dünyanın tüm diğer çocuklarından çok daha iyi, çok daha kaliteli eğitim alması için, özgüven sahibi olması için ne gerekiyorsa, samimiyetle, cesaretle, kararlılıkla yerine getirdiklerini belirtti. Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Üniversitelerin, kendi asli alanları dışına yoğunlaşması, siyasallaşması, kutuplaşması, herkesten ziyade bizi rahatsız eder. Bizim, yatırım noktasındaki desteklerimizin, bunun yanında özgür bir üniversite zemininin oluşması yönündeki hassasiyetimizin, siz değerli rektörlerimiz tarafından değerlendirildiğini görmekten ayrıca memnuniyet duyuyoruz. Yükseköğretim Kurulu(YÖK), Yükseköğretim Yasasında değişiklik için kolları sıvadı. Bir komisyon eşliğinde, tüm üniversitelerle istişare halinde, üniversitelerin, bilimin, özgür düşüncenin önünü açacak bir yasayı inşallah seçim sonrasında ele alacak ve YÖK'ü, düzenleme yapan, politika üreten bir kurum haline dönüştüreceğiz. Yani bir reform dönemini başlatacağız. Bazıları 'YÖK'ü kaldıracaktınız' diyor. Benim bugüne kadar YÖK'ün kaldırılmasına yönelik hiçbir açıklamam olmamıştır. Bu bir yalandır. Ama reform noktasında bu konuda Anamuhalefet partisiyle görüşmelerim olmuştur. Daha önceki genel başkanla görüşme yapmışımdır ve kendileri bana maalesef şunu söylemişlerdir: 'Bu rejimin bekasıyla alakalıdır. Sakın bunu gündeme getirme.' Ama bugün kendileri de gündeme getiriyorlar. Ve üstelik reformu değil, kaldırmayı gündeme getiriyorlar. Fakat onlar ne derse desin hedefimiz, vaadimiz YÖK'ün bir reforma ihtiyacı vardır ve bu reformu da başta YÖK olmak üzere birlikte çalışmak suretiyle üniversitelerimizle dayanışma içerisinde inşallah en idealine ulaşma noktasında bu adımı atacağız. Ben yükseköğretim, bilim, bilimsel araştırmalar noktasında ciddi bir kıpırdanmanın, ciddi bir heyecanın oluştuğunu yükseköğretimde görmenin heyecanı yaşıyoruz. Özellikle vakıf üniversiteleri, bilimsel rekabette yeni bir heyecan oluşturdu. Devlet üniversiteleri arasındaki rekabet yeni bir boyut kazandı. Her ilde kurduğumuz üniversiteler, o illerde bir heyecan dalgası oluşturdu. Şehirlerimizin geleceği adına ciddi bir umut ışığına dönüştü. İnşallah, 4-5 yıl içinde, Türkiye'nin artık üniversiteleriyle, bilim insanlarıyla, bilime yaptığı katkılarla da dünyada ilk sıralarda yer alacağına tüm kalbimle inanıyorum.''