Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Türkiye İstatistik Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığı'na alınmamasına ilişkin olarak, "Bay Kemal, bundan sonra devletin kurumlarına böyle rastgele gidemeyeceksin, bitti artık. Devletin kurumlarına gidebilmek dürüstlük gerektirir, sende bu dürüstlük yok. Sana bugüne kadar yeri geldi Savunma Bakanlarımı, yeri geldi Dışişleri Bakanımı gönderdim, gidin brife edin dedim. Ama sen adam değilsin." dedi.
Erdoğan, "Vatandaşlarımızdan açıkladığımız pakete uygun şekilde tasarruflarını kendi paramızda tutmalarını, tüm işlerini kendi paramızla yürütmelerini istiyorum ve tavsiye ediyorum." ifadesini kullandı.
Erdoğan, ASKON Genel Kurulu'nda konuştu. Erdoğan, "ASKON'u kurulduğu günden bu yana yakından izliyorum. Ülkemizin önde gelen sivil toplum kuruluşlarından ASKON'un üyelerini ayrı ayrı tebrik ediyorum. Orhan Aydın kardeşimizin başkanlığında yeniden oluşan yönetim kuruluna rabbimden muaffâkiyetler niyaz ediyorum. Güzide derneğimiz Anadolu'nun bağrından çıkıp önce bölgesinde sonra Türkiye'de ve nihayet dünya çapında büyük işlere imza atan iş insanlarımızı temsil etmektedir. Hakkı ve hakkaniyeti gözeterek büyütülen ASKON son dönemde de ilkeli tavrı ile farkını ortaya koymuştur" diye konuştu.
Erdoğan şunları kaydetti:
Konumu, bereketi, potansiyeli, ekonomik ve sosyal iklimi ile her dönem insanlığın gözdesi olan Anadolu ASKON gibi sivil yapılar vasıtasıyla bu vasıflarını geleceğe taşımaktadır. Bunun için Anadolu Aslanları kavramını önemli görüyorum. Kuruluşundan itibaren derneğimizin yönetiminde hizmet eden, yürütülen çalışmalara katkı sağlayan herkese şükranlarımızı sunuyorum. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da her hayırlı faaliyetinizde, gayretinizde sizlerin yanında olmayı sürdüreceğim.
"Bir defa şu ikiliyi unutmayacağız. Güven ve istikrar. Kuruluşumuzdan itibaren ekonomik anlayışımızı bu iki kavram üzerine yerleştirdik. Bir süredir yaşanan gelişmeler, kur üzerinden ülkenin ve milletin felaketi pahasına haksız kazanç sağlama niyetinde olanların bunun bedelini ağır bir şekilde ödemek mecburiyetinde kalabildiklerini göstermiştir. Yaşanan kayıplardan dolayı üzüntülüyüz ama ülkemizin ve milletimizin selameti için doğru olanı yapmak da boynumuzun borcudur. Faizin düşük, kurun istikrarlı, enflasyonun aşağı yönlü, yatırımın, üretimin coşkulu bir şekilde artış gösterdiği, herkesin çalışacak iş sahibi olduğu ekonomik işleyiş inşa ediyoruz.
Vatandaşlarımızdan açıkladığımız pakete uygun şekilde tasarruflarını kendi paramızda tutmalarını, tüm işlerini kendi paramızla yürütmelerini istiyorum ve tavsiye ediyorum.
Biz kendi paramızı ölçü olarak almadığımız sürece her zaman batmaya mahkûmuz. Türk Lirası bizim paramız, onunla hareket edeceğiz. Biz yok dövizmiş, bu dövizmiş bunlarla değil...
Faiz aşağı, faiz yukarı. Arkadaşlar artık bu işi kitabımızdan çıkaralım. Faiz zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar. Bunu bilecek buna inanacak, bununla yola devam edeceğiz.
Bu paketi açıkladığımız günden itibaren mevduatlarda dövizden kendi paramıza ciddi bir dönüş başlamıştır. Yılbaşından itibaren hem firmalarımızın hem vatandaşlarımızın kendi paramıza dönüşü daha da hızlandıracaklarının işaretlerini görüyoruz. Ülkemiz ekonomisine serbest piyasa mantığına aykırı şekilde kur üzerinden yöneltilen yurt dışı kaynaklı saldırıları etkisiz hale getirecek mekanizmaları zaten kurmuştuk.
Döviz kurunda yurt içi talepten kaynaklanan ani, sert ve rasyonel temeli olmayan iniş çıkışlar yaşanmasını engelleyecek tedbirleri aldık. Bütün bunları serbest piyasa ekonomisinin kurallarından sapmadan, ülkemizin küresel ekonomik sistemle güçlü bağlarına zarar vermeden yapıyoruz. Aynı şekilde tasarruf yöntemi olarak altını tercih eden vatandaşlarımızı ellerindeki bu değeri finans sistemimize dahil etmeye çağırıyoruz.
Yastık altında tutulan 5 bin ton altının ne kadarını ekonomimize kazandırabilirsek ülke ve millet olarak gücümüz o derece artacaktır. Döviz kurunu yatay seyre geçirme, altını sisteme kazandırma sürecini ne kadar hızlı yürütürsek fahiş fiyat artışlarını kontrol altına alma mücadelemizde elimiz o derece güçlü olur. Enflasyon ve fahiş fiyat artışlarının en önemli bahanesi olan kurdaki dengesiz yükselişi ortadan kaldırdığımız için artık bu alanlarda da hızlı bir normalleşme bekliyoruz.
Eğer enflasyon ve fiyatlardaki artış kurdaki yükselişten değil de bütçe açığından kaynaklanmış olsaydı, işimiz çok daha zordu.
Faiz sebep, enflasyon neticedir. Buna inandığımız gün başarılı olacağız. Birilerinin dediği gibi enflasyon sebep, faiz neticedir, böyle bir yanlış olamaz. Batı'nın bu kapitalist anlayışına maalesef kendini kaptıranlar hâlâ burada sürüp gidiyor. Arkadaşlar bizim de bir değerler silsilemiz var değil mi?
Bu değerler silsilemize eğer inanıyorsak o zaman biz bu Batı'nın kapitalist mantığıyla hareket edemeyiz. İsrail'e bir bakın, değerlendirin. Acaba İsrail kendi içinde faiz enflasyon ilişkisini nasıl değerlendiriyor. ABD'ye bakın. Faiz nerede enflasyon nerede? Almanya, Fransa... Faiz nerede enflasyon nerede? Kendi ülkemizde en yakın çevremizde bile bazı dostlar, arkadaşlar faizle hareket etmenin gerekli olduğunu savunacak duruma geliyorlar. Bu can bu tende oldukça iddia ile söylüyorum: Faiz sebeptir enflasyon neticedir.
Hamdolsun bütçe tarafında herhangi bir sıkıntımız yok. Öngörülenden daha iyi gerçekleşmelerle yılı kapatıyoruz. İnşallah çok yakında bunu da göreceğiz. Kurdaki dalgalanmanın cazibesine kapılanlar nasıl bunun acı faturasıyla yüzleştiyse aşırı fiyata tevessül edenlerin durumu da farklı olmayacaktır.
Yaptığımız son düzenleme ile kendi paramızın getirisini dövizdeki muhtemel kazançla eşleştirerek sıcak para hareketleri üzerinden yürütülen manipülasyonların önüne geçmiş oluyoruz. Kararlılıkla ilerlemekten, siyasi sabotajlarla, terör örgütleriyle, ambargolarla vazgeçilemeyenler, döviz Kuru üzerinden bize silah göstermeye kalktılar. Ama başaramayacaklar. Bizim silahımız onlardan daha güçlü. Bizim silahımız nass.Dün vesayetle, terör örgütleriyle, darbecilerle yaptığımız mücadele mesele nasıl Tayyip Erdoğan şu parti bu parti meselesi değil, ülkenin bekası meselesiyse bugün de ekonomide aynı mücadeleyi veriyoruz.
Bugün de ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden bir haline getirme mücadelemizi başarıyla sonuçlandıracağımızdan hiç endişeniz olmasın. Bunun nimetlerinden hep birlikte yararlanacağız. Hiçbir ayrım yapmaksızın her vatandaşımıza diyoruz ki, kendimizin ve evlatlarımızın geleceği için gelin büyük ve güçlü Türkiye hedefimizin ekonomi ayağında yürüttüğümüz tarihi mücadeleye destek olun.
Kendi paramıza sahip çıkarak destek olun. Sinsi şekilde yayılan yanlış, art niyetli haberlere itibar etmeyerek destek olun. İşinize, gücünüze, ekmeğinize sıkı sıkıya sarılarak destek olun. Sanayiciyseniz makinelerinizi daha çok çalıştırarak destek olun. İhracat yapıyorsanız mevcut pazarları geliştirerek yeni pazarlar bularak destek olun. Turizmciyseniz önümüzdeki sezona iyi hazırlanarak destek olun. Ticaret erbabıysanız aldığınız sattığını ürünlerin fiyat dengesini yüksek kazanç hırsıyla değil kendinizin ve ülkenin uzun vadeli çıkarlarını gözetip belirleyerek destek olun.
Biz milletçe bir olduğumuzda, iri olduğumuzda, diri olduğumuzda, kardeş olduğumuzda hep birlikte Türkiye olduğumuzda üstesinden geleceğimiz hiçbir mücadele ve engel yok.
Biz ülkemiz için böylesine büyük ve tarihi devrimleri hayata geçirmenin gayretiyle gece- gündüz koştururken birileri de aklı ziyan iddialarla, çocuksa davranışlarla kendi kalibrelerini sergiliyor. CHP'nin başındaki zat son günlerde terör örgütünün güdümündeki partiyle kurduğu sıkı fıkı ilişkilerin de etkisiyle kamu görevlilerini tehdit etmeyi, kamu kurumlarını basmayı, bir çeşit siyasi eşkıyalık yapmayı iyice alışkanlık haline getirdi.
Önce Merkez Bankası'ndan randevu istedi, randevu verildi. Kendisi brife edildi. Çıktı, yalan yanlış birçok şeyleri anlattı. Dürüst değil, kalibresi bozuk, cins, cibilliyet bozuk. TÜİK'ten randevu istedi, vermedi. Ne dedi? Siz imtihanı kaybettiniz. Niye? Merkez Bankası'na gittiniz, orada içeride başka dışarıda başka hareket ettiniz. TÜİK sır kurumdur, burada da aynı şekilde hareket edersiniz. Talebinizi iletin, biz size cevap veririz dediler. Geldiler TÜİK önünde gösteri yaptılar.
Helalleşme ve benzeri söylemlerle kendini ne kadar demokrat göstermeye çalışırsa çalışsın, başında bulunduğu partinin genlerindeki faşistlik bir noktada böyle hortluyor. Kamu kurumlarına emrivaki ile gittiği için tabii olarak kapıda kalıyor. Bunun son örneğini MEB'de yaşadık. Aynı şekilde Meclis açıldıktan sonra da eğitimi görüşmek üzere komisyon üyeleri davet edilmiştir. Sadece CHP'li milletvekilleri iştirak etmedi. Bakanımız sık sık Meclis'e gidiyor. CHP'nin amacının MEB'e gidip, bakanla, bakanlık bürokrasisiyle görüşmek olmadığını göstermeye sadece bu örnekler bile yeterlidir. Kendi evladının evine bile haber vermeden gidemeyen CHP'nin başındaki zatın bu eşkıyavari baskınlarla derdi bilgi almak değil, kaos ve karmaşa çıkarmaktır.
Bay Kemal, bundan sonra devletin kurumlarına böyle rastgele gidemeyeceksin, bitti artık.
Devletin kurumlarına gidebilmek dürüstlük gerektirir, sende bu dürüstlük yok. Sana bugüne kadar yeri geldi Savunma Bakanlarımı, yeri geldi Dışişleri Bakanımı gönderdim, gidin brife edin dedim. Ama sen adam değilsin. Merkez Bankası bağımsız değil diyor, Merkez Bankası seni kabul etti, demek ki bağımsız, sen bağımsız değilsin, senin ipinin kimlerin elinde olduğunu merak ediyorum. Bakanlarımız ve diğer kamu görevlilerimiz de bu kifayetsiz muhterise böyle bir fırsatı vermeyerek doğrusunu yapıyor.
Halbuki genel başkanlık ve milletvekilliği sıfatını bir kenara bıraktım, herhangi bir vatandaş olarak istedikleri kuruma istedikleri zaman gidip diledikleri bilgiyi alma hakkına sahip olduklarını çok iyi biliyorlar. Ama dert başka olunca ortaya böyle can sıkıcı görüntüler çıkıyor.
Bunlar da Kandil'in kuklası yoldaşlarıyla otura kalka edebiyle siyaset yapmayı unutmuşa benziyorlar.
Kandil'i bombalayacakmış iktidara geldiğinde. Sen iktidara mı geleceksin? Kandil'dekilerle dirsek dirseğe, Ankara'dan İstanbul'a onlarla yürüyen sen değil misin? Onlar sana övgü yağdırdıkça zevkten 4 köşe oluyorsun. Kandil'dekiler sana övgü yağdırdıkça zevkten dört köşe oluyorsun. Bu kadar yavrularımız şehit edildi, hiç umurunda değil, zevkten dört köşe oluyorsun. Sana nasıl güvenecekler ya. Mümkün mü? Eh şimdi de ittifakınız kurdunuz, bakalım bu ittifakla nereye kadar gideceksiniz?
Milletimiz kendi değerlerine düşmanlığı, kamu görevlilerine ve kurumlarına saldırıyla bir adım öteye götüren bu zorbalara hak ettikleri dersi inşallah sandıkta verecektir."
KPSS'de yazılı sınavdan geçip sözlü mülakatta elenen adaylar, Twitter'dan sınav sonuçlarını paylaşarak tepkilerini dile getirmeye başlamıştı.
TIKLAYIN - Yüksek KPSS puanlarına rağmen atanamayan öğretmen adaylarından "#mülakatahayır" paylaşımları
CHP lideri, Twitter'dan mülakatta çeşitli gerekçelerle elenen gençlerin sorunları ile ilgileneceğini açıklamıştı.
Dün, basın toplantısı düzenleyen CHP lideri, mülakatta elenen öğretmen adaylarını kürsüye çıkarmış, sorunlarını dinletmişti.
CHP lideri ayrıca, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'den de konuyu görüşmek üzere randevu talep etmiş, randevu talebine yanıt gelmemişti.
Talebine yanıt gelmediğini dile getiren CHP lideri, dün gece açıklama yaparak bugün 13.00'te MEB'e geleceğini söylemişti.
CHP liderinin çıkışı sonrası MEB, sözlü sınavların, mevzuat çerçevesinde objektif olarak yapıldığına, herhangi bir öğretmen adayına yönelik adaletsiz durum olmadığına yönelik açıklama yapmıştı.
TIKLAYIN - Milli Eğitim Bakanlığı'ndan öğretmen adaylarının sözlü sınav sonuçlarıyla ilgili açıklama
Milli Eğitim Bakanlığı ayrıca, Kılıçdaroğlu'nun sözlü mülakatlar için dile getirdiği "Danıştay'ın kararına uyulmuyor" iddiasına da "Söz konusu ifadede atıfta bulunulduğu gibi bir Danıştay kararı yoktur. Milli Eğitim Bakanlığı, hukuk devleti ilkesine sıkı sıkıya bağlıdır. Sayın Kılıçdaroğlu'nu Milli Eğitim Bakanlığımızı uymamakla itham ettiği söz konusu Danıştay kararını açıklamaya davet ediyoruz" diye yanıt vermişti.
CHP liderinin Bakanlığa gelmesinden kısa bir süre önce Milli Eğitim Bakanı Özer bir açıklama yapmış, "Bakanlığımızın kapıları herkese açık. Kamuoyunu yanlış yönlendirerek maksadını aşan, emrivaki şekilde yapılacak görüşme talebini karşılamamız beklenmesin" demişti.
TIKLAYIN - Milli Eğitim Bakanlığı'ndan Kılıçdaroğlu'nun "Danıştay'ın kararına uyulmuyor" iddiasına yanıt
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Aralık ayının başında, TÜİK'in enflasyon kararının açıklamasının ardından rakamlara yönelik eleştiler üzerine TÜİK’ten randevu talep etmiş, ancak randevu verilmemişti. CHP lideri, "Geliyorum, haberiniz olsun" diyerek TÜİK'e gitmiş ancak içeri alınmamıştı.
TÜİK kapısı önünde açıklama yapan CHP lideri, "Hiçbir gazeteci arkadaşımın, hiçbir üniversitenin, hiçbir sosyal kuruluşunun, hiçbir sivil toplum kuruluşunun, hiçbir vatandaşın unutmaması gereken bir gerçekle karşı karşıyayız. Devletin bilgileri ve bu bilgilerin nasıl toplandığına ilişkin açıklamalar ana muhalefet partisine yapılmak istenmiyor. Kapılar kapanıyor. Böylesi bir tabloyu cumhuriyet tarihinde hiç görmedik" demişti.
TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamlarının güven vermediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Eğer TÜİK rakamları küçültüyor ve bu rakamları kamuoyuna doğru diye paylaşıyorsa bu şu anlama geliyor, memura daha az vereceğiz, işçiye ve emekliye daha az vereceğim, bir de kalkınmadan hiç pay vermeyeceğim diyor. Böyle bir tabloya ben sessiz kalırsam o zaman ben siyaseti niye yapıyorum? Buraya gelişimin nedeni o, memurun, işçinin, milyonların hakkını savunmak için buraya geldim" diye konuşmuştu.
Daha sonra TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer, Kılıçdaroğlu’na randevu vermemeleri konusunda “Kurumu siyasi tartışmaların bir parçası haline getirmek istemedim” açıklaması yapmıştı. Dinçer, “Bu kurum siyasetten uzak, tartışmalardan uzak kalıp, ülkenin en kritik verilerini üretmeli. Çok hayati bir iş bu. Görüşmeme nedenimiz budur" diye konuşmuştu.