Evrensel yazarı İhsan Çaralan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın anketlerde AKP’nin oy desteğinin yüzde 30’lar bandına düşmesinden dolayı "panik" yaşadığını söyledi. "Erdoğan ve AKP’sinin zorlukları da telaşı da artacak" diyen Çaralan, "AKP’deki telaş işlerinin ne kadar zor olduğunun görmüş olmasındandır. Ve bu zorluklar, eğer demokrasi güçleri üstlerine düşeni yaparsa daha da büyüyecektir" ifadesini kullandı.
İhsan Çaralan'ın "Erdoğan ve AKP’sinin zorlukları da telaşı da artacak" başlığıyla (13 Kasım 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
AKP’de bir telaş panik var.
Bu paniği en çok da, her gün her konuda bir şeyler söyleyen AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın şahsında görüyoruz.
Çünkü, aklı AKP propagandası tarafından bulandırılmamış her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının gördüğü gibi Erdoğan ne söyleyeceğini ne yapacağını şaşırmış bulunuyor. Bu yüzden de bunca yıldır siyasetin içinde Erdoğan’ı tanıyanlar, “Bunları söyleyen Erdoğan mı?” diye sormaktan kendisini alamıyor.
Bu telaşın nedeni, yaptırdığı anketlerde AKP’nin oy desteğinin yüzde 30’lar bandına düşmüş görünmesidir.
Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP’nin başına geçtiğinden beri, bir yandan kendi partisini eleştiriyor öte yandan parti içinde ciddi operasyonlar yapıyor; “metal yorgunluğu” dediği, parti içindeki çıkar çatışmasının, rant paylaşımının “parti disiplini içinde” yapılmasını istiyor!
Bu uğurda birçok il başkanı ve yöneticisi ile Ankara ve İstanbul gibi en büyük kentlerin de içinde olduğu bazı belediye başkanlarını istifa ettirdi. Dahası Erdoğan, bu yoğun uğraşları içinde “Araçlara cam filmi takılsın mı takılmasın mı?”, “Süper ligdeki takımlar kaç yabancı futbolcu oynatsın?” gibi, siyasetin müdahalesi açısından çok basit, ayrıntıdaki konularda bile popülizm fırsatını kaçırmıyor; gündeme müdahale edip; Hükümetin dediği değil “Benim dediğim olacak” diyerek, “racon” kesiyor!
Ama bu girişimlerin de istenen sonucu vermediği belirtiliyor.
İşte kara propaganda burada devreye sokulmaktadır. Akla gelen her konuda ya muhalefet ya da parti içinde suçlular bulunuyor; bununla da yetinilmiyor; yalan, karalama, iftira, devreye sokuluyor.
Şehirlerdeki imar sorununda; “dikey mimari mi yatay mimari mi?” tartışması “İslami şehircilik mi batı tarzı şehircilik mi?” tartışmasına bağlanarak çarpıtılmakla da yetinilmiyor; CHP’nin İslami yapıları yıktırdığı, camileri at ahırına çevirdiğine kadar varan bir kara propaganda yapılıyor.
“Atatürk düşmanlığı” yapıştırıcı harcı olan bir kültür-siyaset geleneğinden gelen ve bu konuda kendisi de Atatürk’ün şahsında simgelenen değerlere karşı savaş açmış bir kişi olmasına karşın Erdoğan’ın, son bir-iki ayda birden, en hızlı “Atatürk izleyicisi” olması da elbette bunlarla ilgili.
AKP’deki bu beklenmeyen “U dönüşleri”; “Bunlar sermayenin politikacıları, savundukları sermaye kesiminin partilerinin çıkarı için her kılığa girebilirler” demek, olup biteni “pragmatizm”le açıklamak da pek olanaklı değil. Çünkü bu girişimler, bu sert U dönüşleri, pragmatizmden çok bir “tek parti tek adam rejimi”nin gereği olarak yapılmaktadır. Ve bu sert “U dönüşleri” de kara propaganda ile desteklenerek, gündem bozuşturulmaktadır.
AKP propagandası; Göbelsci, “Yalan ne kadar büyük olursa inanan o kadar çok olur”, “Yalan ne kadar çok alanda söylenirse inananların yelpazesi genişler” ilkesinden hareket eden bir propaganda haline gelmiştir.
Peki bu “U dönüşleri” ve kara propaganda da gerçeklerin üstünü örtemezse, AKP’nin (elbette Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’ın desteği) oylarının yüzde 50+1’in altında kalacağı ortaya çıkarsa, ne olacaktır?
AKP’nin bu durum için de hazırlandığının işaretleri vardır.
Nitekim önceki gün, AKP’nin, “YSK yasasının değiştirilmesi için Mecliste bir çalışma başlattığı” gündeme düşmüştür.
16 Nisan referandumunda YSK’nin oynadığı rol AKP’nin YSK’nin arkasında tuttuğu mevzi dikkate alındığında hazırlanacak yasanın nasıl bir yasa olacağı da besbellidir.
Dahası önümüzdeki günlerde Meclise “uyum yasaları” gelecektir. Ve AKP-MHP ortaklığı, AKP’nin ve Edoğan’ın her durumda seçimi kazanması için düzenleneceği ortadadır.
Bu yüzden de gerek “YSK yasası”, gerekse uyum yasaları etrafındaki mücadele önümüzdeki dönemde belirleyici önemde olacaktır.
Peki bütün bu amaçların gerçekleştirse bile AKP’nin ve Erdoğan’ın seçimi kazanması sağlanabilir mi?
Elbette ki bu tamamen ülkemizin ilerici demokrat güçlerinin, tek parti tek adam rejimine karşı olan güçlerin mücadelesi tarafından belirlenecektir. Çünkü; bu güçler sağlam durduğunda ne iktidarın manevraları, ne kadar propaganda, ne hile ve anti demokratik muhtemel yasal düzenlemeler, gerçeklerin üstünü örtemeyecek, halkların tercihini gölgeleyemeyecektir. Bu yüzden de bugün asıl olan iktidarın yapmak istediği değişikliklerdeki amaçlarını teşhir etmek; halkları uyarmak, Meclisin içinde ve dışındaki demokrasi mücadelesini yükseltmektir.
AKP’deki telaş da onların da işlerinin ne kadar zor olduğunun görmüş olmasındandır. Ve bu zorluklar, eğer demokrasi güçleri üstlerine düşeni yaparsa daha da büyüyecektir.
Bugün en tepedeki telaş, panik havası, işlerinin ne kadar zor olduğunu görmeye başlamalarındadır.