18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 102. yıldönümünde temeli atılan Çanakkale Köprüsü'nde devletin günde 45 bin araç garantisi verdiğini öne süren Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker, "Cumhurbaşkanı ile Başbakan bu bilgiden söz etmedi. Demek ki neymiş? Milletin parasıyla müteahhide yabancı kur üzerinden garanti vermek, o kadar gururlanacak bir durum değilmiş. Aksi halde hiç kaçırılır mıydı böyle bir fırsat?" dedi. Çiğdem Toker, devletin günlük 45 binin altında geçecek her araç için x 15 Avro artı KDV ödeneceğini yazmıştı.
Çiğdem Toker'in Cumhuriyet'te yayımlanan yazısı şöyle:
Çanakkale Köprüsü’nün temeli atıldı.
Tereddüt yok: Eğer ülke yönetiyorsanız, “Dünyanın en uzun asma köprüsü” diyeceğiniz proje, güçlü bir siyasi malzemedir.
Nitekim Cumhurbaşkanı ile Başbakan da bu malzemenin hakkını vererek (!) tören alanını resmen referandum kampanyası haline getirdiler.
Şüphesiz ki, hayretten ağzımız açık kalmadı.
Devlet eliyle cinayet işlemek olan idam vaadinin tekrarını öngöremesem de - genel atmosferin nasıl geçeceğini, bir gün önceki yazıda duyurmuştuk. Hazine kasasından milyonlar çıkacak olan köprünün, millete “hediye” gibi sunulacağını, “Tarafsız” Cumhurbaşkanı’nın evet isteyeceğini filan.
Aynısı, misliyle gerçekleşti. Tek minik detay hariç. Bir gün önceki yazıda, bu projeyle (biri Limak) dört müteahhit şirkete 45 bin günlük açış garanti edildiği bilgisine yer verdim. Bizim paramızla. Bizim vergimizle. Günlük 45 binin altında geçecek her araç için x 15 Avro artı KDV ödeneceğini.
Cumhurbaşkanı ile Başbakan bu bilgiden söz etmedi. Demek ki neymiş? Milletin parasıyla müteahhide yabancı kur üzerinden garanti vermek, o kadar gururlanacak bir durum değilmiş. Aksi halde hiç kaçırılır mıydı böyle bir fırsat?
Bunu anlıyoruz anlamasına da anlı şanlı gazetelerin, koca koca ekonomi servislerinin var ettiği ekonomi sayfalarında bu bilginin saklanması, pek ziyade hazin. Bu devasa projeye dair her türlü teknik bilgiyi, metre metre kuruş kuruş yazıp, günlük araç garanti sayısını yazmamak, vatandaştan haber saklamaktır. Kayıt düşelim.
Haber saklamanın iç içe geçmiş iki nedeni ise “yukarıyı kızdırma” ile tam sayfa ilanın iptal edilme korkuları. Gazetecilik neden bu ülkede cesaret konusu oldu? Bu sorunun cevabı ile bir iddianamenin 140 gündür hazırlanamayışı arasında yakın bir ilişki olsa gerek. Hakikati eğip bükmemenin bedelini çok ağır ödemekte olan dostlara bu vesile ile kucak dolusu sevgi.
Türkiye Varlık Fonu (TVF) devasa kamu şirketlerini, OHAL KHK’leri “sayesinde” yuttu malum. O gün bugündür üç yıllık strateji programı bekleniyor.
TVF de beklerken boş durmuyor tabii. İlk büyük operasyonunu, Rusya ile gayrimenkul alanında yaptığını, yanı sıra sessiz sedasız internet sitesi kurduğunu geçen hafta duyurduk. Kapsamdaki her şirket için 5 yıllık dönüşüm programı uygulanacakmış. Şirketlere dair amaçlardan biri de -bir sebzeyi hatırlatsa da- “organik büyüme” imiş.
İngiltere de TVF ile yakından ilgileniyor. Londra Finans Merkezi Başkanı Andrew Parmley de geçen hafta BIST’i ziyaret ederek BIST ve TVF yönetimiyle görüştü. (BIST Başkanı Himmet Karadağ aynı zamanda TVF yönetiminde) İngiltere’nin ilgi yoğunlaşmasının, İslami finans alanında olduğu konuşuluyor.
Bu arada taze bir kulis: Sayıştay denetimi dışındaki TVF’nin, çokuluslu danışmanlık firması McKinsey ile anlaşma yapmak üzere görüştüğünü öğrendik. McKinsey’nin, ülkemizde finans piyasaları tarafından bilinirliği epeyi gerilere gidiyor. Şirket 2001 krizi sonrasında da sorunlu bankaların satışı, kamu bankalarının özelleştirme planlarının hazırlanmasında, devletimize bedeli mukabilinde hizmet vermişti. Şirketlere uygulanacak dönüşüm programları 5 yıllık olacaksa, danışman şirketlere, kamu kaynaklarından iyi ödemeler yapılacağı anlaşılıyor...
TVF, McKinsey ile anlaşma imzalarsa şeffaflık gereği kamuoyuna açıklanır mı sizce? Yapılacak ödeme oranları vb?
Milliyetçi-muhafazakâr seçmene gösterdiği şefkatte artış gözlediğimiz CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçen perşembe Denizli’deydi.
16 Nisan’da “hayır”ı anlatmak için. Yoğun program akışında bir dizi görüşme yaptı. Duraklarından biri Dedeman Oteli’ndeydi. Kılıçdaroğlu, Denizli İşadamları ve Tüccarlar Platformu üyeleriyle toplantı yaptı. Basına kapalı geçen toplantıdan ilginç bir anekdot geldi kulağımıza. Kemal Bey, kendilerini geniş kitlelere ifade konusunda güçlük yaşadıklarını, TRT kapılarının kendilerine kapalı olduğunu söylemiş. Bunun üzerine Denizlili bir işadamı söz almış ve Kılıçdaroğlu’na “Siz ana muhalefet liderisiniz” demiş. Kılıçdaroğlu’nun “bizi çıkarmıyorlar” diye yakınmak yerine, haklarını aramak üzere seçmenleri, yurttaşları TRT kapısına davet etmesi gerektiğini söylemiş.
Etkileyici bir tepki...
TVF, Başbakanlık’a bağlı olarak kuruldu. Anayasa değişikliği ise Başbakanlık’ı ortadan kaldırıyor!
AA’ya demeç veren TVF Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Oral Erdoğan’ın sözleri birkaç açıdan önemli. “Şeffaflık, hesap verilebilirlik ve bağımsızlık çok önemlidir” diyen Erdoğan’ın, bağımsızlık bahsini nasıl yorumladığını merak etmemek zor. Önemsediğim öteki alıntı ise:
“Türkiye’nin çok ciddi bir şekilde altyapı yatırımlarına finansman sağlamamız gerekmektedir. Ne zaman devletimiz bize hangi altyapıyatırımı için finansman sağlamamızı isteyecekse biz de elimizdeki kaynaklarıoraya kullanmak durumunda olmalıyız.”
Bu sözler, örneğin dün temeli atılan Çanakkale Köprüsü’nde verilen geçiş garantilerinin, TVF operasyonlarına konu olabileceğinin açık kanıtı. Böylesi bir operasyon için uluslararası danışmanlık şirketlerine milyonlarca dolar ödenecek. Sahi, TVF’ye OHAL KHK’siyle, Savunma Sanayii Destekleme Fonu’ndan 3 milyar TL aktarıldığını anımsıyorsunuz değil mi?
Şubat ayı bütçe rakamları açıklandı. Kamunun bir ayda ortaya çıkan harcama artışları bazı kalemlerde dikkat çekmeyecek gibi değil.
Örneğin taşıt kiralama. Artış, tam sekiz kat. Ocak ayında 8.3 milyon TL olan taşıt kiralama harcaması, şubatta 66.5 milyon TL’ye çıkmış.
Bize bir daha taşıtta tasarruf masalı anlatmasanız, ne iyi olur.