İstanbul Yenikapı'da Evet Platformu'nun düzenlediği referandum mitingi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'ın katılımıyla gerçekleşti. Burada vatandaşlara seslenen Erdoğan'ın konuşmasının hedefinde CHP vardı. CHP seçmenine seslenen Erdoğan "16 Nisan CHP'ye gönül vermiş kardeşlerimin de günüdür. Gelin, bu adamdan kurtulun" diye konuştu.
Erdoğan, "Biz Yavuz Sultan Köprüsü'nden şunlar geçer, bunlar geçemez diyor muyuz? Biz Çanakkale Köprüsü'nden şunlar geçer, bunlar geçemez diyor muyuz? Bizde tarafsızlığın daniskası var be! Hayırcıların zihniyeti bu işte" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun "kontrollü darbe" sözlerine de tepki gösteren Erdoğan, "Kontrollü koltukta oturan, her işin o şekilde yürüdüğünü sanır. Kasetle geldi ya, kontrollü koltuk" dedi.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Sadece bir semtini sevmenin bile bir ömre değeceği İstanbul, gözlerim kapalı dinlediğim İstanbul... Benim zaman mekan aşıp geçmiş sevgilim, vatanım İstanbul... Bir kanat vuruşunda bulutlarda, bir süzülüşte vatanımızda olduğumuz İstanbul... Sarmaş dolaş olacak semtleriyle bizi kucaklayan istanbul, sana geldim. İçim ümitlerle dolu. "Beni sarhoş etme ne olur" dediğimiz İstanbul... Rumelihisarı'nda oturup bir türkü tutturduğumuz İstanbul...
Söze yine "Sen kazandın İstanbul, ben yenildim" diye başlayıp, "Yine emrindeyim" diyerek bitirdiğimiz İstanbul... Rahmetli Aşık Veysel gibi, seversen olayım yarin İstanbul... İstanbul, ben de sizleri seviyorum. İstanbul ancak gönül diliyle anlatılabilecek bir şehir. Bunun için İstanbul, Türkiye'dir. Türkiye, İstanbul. Bundan dolayı diyoruz maşallah. Bugün istanbul bakıyorum bir başka güzel. Bugün Yenikapı bir başka güzel. İnanıyorum ki yarın da bir başka güzel olacak. Çünkü "evet"ler semaya yükseliyor. İnşallah, haftaya pazar sandıklar "evet" ile bir başka güzel olacak. Buradan, Yenikapı'dan nüfusumuzun yüzde 20'sini sinesinde yaşatan İstanbul'u sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Buradan gözlerini ve gönüllerini İstanbul'a yöneltmiş, dünyanın dört bir yanındaki kardeşlerimizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Buradan her biri İstanbul'un bir parçası olan, ülkemizin diğer seksen vilayetindeki kardeşlerimi muhabbetle selamlıyorum. İstanbul 16 Nisan'a hazır mı? Bir hafta kaldı ha. Geldiğimiz noktada bize artık sadece anayasa değişikliğini geçirmek yetmez. Çok daha büyük bir sorumlulukla karşı karşıyayız.
İstanbul, 16 Nisan'da öyle bir "evet" diyerek, 99 yıl önce bu ülkeyi ayaklarıyla kirleten kim varsa hepsinin yüreği titremeli. İstanbul, 16 Nisan'da "evet" diyerek hala 99 yıl öncesindeki o kara günlerin hayaliyle yanıp tutuşanlara dersini vermeye hazır mı? İstanbul, 16 Nisan'da "evet" diyerek 15 Temmuz'da bu ülkeyi işgal etmeye çalışanların taşeronluğunu yapan FETÖ hainlerinin kökünü kazımaya hazır mı? 16 Nisan'da "evet" diyerek PKK terör örgütünün kökünü kazımaya hazır mısınız? 16 Nisan'da "evet" diyerek DEAŞ denen katliam makinesinin kökünü kurutmaya hazır mısınız? (Evet sesleri)
İstanbul, 16 Nisan'da FETÖ'nün avukatlığına soyunan CHP'nin yönetimine dersini vermeye hazır mı? İstanbul, bir kısım Avrupa ülkelerine "Avrupa, Avrupa duy sesimizi" demeye hazır mı? (Evet sesleri) İstanbul'a da bu yakışır.
(Dik dur, eğilme, bu millet seninle sesleri) Beşer planında bugüne kadar hamd olsun hiçbir gücün önünde eğilmedik. Biz sadece Mevlamızın huzurunda rükuda ve secdede eğildik. Bundan sonra da bu istikamet üzerinde devam edeceğiz.
Kardeşlerim, İstanbul benim için şehirlerden bir şehir değildir. Burası doğduğum, büyüdüğüm şehirdir. Burası siyaseti öğrendiğim, uyguladığım ve şehreminisi olmaya nail olduğum şehirdir. İstanbul'dan aldığımız terbiyeyle, tecrübeyle hamd olsun tüm Türkiye'ye hizmet ettik, hizmet etmeye devam ediyoruz. Kardeşlerim, bu noktada durmak yok. Onun için istanbul'a olan sevdam, aşkım ayrıdır.
Girdiğimiz tüm mücadelelerde İstanbul kapı gibi arkamızda durduğu için hep galip geldik. 1994'te büyükşehir belediye başkanı olduğumuzda birileri dudak büküyordu. Göz süzüyordu. İstanbul halkıyla bir olduk, iri olduk, diri olduk, kardeş olduk. Hep birlikte elhamdülillah Türkiye olduk. Şimdi kısa sürede öyle bir devrim gerçekleştirdik ki, bizi küçümseyenlerin hepsi mahçup olarak baktı. Batı bile "Sessiz devrim" dedi. Şimdi bunu diyenler kudurdular. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz inançla yolumuza devam ediyoruz. Sandıkta kaybedenler, işi yalanlara vurdular.
Haksız ve adaletsiz bir şekilde belediye başkanlığımdan alınıp cezaevine giderken "Bu şarkı burada bitmez" dedik. Cezaevinden çıkar çıkmaz kolları sıvadık. Bu sefer İstanbul ile birlikte Türkiye için yollara düştük.
Milletimizle buluşmamız öyle hızlı olduk ki, bir yıl sonra iktidara geldik. Halkımız bize inanmıştı, güvenmişti. 14 yıldır da Türkiye için gece-gündüz çalışıyoruz. Bu süreçte her seçimimiz ayrı bir mücadele ile geçti. 2001 yılında anayasayı ve teamülleri çiğneme pahasına bizi cumhurbaşkanı seçtirmemek istediler. CHP her dönemde olduğu gibi o gün de Türkiye'nin önünü tıkadı.
Biz de "Madem öyle, işte böyle" dedik. "Bundan sonra Türkiye'nin cumhurbaşkanını millet seçecek" dedik. Böylece hem o krizi çözdük, hem de yüzde 69 ile Türkiye'nin yeni bir yönetim modeline geçişinin temelini attık.
İstanbul, 16 Nisan'da "evet" diyerek ecdadının emanetlerine sahip çıkıyor mu? İstanbul, 16 Nisan'da "evet" diyerek sadece geçmişine değil, bugününe de sahip çıkıyor mu? İstanbul, 16 Nisan'da "evet" diyerek çocuklarına güzel bir gelecek bırakmaya hazır mı?
Türkiye, siyasi ve ekonomik bakımdan çok büyük zorluklara göğüs gererek bugünlere ulaştı. Çok çile çektik. Ama Rabbim, sonuna hayır eyledi. Zafere ulaştık. Ama yine sabırlı olacağız. Önümüzde daha çok yol var. Ne dedik; uzun ince bir yoldayız. Gideceğiz gündüz-gece. Bakınız, çok partili hayata geçtiğimiz sürece bu hızımız, bu gayretimiz farklı bir şekilde devam ediyor. Ülkemizde 48 hükümet kuruldu, çok enteresan. Seçimler her 4-5 yılda bir yapılsaydı, en fazla 20 hükümet kurulacaktı. Hala bakıyorsunuz karşımızdakiler bir şeyi temelsiz bir şekilde savunuyorlar. Ya dürüst olun, doğru olun. Ülkeyi batırdınız, bitirdiniz. Kişi başı milli gelirin 400-500 dolar olduğu günlerden bugünlere geldik. Şimdi biz bunu 11 bin dolara ulaştırdık. Nereden nereye...
Amerika'ya bakıyoruz, tüm tarihi boyunca 17 başkanla yönetilmiş. Bizde 48, onlarda 17. Aynı dönemde Fransa 11 cumhurbaşkanı, İngiltere 15 hükümet kurmuş. En fazla Almanya değiştirmiş, o da 24. Bizim 48 hükümet kurmuş olmamız demokrasimizin güçsüz değil, istikrarsız olduğunun ifadesidir.
Ülkemizde tek partinin egemen olduğu dönemlerde toplam yüzde 6 büyüme yakaladık. Koalisyon dönemlerinde yüzde 4'ü bile bulamadık. Türkiye, hep güçlü hükümetler tarafından yönetilseydi, bugün bulunduğumuz yerin tam iki kat ilerisinde olacaktı. Kişi başı milli gelirimiz 22 bin dolar olacaktı. Ama bunlar bize bunu çok gördü. Biz dertliyiz. Biz bu millete aşığız. Bunlar sürekli "faiz" dedi. Faiz de faiz. Ya faizden bu millete yar olur mu? Bütün paraları benim fakir vatandaşımdan çektiler, faiz lobilerine dağıttılar.
Biz de Portekiz gibi 22 bin dolarlık milli gelirlere ulaşacağız ama 16 Nisan'da. İstikrar ve güven ortamının önemini sadece biz mi keşfettik. 16 Nisan'da yaptığımız iş Amerika'yı yeniden keşfetmek değil, Özal'dan Demirel'e, Türkeş'ten Erbakan'a, tüm liderlerin özlemi olan değişimi hayata geçiriyoruz. Elbette bu adımı atmak bizim için de kolay olmadı. 2002 Kasım'ından beri ne zaman ülkemizin geleceği için önemli bir projeyi hayata geçirmeye kalksak birileri ortalığı karıştırdı. Cinayetlerle, krizlerle, provokasyonlarla önümüzü kesmeye çalıştılar. Her saldırı milletimizle birlik olup söndürdüğümüz bir ateş topuna dönüştü.
Ne diyor Akif? Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz. Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun, Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun. Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa, Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa, Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar. Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsa, Değil mi cephemizin sinesinde iman bir. Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir. Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz, Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz.
Dua, dua, yıldızlar avuçta, gök parçalanmış... İnşallah bu dualar, bu samimiyet, bu sadakatle çizgimizde yürüyeceğiz. Biz ülkemiz ve milletimiz önüne kurulan tüm tuzakları bu azimle bozduk. Başbakanımız da az evvel söyletti. Ben de bir kez daha sormak istiyorum. 180 kere de tekrar etsek yetmez. İstanbul, 16 Nisan'da güçlü bir Türkiye için "evet" diyor mu? Rabbim beraberliğimizi daim eylesin. Güçlü bir Türkiye için "Ben de varım" diyorum. İstanbul sen de var mısın? 16 Nisan'a kadar kapı kapı dolaşmaya var mısın İstanbul? (Evet sesleri) Milletimiz bir asır önce düşman gemilerine bakıp "Geldikleri gibi giderler" demiştir. 15 Temmuz'da da bu millet, yine "Geldikleri gibi giderler" dedi, istiklaline ve istikbaline sahip çıktı. F-16'lardan kaçmadı benim milletim. İstanbul o gece tarihinin en önemli sınavlarından birini alnının akıyla verdi. İstanbul köprüsünü tutan darbecilere meydanı bırakmadı. Bu mücadelede İstanbul tam 99 şehit verdi. Toplamda 249 şehidimiz var.
(İdam isteriz sesleri) İşte karar, 16 Nisan'da. 16 Nisan'da sandıklardan çıkacak "evet" onun da yolunu açacaktır. Kılıçdaroğlu "Ben 'hayır' demem" diyor. Sayın Bahçeli zaten kanaatini açıkladı. Sayın Yıldırım'ın kanaatini ben biliyorum. Meclis'ten çıkıp geldiğinde ben bunu tereddütsüz onaylarım. Zira şehitlerimizin o katillerini affetme yetkimiz bizim yok. Böyle bir şey yapamayız.
Rabbimiz ne buyuruyor? Allah yolunda öldürülenlere "Ölüler" demeyiniz. Onlar diridirler. Ben işte o şehadete koşan kardeşlerimi öyle görüyorum. Ben bu vesileyle bir kez daha tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Gazilerimize Rabbimden şifalar diliyorum.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun 15 Temmuz gecesi Atatürk Havalimanı'na gelmesi ile ilgili "Cumhurbaşkanı 'Bekle' deseydi beklerdim, çıkar darbeye karşı ortak açıklama yapardık" söylemine ilişkin şöyle konuştu:
Kardeşlerim bir şey anlatacağım, çok önemli. O gece, 3.30 civarında Atatürk Havalimanı'na indiğimde orada beni on binlerce kardeşimiz karşıladı. Oradaydınız. Tabii F-16'lar üzerimizden uçuyor. Helikopterler uçuyor. Ve havalimanını çeviren darbecilere aldırmadan, geleceğine benim kardeşlerim sahip çıktı. Aynı gece benden 3-3 buçuk saat kadar önce orada birisi daha gelmişti.
CHP Genel Başkanı. Kendi ifadesiyle "23.05-23.30" civarında her neyse havalimanına iniyor. Bakıyor ki ortalık karışık. Bunu görünce hemen Bakırköy Belediye Başkanı'nın evine gidiyor. Geçenlerde kendisini izledim, ne dese beğenirsiniz? Diyor ki; Sayın Cumhurbaşkanımız beni haberdar etseydi ben gelirdim".
Yahu biz FaceTime'dan tüm Türkiye'ye çağrımızı yaptık. Sen de çıkıp gelseydin, niye gelmedin? Demek ki Kılıçdaroğlu'na iadeli tarife göndermemiz lazım. Ya bu kişi "Darbe olsa tankın üzerine ilk ben çıkarım" diyen bir kişi. Bu durumda olan bir kişinin bu ülkede yapabileceği bir şey olabilir mi? Kaçıp gider, "Ben beyanatımı verdim" diyor. "Darbelere karşı olduğumu söyledim" diyor. İyi ki söylemişsin ya.
Sonra utanmadan "Bu bir kontrollü darbedir" diyor. Ey Kılıçdaroğlu, bu ifade var ya, şehitlerimizin ruhunu karartacaktır. Kontrollü koltukta oturan, her işin o şekilde yürüdüğünü sanır. Kasetle geldi ya, kontrollü koltuk. Çünkü bu kasetle oraya gelmiş olan bir kişi. 7 seçim kaybetti, 8'e hazırlanıyor. Ama inanın, yine gitmez. Gidemez, koltuk kontrollü.
Bu kardeşlerimizin Kılıçdaroğlu gibi bir felakete maruz kalması gerçekten çok üzücü. Onun için diyorum ki; 16 Nisan CHP'ye gönül vermiş kardeşlerimin de günüdür. Gelin, bu adamdan kurtulun. 16 Nisan'da rekor bir "evet" oyuna ulaşmamız halinde, artık bu zatın yerinde oturamayacağına inanıyorum. Türkiye'nin ana muhalefet partisini terör örgütleriyle aynı çizgiye getiren bir kişi, alternatif bir siyaset falan üretemez.
Hakkari'de miting yaptı, bir tane bile Türk bayrağı yok. HDP'lilerin desteğiyle yaptı bu mitingi. İşte bu iş yürek işidir. Bunu boşuna söylemiyoruz. Biz oralara çok gittik. Sayın Başbakan oralarda dolaştı. Şimdi de bakanlarımız oraları sürekli geziyorlar. Oralardaki inşaatlar tam gaz devam ediyor. Gitmediğin yer senin değildir. Onlara bırakmayacaksın. Ama bunlar teşkilat bile kuramadılar oralarda. Bir gün FETÖ'nün borazanlığını yapan, ertesi gün PKK'nın seviciliğini yapan bir parti, cumhuriyetin partisi olamaz.
CHP milletvekillerinin bu halk oylaması kampanyası döneminde vatandaşları tehdit etmekten, kahvede darp etmeye kadar sergilemedikleri rezalet kalmadı. 16 Nisan'dan sonra artık o işler öyle kolay olmayacak. İşte, 16 Nisan'a, yeni yönetim sistemine bunlar ondan dolayı karşı çıkıyorlar.
Bu sabah Trabzon'da konuşuyor. Sevgili kardeşlerim ne diyor biliyor musunuz? Partili cumhurbaşkanlığını eleştiriyor. "Ya" diyor "Partili cumhurbaşkanlığı olur mu? Partiyi mi, ülkeyi mi yönetecek" diyor. Gazi Mustafa Kemal de hem cumhurbaşkanı hem de CHP'nin genel başkanı değil miydi? İsmet İnönü keza, öyle değil miydi? Az biraz geçmişini oku, tarihini öğren ya. Bak onlara, ya senin geçmişinde bunlar var.
Sen demek ki şimdi geçmişinden rahatsızsın. Kaldı ki, dünyada bunun örnekleri çok. Ama nasıl kandırır milleti değil mi? "Böyle olan bir cumhurbaşkanı tarafsız olabilir mi?" diyor. Demek ki Gazi Mustafa Kemal, İsmet İnönü tarafsız değildi.
Biz Yavuz Sultan Köprüsü'nden şunlar geçer, bunlar geçemez diyor muyuz? Biz Çanakkale Köprüsü'nden şunlar geçer, bunlar geçemez diyor muyuz? Bizde tarafsızlığın daniskası var be! Hayırcıların zihniyeti bu işte.
Geçen Bursa'daydım. Dediler ki; "Ya bir saatte geldik be". Balıkesir'deydim, "Ya 1.5 saatte geldik be" dediler. Şimdi modern olmak bu. Onların diliyle çağdaş olmak bu. İcraatla olur bu iş icraatla, lafla değil. Şimdi çadıra girdim, 'hayır' çadırına. Dedim ki "Niye hayır diyorsunuz?". Ne dediler biliyor musunuz? "Çağdaş bir Türkiye için hayır diyoruz". Ya "Bak işte şurada Yavuz Sultan Selim Köprüsü var, biz çağ dışı mıyız?" dedim. Hemen makas değişti.
"Neden Tayyip Erdoğan değil de Yavuz Sultan Selim koydunuz" dediler. Tayyip Erdoğan ne kadar mütevazı ki kendi adını buraya koymadı. Niye Yavuz Sultan Selim? Çünkü o Osmanlı'nın en önemli sultanlarından biri. Oraya o yakışır. Biz yaptığımız zaman bunu yaparız. Bizim derdimiz bu konuda tarihimizle bugünü buluşturalım. Yarına öyle gidelim. Kardeşlerim, sayın Kılıçdaroğlu'nun bunu bir öğrenmesi lazım. Ben diyorum ki, bu kadar hizmetler veriyoruz. Görüyorsunuz değil mi, dev hastaneleri görüyorsunuz. Şimdi burada genç kuşak bunu bilmeyebilir. Hastanelerde çektiğimiz çileler var. Sayın Kılıçdaroğlu bu ülkede SSK genel müdürlüğü yaptı.
Ne kadar başarılı olduğunu biliyor musunuz? Arkadaşlar şöyle bir ekrana getirelim... (Savaş Ay'ın Kılıçdaroğlu hakkında yaptığı program)
Nasıl, başarılı bir genel müdür değil mi? Bir de bizim hastanelere bakalım. Nasıl? Sayın Başbakan ile Mersin'i açtık. Sayın Başbakan Isparta'yı, Yozgat'ı açtı. Niye? Bizim vatandaşımız her şeyiyle buralara layık. Ecdadımız Kanunu devleti feda etti bir sağlıklı nefese. Biz de o yoldan gidiyoruz. İşte, bu zatı tanıyın. Delil, belge gırla. Gençleri parlamentoda istemiyor. Neymiş? 18 yaş olmazmış. Olur da bunlar askere gitmeyecekmiş. Sanki parlamento 18 yaş ile dolacak. Karşı geliyor. Bu 10 mu olur, 15 mi olur bilemiyoruz. Şu an 25-30 yaş arası 5 kişi var parlamentoda. Yasal düzenlemeler geldiğinde bedelli asker statüsüne sokarız veya yapmasın. Parlamentoda yapılan iş askerlikten geri mi? Hafife alıyorsun bu işi.
Şunu unutmayın. Milletimizin yarısından fazlasının gönlüne giremeyen hiç kimsenin bu ülkede iktidara gelme şansı bulunmuyor. Ana muhalefet partisi böyle bir imkanı elde edemeyeceği için ya başındakini değiştirecek, ya da siyaset müzesinde yerini alacak. İstanbul, 16 Nisan'da "evet" diyerek şehitlerinin, gazilerinin hatırasına sahip çıkıyor mu? Terör örgütlerinin güdümüne girenlere haddini bildiriyor mu? (Evet sesleri) Kardeşlerim, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi Türkiye'nin önünde yeni bir yol açacaktır. Dışarıdakiler bunu çok iyi görüyor. Batı bunu çok iyi biliyor. Almanya, Belçika, Hollanda, İsviçre, İsveç, bunların tutumu buradan kaynaklanıyor. İsviçre Parlamentosu'nun önünde bu kardeşinizin şakağına silah dayıyorlar neden? Polisler orada, parlamento orada, hepsinin gözü önünde bu yapılıyor. Hiçbirinin sesi çıkmıyor. Fakat onlar şunu bilmiyor. Bizler Allah'ın izniyle ölümü korkutan insanlar olarak yola çıktık. Kefenimizi giyerek yola çıktık. Bunlar dengeyi kaybettiler. Türkiye gibi bir devlete karşı sergiledikleri terbiyesizliklerin üstüne her gün yenisini ekliyorlar.
Bakanlarımıza, milletvekillerimize karşı uygulanan baskıların haddi hesabı yok. İstanbul'dan yurt dışındaki vatandaşlarımıza sesleniyorum. Aman ha, işi hafife almayın. Muhakkak sandıklara gidin, oylarınızı kullanın. İnanıyorum ki bu kardeşlerim, bu seçimde işi çok daha ciddiye aldılar. Oylarını da kullanıyorlar. Şimdi hedef bu ülke için, memleketimiz için. Seçim dönemlerinde yurt dışında kampanya yapılması, yeni bir durum olmadığı halde bu seçimde bunu yaptılar. Biz bunların hepsini aştık, aşıyoruz. 40 yıldır siyasetin içindeyim. 40 yıldır bu çalışmaların yapıldığını biliyorum. Bu sefer neden engellenmeye çalışıldık? Bu halk oylamasının alelade bir seçim olmadığını çok iyi biliyorlar.
İzzetli bir toplum, şu anda karşımda. Bu toplum sadece Rabbine sığınır. Mağdurlara, mazlumlara, sayıları milyonları da bulsa kucağını açar. Suriyelilere kucağımızı açtığımız gibi. İzzet sahibi olmayanlar ise sınırlarına duvarlar örerek içeriye bu muhacirleri almazlar. Onlardan kurtulmaya çalışırlar. İstanbul, tarihi boyunca kendine sığınan herkese gönlünü açmış bir şehirdir. Bugün de İstanbul, tüm sıkıntılarına rağmen yarım milyon Suriyeli muhacire kucak açmış bulunuyor. Bakınız şu anda 8 günümüz var. Kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Ama durmak yok. Hanımlar durmak yok. Sadece dolaşmak değil, telefonla herkesi arayacağız. Anlatacağız. Bu mücadele sıradan bir mücadele değil.
Öyle bir ses verin ki Hollanda'dan Belçika'ya tüm Avrupa duysun. İstanbul, 16 Nisan'da "evet" diyerek Avrupa'ya medeniyet dersi veriyor mu? İstanbul, 16 Nisan'da "evet" diyerek Avrupa'ya adalet dersi veriyor mu? 16 Nisan işte tüm bu vasıflarıyla, İstanbul'un Avrupa'nın üzerine güneş gibi doğduğu gün olacaktır.
Bunlar toplanıp Vatikan'a gittiler. Bunların içinde ateistler var, ortodokslar var. Papa'nın karşısına dikildiler. Papa da bunlara nasihatlerini çekti. Ah İstanbul, bunlar tek millet. İstanbul'a meftun olmak öyle sözde kalmaz. Biz 16 Nisan'da Vatikan'ı da takip edeceğiz, İstanbul'u da.
İstanbul çöplük müydü? Suyumuz var mıydı? Hava kirliliği berbat mıydı? Bunlardan kurtulduk mu? Şimdi de yine aynı zihniyet iş başında. İstanbulumuz metrobüslerden tutunuz, metro sistemlerine varıncaya kadar belediye başkanımız aynı kararlılıkla çalışmalarımıza devam ediyor. Kardeşlerim bakınız şu anda İstanbul'a öyle bir havalimanı yapıyoruz ki, dünyanın bir numarası olacak.
Bu öyle Kılıçdaroğlu zihniyetiyle, SKK'yı idare edemeyenlerle olmaz. Biz eserlerimizle ortadayız. Ziya Paşa ne diyor? Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Laf değil, icraat. İnşallah cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle İstanbul'a çok daha büyük eserler kazandıracağız.
Kanal İstanbul'u biliyorsunuz. Benim ayrı bir çılgın projem, aşkım. Kardeşlerim hazır mısınız? 8 gün durmak yok. Öyleyse hep beraber şöyle kaldıralım. Bizim Rabiamız biliyorsunuz. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız. Hep birlikte Türkiye olacağız. Ve diyorum ki; delikanlım, işaret aldığın gün atandan.
Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan. Ve şarkımızı biliyorsunuz, bugün de hafif hafif aslında yağdı. Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda, bana her şey sizi hatırlatıyor. Yenikapı ruhu işte bu. Yenikapı ruhu asla ölmedi, ölmeyecek. Sadece bu ruha layık olmayanlar gidip kendilerine yakışan saflara geçti o kadar. Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. Kalın sağlıcakla. İnşallah 16 Nisan yeni bir milat olacak.