Erdoğan'dan AB'ye: Bir şeyler kotarmaya çalıştıklarını görünce hırsım artıyor, kinim artıyor

Erdoğan'dan AB'ye: Bir şeyler kotarmaya çalıştıklarını görünce hırsım artıyor, kinim artıyor

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriyeli mülteciler konusunda Avrupa Birliği'nin tutumunu eleştirerek  "Dergilerinin kapaklarına Aylan bebeğin resmini basmak suretiyle bir şeyler kotarmaya çalıştıklarını görünce hırsım artıyor, kinim artıyor" dedi. Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye verdiği sözü tutmadığını da vurgulayan Erdoğan, "AB bize söz verdi, Temmuz başına kadar 3 milyar Avro göndereceğiz dediler, hala gelecek. Bu parayı bize göndermiyorlar he, onu da söyleyelim. Uluslararası koalisyona geliyor, Türkiye'nin bütçesine gelmiyor bilsinler." diye konuştu. 

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Üyesi Ülkelerin Kalkınmasında Kadınların Rolü 6. Bakanlar Konferansı toplantısında konuşan Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:

Bu konferansın düzenlenmesindeki katkıları sebebiyle İİT Genel Sekreterliği’yle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımıza şükranlarımı ifade ediyorum.

Gündemimizdeki konuların yanı sıra İstanbul’un keyfini çıkarmanızı istiyorum. Bu kadim şehir size ev sahipliği yapmaktan gurur duyacaktır. 14-15 Nisan 2016 tarihlerinde yine bu şehirde toplanan 13. İslam Zirvesi’yle birlikte  İİT’nin dönem başkanlığını devraldık.

Dönem başkanlığımızı İslam aleminin ve ülkelerimizin son derece ciddi sınamalardan geçtiği bir dönemde en verimli şekilde değerlendirmenin gayreti, çabası içindeyiz.

Temel meselelerin çözümü için mutlaka yakın işbirliği içinde olmamız, ortak hareket etmemiz gerekiyor. İslam aleminin en büyük sıkıntısı Rabbimizin emri istikametinde değil de ne yazık ki, tersi demek istemiyorum, o da bize yakışmaz, ona uzak bir tavır içinde yaşamamızdan kaynaklanıyor. İnananlar kardeştir diyoruz ama ne yazık ki gereğini yerine getirmiyoruz. Hepiniz Allah’ın ipine sarılın ilahiyesi mevcut ama başka yerlere sarılanlar var. Bu şekilde bir dağınıklık içinde olan 1 milyar 700 milyon nüfuslu İslam dünyası var.

Filistin başta sorunları henüz çözememişken önümüze yeni sınamalar çıkıyor. Bölgemizde ve dünyada dökülen kanlara, yitirilen canlara, zulümlere, mağduriyetlere baktığımızda sıkıntıyı hep Müslümanların çektiğini görüyoruz. Daha acısı dökülen kanın faillerinin yine Müslümanlar olmasıdır.

Sabahleyin Türkiye, Afrika ülkeleri ekonomik ve ticari iş birliği toplantısındaydım oradan buraya geldim. Orada da tüm Afrika ülkeleri vardı ve yıllar yılı bu Afrika ülkelerinin tüm zenginliklerini kimlerin sömürdüğünü herhalde sizler de biliyorsunuz.

Bir taraftan sömürü, bir taraftan da kölelik yaptırıldı. O zaman ayaklarının bileklerine zincir vurmak suretiyle, şimdi zihinlerimize zincir vurmak suretiyle bu köleliği devam ettiriyorlar. 

Bunlar karşısında daha ne kadar duyarsız kalacağız. Müslümanların erkekleri katledilir, kadınları, çocukları her türlü zillete maruz bırakırken İslam dünyası tek bir anını nasıl huzurlu geçirebilirler? Başka yerde aramayalım, sorun zaten orası. Coğrafyamızda bir asırdır oynanan bu oyuna daha ne kadar tahammül edeceğiz?

İslam, kalbi ve zihni özgür olanların dinidir, bunu böyle bilmemiz lazım. Çünkü iradesini başka bir güce rahmeden Rabbine sırtını dönmüş demektir. Hiçbir Müslüman böyle bir duruma düşmez, düşemez. Ben diğer tüm sıfatlarımdan ari şekilde Türkiyeli bir Müslüman olarak Suriye'de yaşananlardan hicap duyuyorum.

Irak'ta yaşananlardan hicap duyuyorum. Somali'de, Yemen'de yaşananlardan hicap duyuyorum. Akdeniz'de, Ege'de derme çatma deniz araçlarıyla itilip kakılma pahasına Avrupalı ülkelere geçmeye çalışan Müslümanları görünce hicap duyuyorum.  

Bir taraftan da hırsım artıyor, kinim artıyor. O dergilerinin kapaklarına Aylan bebeğin resmini basmak suretiyle bir şeyler kotarmaya çalıştıklarını görünce hırsım artıyor, kinim artıyor. Onları o hale getirenler kim önce bunun hesabını soralım.

Botlarda 70 kişi 100 kişi geçmeye çalışıyor Batı'ya, şişleyip batırıyorlar adeta. O Batı zihniyetini acaba biz ne zaman zihinlerimizde batıracağız. Kararlı bir çalışma ortaya koyamazsak bu temsili hak etmemiş oluruz.

Böyle bir misyonun teşkilatın kapasitesini zorladığını biliyoruz. İslam İş Birliği Teşkilatı biliyorsunuz İslam Konferansı olarak anılıyordu. Ne demek İslam Konferansı? Biz 56 islam ülkesi artık bunu iş birliği haline getirmemiz lazım dedik. Kadını tamamiyle her şeyden uzak tutalım, siyasi hayatın içerisinde bulundurmayalım, sosyal hayatın içerisinde bulundurmayalım, evde bulunsun yeter anlayışıyla güçlü bir millet olamazsınız.

O yüzden Batı neden daha üstün diyemeyiz, bunun üzerinde çok çalışmamız gerekiyor. Suriye ve Irak'tan gelen 3 milyon mülteciyi topraklarında barındırmak için her türlü riski göze alan bir ülke olarak daha fazla sorumluluk üstlenmeye hazırız. Şu anda Irak'taki Musul, Kerkük, Telafer ve Sincar...

Buralardaki gelişmelerde neler olabilir meçhuldür. Fakat biz hazırlıklarımızı yine de yapıyoruz, diyorlar ki "Irak'la, Suriye'yle ilgilenmeyin" e ne yapacağız? Yahu Suriye'ye 950 kilometre sınırı olan biziz, 350 kilometre Irak'a sınırı olan biziz. Sabır, sabır, sabır sonunda Gaziantep'te bir kına töreninde bir gencin vücuduna bombaları bağladılar ve o kına töreninde 56 kişi öldü. 100'e yakın insanımız da orada yaralandı. Artık dedik daha duramayız. Artık, Suriye'ye biz ÖSO ile birlikte gireceğiz.  Ve ÖSO ile girdik, Cerablus DEAŞ tarafından işgal edilmişti, Cerablus'tan önce DEAŞ'ı attık. Güneye doğru kovalama devam etti, El Rai'den de DEAŞ'ı attık, orada da yine onları takip etme devam etti. Hedef El-Bab'a kadar inmek. 

O bölgeyi terörden arındırılmış bölge haline getirmek istiyoruz. Kaç yıldır ilgili bölgelerle hep konuştuk, bu bölgede lütfen bu bölgenin sakinleri otursun. Kimdir buralar? El Rai'de sadece Araplar vardır, Cerablus'ta Araplar vardır. El Bab ha keza öyle. Öyle bir operasyon yapmaya kalkıyorlar ki PYD ve YPG'yi buralara yerleştirmenin gayreti içerisindeler.

Suriye ile Türkiye arasında orada bir yeni terör devleti oluşturmak istiyorlar. Türkiye böyle bir devlete müsade etmeyecektir dedik ve adımımızı attık. Suriye'de kimsenin gözü olmasın dedik, Suriye Suriyelilerindir ve saydığım yerlere önce DEAŞ'ı yerleştirdiler, sonra PYD ve YPG'yi yerleştirdiler. Kusura bakmasınlar, biz bedel ödedik.

Şu ana kadar yaptığımız harcama çadır ve konteynır kentler dahil 14 milyar dolardır. Ayrıca STK'larımızın yaptığı harcamalar da o kadardır. Bize BM'den gelen destek 550 milyon dolar olmuştur. AB bize söz verdi, Temmuz başına kadar 3 milyar Avro göndereceğiz dediler, hala gelecek. Bu parayı bize göndermiyorlar he, onu da söyleyelim. Uluslararası koalisyona geliyor, Türkiye'nin bütçesine gelmiyor bilsinler.

Bütün bu mücadelemizde İslam İşbirliği Teşkilatının desteğini görmek istiyoruz, Arap Birliği'nin de dik durması lazım. Yani niye durmuyorlar, katil Esed'i savunmak Müslümanın tavrı olabilir mi? Kadın kardeşlerim böyle bir insanı savunmak Müslümanın haddine midir? Kalkıp da hala Esed'i savunacak bir Müslümanın şanından değildir.

İslam ülkeleri olarak başka hiçbir odağa ihtiyaç duymadan kendi sorunlarımızı çözeriz. Bir 'aaaa' dedim ki Batı bu insanları almıyor, yoksa biz kapıları açsak da Türkiye'deki mülteciler Batı'ya mı gitse. Bunlar hemen tutuştular, e size gelmek istiyorlar dedik. Milli geliriniz bizimle mukayese edilemeyecek kadar fazla niçin rahatsız oluyorsunuz?

İnsan Hakları Beyannamesi var, gerekleri neyse yapmanızı istiyorum. Bunların hepsi Türkiye ile Lübnan'ın başına mı kalacak? Bunlar için İnsan Hakları Beyannamesi diye bir şey yok, ah ah bizim kendimiz gelmemiz lazım, uyanmamız lazım. Dönem başkanlığı önceliklerimiz arasında o nedenle kadın konusu en önemli maddelerden birini oluşturuyor.

İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde bu konuda atılan son adımlar önemlidir ancak bu adımların somut kararlara dönüştürülmesine ihtiyaç vardır. 1969 yılından bu yana geçtiği tüm aşamada önemli katkılar yapabilmekten onur duyuyoruz. Bu çerçevede kadının toplum ve çalışma hayatında hak ettiği yeri almasına yönelik çalışmalarımıza da önem veriyor. Bu toplantılar 2006 yılında yine İstanbul'da başlamıştı.

Dönemin Başbakanı olarak katılmaktan mutluluk duyduğum o konferans İslam tarihi açısından da önemli bir gelişme oldu. Kadına karşı ayrımcılığı ırkçılık kadar tehlikeli buluyorsak görünüşte eşitlikçi ama aslında kadına saygı duymayan anlayışı da reddetmiştim. Aradan geçen yıllarda arzu ettiğimiz birçok aşamayı kaydettiğimizi ancak hala çok geride olduğumuzu görüyorum.

Az önce Aile Sosyal ve Politikalar Bakanımız da ifade etti, bugün burada teşkilat ve üye ülkeler olarak mutlaka geçmiş 10 yılın muhasebesi yapılacaktır. Bu muhasebe gelecek yıllara da ışık tutacaktır. Kadınların ülkemizin kalkınma hedeflerine katkı vermesini istiyorsak haklarında eşit bir şekilde fayda sağlamasını sağlamalıyız. Kadına şiddetin önlenmesi, eğitime devam etmesi şahsi olarak da önemsediğimi bilmenizi istiyorum. 

Kıymetli misafirler, Türkiye'nin yakın zamanda yaşadığı elim bir hadise, ayrıca İslam dünyasının karşı karşıya bulunduğu hadisenin de örneğidir. 15 Temmuz tarihinde bir şer örgütü ülkemizde darbe yapmaya teşebbüs etti. 17-25 Aralık'ta aslında bir darbe yapmaya daha kalkmışlardı. Başaramadılar, başaramayınca TSK'nın kılık kıyafetine bürünmüş bu militanlar milletimizin helikopteriyle, tanklarıyla milletimizi vurmaya yöneldiler. Şurası çok önemli, benim milletimin elinde silahı yoktu.

Benim milletimin elinde sadece bayrağı vardı. Sadece imanıyla, inancıyla, abdestini alıp şahadete koşuyorum dedi, vatanım için ben tankların altına girmeye namzetim dedi. Bunların içinde 14 yaşında çocuklarımız da var, yaşlılarımız da var. Milletimle iftihar ediyorum. Kadınlarımız 15 Temmuz'un en önemli kahramanları arasında yer aldılar. Bizim Nene Hatunlarımız var, onlar o Nene Hatunların birer örneği olarak o günleri hatırladılar, bize de hatırlattılar

Birinci Köprümüz, eski adıyla Boğaziçi Köprüsü ve çevresinde 39 şehidimiz var, TBMM binasını bombaladılar fakat İstanbul'da tankların karşısına tek başlarına dikilen kadınlarımızın görüntülerini göz yaşları içerisinde izledik. Esasen 15 Temmuz gecesi sokakları dolduran milyonlarca kardeşimizin önemli bir bölümü kadınlarımızdan oluşuyordu. 7 Ağustos'ta toplanalım dedik, 7 Ağustos'ta da Yenikapı'da toplandık. Sanatçısı, sporcusu hepimiz oradaydık. Bazıları bazı hassasiyetli anlamıyor olabilir, anlamasın. Önemli olan anlayanlarla yola devam etmektir. 

Türkiye'yi 15 Temmuz gecesi bir felaketin eşiğine getiren FETÖ, 170 ülkede faaliyet gösteren, en az DEAŞ, Boko Haram, PYD ve YPG kadar tehlikeli bir örgüttür. Bu küresel suç şebekesi dinimizle beraber yardımlaşma duygularını istismar ediyor. Ben "Bunların tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet" diyordum. Şimdi tabanı ibadet demekten de çekiniyorum, hala aynı istikamette gidenler var. 18-19 Ekim tarihlerinde Taşkent'te düzenlenen 43. toplantımızda FETÖ konusunda tarihi bir karar alındı. İslam İşbirliği Teşkilatında bulunan Dışişleri Bakanları FETÖ'yü uluslararası terör örgütü ilan etti.

Bu karar çerçevesinde üye devletleri FETÖ tarafından kurulan okullara, kurumlara karşı ülkemizle iş birliği yapmaya devam ediyorum. Biliyorsunuz Türkiye Maarif Vakfı'nı kurduk, bunların sizlerin ülkesinde de okulları var. Vakfımızın ülkelerinizin Milli Eğitim Bakanlıklarıyla iş birliği yapması suretiyle bu okulların devredilmesini rica ediyorum. Artık bunları Türkiye ve Türk ismini kullanamazlar, bu yasaklanmıştır ve her ülkeye bildiriştir. Bunların aldığı diplomaların artık bizim ülkemizde geçerliliği yoktur.

Mezhepçilik temelinde örgütlenmiş bir takım yapılar can alma peşinde koşuyor. Bakın DEAŞ'ın faaliyetlerinin diğer ülkelere genişleme ihtimali sürüyor. Bu terör örgütlerinin tamamıyla da kararlı bir şekilde mücadele etmek mecburiyetindeyiz.

Kadınların ülkelerimizin kalkınma hedeflerine katkı vermelerini istiyorsak önce onların haklardan ve fırsatlardan etkin biçimde faydalanmalarını temin etmeliyiz. Kadınların istihdam ve karar alma mekanizmalarına tam katılımları sağlanmadan ülkelerine, kendilerinden umulan katkıyı vermelerini beklemek gerçekçi değildir. Anne ve çocuk sağlığı, kızların eğitim-öğretimi ve kadına karşı şiddetin önlenmesi konularının şahsım, eşim ve ülkem için özel öneme sahip meseleler olduğunu bilmenizi istiyorum.

Siyasi hayatım boyunca hanım kardeşlerimizden çok ciddi destek gördüm, kendilerini de daima siyasete davet ettim. Başbakanlığım ve Cumhurbaşkanlığım döneminde de kadın vekil sayısının artırılması konusunda, her alanda destek verdim veriyorum. İslam İşbirliği Teşkilatı içinde bu başarıyı sağlayacağımıza inanıyorum.

Bu toplantıda da artık bir kanaat oluştuğunu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımdan öğrendim, artık İslam İşbirliği Teşkilatı'nın da bir komisyonu var bundan gurur duyuyorum. Daimi kadın konseyi kurulması teklifimiz böylece gerçekleşmiş oluyor. Bizleri sevindirmiştir, İslam Zirvesi Dönem Başkanı olarak da Kahire'de yapılması planlanan kadın zirvesinin de bir an önce gerçekleşmesini diliyorum"