ERDOĞAN'DAN ''ARAPLAR KARDEŞİMİZ'' MESAJI KUVEYT (A.A)

-ERDOĞAN'DAN ''ARAPLAR KARDEŞİMİZ'' MESAJI KUVEYT (A.A) - 11.01.2011 - Bilal Yakınbaş-  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Hiç kimse kusura bakmasın dış politikamızı o birileri belirlemeyecek, biz belirleyeceğiz. Dış politikada rotayı biz kendimiz çizeriz, dış politikada kendi gündemimizi biz kendimiz yaparız. Kim ne derse desin, biz Arap kardeşlerimizle dostluğumuzu kardeşliğimizi ve işbirliğimizi büyütmeye devam edeceğiz'' dedi. Başbakan Erdoğan, Kuveyt'teki temasları kapsamında Sheraton Otel'de düzenlenen Türk-Arap İlişkileri Konferansı'nda bir konuşma yaptı. Türkler ile Arapların ilk olarak ne zaman karşılaştıklarını, ne zaman tanıştıkları bütün ayrıntılarıyla bilinmediğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bir rivayet, Hz. Ömer'in Halifeliği döneminde ilk temasın olduğu yönünde. Sonra Türklerin, İslam dinini kabul etmesiyle temasların arttığı, önce sarsılmaz bir dostluğun tesis edildiğini, tarih içinde dostluğa dönüştüğünü görüyoruz. Cumhuriyet ve Osmanlı döneminden ibaret değil ilişkilerimiz. Selçuklular döneminde, beylikler döneminde, Emevi ve Abbasiler döneminde, Türkler ve Arapların bir arada yaşadığını, özellikle Haçlı Saldırıları döneminde bu coğrafyayı birlikte savunduklarını biliyoruz.  Sarıkamış'ta anma törenine katıldım. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde bu bölge işgale maruz kaldı. İşgalle birlikte bu bölgede çok ciddi katliamlar, trajediler yaşandı. Sarıkamış'ta işgali sona erdirmek için büyük bir harekat yapıldı. Soğuk nedeniyle yaklaşık 90 bin askerimizi kaybettik. 2 gün önce bölgeye gittiğimde şehitlerin isim listelerine baktım ve memleketleri özellikle dikkatimi çekti. Tokat, Erzurum, Van, Şanlıurfa, İstanbul, Trabzon gibi şehirlerden çok sayıda şehidimiz vardı. Benim büyük dedem olmak üzere memleketim Rize'den gelenlerin hatıraları da çok farklıydı. Orada çok da anlamlı bir tablo da gördüm. Memleketlerde hangi şehirler vardı? Şam, Halep, Basra, Süleymaniye, Kerkük, Beyrut, Trablus, Cenin, Yafa ve Kudüs... Sadece Arap topraklarından değil, Balkanlar'dan da vardı. Kafkaslar'dan, Sofya, Üsküp, Bosna, Bakü'den, Batum'dan isimlere rastladım. Çanakkale savaşımızın şehitler listesine bakın aynısını görürsünüz. Kanal Savaşında özellikle Filistin savunmasında orada yine biz aradaydık.' -''O ZAMAN AHENK BOZULDU''- Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin doğusunda olan Erzurum'un, ''İslamın Kilidi'' olarak tanımlanan bir şehir olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti: ''Erzurum işgale uğradığında 'İslam dünyasının kilidi kırılıyor' diye bu coğrafyada gözyaşı döküldüğünü biliyoruz. Bunun için bir seferberlik ilan edildiğini çok iyi biliyoruz. Biz sadece aynı coğrafyayı paylaşmakla kalmadık, bir kuru ekmeği paylaşmakla da kalmadık, biz aynı cephede, aynı siperde şahadeti paylaşmış insanlarız. Çok açık konuşacağım, son yüzyılda ülkelerimiz arasında bir takım sorunlar yaşanmış, ilişkiler zayıflamış olabilir. Türk-Arap ilişkilerinin gelişmesinden rahatsızlık duyanlar olabilir ama bu soğukluk, bu mesafe bizim bin yıllık ortak tarihimizi, akrabalığımızı, kardeşliğimizi asla ve asla gölgeleyemez.  Türkiye'nin İstiklal Şairi Mehmet Akif'in iki dizesini hatırlatmak isterim. Diyor ki Akif, 'Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez' Bizim kalplerimiz bin yıldan uzun süre toplu halde attı. Lakin ne zaman ki aramıza tefrika girdi. İşte o zaman ahenk bozuldu. Bizi bu bölgede Türk-Arap kardeşliğini bozmak, araya nifak sokmak için ne tür sinsi oyunlar oynandığını, ajanların o dönem bu bölgede sinsi faaliyetler yürütüğünü biliyoruz. Bizi birbirimizden uzak tutmak için ne tür oyunlar oynandığını, çirkin propagandalar yapıldığını, tarihin yeniden yazıldığını çok iyi biliyoruz. Bütün hayatım boyunca bunu okudum, bunu inceledim. Türkler ile Arapların yalan yanlış bilgiler üzerinden nasıl birbirinden uzaklaştırılmak istendiğine şahit oldum.'' -''BİRLİĞİMİZ SİYASİDİR, EKONOMİKTİR, KÜLTÜRELDİR''- Erdoğan, son 8 yılda bu sinsi propagandayı çok daha açık gördüklerini vurgulayarak, şunları söyledi: ''Biz, Bağdat, Kabil, Gazze, Kudüs, Filistin dediğimiz için birileri tarafından kıyasıya eleştiriliyoruz. Aynı kişilerin, aynı tarafların söz konusu AB olduğunda da bu sefer 'Türkiye'nin AB'de ne işi var' diyerek zihinleri bulandırdığına da şahit oluyoruz. Hiç kimse kusura bakmasın dış politikamızı o birileri belirlemeyecek, biz belirleyeceğiz. Dış politikada rotayı biz kendimiz çizeriz. Dış politikada kendi gündemimizi biz kendimiz yaparız. Araplar bizim kardeşimizdir. Biz de onların kardeşiyiz. Kuveyt bizim kardeşimizdir. Kim ne derse desin, biz Arap kardeşlerimizle dostluğumuzu kardeşliğimizi ve işbirliğimizi büyütmeye devam edeceğiz. Bir yandan AB ile müzakereleri yürüteceğiz, bir yandan demokraside, insan haklarında evrensel hukuk normlarında en yükseği yakalamanın mücadelesini vereceğiz bir yandan da ortak bir tarih ve kültürü taşıdığımızı diğer coğrafyalara sırtımızı dönmeyeceğiz. Bizim birliğimiz siyasidir, bizim birliğimiz ekonomiktir, ticaridir, kültüreldir. Aynı medeniyetin mensuplarıyız. Ortak tarihin mensuplarıyız. Biz ortak tarihi birlikte yazdık. Bizim bu bölgede kardeşlikten, karşılıklı işbirliği dışında bir niyetimiz gayretimiz yok.'' -''ARTIK BU BÖLGEDE ACI GÖRMEK İSTEMİYORUZ''-  Kuveyt işgal edildiğinde, bunun acısını tüm Türkiye'nin yüreğinde hissettiğini belirten Erdoğan, işgalin sona erdirilmesi için Türkiye'nin elinden geleni sonuna kadar yaptığına işaret etti. ''Irak halkının yaşadığı acıları, Afgan halkının, Pakistan'ın acısını hep kendi acımız olarak addettik. Çünkü her hangi birimizin vücudunun bir azası rahatsız olsa bütün vücut ondan rahatsızlık duyar'' diyen Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Aynı şekilde Gazze'de çocuklar katledilirken adeta kendi çocuklarımız katlediliyor gibi hissettik ve sesimizi yükselttik. Kudüs'ün derdi bizim derdimizdir. Ramallah'ın, elbette Gazze'nin derdi bizim derdimizdir. Biz, dünyanın neresinde olursa olsun insanı yaratılanların en şereflisi olarak görüyoruz. Diline, dinine, derisinin rengine bakmadan herkes için adaleti savunuyoruz. İskenderiye'deki Kıptilerin derdi de bizim derdimizdir. Mısır'daki terör olayını şiddet ile kınıyorum, buradan Mısırlı kardeşlerime başsağlığı diliyorum. Biz artık bu bölgede acı görmek istemiyoruz. Biz bu bölgede, kan, gözyaşı, savaş, çatışma terör görmek istemiyoruz. Dünyada bir kampanya var, gerçi biz İslamafobiayı bir insanlık suçu olarak kayıtlara soktuk, bunu başardık ama yeterli değil. Terörün önüne İslam kelimesini koymak Müslümanlara saygısızlıktır, Müslümanlara karşı ihanettir. Bir defa İslam ile terörü bir arada ifade edemezsiniz. Zira anlamı itibarıyla 'Sin' yani barıştan gelen bir dini nasıl olur da terörle bir arada zikredersiniz. İslam bir defa terörü reddediyor, bir insanın öldürülmesini tüm insanlığın öldürülmesi olarak ifade eden bir dini terörle nasıl zikredersiniz. Onun için bunun karşısında olduğumuzun mücadelesini vermeliyiz.'' -''KALP VE FUAD''-    Bu bölgenin köklü kültürü ile barışı, esenliği, refahı, istikrarı fazlasıyla hak ettiğini anlatan Erdoğan, '''Bu bölge, dünyaya yön verecek, dünyaya rota çizecek bir vizyonu ziyadesiyle aslında uhdesinde bulunduruyor. Aynı şekilde halklarımıza, ülkelerimize, bölgelerimize yetecek düzeyde potansiyelimiz var, birikimlerimiz var'' diye konuştu. Dayanışma içinde olunursa bölgedeki her sorunun aşılaşacağına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti: ''İnanın, dayanışmayla işbirliği ile Filistin sorunun aşarız. Irak'taki, Afganistan'daki acılara son verebiliriz. Bizim başka birlerine müracaat etmemize gerek yok. Ama önce kendi birliğimizi, beraberliğimizi sağlamamız lazım. Lübnan'da istikrarı daha güçlü hale getirebilir, Mısır'da, Türkiye'deki gibi terör olaylarının önüne geçebiliriz. Dayanışma paylaşma işbirliği ile bölgemizdeki yoksuluğu geride bırakabilir, ülkelerimizi daha fazla refaha ulaştırabiliriz. Bizim, Türkiye olarak bölgede yegane hedefimiz, gayemiz budur. Bazı bölge ülkeleriyle ikili, yüksek düzeyli işbirliği mekanizmaları kurduk. Körfez işbirliği mekanizmasını oluşturduk. Birlikte bir kalkınma sağlandı. Çok daha fazlasını yapabiliriz. Birlikte daha müreffeh bir geleceği inşa edebiliriz. Bizim ilişkilerimizi başkalarının belirlemesine inanın ihtiyacımız yok. Birlikte çok güzel adımlar atabiliriz.  Biz, tüm dünya ülkeleriyle olduğu gibi, Ortadoğu Ülkeleriyle karşılıklı işbirliği ve kardeşlik temelinde yeni bir sayfa açmak istedik ve bunu da başardık ve başarıyoruz. Hem Türkçe hem Arapça da ortak olan iki kelime var, 'Kalp' ve 'Fuad' bu iki kelimeyi içerdiği manalarla başka dillerde göremezsiniz. Biz kalbi de fuadı da anatomik bir organ olarak değil, aşkın, inancın, sevginin, kardeşliğin vicdanın merkezi olarak ifade ederiz. Biz, kalpten kalbe, fuaddan fuada, gönülden, gönüle bir yol olduğuna inanan insanlarız. Sizlere kalbimizi bütünüyle açmış durumdayız. Biz eski yapay tartışmaları, yalan üzerine inşa edilmiş tarihi bir kenara bırakıp yeni yollar inşa etmenin gayreti içindeyiz. Ayrılmayın, tefrikaya düşmeyin, birbirinizden kopmayın.'' Bu arada, Kuveytli güvenlik güçlerinin, Türk heyetinin otele girişine izin vermek istememesi nedeniyle kısa süreli bir gerginlik yaşandı.