T24 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Katar'da düzenlenen ABD-İslam Dünyası Forumu'nda konuştu. Terörle mücadeledeni İslamafobiye, pek çok konuda mesajlar veren Erdoğan, PKK ile mücadeleye değindi. Erdoğan, "Terörün her türü reddedilmeli, hem İslam, hem de Batı dünyası, insanlığa karşı işlenen her suçta net bir tavır almalı" diyerek, hem Avrupa'ya hem de Müslüman ülkelere mesaj gönderdi.
Erdoğan, Katar'da Sheraton Otel'de gerçekleştirilen ABD-İslam Dünyası Forumu'nda yaptığı konuşmaya, "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla" sözleriyle başladı.
Erdoğan, terörün her türlüsünün ve fark gözetmeksizin terör örgütlerinin lanetlenmesi gerektiğini söyledi. Terörü besleyen koşulların ortadan kaldırılması için hep birlikte seferber olunması gerektiğine dikkat çeken Başbakan Erdoğan, "Her alanda adaleti, barışı, hukukun üstünlüğünü ve barışı savunmalıyız. Dünyanın neresinde olursa olsun çocukların öldürülmesi, kadınların öldürülmesi, masum insanların katledilmesi, insan haklarının ihlal edilmesi ve insani değerlerin ihlal edilmesi altını çizerek ifade ediyorum eşit derecede kötüdür. Aynı gelişmiş dünya, kutuplarda nesli tükenen hayvanları önemsediği kadar, yağmur ormanlarını önemsediği kadar, buzulların erimesini önemsediği kadar çocukların katledilmesini de önemsemelidir" dedi.
"Fok balıklarının avlanması karşısında ayağa kalkan insanlık, fosfor bombalarıyla öldürülen çocukları, vicdanını rahatlatmak amacıyla terörle mücadelenin yan hasarı olarak görürse, bundan tüm insanlığın adalet duygusu telafisi zor şekilde hasar görür" diyen Erdoğna, "İşte bunun örneğini Gazze'de yaşadık ve Gazze'de fosfor bombaları atıldı. Bin 500 insan orada öldürüldü. Çocuk, yaşlı, kadın... Bunlar savunmasız insanlar. 5 bin insan yaralandı. Şu anda 5 bin aile çadırlarda yaşıyor. Bundan bir yıl önce donörler toplandı, kararlar alındı. Peki hala alt yapı, üst yapısıyla ilgili Gazze'de en ufak bir çalışma var mı, yok. Ben şimdi sesleniyorum, ey insanlık neredesin, ey yöneticiler neredesiniz? Buraya niçin inşaat malzemeleri giremez, niçin inşaatlar yapılamaz? Bunu nefsime de şahsıma da soruyorum, tüm insanlığa da soruyorum" diye konuştu.
Soğuk savaşın sona ermesi ve küreselleşmenin ivme kazanmasının, yerel sorunların uluslararası boyutlar kazanmasını beraberinde getirdiğine işaret eden Erdoğan, dünyaya yönelik tehditlerin artık tek tek ülkeleri değil, topyekun herkesi, insanlığın kaderini çok yakından ilgilendirdiğini söyledi.
Erdoğan, uluslararası terörizmin, nükleer silahların yayılması tehlikesinin, yerel ve bölgesel çatışmaların, küresel ekonomik krizin, iklim değişikliğinin ve çevre sorunlarının artık belli ülkeler ve belli bölgeler için değil, bütün insanlık ve dünyanın geleceği için ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.
"İslam ve terörizm kavramları yanyana getiriliyor"
"Bu tehditlerle mücadele etmek için dayanışma her zamankinden çok daha fazla önem taşıyor" diyen Erdoğan, "En az bu tehditler kadar, hatta onlardan çok daha önemli olarak kültürler arası çatışma eğilimleri de önümüzde ciddi problem olarak duruyor. Kültürleri, medeniyetleri karşı karşıya getirecek anlayışlar, halklar arasında psikolojik duvarların inşa edilmesine neden oluyor. Son derece sinsi şekilde, alttan alta ırkçılık gibi, anlayışsızlık, ayrımcılık, köktencilik, aşırılık gibi sorunlar toplumlara adeta ölümcül bir virüs gibi nüfuz etmeye çalışıyor" dedi.
"11 Eylül saldırılarının ardından sadece ABD'de değil, başta Avrupa olmak üzere çok geniş bir coğrafyada topluma, özellikle de gençliğe sirayet ettiğine şahit oluyoruz. Popüler kültür ürünlerinde, örneğin sinema filmlerinde, dizilerde, müzikte, bilişim dünyasında, medyada, fotoğraflarda, karikatürlerde, hatta kimi zaman bilimsel olması gereken yazı, makale ve yorumlarda son derece ince, bilinçaltına hitap eden kültürel karşıtlığın empoze edildiğini üzülerek izliyoruz" diyen Başbakan, "İslam ve Müslüman kavramlarının Batı dünyasında olumsuz ve kötüleyici çağrışımlara sebep olacak şekilde üretildiğine şahit oluyoruz. İslam ve terörizm kavramları yerli ve yersiz son derece sorumsuz şekilde yan yana getiriliyor ve bu şekilde ayrımcılık körükleniyor. İslam dünyasında bazı ülkelerin yerel kıyafetleri, sakalları, örtüleri, hatta kullandıkları bazı kelimeler bir terör aksesuarıymış gibi lanse ediliyor. Toplumlara pompalanan antipatiler derin kaygıların ortaya çıkmasına, toplumların birbirine şüpheyle bakmasına sebep oluyor. Güven yerine korku ve şüphenin hakim olduğu bir toplumsal algı oluşuyor" ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, bu algıyı besleyen yanlışlıkların veya olumsuz olayların halklardan, kültür ve medeniyetlerden bağımsız şekilde ortaya çıkabildiğini belirterek, "Amerika Birleşik Devletleri'nde, Avrupa ülkelerinde, hatta başta Türkiye olmak üzere, halkı Müslüman ülkelerde terör eylemleri bu algının oluşmasına da yol açmıştır" dedi.
"Hiçbir semavi din teröre cevaz vermez"
Terör eylemlerinin tüm İslam dünyasını ve tüm Müslümanları kuşatacak şekilde genelleştirilmesinin haksızlık olduğunu ifade eden Erdoğan, bu olayların önemli şekilde mağdurunun yine Müslümanlar olduğunu vurguladı.
Erdoğan, münferit olaylardan yola çıkarak Müslüman isimlerin, İslami değerlerin, İslam ülkelerinin tümden töhmet altında bırakılmasının da aynı şekilde yanlış olduğuna dikkati çekerek, "Zira hiçbir semavi din terörü teçhiz etmez, teröre cevaz vermez. Teröre yol açmaz. Irkçılık ne kadar tehlikeliyse, antisemitizm ne kadar tehlikeliyse, ayrımcılık ne kadar tehlikeliyse İslamifobia da en az o kadar tehlikelidir. Çünkü diğer ayrıcılık türleri gibi İslamifobia da bir ırkçılık türüdür, bir insanlık suçudur. Akıl ve vicdan sahibi bütün insanlar ayrımcılık ve ırkçılığın her türüne yek vücut halde karşı durmalıdır" dedi.
"Dünyada hiçbir terör eylemi ve terör örgütü o eylemi yapanların ya da o örgütün mensuplarının dini inançlarıyla değerlendirilmezken maalesef bazı terör eylemlerinin ardından 1,5 milyarı aşkın nüfusa sahip İslam dünyası hedef gösterilmekte, rencide edilmektedir. Bu bakış açısının, yani İslamifobianın son derece tehlikeli olduğunu bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum" diyen Başbakan, "Sorumluk makamında olanların, özellikle devlet başkanlarının, medya yöneticilerinin, sivil toplum örgütlerinin gittikçe yükselen bu ciddi tehlike karşısında çok daha duyarlı davranmaları gerektiğine inanıyorum. Terörle mücadele yapılırken hedefin saptırılıp geniş bir kitlenin rencide edilmesi açıkçası mücadeleyi de zaafa uğratacaktır. Hiç ama hiç alakası olmadığı halde adından kıyafetlerinden, kullandığı kelime ve kavramlardan dolayı bireylerin farklı muameleye maruz kalması, onları dışlayacak diyalogdan uzaklaştıracak, güvenlerini zedeleyecek ve entegrasyonu engelleyecektir" şeklinde konuştu.
"İslam kelimesi, barış anlamını taşır"
Başbakan Erdoğan, İslam kelimesinin, "barış" anlamı taşıdığını ve İslam'ın bir barış ve kardeşlik dini olduğunu vurgulayarak, İslam'ın dayanışma ve paylaşma dini olarak doğduğunu, adalet ilkesi üzerinde geliştiğini, tarih boyunca da kurduğu medeniyetlerin hep sevgi medeniyetleri olduğunu söyledi.
Erdoğan, "Bundan bin yıl önce, yoksullarla dayanışmak, yolcuları misafir etmek, köleleri özgürlüğe kavuşturmak, hatta göçmen kuşları tedavi etmek için vakıflar kurmuş, köklü ve güçlü sivil toplum modelini ortaya koymuş medeniyetin insan öldürmeyi mazur görmesi asla düşünülemez" dedi.
Asırlar boyunca şehirlerinde insanlar kadar kuşların ve evcil hayvanların barınmasını dert edinen, çevrenin korunmasına azami önem atfeden bir inancın bugün masum sivilleri katletmeyi mazur gördüğünü hiç kimsenin iddia edemeyeceğini belirten Erdoğan, bütün semavi dinlerde olduğu gibi İslam dininde de kul halkı ve mülkiyetin, mahremiyetin korunmasının esas ilkeler olarak her zaman en üst düzeyde gözetildiğini dile getirdi.
Erdoğan, Semerkant'tan İskenderiye'ye, İstanbul'dan Kurduba'ya, İsfahan'dan Fez'e kadar İslam medeniyetinin büyük ve kozmopolit şehirlerinin gerçek manada çoğulcu kültür ürettiklerini, buralarda Musevi, Hristiyan, Müslüman, Hindu ve diğer din mensuplarının bir arada yaşama kültürünün en güzide örneklerin verdiklerini kaydetti.
Başbakan Erdoğan, özel uçak "ANA" ile yerel saatle 17.50'de Katar'ın başkenti Doha'ya gitti. Başbakan Erdoğan'ı Doha Uluslararası Havalimanı'nda Türkiye'nin Doha Büyükelçisi Emre Yunt karşıladı.
Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, milletvekilleri ve bir grup işadamı da Katar'a gitti.
Katar Emiri Şeyh Hamad bin Khalifa al Thani ve Başbakan Şeyh Hamad bin Jassim Bin Jaber Al Thani ile görüşecek olan Başbakan Erdoğan'ın, Türk ve Katarlı işadamlarının katılımıyla düzenlenecek İş Forumu'na katılması da bekleniyor.
Başbakan Erdoğan'ın Katar ziyareti sırasında, Türkiye ve Katar arasındaki ikili ilişkilerin bütün yönleriyle gözden geçirilmesi ve işbirliğinin daha da geliştirilmesi için atılabilecek adımların ele alınması öngörülüyor.
Ziyaret sırasında ayrıca, her iki ülkeyi ilgilendiren güncel bölgesel gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunulacak.