T24 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında KKTC'deki eylemlerden, Mısır halkının isyanına, ekonomik gelişmelerden CHP’li Süheyl Batum’um ‘asker kağıttan kaplan’ sözlerine kadar gündemdeki konulara ilişkin görüşlerini dile getirdi. Batum'a 'Senin her yerin Anayasa hukukçusu olsa ne yazar' diyen Başbakan, "Ordumuzu adeta ABD'nin idaresine vermiş bir havada gösterme anlayışı bir suçtur. Şu anda Zonguldak bu işi başlattı. Ben bu suç duyurusunu burada ilan ediyorum" diye konuştu.
Başbakan’ın grup toplantısındaki konuşmasından satırbaşları şöyle:
OSTİM'deki patlama
Konuşmamın hemen başında geçtiğimiz hafta Ankara OSTİM'de meydana gelen iki ayrı iş yerinde, aynı zamanda Antalya’da meydana gelen patlamada hayatını kaybeden kardeşlerimizin yakınlarına Allah sabır versin diyorum.
Geçtiğimiz hafta Ankara'da iki ayrı iş yerinde patlama oldu. Yaralanan 53 vatandaşımızın tedavileri ayakta yapıldı, biri ağır olmak üzere 12 yaralının tedavisi ise devam ediyor. İş sağlığı ve güvenliği konusunda yapılan tüm çalışmalara rağmen bu tür acı olaylara engel olabilmek tam anlamıyla mümkün değil.
Elbette Türkiye'nin neresi olursa olsun bu tür hadiselerin bir daha yaşanmaması için denetimleri sıklaştırıyor, tavizsiz şekilde eksiklerin üzerine gideriyoruz. Ama taktir edersiniz ki her an tüm iş yerlerini kontrol etmek mümkün değil. Bu nedenle işverenlerin önceden tedbirlerini almaları gerekiyor.
Sanayide rekor kırdık
2011 yılının ilk ayına ait iki önemli veriyi enflasyon ve dış ticaret verilerini sizlerle paylaşmak istiyorum. TÜİK rakamları yüzde 4.9 oranında arttı. Aylık bazdaki bu oran 1969 yılından bu yana en düşük enflasyon rakamıdır. Sadece Ocak ayında ihracatımız 9 milyar 615 milyon dolar oldu.
Güney doğu Anadolu Bölgesi’nde ihracatta rekor kırarak Ocak ayında 500 milyon dolara ulaştık. Geçen yıl ise bu rakam 346 milyon dolardı. Yüzde 45 oranında bir artış var. İhracat sıralamasında ilk sırayı Ortadoğu ülkeleri alırken, daha sonra Avrupa ve Afrika ülkeleri yer aldı.
Dün de 2010 yılı sanayi üretimi oranları açıklandı. Sanayi üretimi beklentinin çok üzerinde yüzde 17 oranında artış kaydetti. Bu sevindirici gelişmenin milletimize ekonomimize hayırlı olmasını diliyorum.
Bu arada KKTC’de 28 Ocakta yapılan bir gösteride sarf edilen sözler ve kullanılan pankartlar nedeniyle geçtiğimiz hafta bazı açıklamalar oldu. Söz konusu gösteride Kıbrıs davasından uzak bizzat Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin verdiği mücadeleyi küçümseyen, mücadele ruhunu zedeleyen bir tavır sergilendi.
Rumların ekmeğine yağ sürüldü
Açılan pankartlar sadece edep açısından yakışıksız değildir, aynı zamanda Kıbrıs Türkü’nün menfaatlerine zarar veren ve Rumların ekmeğine yağ süren bir olaydır. biz gereken uyarıları yaptık ancak muhalefetin her konuyu olduğu gibi anında istismar malzemesine dönüştürdüğünü görüyoruz.
Kıbrıs davası bu dönemde en güçlü şekilde savunulmuş, KKTC’nin eli bu dönemde güçlendirilmiş, uluslararası platformlarda daha güçlü bir hale gelmiştir. Kıbrıs mücadelesi hiçbir dönemde olmadığı kadar kararlı bir şekilde ortaya konmuştur. Hiç kimse Kıbrıs mücadelesini kendi küçük hesaplarına alet etmesin.
Muhalefet bizle yarışamaz
Bizimle muhalefet bu konuda yarış edemez. Bugüne kadar Kıbrıs davası için hiçbir adım atmayanların bu konuda ter dökmeyenlerin Kıbrıs’ı kendi davası olarak görmeyenlerin şimdi çıkıp bu davayı hatırlamalarını milletimize havale ediyorum. Çözüm için mücadele etmeye devam edeceğiz. Kıbrıs davasına değil, ayak oyunlarına hizmet eden herkesin karşısında olacağız.
Geçtiğimiz hafta grup toplantısın ardından iş adamlarının da bulunduğu geniş bir heyetle Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'e hareket ettik. 1992 yılında ülke bağımsızlığını elde etti. Bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden biri olduk. Ülkenin kalkınma sürecinde katkı sağladık. 450 milyon dolarlık doğrudan yatırımı bulunuyor müteahhitlerimizin. Sıkıntı anımızda 10 milyon dolar yardım yaptık, bu yıl içinde 15 milyon dolar daha vereceğiz.
Dış ticaret noktasında da umut verici tablo var. Kırgızistan’a ihracatımız 2002'de 42 milyon dolar iken, 2010 yılında 4 kat artışla 160 milyon doları buldu.
Kırgızistan’da huzurun sağlanması için önemli katkılarımız oldu. Yeniden yapılanma süreçlerinde, tahribatın onarılmasında da yardımlarımız olacak. Hastanelerin onarımı restorasyonunda desteklerimiz sürecek. Şahsıma tedavi edilen Kırgız nişanını da gururla teslim aldım. Türkiye Kırgızistan iş forumunu gerçekleştirdik. Daha sonra Manas Üniversitesi'ni ziyaret ettik.
Kırgızistan’daki soydaşlarımızla görüşmelerimiz oldu. Bu ziyaretimizin iki ülke arasında tarihi bir dönüm noktası olacağına inanıyorum. Türkiye Asi nehri üzerinde baraj inşa etmek Özal’ın hedefiydi. O dönem bu gerçekleşmedi. Hükümet olarak biz bu hayalin peşine düştük. Esad'la 8 yıl boyunca bu konuyu görüştük. Sonunda 6 Şubat 2011 tarihinde Türk ve Suriye vatandaşlarının yüz binlerin katılımıyla bu barajın temelini attık. Bu tören gerçekten tarihi bir nitelik arz ediyor. Türkiye ile Suriye arasında sınırı çizen Asi nehri, bizi ayıran bir nehir olmaktan çıkıp bizi birbirimize kavuşturan bir nehir hüviyetine bürünüyor. Topraklarımız bu barajla ortak olarak sulanacak, tarım arazilerini taşkınlardan korunacak.
6 şubat 2012 de gövdeyi bitireceğiz, baraj su tutmaya başlamış olacak. Sonraki senede inşallah (2013 6 şubat) elektrik ve sulama olayının biteceğinin sözünü aldık. 2 yıl içinde gerek baraj gerek enerji gerek sulama kanallarını bitirmiş olacağız.
Meseleye kalp gözüyle bakıyoruz
Suriye başkanıyla görüşme fırsatım oldu. Bölgesel konuları masaya yatırıp görüş alışverişinde bulunduk. Sayın Esad'la birçok konuda fikir birliği içinde olmaktan mutlu olduk. Mısır ve Tunus'taki olayları konuştuk. Öyle bir coğrafya yaşıyoruz ki, yaşanan her olay doğrudan ya da dolaylı olarak bölgenin tamamını etkiliyor. Bu bölgedeki ülkelerden birinin başı ağrısa diğerleri hissediyor. Filistin bunun en acı örneğidir. Filistin’e kimse bir iç mesele olarak bakamaz. Filistin'de bir halka yönelik baskı, sindirme, zulüm ve insanlık dışı muamele her saniye bütün coğrafyada hissedilmiş ve sorun insanlık meselesi haline gelmiştir. Filistin insani boyutuyla her denklemin merkezinde, parantezinde yer almaktadır. Filistin nasıl iç mesele değilse, aynı şekilde tüm bu bölgede halkın insanca yaşam haykırışlı da hepimizin meselesidir.
Biz meseleye komşuluk penceresinden, kalp gözümüzden bakıyoruz. Biz kimsenin iç işlerine karışmak isteriz. İsteriz ki güven olsun, refah olsun. Ortadoğu savaşlardan, iç karışıklıklardan çok çekti.
Mısır'da halkın haykırışına kulak verilmeli
Ben geçen hafta da ifade ettim, halka rağmen hiçbir iktidar ayakta kalamaz. Halkın haykırışına kulak verilmelidir. Bu süreçte ABD başkanı Obama ile 6 gün içinde iki görüşmemiz oldu. Mısır'da uluslararası gözlemcilerin kapsamında düzenlenecek evrensel yeni bir hükümete geçiş sağlanmalıdır. Geçiş süreci derhal başlamalı ve kısa olmalıdır. Mevcut gösteriler sırasında şiddete başvuranlar adalete sevk edilmelidir. Geçiş sürecinde yeni bir seçim yasası benimsenmelidir. Mısırın geleceği sadece mısırlılar tarafından yönlendirilebilir ama seçim neticesi 1 hafta içinde neticelendirilmelidir. Mısır'ın geleceği adına acilen bu adımlar atılmalıdır.
Mısır konusunu iç siyasette malzeme olarak kullananlar var. On yıllardır bu ülkede statükoyu elitizmi savunanlar, milleti göbeği kaşıyan adam, milletin yüzde 60'ı aptal diyenler, aynaya baktıklarında kendi mübarek yüzlerini görürler.
Bu millet 3 Kasım 2002'de vesayetçi anlayışa, kendisini tahkir edenlere en güzel mesajı vermiştir. Bu mesajı almamakta direnenlerin nereye tekabül ettiklerinin, hangi isimlerle yan yana anıldıklarını görmelerini temenni ediyoruz.
'Her tarafın hukukçu olsa ne yazar'
İşte ana muhalefet partisinin geçmişinden bugüne darbe şakşakçılığından vazgeçmedi, bugün de vazgeçmiyor. Ve bakıyorsunuz sıfatı anayasa hukukçusu olan biri garip garip şeyler söylüyor. Senin her tarafın anayasa hukukçusu olsa ne yazar. Bu tür kişiler akademisyen olamaz. Bu kişiler hukukçu da olamaz. Bu kişiler sadece kitabı ezberlemiştir.
Ordumuzu adeta ABD'nin idaresine vermiş bir havada gösterme anlayışı bir suçtur. Şu anda Zonguldak bu işi başlattı. Ben bu suç duyurusunu burada ilan ediyorum. Gereğinin yapılması lazımdır. Bu karşılıksız kaldığı anda ordumuzla topla oynar gibi oynarlar. Bunun bedeli ödettirilmelidir. Demokratik süreçle bu olay asla iç içe olamaz. TSK'yı karton kutuya benzetme olayına asla prim veremeyiz. Bu konuda savcılarımızın gerekli adımları atması gerekiyor.
Cumartesi anneleriyle görüşme
Hafta sonunda Dolmabahçe’de önemli bir görüşmem oldu. Cumartesi annelerinden 12 tanesini kabul ettik ve kendilerini dinledim. Anneliğin siyaseti, ideolojisi yoktur. Biz bu sürece anneler ağlamasın diyerek başladık. Allah uzun ömür versin, orada 103 yaşına ulaşan Berfo ana var idi. Bir hikayesini bizle paylaştı. Kendisini dinlediğimizde hissiyatını paylaştığımızda, anneliğin ideolojisinin olmadığı anlaşıldı. Bir gün gözünüzün önünde evladınız alınıp götürülüyor, 31 sene göremiyor.
31 yıldır kapımı kilitlemiyorum diyor Berfo ana. Belki bir gün çıkar gelir, kapıyı kilitli bulmasın diye açık tutuyorum diyor. Suçluysa karşılığını bulur, hiç olmazsa oğlun ağırlaştırılmış müebbete mahkum derdik. Öldü diyelim, en azından mezarı olduk ziyaret ederim diyorum. Katilin bulunamaması büyük bir acı, ancak evlatların mezarını bulmaya razı olan anneler var ülkemizde.
Bu analar adına çetelerle mücadele ediyoruz. Bunun istismar edilmesini doğru bulunmuyoruz. Ülkemizdeki hiçbir anne gözyaşı dökmesin diye hukuksuzluğa karşı mücadele ediyoruz. Başkaları gibi annelerinin gözyaşları üzerinden siyaset yapmıyoruz, siyaset yapılmasını istemiyoruz. Tam tersine bu acılar bir daha yaşanmasın istiyoruz. Bu mücadeleyi 8 yıldır tek başımızla yapıyoruz, biz çetelerle mücadele ederken, bazıları bunları savunuyor. 12 Eylül'de evet derken, birileri hayır dedi ve demeye devam ediyor.
Sadece kendi dönemimizde kalmadık, bizim dönemimizden önce işlenen cinayetlerin arkası aydınlatılsın diye çalışıyoruz. Eğer statüko attığımız her adımın karşısında bir duvar gibi dikilmeseydi, birileri demokrasinin yanında saf tutmak yerine çetelere avukatlık yapmasaydı Türkiye çok farklı bir yerde olurdu. Önümüze çıkan engellere asla aldırmayacağız ve her karanlık noktayı aydınlatıp, ana ve babaların gözyaşlarını dindirmek için mücadelemize devam edeceğiz.
2004 yılında olmuş bir hadise... Dönemimizde faili meçhul yok diye bildim. Ama 2004'te böyle bir olay olduğunu öğrendim. Öyle bir anne vardı karşımda. Evladı okurken, okula gittiği ve İğneada'da kaybolduğunu öğrendik. Ondan sonra sadece ıslak şortunun kendisine ulaştırıldığını ve bunların inandırıcı bir tarafı olmadığını öğrendik. 7 yılı hesaba çekmemiz lazım. Nedir ne değildir üzerine gitmemiz lazım. Annelerle görüşmelerimizi yoğunlaştırmak lazım.
Üniversite kış oyunları
Erzurum'da 25. dünya üniversite kış oyunları önceki gece muhteşem bir törenle sona erdi. Türkiye'nin ve Erzurum’un sesini tüm dünyaya duyurduk. Tüm katılımcılardan tam not aldık. Böyle başarılı bir organizasyon için Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığımıza ve katkıda bulunan tüm kurum ve kuruluşlarımıza, sanatçılarımıza şükranlarımızı sunuyorum.
Bu arada Erzurum halkına ayrıca teşekkür ediyorum. Oyunlarda Türkiye'yi tatmin edecek başarı elde edemedik, ama bu ilk adımdır ve gerisi gelecektir. Her başlangıç, başarılar için bir müjdedir. Kış sporuna yaptığımız yatırımlarla bu tablo değişecektir. 650 trilyon yatırım yaptık Erzurum’a. Tüm gençlerimizin hizmetinde olacak bu tesisler. Erzurum bu işin merkezi konumunda.
Bu arada Emniyet Teşkilatı'nı ilgilendiren bir yasa değişikliğini yasalaştırdık. 10 yıllık hizmetlerini tamamlamaları şartıyla askerlik görevini yapmış sayılacaklar. Bu değişiklik emniyet teşkilatının güçlenmesinde önemli katkılar sağlayacaktır. Yıllardır konuşulan bu sorunu da halletmiş, polis kardeşlerimizin bu talebini yerine getirmiş olduk.