Başbakan Recep Tayyip Erdoğan BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Şemdinli'nin PKK’nın eline geçtiği açıklamasına sert bir dille cevap verdi. Erdoğan, PKK'nın bölge hakimiyetini başaramadığını ve bu nedenle alan hakimiyetine yöneldiklerini bunda da başarısız olduklarını söyledi. Bu tür haberlerin propaganda olduğunu söyleyen Erdoğan, ‘Medya PKK’nın propagandasını yapıyor’ dedi. Başbakan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün PKK tarafından kaçırılmasını ise şüpheli bir durum olarak değerlendirdi.
Erdoğan, PKK'nın Gaziantep'te yaşanan olaya sahiplenmediğini ama buna halkın inanmadığını da ifade etti. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, kamuoyuna sunduğu 11 maddelik ''Teröre Karşı Ulusal Mutabakat'' önerisine için, "Çiçek’in bazı önerilerini kabul etmemiz mümkün değil" eleştirisini yaptı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gündemdeki gelişmeleri Kanaltürk'te yayınlanan Başbalan'la Özel adlı programda değerlendirdi. İşte Erdoğan'ın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
“Terörle ilgili olarak şu anda bizler, iktidarımız döneminde bir süreç başlattık. Bu süreci son iki-üç yıl içerisinde milli birlik ve kardeşlik projesi adı ile önlemenin gayreti içerisine girdik. Terörle mücadele sadece siyasi iktidarın gayretiyle olacak bir mücadele değil. Dünyanın her yerinde İspanya olsun, İngiltere olsun, orada bütün başbakanlarla görüşmelerde hep şunu açık ve net ifade etmişlerdir. 'Biz terörle mücadelede hiçbir zaman iktidar muhalefet ayrımını yaşamadık. Birlikte el ele verdik. Halkı ile medyası ile bu mücadeleyi ortak yürüttük. Bu ortak mücadele neticesinde ETA ile mücadelede İspanya'da bir yerlere vardık. Aynı şekilde IRA ile mücadelede İngiltere'de biz bir yerlere vardık. Bunun başka çıkışı da pek yok' dedikleri bu. Biz ise Türkiye'de maalesef muhalefet ile bu konuda el ele vermek veya medya ile el ele verip bu işin mücadelesini yürütmeyi ne yazık ki sağlayamadık” diye konuştu.
Erdoğan, “medya ve muhalefetin sürekli olarak bu işi tahrik eder noktada olduklarını, bütün bunlara rağmen mücadelenin sürdürüldüğünü” kaydetti. Parlamento'da bulunan bir siyasi partiyi “demokrasi mücadelesi olan veya demokratik parlamenter sisteme inanmış veya demokrasi ile biz ülkede bir şeyler yapalım diye düşünen siyasi parti” olarak görmediğini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
“Çok açık ve net, son olarak eş başkanlarından bir tanesinin yapmış olduğu açıklama bu ülkede, bu ülkenin gerçek evlatlarının, bu ülkenin ben vatandaşıyım diyenlerinin hepsinin ciğerini dağlamıştır. Nedir bu, '400 kilometre PKK'nın kontrolü altındadır.' Bir defa bu tespit bu ifade çok çok büyük bir yalan. Yalanın ötesinde sen kimden yanasın? Teröristten veya terörden yana mısın? Yoksa bu ülkede terörü yok etmek isteyenlerden yana mısın?”
Erdoğan, iddiayı dile getiren kişinin, Türkiye Cumhuriyeti'nin Büyük Millet Meclisi'nde bulunan bir siyasi partinin eş başkanı olarak bu ifadeyi neye göre kullandığını sorarak, delilinin ve tespitinin ne olduğunu açıklamasını istedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“400 kilometre dediğin zaman bu 400 bin metredir. Bu 400 bin metreyi nasıl oluyor da bu şekilde kontrol altına alıyorlar. Bunu siz nasıl tespit ettiniz. Neye göre tespit ettiniz. Çünkü bölgeyi onlara göre az da olsa bilen birisiyim. Ama o bölgeye hiç gitmemiş biri değilim. Defalarca gittim. Alışılmış başbakan değilim. Bölgeyi helikopterlerle karadan çok gezdim. Bu sadece AK Parti'yi kapsayan değil, bundan önceki siyasi mücadelemde de o bölgede yaptığım çalışmalardan bildiğim tespit olarak bunu söylüyorum. Tabii bunu söylerken aynı şeyi Çukurca, Şemdinli, Yüksekova için ve merkez için söylediler. Hakkari için söylüyorum. Bütün bunlarla beraber dediler ki Şemdinli tamamen terör örgütünün elinde. Ciddi bir yalan. Burada korkunç bir dezenformasyon var. Bu dezenformasyona yardımcı olan bir medya var. İstisnaları bundan rahatsız olmazlar. Onlar durumu bildikleri için. Bizim böyle bir şeyimiz yok der, rahattır. Ama buna destek veren gruplar var. Şimdi şöyle bir gerçeği sizinle paylaşmak istiyorum. Özellikle Şemdinli olayında ki burada güvenlik güçlerimizin çok ciddi mücadelesi oldu. Terör örgütünün bütün mücadelesi alan hakimiyeti üzerinde değil, bilinçsel olarak insanları taciz etmek, öldürmek, kaçırmak vesaire gibiydi. Şimdi ise alan hakimiyetini hedeflemek suretiyle bir şeyler yapmanın gayreti içinde. Çünkü diğeri iflas etti. Onu başaramıyor. Şimdi bu yolda gitmek suretiyle kendine daha büyük bir prim yapabilir mi diye bunun gayreti içerisinde.”
PKK'nın alan hakimiyeti mücadelesine Türkiye'de güvenlik güçlerinin müsaade etmesinin mümkün olmadığına işaret eden Erdoğan, “Onun için de mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdürdük, sürdürüyoruz. Nitekim Şemdinli'deki kayıpları çok açık, net ortada. Yani 160'ı bulan orada kayıpları var. Orada diyelim ki 5-10-15 bizim şehidimiz onlar için tabii çok çok önemliydi. Bunun karşısında medyamızın takındığı tavır bizler için üzüntü vericiydi” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bu siyasi partinin iplerinin tamamen terörün ve terör örgütünün elinde olduğu için kalkıp da bu ifadelerin dışında ifade kullanmasının mümkün olmadığını belirtti.
Erdoğan, “Bakın şimdi Gaziantep'teki olayda ne yaptılar? Açıklama yaptılar. Güya işi kınadılar. Güya PKK sahiplenmedi. Peki buna halkım inanıyor mu? İnanmadı. Bugün kamuoyu araştırmalarımızda görüyoruz ki, halkımızın yüzde 85'i buna inanmıyor. Bunlar elimizde var. Biz sürekli bir şey söylüyoruz. Sen eğer siyaset yapacaksan, demokrasiden taviz vermeden bu siyaseti yapacaksın. Ama senin derdin siyaset değil de bu ülkede terör örgütünü arkana almak suretiyle onun verdiği destek ile parlamentoda yer tutmaksa bunu bir yere kadar yaparsın. Ondan sonra da geldiğin gibi gidersin. Kaldı ki buna göre çok daha sağlıklı seçimlerin yapılması için de şüphesiz ki adımlar da atılacaktır” ifadesini kullandı.
Erdoğan, sadece Gaziantep olayının değil, petrol ile ilgili olarak nakil hatlarının bombalanmasını ve araçların yakılmasını anımsatarak, “Bunlar o bölgenin kalkınmasını da istemiyorlar. Örneğin Yüksekova'da havaalanı yapıyorsun. Sen git havaalanının araçlarını yak. Oradaki çalışmalarda müteahhidin adamlarını kaçır. Aynı şeyi gel Şırnak'ta, Iğdır'da yap. Bütün bunlara rağmen Iğdır'da havalimanını bitirdik. Tüm bunlara rağmen Şırnak'ı, Yüksekova'yı bitireceğiz” diye konuştu.
Bölgeye baraj yaptıklarını anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Barajlara konulan ad ne biliyor musunuz? Terör barajı. Adı böyle koyuyorlar. Barajdan ne çıkacak, su ve elektrik enerjisi vesaire gidecek. Bunun yanında buralarda çok ciddi istihdam olacak. Bu istihdamda da o bölgenin insanı, benim Kürt kökenli kardeşim istihdam edilecek. Bunların ne yapmak istediği belli değil. Tek şeyleri var. Akıbeti meçhul olan insanları öldürmek. Bunun yanında huzursuz bir ortam meydana getirmek. Bölgenin kalkınmasını engellemek. Şu anda eğer Güneydoğu Anadolu bölgesi, Doğu Anadolu da kısmen kalkınma hamleleri devam ediyor, diğer illerimize ve bölgelerimize göre geride kalıyorsa bunun tek sebebi var, müteşebbis bu bölgeye girmiyor. Sadece devlet giriyor. Devlet de ne ile giriyor? Okulu, hastanesi, eğitimi, tarımı ve vesairesi ile giriyor. Çünkü biz diğer alanlardan çekildik, diğer alanlara artık özel sektör girsin. Bunu başaralım dedik. Aksi takdirde bunlar onu da yaparlar. Birçok yapılmış, bu noktada atılmış adım var. Hakkari'de iki tane hastanenin açılışını yapıyoruz. Hastanenin açılışını bile bunlar tehdit edecek kadar, oraya insanların gelmelerini engelleyecek kadar nasipsizler.”
Erdoğan, “Ben şuna inanıyorum. Bizim mücadelemizin terör ile olan kısmında biz salt olarak bu işin askerle, polisle olmayacağını açıkladık. Yine öyle gidiyoruz. Hukuk içinde demokratik parlamenter sistem inancı ile diplomatik ilişkilere varıncaya kadar sosyopolitik, sosyoekonomik ne gerekiyorsa bunları yapmak suretiyle mücadelemizi sürdüreceğiz. Tabii burada akıllı davranacağız. Ama güveni, cesareti hiç kaybetmeden bu işin üzerine gideceğiz. Bizim tabii açılım maçılım filan diye bir şeyimiz yok. Milli birlik ve kardeşlik projemiz. Bu proje ile aynen devam edeceğiz” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, PKK'lı teröristlerle kucaklaşan BDP milletvekillerini eleştirerek, “Bunlarla neyin müzakeresini yapacaksın? Karşında müzakere edeceğin bir defa bir parti olacak, demokrasiye inanmış, parlamenter sisteme inanmış bir parti olacak, onunla müzakere edeceksin. Bunların böyle bir derdi yok” dedi.
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, “Terör eylemlerinin uluslararası boyutunu nasıl değerlendirdiği, bu eylemlerin Türkiye'yi daha fazla yavaşlatma ve geriletme amacı taşıyıp taşımadığı” sorusu üzerine, Gaziantep'teki patlamayla ilgili bazı gazete ve televizyonların yaklaşımını eleştirdi.
Afganistan'daki koalisyon güçlerinin son 1 ayda 158 kaybının olduğunu ancak bununla ilgili söz konusu ülkelerin medya organlarında haberlerin yer almadığını belirten Erdoğan, Türkiye'de ise böyle bir olayla ilgili aynı tavrın gösterilmediğine dikkati çekti.
Terörün, propagandasını yaptırma hedefi olduğunu dile getiren Erdoğan, ülkede terörle mücadele eden yönetime zafiyet tesis etme gayreti de olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, “Medya kimin yanında yer alacak? Attıkları başlıklara bakıyorsunuz, köşe yazarlarına bakıyorsunuz, ben diyorum ki sizin haber kaynağınız Allah aşkına Roj TV midir, Mezopotamya mıdır, sosyal medya mıdır? Bunlar üzerinden sansasyonel bütün haberleri üretmek doğru mu? Bir defa bunlara karşı bir tavrı yazılı ve görsel medyanın hep birlikte alması lazım. Bunları ademe mahkum etmek durumundayız. Eğer bunları ademe mahkum edersek biz o zaman çok daha hızla mesafe alırız” diye konuştu.
“Gaziantep olayında medyanın olayı küçümseme yönünde bir tavır gösterdiği” ifadesi üzerine Erdoğan, “Ama yine de oradaki görüntüler vesaire filan, bütün bunlar onlara maalesef istenmeyen bir gücü veriyor, katıyor” dedi.
Bu konular üzerinde çalışmaları olduğuna değinen Başbakan Erdoğan, “Bu çalışmalarla birlikte bu konuda çok daha farklı bir şekilde bunları ademe mahkum etmenin gayreti içine gireceğiz. Aksi takdirde bu süreci zorlaştırıyor” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bu konuda duyarlı davranan medyaya da teşekkür ederek, “BDP'lilerle ilgili sert eleştiriler yaptınız. Bu konuda kamuoyuyla paylaşacağınız düşünce var mı? Türkiye'nin geçmişte parti kapatma gibi sıkıntıları da var, yeni şartlarda o sıkıntı nükseder mi?” sorusuna, şu yanıtı verdi:
“Şunu bir defa çok açık net ortaya koymamız lazım. Biz Ak Parti olarak, Ak Parti Hükümeti olarak parti kapatılmasına karşıyız. Bu, bizim baştan beri savunduğumuz yöntemdir. Anayasa değişikliğinde, 26 maddelik pakette de 'parti kapatılmasını ortadan kaldıralım' diye bir madde getirdik. Fakat iktidar partisi olarak yalnız kaldık. Anamuhalefet, diğer muhalefet partileri Mecliste adeta boykot ettiler ve o maddeyi biz kendi içimizden de bazılarının ihanetiyle, 2-3 tane ihanet de diyeceğim bu kadar açık konuşuyorum, biz o maddeyi çıkartamadık. O madde o gün 330'u yakalamış olsaydı, o da çıkmış olacaktı ve böylece partilerin kapatılması olayı adeta yok denecek noktaya gelecekti. Şimdiyse bakın o zaman Meclisi terk edenler, şimdi partilerin kapatılması noktasında ne diyorlar? 'Partilerin kapatılmaması lazım, biz bu işin en çok mağduruyuz.' Mağdurusun da o gün niye terk ettin gittin? O gün terk edip gitmeseydin, işte bir tanesi BDP'dir, bugün böyle bir sorun olmayacaktı, bunu konuşmayacaktık. Ama ben şunu savunuyorum, diyorum ki suçu işleyen kimse bedelini o ödesin. Genel başkan, genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, şu veya bu. Dokunulmazlık olayına gelince, terör, adi suçlar, yani bunların üzerinde konuşabiliriz. Ama insanların fikrinden, düşüncesinden dolayı vesaire kalkıp buna da hemen biz 'dokunulmazlık sürecini başlatalım' dersek bunu da ben doğru bulmuyorum. Tabii sağlıklı bir süreci de bu götürmez. Onun için de biz bu konuların hepsini konuşmaya, görüşmeye hazırız.”
Parlamentoda bekleyen çok değişik suçlardan 735 kadar dokunulmazlık dosyası bulunduğunu, ancak bunların içinde terörün yanı sıra seçim kampanyalarıyla ilgili dosyaların da yer aldığını ifade eden Erdoğan, bunların hepsinin değerlendirmesinin yapılması gerektiğini söyledi.
Erdoğan, “Bunun neticesinde de ortaya ne çıkarsa bunun bedeli ödenir ve şu anda öyle zannediyorum ki bu süreçte parlamento bu işleri, fezlekeleri çok farklı şekilde ele alacaktır” dedi.
“Teröristlerle kucaklaşılması ve yapılan açıklamalardan sonra siyasette müzakere olarak muhatap kim olacak? Yoksa terörle mücadele sadece askeri mücadele kanadıyla mı devam edecek?” sorusuna Erdoğan, “Bunlar şimdi siyasetçi olmaktan çıktılar zaten. Yani gidip teröristle kucaklaşana ben nasıl 'siyasetçi' diyeyim? Ben şimdi ona siyasetçi gözüyle bakamam ki” yanıtını verdi.
Durumun böyle bir noktaya geldiğine dikkati çeken Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizim buradaki tek şeyimiz şu anda az önce söylediğim, fezlekelerle başlayan süreç ki orada görüntülerini izlediklerimiz zaten ne yazık ki 14. maddeden de haklarında birçok dava olanlar var. Terörün çok açık, net, her yerde müdafaasını yapan ve teröre bulaşanlar bu noktada var ama o günkü 9 milletvekilinin o gösterdiği tablo yenilir yutulur bir tablo değildir. Biz böyle bir milletvekili tanımıyoruz. Ben o 9 milletvekiline, vatandaşım, milletim bunları şu veya bu saikle, ama tehdit altında, ama tacizle parlamentoya gönderdikleri için kabullenmek zorunda kalıyoruz. Yoksa bunlara, bunlar milletimin gönderdiği vekillerdir diye şahsen ben bakamam.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Müzakere süreci kapandı mı” sorusu üzerine, “Bu tür adamlarla tabii ki. Bunlarla neyin müzakeresini yapacaksın. Karşında müzakere edeceğin bir defa bir parti olacak, demokrasiye inanmış, parlamenter sisteme inanmış bir parti olacak, onunla müzakere edeceksin. Bunların böyle bir derdi yok” diye konuştu.
Bütün bunları gördüklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bunlara inanarak da diyoruz ki, biz terör örgütüyle mücadele edeceğiz ama siyasi partiyle de müzakere ederiz. Yani bugüne kadar birçok iktidarların yapmadığı şeyler. Örneğin diyelim ki MİT müsteşarlarımızı, bundan önceki müsteşarım da dahil, şimdiki müsteşarım da dahil, bunları adaya gönderen bir başbakan, Oslo'ya gönderen bir başbakan... Bunu gönül huzuruyla söylüyorum. Çünkü sorun çözmek için burası en yetkili mercimdir. Dünyada da en yetkili merci bu noktada istihbarattır. İstihbaratı bu noktada kullanırız, her an kullanırız. Bugüne kadar kullandığımız gibi bundan sonra da kullanırız. Bu sadece terörle de ilgili değildir. Terör dışı suçlarda da aynı şey yapılabilir. Çünkü bizim derdimiz burada bağcıyla değil. Derdimiz bu üzümü nasıl yiyeceğiz? Milletçe nasıl yiyeceğiz.”
Erdoğan, bununla ilgili adımları bundan sonra da atmaya devam edeceklerini belirtti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Suriye'deki gelişmeler konusunda son dönemde gündeme taşıdığı iddialara tepki göstererek, “Siz kalkacaksınız, 'Türkiye'den Suriye'ye silah gönderiliyor, silah yardımı yapılıyor' diyeceksiniz. Ayıptır, böyle bir şeyi bu ülkenin anamuhalefet partisinin başı nasıl söyler. Buradan oraya yapılan insani yardımlar noktasında bunları farklı yerlere nasıl çeker. Yapmayacak mıyız insani yardım? Yapacağız” dedi.
Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Suriye'deki gelişmeler konusunda son dönemde ortaya attığı iddiaları yalanladı.
Suriye'deki gelişmeler konusunda değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, “Size gelen raporlara göre Beşşar Esed'in siyaseten ömrü ne kadar kaldı?” sorusuna, şu yanıtı verdi :
“Bana göre Beşşar Esed, siyasi ömrünü tamamlamıştır. Şu anda Beşşar Esed, Suriye'de bir siyasetçi gibi çalışmamaktadır. Adeta bir iç savaş içindeki bir aktör veya bir figüran olarak çalışmaktadır. Kaldı ki Türkiye'yi Suriye'de, Suriye'nin içinde dökülen kanın sorumlusu olarak tutan Beşşar Esed, ağzından çıkanı kulağının duymadığı bir hale gelmiştir ve Türkiye Suriye halkının yanındadır ama zalim Beşşar rejiminin yanında değildir. Suriye halkı bizim kardeşimizdir. Biz bu duygular içinde Beşşar'la Türkiye bağlarının koptuğu dönemde bu bağları tesis ettik."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Türkiye'ye sığınan Suriyeliler için açılan kamplarla ilgili değerlendirmelerine de tepki gösteren Erdoğan, şöyle konuştu:
“(Bu kamplara gireceğim) diyor. Nasıl gireceğin önemli. Bunun emrini biz veririz. Oralar yol geçen hanı değil. Bakın daha kısa bir süre önce oraya İnsan Hakları Komisyonu gitti. (Raporu göstererek) Şu gördüğünüz İnsan Hakları Komisyonu'nun inceleme raporudur. Gitmişlerdir, kamp ziyaretini yapmışlardır. Gene gidebilirler, gene talepleri oldu ama bunlar izin aldılar ve gittiler fakat biz bu kamp yerlerini bir şov merkezi haline dönüştürmeyiz. Sayın Kılıçdaroğlu eğer böyle bir şey arzu ediyorsa, bunun iznini talep eder. Ondan sonra biz de gerekli değerlendirmeleri yaparız. 'Şu kamp uygundur' deriz; oraya göndeririz. Öyle, 'ben şuraya girmek istiyorum, buraya girmek istiyorum...' yok öyle şey. Zabıta mısın sen? Öyle her istediğin yere gireceksin. Böyle şey yok. Çünkü buradaki insanların can güvenliği bizden sorulur.”
Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun, Türkiye'den Suriye'ye silah gönderildiğine ilişkin iddialarına ilişkin, “Siz kalkacaksınız, 'Türkiye'den Suriye'ye silah gönderiliyor, silah yardımı yapılıyor' diyeceksiniz. Ayıptır, böyle bir şeyi bu ülkenin anamuhalefet partisinin başı nasıl söyler. Buradan oraya yapılan insani yardımlar noktasında bunları farklı yerlere nasıl çeker. Yapmayacak mıyız insani yardım? Yapacağız” dedi.
CHP'li bazı milletvekillerinin, “Ahlaki olmayan bazı adımların Hatay'da atıldığına, oralarda gayrimeşru işlerin yapıldığı ve bunları Suriye'den gelenlerin yaptığına” ilişkin iddialarına tepki gösteren Erdoğan, Hatay Valisinin bu iddiaların gerçek dışı olduğuna yönelik açıklamalarına dikkati çekti. Erdoğan, şunları söyledi:
“Bu ülkenin bir izzetinefsi var. Kalkıp da Türkiye'nin mevcut hükümetini bu noktada savunmak yerine gidiyor Beşşar Esed'i savunuyor. O rejimden yana. Ben de 'sen Baasçısın' deyince kızıyor. Niye kızıyorsun, niye rahatsız oluyorsun. Onunla aynı şekilde hareket ediyorsun. Hatay'da toplantı düzenliyorlar. Toplantıya katılanlar bu ülkedeki aşırı uçlar. Terörle kucak kucağa olanlar. Kimle beraber yapıyorlar bunu, CHP'yle beraber yapıyorlar. Bunu yaparken de neyse 300 kişi, 500 kişi bir salonda toplanıyorlar. Beşşar'ın resimleriyle beraber Beşşar'a mesaj gönderiyorlar. Beşşar da 'Türk halkı benim yanımda' diyor. Buna kargalar bile güler. Nerede senin yanında. Biz Suriye halkının yanındayız.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yaptırdıkları ankette, “Türkiye'nin güvenliğini tehdit edecek bir gelişme olması durumunda sizce Türkiye Suriye'ye bir müdahalede bulunmalı mı?”sorusunun vatandaşlara yöneltildiğini belirterek, şöyle dedi:
“Halkımızın ortalama vermiş olduğu cevap yüzde 58 bu işe 'evet' diyor. Ayrıca Suriye politikasına yönelik olarak ortalama olarak ele aldığımızda yüzde 49 'evet' diyor. Yüzde 14 diğer seçmen, ondan sonrası diğerleri kararsız zaten.
Özellikle medyanın takındığı tavır bu süreci çok daha farklı kılabilir. Ama medya tabii burada maalesef bu malum medya Beşşar'a adeta destek verenler olursa iş bu noktaya gelir. Biz şu anda sadece bu işin gerçekten hassasiyetini düşünen Suriyeli kardeşlerinin yanında olanlarla beraber bu mücadeleyi sürdürüyoruz.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, “Erdoğan ve Esed Türkiye'de birlikte tatil yaptı” iddiasının da gerçeği yansıtmadığına dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Ben Sayın Beşşar Esed'i o zaman buraya davet ettik, misafirimiz oldular ailece ama ben yazlıkta değildim. Hiçbir zaman yazlıkta da beraber olmadık sadece buraya geldikten sonra orada kendilerini ayrıca bir ziyaret ettim o kadar. Orada olarak değil, oraya giderek kendisini ziyaret ettim. Bunu Sayın Kılıçdaroğlu'nun bilmesi lazım. Bu iftiralarına da son vermesi lazım. Çünkü akşam başka, sabah başka. Bu, böyle çirkin oluyor, yakışmıyor. Doğru konuş, dürüst konuş.”
Başbakan Erdoğan, 2014 yılı içinde bir taraftan mart ayında yerel seçimin, hemen arkasından Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağını, bunun hem siyasi partiler hem de vatandaş açısından da sıkıntı olacağını belirterek, “Ekim gibi olursa 4-5 ay geri alma durumu var. Sayın Bahçeli de açıklama yaptı biliyorsunuz, onun da olumlu yaklaşımı var” dedi.
Kurmaylarına, 'MHP ve CHP ile görüşün' talimatı verdiğini ifade eden Erdoğan, “Ona göre burada tarihi mutabakatımızı da sağlarsak, yerel seçimleri şöyle 4-5 ay öne almamız mümkün”dedi.
'Masada kaç parti kalırsa onunla bitiririz'
Yeni anayasa için çalışmaların yürüdüğünü vurgulayan Erdoğan, her zaman, “Masadan kalkan veya masadan kaçan parti asla olmayacağız” dediklerini anımsattı. Erdoğan, şunları kaydetti: "İlla 4 parti burada dayanışma içinde olacak diye bir şey yok. Masada kaç parti kalırsa onunla bitiririz. Yani bu iki parti de olabilir ama 'iki parti' derken tabii anayasal değişikliği yapabilecek iki partiyi kastediyorum ki bu CHP olabilir, MHP olabilir. Oturalım konuşalım, azami müştereklerimizi tesis edebilirsek iş biter. Asgari müşterek değil. Çünkü azami müşterek sağlanırsa güzel bir anayasa, yeni bir anayasa çıkar.”
Başbakan Erdoğan, yeni anayasa konusunda çalışma yapan kurmaylarına, “Sizler sonuna kadar gerekeni yapacaksınız. Oldu oldu, olmadı mevcut anayasayla yolumuza devam edeceğiz” dediğine değinen Erdoğan, “Çünkü zaman kaybına da tahammülümüz yok” diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “30 Eylül kongremiz tabii ki bizim 2023'e yönelik seçimlerde açıkladığımız hedeflerimizi, siyasi parti olarak da yükleneceğimiz süreç olacaktır. Çünkü biz şu andaki mevcut ekiple bunu açıkladık ama şimdi bu yeni oluşacak ekiple beraber 2015 seçimlerine çok daha farklı girmenin gayreti içerisindeyiz” dedi.
Uludere olayıyla ilgili yapılan soruşturmada gelinen noktanın sorulması üzerine Erdoğan, “Şu anda onunla ilgili idari adli bütün süreç devam ediyor” diyerek şunları söyledi:
“Şimdi birilerinin talebiyle hemen şu gün bitsin bugün bitsin, neticelensin böyle bir şey söyleyemezsiniz, ama bu iş başlatılmış devam ediyor. Ve bu konuda gerek hükümet olarak bizler, hükümet olarak yine iletişim içerisinde askeri yargı, bu noktada bütün adımlarını atmıştır ve hassasiyetle bu işin üzerine gidilmiştir. Ama bu işi kaşıyanlar var. Kaşıyanlar da kim? Yine terör örgütünün uzantısı BDP. Bunlar kaşıyor ve buradan nemalanmak istiyorlar. Farklı bir yere taşımak istiyorlar. Öbür tarafta CHP bu noktada ne yazık ki bu işi kurcalıyor. Bakın burada çok açık net bir şey söylüyorum, bölge terör bölgesidir. Kaçakçılığı burada temize çıkarmanın hiçbir anlamı yok ve bu olayın vuku bulduğu yer tamamıyla yasaklı bölge ilan edilen bölge. 'Efendim biliyorlarmış' Biliyormuşu falan bırakalım. Daha önce bir Gediktepe bir Hantepe bütün buralarda yaşanmış olaylar var. Orada da yani askeri yetkililer 'biz bunları çoban zannettik ondan dolayı vurmadık” dediği zaman biliyorsunuz medya günlerce üzerine gitti. 'Vursaydınız niye vurmadınız falan filan' dediler.
Burada da tabii geçirilmiş olan bazı olaylar ister istemez askerimizin daha hassas davranmasını getiriyor. Nitekim Genelkurmay Başkanımızın söyledikleri var, benim söylediklerim var, biz üzüntümüzü her şeyimizi burada ifade ettik ama işi alıp başka yere taşıyorlar. Neymiş devlet özür dilesin vesaire gibi.”
“Dersim'le ilgili ben özür diledim diye Dersim'de olaylar, Tayyip Erdoğan ve partisinin lehinde mi gelişti?” diyen Başbakan Erdoğan, “Hiç özür dilemeyen Sayın Kılıçdaroğlu, Dersim'le ilgili olarak bulunduğu nokta ortada. Geçen dönem işte parlamentoda yaşadıklarımız ortada. Bir Dersimli olarak bir Tuncelili olarak kalkıp da bu olayların arkasında duramamıştır, savunamamıştır. Partisinin geçmişini ilgilendiriyor çünkü. Partisinin geçmişinde bir karanlık nokta var orada, söyleyememiştir” diye konuştu.
Kendilerinin bu noktada rahat olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, “Benim başbakan yardımcım iki kez gitmiştir, eşimi, kızımı bölgeye göndermişimdir. Onlarla görüşmeler yapılmıştır, dertleşme vesaire hepsi yapılmıştır” ifadesini kullandı. “CHP, MHP orada teşkilatı, örgütü ile var olmuş olsa o zaman terör örgütüne orada yer kalmaz” “30 Ağustos törenlerinde CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin'le kameralara da yansıyan karşılıklı konuşmanız oldu. Yakında bölgeye de gideceğinizi de söylemişsiniz” denmesi üzerine Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bizim zaten bölgeden uzak diye bir durumumuz yok. Şu anda oralarda bizi bekleyen birçok açılışlar var. Bu açılış törenlerimizi inşallah süratle yapacağız. Başta Van olmak üzere bütün o bölgelerde, mesela şimdi bir taraftan Yüksekova ile ilgili yaptığımız çalışmalar var. Eğitimde özellikle havaalanı çalışması, yollar, bunlarla ilgili yaptığımız çalışmalar var. Şırnak'la ilgili aynı şekilde. Bütün bunların hem açılış törenlerini yapmak onun için bölgeyi dolaşmak durumundayız. Muş'ta olsun, Iğdır'da olsun yaptığımız çalışmalar var. Bunları devam ettireceğiz, Diyarbakır'da yoğun, bu noktada atılan adımlarımız var. Bunları devam ettireceğiz.
Bizim bunlardan geri durmamız mümkün değil, Şanlıurfa, Gaziantep bütün burada yapmakta olduğumuz yatırımlar var. Bütün bunlar devam edecek. Bir de tabii Güneydoğu dediğiniz zaman hep Hakkari, Şırnak'ı konuşurlar. Yani hiç Gaziantep'i, Şanlıurfa'yı hiç buraları konuşmazlar. Buralar Güneydoğu değil mi? Adıyaman'ı neden konuşmuyorsunuz? Adıyaman'da da bu kadar adımlar atıyoruz, aynı şekilde Kilis. Bunları saymazlar bütün bunların hepsini ortaya koyacağız değerlendirmeyi ona göre yapacağız. Ben demokratik parlamenter sisteme inanmış bütün siyasi partilerin Türkiye'nin 81 vilayetinde olmasını istiyorum. Buna CHP başta dahil, MHP dahil. Oralara gitmeleri lazım. Eğer CHP, MHP orada teşkilatı, örgütü ile var olmuş olsa o zaman terör örgütüne orada yer kalmaz.”
Siyasi profilinden dolayı pek çok siyasi gözlemcinin “Terör meselesini, Kürt meselesini çözerse ancak Tayyip Erdoğan çözer, o da çözemezse bu mesele herhalde 20-30 yıl devam eder” dediği hatırlatılarak, “Hatta bunu sizinle siyasi mücadele içinde olan BDP'den bir milletvekili, üstelikte Uludere olayının hemen akabinde şöyle bir sözü oldu, dedi ki: 'Bugüne kadar hiçbir Başbakan Tayyip Erdoğan kadar Kürtler'de bu meseleyi çözeceğine dair bu kadar umut uyandırmamıştı' Ama sizin bu akşam sözleriniz Türkiye'nin terörle mücadelede çok daha sert bir moda gireceğini gösteriyor... Bu son kucaklaşmalar mı sizde bardağı taşıran damlalar oldu?” sorusu üzerine, Başbakan Erdoğan, “Hayır o örneklerden bir tanesi. O tür insanlar bizim muhatap olacağımız insanlar değil. Benim muhatabım artık oradaki Kürt kökenli vatandaşımdır. Ama benim Güneydoğu Anadolu'da sadece Kürt kökenli vatandaşım yok ki. Zaza da var, Arap da var, Türk de var, hepsi var. Hepsiyle görüşüyoruz. Ama benim oradaki vatandaşlarımın sorunu benim için önemli. Ben onu zaten vatandaşımdan dinliyorum, teşkilatımızla birlikte dinliyoruz. Bu sorunlar nelerse bunların üzerine üzerine de gidiyoruz” karşılığını verdi.
Kürtçe'nin seçmeli ders olması ve bu tür adımların devam edip etmeyeceğinin sorulması üzerine de Erdoğan, şunları söyledi:
“Yaptıklarımız bunlar. Mesela ben size çok daha açık bir şey söyleyeyim; partimizin kuruluş çalışmalarını yaptığımız zaman Güneydoğu Anadolu'ya gittiğimde çok ilginçti, bize orada şu söylenmiştir: 'Şu OHAL'i kaldırın yeter.' Biz geldik, hemen bir ay içerisinde olağanüstü hali kaldırdık. Abdullah Bey'in Başbakanlığı dönemiydi, ben o zaman parlamentoda değildim, partimin başındaydım, biz bir ayda olağanüstü hali kaldırdık. Bunu başaran bir parti olarak biz bölgede bir defa böyle bir duruma sahibiz. Çekiç Güç olayı, bir anda bitirdik, mesela TRT Şeş yarım saat yayın yapıyordu, biz 24 saat TRT Şeş'i yayın yapar hale getirdik. Bilboardlar bütün bunlar, atılan adımlar, şimdi eğitimde üniversitelerde Kürtçe bölümler var. Buralarda gidip Kürtçe'yi öğrenebilir. Kursların açılmasını sağladık, serbest bıraktık. Şimdi de seçimlik ders haline getirdik.
Yatırımlara gelince biz Güneydoğuya şu son cumhuriyet tarihini alıyorum, yapılmamış yatırımları yaptık. Bu yatırımlarla birçok yerde Orta Anadolu'nun, Akdeniz'in hatta hatta batının köylerini aşan köyler var. Bunları ben bir lütuf olarak konuşmuyorum. Sorumluluğumuz buydu görevimiz buydu, bunu yapıyoruz bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Çünkü bizim bölücü terör örgütünün veya onun uzantısının eline 'biz işte bak devletten bir şey görmedik bunları bilin onun için oyunuzu bize verin' deme lüksünü onlara bırakmayacağız. Ama bir şey var o da şu; Burada kalkıp da 400 kilometre PKK'nın şu anda kontrolündedir, işgali altındadır veya orasını onlar almıştır diyen bir siyasi partinin genel başkanı veyahutta eş başkanını ben kalkıp da muhatap alamam. Onunla konuşamam. Bu ne demektir biliyor musunuz? 'Biz onlarla müşterek bir çalışmanın içerisindeyiz, böyle bir çalışmanın içerisinde biz bunu yürütüyoruz.' Tamamıyla yalan, hakikate ters... Bu 400 kilometreyi kaç kere gidip geldin, neresini gördün, böyle bir şey belli değil. Bu tamamıyla bu ülkede adeta ihanetle özdeştir.”
“30 Eylül'de partinizin kongresi yapılacak, o kongre ile önemli bir değişiklik bekleniyor. Numan Bey'le görüştünüz, Süleyman Soylu ile görüşeceğiniz söyleniyor. Hatta gazeteler Fatih Erbakan'dan bahsediyor... Bu kongre sonrası için bir öngörünüz var mı? 3 dönem görevde bulunma konusunda çok taraflı bir beklenti var, değişiklik olacak mı olmayacak mı? diye. Bu konuda son sözünüz nedir” sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“30 Eylül kongremizi tabii ki bizim 2023'e yönelik seçimlerde açıkladığımız hedeflerimizi, siyasi parti olarak da yükleneceğimiz süreç olacaktır. Çünkü biz şu andaki mevcut ekiple bunu açıkladık ama şimdi bu yeni oluşacak ekiple beraber 2015 seçimlerine çok daha farklı girmenin gayreti içerisindeyiz.
Bu ara bazı anketler falan medyaya yansıyor. Biz biliyorsunuz bu konuya çok önem veren bir partiyiz. Bizim şu anda son olarak yaptığımız kamuoyu araştırmalarında da bu gazetelere falan yansıyanlarla alakası olmayan, kaldı ki onlar da şecaat arz ederken, sirkatlerini söylüyorlar. Gene Ak Parti'yi aşağıya düşürme gayretlerine rağmen, düşüremedikleri gibi anamuhalefetin ciddi manada düşük olduğu ortaya çıkıyor, diğer muhalefet partilerinin de zaten durumları ortada. Ama Ak Parti onların bütün bu maharetlerine rağmen, yine gayet iyi bir konumda. Bizim yaptırdığımız kamuoyu araştırmalarında, hamdolsun bizim son seçimlerden sonra yine 2 puan yukardayız. CHP konumunu koruyor, MHP biraz düşük vaziyette. Zaten diğerleri barajın altında böyle bir durum var. Fakat bizim 30 Eylül'le ilgili tabii ki 2023'e yönelik yeni bir program açıklamamız doğuyor. Bunun çalışmasını da ayrıca yapacağız. Şu ana kadar olanların yanında buna ne gibi ilavelerimiz olacak, nasıl biz o seçimde açıkladıklarımızı nelerle.... Şu anda bu yeni ekip üstlenip götürecek, bunları da açıklayacağız.”
“Parlamentoda çok yeni arkadaşlar var” diyen Başbakan Erdoğan, şunları belirtti:
“Bu yeni arkadaşlardan istifade edeceğimiz gibi, partimize katılmak isteyen arkadaşlarımızdan bu konuda en azından Merkez Karar Yönetim Kurulumuzda, Yürütme Kurulumuzda destek alabileceğimiz arkadaşlar olabilir. Bu noktada yeni katılımlar olabilir. Ben zikrettiğiniz isimlerle bugünlerde görüşme yapacağım, gerek Numan Bey'le olsun gerek Süleyman Bey'le olsun görüşmeler yapacağım. Ama bunun dışında da belki aramıza katılmak isteyenler olabilir. Derdimiz şu, biz el birliği gönül birliği ile çok daha geleceğe güçlü girelim. Birliğimizi beraberliğimizi daha da artıralım ve 'ben' üzerine inşa edilen değil, 'biz' üzerine inşa edilen bir siyasi partiyi oluşturalım. Dikkat ederseniz bazı basın yayın organlarında güya Tayyip Erdoğan otokratik bir yapı tesis etmiş, öyle götürüyormuş falan filan... Böyle bir gayretin içerisinde olan genel başkan kalkıp da partisinin tüzüğüne '3 dönem milletvekilliği yapan bir dönem ara verir' kaydını koymaz.
Aynı şekilde genel başkanlıkta da belli bir dönem arka arkaya genel başkanlık yapabilirsin ama ondan sonra ayrılmak durumundasın. Bir dönem aradan sonra tekrar genel başkan olabilirsin, veya il başkanı veya ilçe başkanı olabilirsin. Ama hepsinde 3 dönem arka arkaya, belde, ilçe, il... Genel başkanlık yapan bir dönem ara vermek durumunda veya bir aradan sonra ki bunu zaten bu kongrede tüzüğümüzde de çok açık net ifade edeceğiz, daha net hale getireceğiz. Milletvekilliğinde de 3 dönem olayı aynen korunmaktadır, korunacaktır. Buna şahsım da dahildir, bunun da farklı yerlere çekilmesi bizi ayrıca üzer, çünkü biz ilklerin partisiyiz. Bunu diğer siyasi partiler de görmeli, çünkü Türkiye bunun bedelini çok ağır ödedi. Biz istiyoruz ki hücreler yenilensin yeni yeni adımlar atılsın. Bundan hiç çekinmeye gerek yok çünkü ilkelerinizi korursanız neticeye varırsınız.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Kürt meselesi diye artık bir mesele ben kabul etmiyorum. Türkiye'de artık Kürt meselesi kalmamıştır, bu iş aşılmıştır. Şu anda Türkiye'de bir terör sorunu vardır, Türkiye'de şu anda PKK sorunu vardır, Türkiye'de şu anda siyasal Kürtçülük vardır” dedi.
Erdoğan, terör meselesinin çözümü için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını, yapmaya devam edeceklerini belirterek, “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” ile bir çağrı yaptıklarını, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın proje kapsamında medya, siyasi parti ve sivil toplum örgütleriyle görüştüğünü anımsattı.
Bazı çevrelerin ziyaret teklifini bile kabul etmediğine dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ile bir çağrı yapıyoruz ve diyoruz ki; 'herkes eteğinde ne varsa döksün.' Bunun adı 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' olabilir, başka bir ad olabilir. Bunlar önemli değil, mesele ortada bir vaka var, bunu çözmek. Kürt meselesi diye artık bir mesele ben kabul etmiyorum. Türkiye'de artık Kürt meselesi kalmamıştır, bu iş aşılmıştır. Şu anda Türkiye'de bir terör sorunu vardır, Türkiye'de şu anda PKK sorunu vardır, Türkiye'de şu anda siyasal Kürtçülük vardır. Diğer Kürt kardeşlerimizi bunlardan tenzih ediyorum. Böyle bir sürecin içerisinde biz bu mücadeleyi sürdürüyoruz ve sonuna kadar sürdüreceğim.
Şu anda kimse 'Türkiye'de ret politikaları' uygulanıyor diyemez, kimse 'inkar politikaları uygulanıyor' diyemez, kimse 'asimilasyon politikaları uygulanıyor' diyemez. Çünkü ben Kürt kardeşime 'kardeşim' diyorum. Bir kenara koymuyorum, ötelemiyorum, itmiyorum. Hizmet ise mesele, 'Sizin efendiniz değil, hizmetkarınız diyoruz.' Bu bölgeyi batıdan ayırmaksızın bütün hizmetleri götürüyoruz, götüreceğiz diyoruz. Engelleyen kim? Bölücü terör örgütü. Orada müteahhitler var, ağırlıklı olarak bunlar Kürt müteahhitlerdir, onların araçlarını yakıyorlar.”
Başbakan Erdoğan, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün terör örgütü PKK tarafından kaçırılmasıyla ilgili bir soruya, şu yanıtı verdi:
“Şimdi acaba burada bir kaçırma eğilimi var mı? Bana gelen birçok mesajda... Ben samimi söylüyorum dedim ki; 'herhalde bu iş kısa zamanda bitecek bir iştir.' Nitekim öyle de oldu, 2 günde geri döndü. 6 saat yol yürümüş, dağa çıkarmışlar falan filan. Bunlar da doğrulanması gereken eylem. Dikkat edin milletvekili arkadaşımızın ifadeleri çok enteresan, 'arkadaşlarımız' bir tane 'bunlar teröristtir' diyemiyor çok manidardır. Tamam da benim il başkanı, il başkan yardımcılarım öldürülüyor, onlar tarafından, yaralanıyor, kaçırılıyor. En son Gülpınar İlçe Başkanım 56 gün kaçırıldı. Hakkari'de aynı şekilde merkez il başkanım kaçırıldı, buna benzer birçok kardeşlerim kaçırıldı. En son milletvekilimin kardeşi, il başkan yardımcımdı orada şehit ettiler. Şimdi bunlar ülkede medyanın gündemine oturmuyor ama milletvekili kaçırılınca herkes bunu günlerce gündemde tuttu. Şimdi sormazlar mı adama, arkadaşımız siyaset yapıyorsa, benim partimin oradaki il başkanı da il başkan yardımcısı da belediye başkanı, ilçe başkanı da onlar da siyaset yapıyor. Onlar siyaseti yaparken Ak Parti'li olarak böyle bir durumla karşı karşıya kaldığında, medya yazılı ve görsel olarak buna sahip çıkmayacaksın, ama öbür tarafta CHP'li milletvekili arkadaşımızı kaçırdıklarında hepsi sanki Türkiye adeta terör örgütünün hakimiyeti altına girmiş gibi bunu değerlendireceksin. Kaçırdılar, şöyle oldu, böyle oldu iki gün sonra teslim edilecek ve gayet güzel el bebek, gül bebek bir durumla karşı karşıyayız ve 'teröristler kaçırdı' denmeyecek, 'arkadaşlar bana iyi muamele etti' diyeceksin. İfade bir defa temelinde sakat. 'Efendim işte milletvekili arkadaşımız hep PKK'lıların aleyhinde konuşurdu' falan denilerek de bir taraftan da işi temize çıkarmak için yapılan bir operasyon var, bu operasyonun geldiği nokta da ortadadır.”
Başbakan Erdoğan, Hüseyin Aygün'ün kaçırılmasıyla ilgili yaptırdıkları bir kamuoyu araştırması olduğunu belirterek, kamuoyunun kaçırılma olayına inanmadığını, bunu gerçekçi bulmadığını söyledi. Türkiye genelinde ortalama 5 bin denek üzerinde yapılan ankette vatandaşlara, “CHP Milletvekili Hüseyin Aygün'ün PKK tarafından kaçırılmasıyla ilgili görüşünüz nedir?” sorusunun yöneltildiğine değinen Erdoğan, “Bölgede çok ciddi güvenlik açığı olduğunu düşünüyorum” diyenlerin oranının yüzde 21.8, “Karşılıklı planlanmış bir eylem” diyenlerin oranının yüzde 54.7 ve “Fikrim yok” cevabı verenlerin oranının ise yüzde 23.5 olduğunu vurguladı. “(CHP'li Aygün'ün kaçırılması)Şüphelerim var, doğrusu inanmıyorum” Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin “CHP Milletvekili Hüseyin Aygün'ün kaçırıldığına mutmain değilmişsiniz gibi algıladım” demesi üzerine, “Şüphelerim var, doğrusu inanmıyorum” diye konuştu. Ak Parti il başkanı, ilçe başkanı ve bazı AK Partililerin de kaçırıldığını anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu.
“Onların da siyaset yaptığını düşünüyorum. Onları 2 ay, 3 ay dağa kaçıranlar... Hala dönmeyenler var, bunları bir kenara koyacaksın, benim kaymakamım kaçırılacak, hala gelmeyecek, bunu hiç düşünmeyeceksin, öğretmenlerim kaçırılacak bunu hiç düşünmeyeceksin, ama bakın Şanlıurfa'da da askerlerimiz kaçırıldı değil mi? Ardından da bırakıldı, o da manidardır. Bu işlerin üzerinde çok hassas durmamız lazım. Bütün bunların hepsi, kendilerini gündemde tutmaya yönelik attıkları adımlardır, propagandalarını yapmaya yönelik attıkları adımlardır.
Ben yazılı ve görsel medyadan bu noktada el birliğiyle, gönül birliğiyle destek bekliyorum. Eğer medya bu konuda destek vermez, bu şekilde devam ederse tabii ki bu işte başarılı olmak zorlaşır. Bunlar ademe mahkum edilecek, görmezden gelinecek bunun başka çaresi yok. Dünyanın bir numaralı ülkesi, Amerikan medyası bak nasıl davranıyor, Fransız medyası, İngiliz medyası nasıl davranıyor. Bunları gündemde tutmazlar. Bu konuda prensip kararına varıldı, ama uygulamaya gelince bir şey olmadı, bütün genel yayın yönetmelerini, patronları davet ettik, birlikte görüşme yaptık, ama maalesef beklenen olmadı.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terör sorununa karşı akil adamlardan oluşan bir heyet, grup oluşturulup terör örgütünün baskısını kırmaya yönelik bir adım atıp atmayacaklarına yönelik soruya, “Entelektüeller, aydınlar olarak siz böyle bir şey başlatırsanız biz üzerimize düşen desteği veririz. Böyle çalışmanız çok daha güzel olur, siz bunun altyapısını oluşturudsanız, bize de ne düşüyorsa biz de bunu yapsak” dedi.
Başbakan Erdoğan, Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in hazırladığı “Milli Mutabakat Metni”ne ilişkin soru üzerine, Çiçek'in iyi niyetinden şüphesi olmadığını vurguladı.
Erdoğan, “Fakat Meclis Başkanım bugüne kadar yaptığı şekilde bir uygulama yapsaydı çok daha isabetli olurdu. Partilerin grup başkanlarıyla grup başkanvekilleriyle bir araya gelmek suretiyle bu işi değerlendirseydi çok daha isabetli olurdu” diye konuştu.
Çiçek'in “Milli Mutabakat Metni”nin bazı maddelerine katılmasının mümkün olmadığını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Bir tarafta şu anda terör örgütünün halkı sokağa dökme şeyine karşı adeta dördüncü maddeden o anlaşılıyor. Kadını, genci, onların sokağa dökülmesi gibi bir hava çıkıyor. Beşinci maddede özellikle bu konuyla ilgili Hükümet Sözcüsüyken Cemil Bey'in çok açık, net ifadeleri vardır. Biz, her zaman güvenlik güçlerimize sorarız, 'bir ihtiyacınız var mı?' Askerimiz, polisimiz dahil 'biz hükümetten ne istediysek bugüne kadar bize vermişlerdir'... Bizim bugüne kadar askerimiz, polisimiz bizden bir şey talep edecek biz vermeyeceğiz, asla bunu kimse iddia edemez. İddia edenle oturur ben konuşurum, ne istedin de alamadın. Üçüncü bir tespit var. Dokuzuncu madde de şehitlerimizle alakalı. Şehitlerimize, onlara, ailelere çok daha büyük desteklerin verilmesi diye. Kendisinin (Cemil Çiçek) bir ifadesi var, 'adeta bir sektör oluştu' diye. Benim de katıldığım bir tespittir o tespiti. Şehitlere sağladığımız imkanlar nelerdir? Bir kısmını açıklamam da fayda var. Çünkü bazıları zannediyor ki şehit yakınları terk ediliyor, tamamıyla ihmal ediliyor. Sadece ölüm tazminatı, arkasından gelecek olanlar var, küsuratı söylemiyorum 63 bin lira, malul ve gazilere sakatlık tazminatı 126 bin lira, emekli ikramiyesi ödenmesi ve maaş bağlanması ki 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki görevleri nedeniyle başkasının yardım ve desteğine muhtaç olacak derecede malul olanlar ile ölenlerin dul ve yetimlerine en yüksek devlet memuru aylığı üzerinden 30 yıl hizmet yapmış gibi emekli ikramiyesi ödenir ve maaş bağlanır. Bu ne demektir? 30 tam maaş demektir ve en yüksek dereceli memur maaşı demektir. Bu da şu anda yaklaşık 6 bin civarında bir rakam oluyor, 180-200 bin arası. İkramiye tutarı ayrıca 102 bin 732 lira, malul olanlara Emniyet Genel Müdürlüğü'nden ölenlerin aylığa müstahak dul ve yetimlerine bağlanacak maaşların miktarları bunların görev, rütbe, kıdem ve derecelerine göre 2 bin 97 lira ile 3 bin 882 lira arasında değişir, bu da maaştır.”
Başbakan Erdoğan, şehit yakını ve gazi olan asker ve polislere vakıflar ve sandıklardan da yapılan yardımlar olduğuna işaret ederek, Türk Polis Teşkilatı Güçlendirme Vakfı'nın 10 bin lira, Emniyet Genel Müdürlüğü Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı'nın şehit olanlar için 25 bin lira, maluller için 7 bin 500 lira, TSK Dayanışma Vakfı'nın şehit yakınlarına üyelik sürelerine göre 24 bin ila 57 bin lira arası nakdi, malullere derecesine göre 15 bin ila 21 bin lira arası, TSK Mehmetçik Vakfı'nın şehit yakınlarına 30 bin, malullere 16 bin ila 30 bin lira arası, OYAK'ın da şehit yakınlarına 44 bin 400 lira, malullere de 205 sayılı Kanun'da yer alan malullük derecesine göre değişen miktarlarda yardımlar yaptığını söyledi.
Erdoğan, son çıkartılan bir yasayla da şehit yakınlarından iki kişiyi devlet kurumlarında işe yerleştirdiklerini, şehit ailelerine TOKİ'den faizsiz ve enflasyondan etkinlenmeden 20 yıl taksitle ev alma imkanı verdiklerini ifade ederek, “Biz, şehidimizin yakınlarını hiçbir zaman ihmal etmedik, hiçbir dönemde bu dönemde olduğu kadar şehit yakınları sahiplenmemiştir. Sahipleniyoruz ve bunun bilinci içerisindeyiz” dedi.
Medya kuruluşlarına baskı gelse bile terör haberlerinin medyada yer almaması gerektiğini belirten Başbakan Erdoğan, “Gazetecilik bununla mı prim yapıyor Allah aşkına. Televizyon bunlarla mı prim yapıyor? O zaman çok daha farklı yollar var, bu işin reytingini yükseltmek için. Eğer insanların kanı üzerinden biz reyting yükselteceksek yandık, şehitlerimizin şehadeti üzerinden reyting yükselteceksek yandık” diye konuştu.
Gaziantep'teki patlamanın ardından, bir siyasi partinin farklı siyasi partilerle beraber cenaze törenini oy potansiyeline dönüştürmek istediğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle dedi:
“Gaziantep'te maalesef bir siyasi parti o günü kendisi için adeta bir oy potansiyeline dönüştürmek istiyor, oy devşirmek istiyor. Orada Başbakan Yardımcımıza, milletvekili arkadaşlarımıza, bakanlarımıza saldırıyorlar. Bir taraftan 'hükümet istifa' falan. Biz, sizinle gelmedik ki istifa edip gidelim. Bu ülkede seçim yapılacak, seçim yapılacağı zaman sandıkta seni de göreceğiz, bizi de göreceğiz. Millet eğer bize 'sen kardeşim bu işi başaramadın' derse biz ona saygı duyarız, 'eyvallah' deriz, ama biz şu anda terörle mücadele konusunda bu ülkede gidilmedik yer bırakmıyoruz siyasi parti olarak. Acaba o belli işaretleri yapanlar o illere gidebiliyorlar mı? Acaba onların Hakkari'de teşkilatı var mı? Iğdır'da, Şırnak'ta bunların teşkilatı var mı? Acaba genel başkanları, teşkilat elemanları bu illere gidiyor mu? Her zaman söylüyorum; 'Sivas ötesine gidemez bunlar' diye. Gittikleri yok. Anamuhalefetin genel başkanı kalkıyor diyor ki 'Uludere'ye beraber gideriz.' Senden adres öğrenecek halim yok benim, biz nerelere gidileceğini çok iyi biliriz. biz buralara sen gitmeden çok gittik.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun terör konusunu görüşmek üzere geldiği Ak Parti'de bir teklifte bulunmadığını, kendilerinin ise ortak çalışma yapabilecekleri teklifinde bulunduklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Biz dedik ki 'üç arkadaşla beraber geldiniz, benim de yanımda üç arkadaşım var, verelim bu üç arkadaşa talimatı bu konuyla ilgili çalışma yapsınlar. Bu çalışma neticesinde oturalım, konuşalım, nihai kararı verelim. Biz, yürütme olarak ne düşüyorsa üzerimize yaparız.' Kalkıp da hiçbir zaman sağda solda 'hükümet şunu yapmadı, bunu yapmadı' diyemezsin. Şunu söyleyeceksin; ne istedin de yapılmadı. Eğer ne istedin de yapılmadı tespitini yapamıyorsan, bu hükümete sen 'şunu söyledik de yapmadı' diyemezsin.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Ben şunu çok açık net söylüyorum: Suriye'de halkın dediği oluyor ve olacak. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Er veya geç olacak. İşte dün Tahran'da bağlantısızlar toplantısında bakın Muhammed Mursi'nin yaptığı konuşma manidardır. Ne öncesinde Hamaney ne sonrasında Ahmedinejad, konuya bile girmediler. Niye? Çünkü savunacak halleri yok” dedi.
Erdoğan, “Şu anda Suriye'deki önceliğiniz nedir uçuşa yasak bölge mi tampon bölge mi” yönündeki soruya, “Tampon bölge ile uçuşa yasak bölge birbirinin mütemmimidir. Çünkü siz uçuşa yasak bölgeyi ilan etmedikten sonra tampon bölgeyi ilan edemezsiniz. O çok ciddi risktir. Allah göstermesin o bir Srebneritsa önümüze getirir. Ondan sonra siz yani kalkıp on binlerce insanın bedelini tarihe ödeyemezsiniz. Bunun önce sağlanması lazım ondan sonra böyle bir adım atılabilir. Ahmet Beyin (Davutoğlu) bu son Amerika seyahatinin altında yatan bu yani BM Güvenlik Konseyi'nden böyle bir kararın çıkması lazım. Böyle bir karar çıkmadıktan sonra bu adımı atamayız” karşılığını verdi.
Irak konusunda da benzer bir durumun yaşandığını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Çünkü biz benzer bir yarayı da hatırlarsanız Irak'ta aldık. Ben mesela 1 Mart tezkeresinin çok talihsiz bir netice olduğunu savunanlardanım. Çünkü ben 1 Mart tezkeresinin tam aksini savunuyordum. Yani biz Irak'a Türkiye olarak girmeliydik. Ama maalesef parlamentoda yeterli oy alınmayınca o olmadı. Daha sonra yeterli oy alındı ama bu defa da Irak'taki kardeşlerimiz 'Türkiye buraya girmesin' deyince biz de 'Madem istenmiyoruz istenmediğimiz yere de girmeyiz' dedik. Birincide durum öyle değildi. Burada ise dediğim gibi tampon bölge noktasında, önce bir defa uçuşa yasak bölge olayı çıkmalı, ondan sonra oradaki tampon bölge adımını atabiliriz.”
Türkiye'de şu anda 80 bini aşkın göçmen bulunduğunu belirten Erdoğan, bu rakamın artabileceğini söyledi. Erdoğan, “Fakat bütün bunlara rağmen biz tabii elimizden gelen bütün desteği vermeye gayret edeceğiz. Şu anda Ürdün'de 150 bini aşkın, 200'e yürüyen orada da yine mülteci var, Lübnan'da bizim kadar yine mülteci var. Fakat tabii her geçen gün Beşşar'ın oradaki işi de zorlaşıyor, ama ben şu anda sadece kendisine 'siyasi mevta' diyorum” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Rusya'nın Suriye konusunda ikna edilmesinin zorlaştığı yönündeki bir soru üzerine de bu konuda Rusya, Çin devlet başkanları ve İranlı yetkililerle de görüştüklerini ifade ederek, “Fakat bütün bu görüşmelere rağmen, tabii ilk zamanlardaki tavır şu anda yok, yani eskisi gibi savunamıyorlar artık Beşşar'ı. Her geçen gün şu anda zayıflamaya doğru gidiyor bu iş ve öyle zannediyorum ki bundan sonraki süreçte olay biraz daha farklı gelişecek. Öyle bir görüntü var. Zira bizler de gerek Rusya'yla gerek İran'la Çin'le bu süreçte de görüşmelerimizi daha da artırıyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Erdoğan, Çin'de bulunan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'dan da konuyla ilgili olarak Çin Başbakanı ile görüşmesini istediğini aktardı.
Bir gazetecinin “Rusya ayağının ucuna basa basa, sessiz sessiz çekilmeye başladı” değerlendirmesine Erdoğan, “Öyle görünüyor” karşılığını verdi.
Erdoğan, “Fakat bütün bunlara rağmen ben şunu çok açık net söylüyorum: Suriye'de halkın dediği oluyor ve olacak. Bundan kimsenin endişesi olmasın er veya geç olacak. İşte dün Tahran'da bağlantısızlar toplantısında bakın Muhammed Mursi'nin yaptığı konuşma manidardır. Ne öncesinde Hamaney ne sonrasında Ahmedinejad konuya bile girmediler. Niye? Çünkü savunacak halleri yok. Suriye salonu terk etti gitti böyle bir durum var. Mısır'ın da bölgedeki konumu, o da ortada ve biz aynı düşünceleri paylaştığımız çok açık net ortaya çıktı” ifadesini kullandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 4 4 4 sistemiyle 66 aylık çocukların okula kaydındaki doktor raporu tartışmalarına ilişkin, “Bu 66 ay meselesinde gidip rapor alanları ben evlatlarına ihanetle vasıflandırıyorum. Niye? 'Benim evladım geri zekalıdır' diyor. Yani iki ay mı senin evladını iyi noktaya getirecek?” dedi.
Erdoğan, öğretmenlerin eş durumundan tayinleriyle ilgili bir soru üzerine, şunları söyledi:
“Başlığı çok sıkıntılı atıyoruz. 'Parçalanmış aileler.' 'Parçalanmış aileler' diye başlık attığımız zaman bu tabii adeta bir duygu sömürüsü haline geliyor. Şimdi kardeşim öğretmenlik yapıyorsun, herhalde evinin hemen etrafına iki tane okul kuracak değiliz. Biri senin ilçene rastlayabilir, bir diğeri başka bir ilçede olabilir. Nitekim şu anda bize bu şekilde gelip 'aynı ilde, ama farklı ilçelerde de görev yapmaya hazırız' diyen öğretmenler var. Bunlar da samimi olarak bu dileklerini bize getiriyorlar. 'İlla da aynı ilçenin içinde görev yapacağız' diye bir şey yok. 'Adil olalım' dendiğinde öyle şeyler oluyor ki bakıyorsunuz belli hizmetlerde, belli noktalarda, diyelim ki eşi erkek bir yerde hanımını alıyor veya hanımı bir yerde, Ankara, İstanbul gibi, buralarda, buraya eşinin gelmesini eş durumundan sağlıyor. Bunlar ciddi manada Batıda yığılma meydana getirirken, Güneydoğu'da, Doğu'da da ciddi manada boşluklar meydana getiriyor.” Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'den bu konuda yoğun bir çalışma yapmasını istediğini bildiren Erdoğan, “Bir de tabii biliyorsunuz bazı meslekler var ki asker gibi, polis gibi, yargı gibi, öğretmenlik gibi bu konularla ilgili o sorunu çözmek için gerekli talimatı verdik. O sorunu da inşallah çözmenin çalışmasını da yapıyoruz” diye konuştu.
“İkinci eğitim için harçların kalkmasıyla ilgili bir çalışma olup olmadığı” yönündeki soru üzerine Başbakan Erdoğan, bu konudaki kanunun çok açık ve net olduğuna dikkati çekti.
Buna “Gece eğitimi” denilebileceğini ifade eden Erdoğan, “Gece eğitimiyle alakalı olarak ki bu hafta sonu eğitimi de olabilir, cumartesi pazar, o şekilde de yapılabiliyor bu ikinci eğitim dediğimiz. Burada katkı payı olarak olarak geçmiyor. 'Ücretli eğitim, öğretim' diye geçer yasada. Şimdi bu ücretli eğitim öğretim içerisinde olduğu için bu harç değil. Biz neyi kaldırdık? Halk arasında 'harç' diye ifade edilen katkı payını kaldırdık. Bunun da bize toplam maliyeti yaklaşık 1,350 milyar eski rakamla 1 katrilyon 350 trilyon. Şimdi burada böyle bir 'ücretsiz eğitime gidilsin' noktası geldiğinde bunun arkasından başka şeyler gelmeye başlar. Tabii kanun değişikliği yapacaksınız ve bu kanun değişikliğinden sonra da özel eğitim öğretimler sizin önünüze çıkmaya başlar. Dolayısıyla bizim şu anda bu konuyla ilgili atabileceğimiz bir adım yok. Zaten kanun değişikliği de getirir. Ama onun da bize getireceği maliyet nereden bakarsanız bakın 350-400 milyon liradır.”
Başbakan Erdoğan, bunların bütçeyi ciddi manada sıkıntıya sokabileceğine işaret etti.
Erdoğan, okul müdürlerinden gelen, “Velilerden kayıt parası alınamadığı, ancak okulların eksikleri olduğu” yönündeki mesajların hatırlatılması üzerine, “Beyefendiler niçin görevlerini zamanında yapmadılar da 2 hafta kalaya işi bıraktılar? Lafa geldiği zaman farklı konuşuyorlar” dedi.
Öğretmenleri sevdiğini, arkasında olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, kendisi göreve geldiğinde, göreve yeni başlayan bir öğretmenin maaşının 800 lira olduğunu, şimdi aynı durumdaki bir öğretmenin bin 800 lira maaş aldığını, buna ilave dersler eklendiğinde rakamın 2 bin liranın üzerine çıktığını söyledi.
Müdürlerin, okullarla yaz tatilindeyken de ilgilenmesi gerektiğini belirten Erdoğan, bir eksik olduğunda bunun özel idareye bildirilmesi gerektiğini hatırlattı.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Oradan eğer müdahale edilmezse ben her zaman söylüyorum, ben bu konuda açığım. Hemen bunu benim özel kaleme bildirin, bunun takipçisi ben olurum. Bunları biz yaparız, bunların altında ezilmeyiz. Kaldı ki yeni dönemde de bunları defaatle hep söyledik. Ama bu iş biraz inanın heyecan istiyor, aşk istiyor. Nice ben müdürler biliyorum ki adeta evine bakar gibi okula bakıyor. Ama maalesef nice müdürler de biliyoruz ki hiç ilgilendikleri yok. Gücenmesin, kusura bakmasın, ben biraz açık konuşmayı, dobra konuşmayı severim. Bundan dolayı da bazıları güceniyor bana. Ama gerçekleri söylemek zorundayım. Dost acı söyler ama gerçeği söyler."
“4 4 4 sistemiyle 66 aylık çocukların okula kaydında rapor tartışmaları”nın hatırlatılması üzerine ise Erdoğan, bu işe karşı bir kampanya olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bu 66 ay meselesinde gidip rapor alanları ben evlatlarına ihanetle vasıflandırıyorum. Niye? 'Benim evladım geri zekalıdır' diyor. Yani iki ay mı senin evladını iyi noktaya getirecek? Ne demek ya? Ben de babayım. Biz de çocuklarımızı yaşları daha gelmeden okula başlattık. Hatta okul öncesi eğitim de aldıkları için, mesela benim bir çocuğum birinci değil ikinci sınıftan başladı. Şimdi burada da bırakalım çocuklarımızı şöyle rahatlıkla gitsin, okula başlasın. Niye bundan dolayı güceniyoruz? Biz bu 66 ayı söylerken rastgele atmadık ki. Bunun da biz incelemesini yaptırdık. Dünyadaki uygulamalar önümüzde. Bizim kendi ailelerimizde yaşadıklarımız elimizde. Biz istiyoruz ki bir an önce yavrularımız okullarına başlasınlar, bir an önce de hayata girsinler. Mesela bizim şimdi okul öncesi eğitimi kaldırdığımız söyleniyor. Biz okul öncesi eğitimi kaldırmadık, nereden çıktı bu? Öyle bir şey yok.”
Okul öncesi eğitimde hiçbir dönemde başarılamayanı başardıklarını belirten Başbakan Erdoğan, şöyle dedi:
“Derslik sayılarının artırılmasından onlara yönelik geldiğimiz nokta ortada. Yüzde 11'den yüzde 45'lere filan çıktı okul öncesi eğitim. Şimdi de bu süreç içerisinde bazı eksiklerimiz olabilir birinci senede. Çünkü bir sistem oturtuyorsunuz. Bu eğitim sistemini oturturken bu bizim belki bir senemizi, bilemedin iki senemizi alabilir. Ama ben şimdi bakıyorum bazı kanallar ideolojik yaklaşımla bazı tipleri çıkartıyor, onları konuşturuyorlar. Araştırıyorsun, arkasında ne var? Adamın 1-2 koleji var, o ağızla konuşuyor. Biz 1-2 kolej yönetmiyoruz. Biz bu ülkede binlerce, on binlerce şu anda okulu, 170 bin dersliği şu anda doldurmanın gayreti içerisindeyiz. Öğretmen olarak eksiklerimizi gideriyoruz. Onun için en büyük payı nereye ayırdık, milli eğitime ayırdık. En fazla kadro tahsisini milli eğitime yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Derslik noktasında eksiklerimiz var, bunları gidermeye devam edeceğiz. Bunun için çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam ediyor.”
Dershanelerin kaldırılmasına da değinen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Ben buradan tüm dershanecilere sesleniyorum, diyorum ki gelin dershanelerinizi birleştirin, okul yatırımı yapın. Biz de size öğrenci verelim. Bana bir öğrenci maliyeti nedir? Faraza 2 bin 500... Biz bu parayı size veririz. Daha önce bu adımı attık, Danıştay iptal etti. Şimdi bütün şartlarıyla beraber bu adımı atmak suretiyle hem bu dershaneciler bunu yapar hem de biz kalkarız sizden hizmet alımıyla öğrenciyi size teslim ederiz. Bu neyi getirir? Bir, bizi bu tür yatırımlardan bir ölçüye kadar kurtarır, iki, bir sistem daha işler. Şimdi benim Anadolu'da velim şunu söylüyor, madem dershanelere bileziğimi, davarımı satıp çocuğumu göndereceğim, bu okul niye? Bu okul varsa bu dershane niye? Şimdi bu haklı. Burada kime çalışıyoruz o zaman? İmkanı olan, gücü olan koleje gidiyor, koleje gittiği halde bir de dershaneye gidiyor. Yazıktır, günahtır.”
Okulunu bitirenin üniversiteye girme şansını yakalaması gerektiğini ifade eden Erdoğan, “Hem o hem o olmaz. Devlet olarak biz diyoruz hizmet alımıyla da bunu yapalım. Yoğun bir şekilde dershane sahipleri bu konuda adımlarını atsın, yatırımlarını yapsınlar, onlardan da biz bunu alalım” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hizmet alımıyla ilgili çalışmanın hazır olduğuna işaret ederek, “O zaman da yine ideolojik bir yaklaşımla önünü kestiler. Ne tür ifadeler kullanıldığını hatırlayın o zaman, medya yine neler yazdı? Açık konuşuyorum, 'belli bir anlayışın dershane veya okullarına çocuk göndermek için bunu yapıyor' dediler. Yaklaşım tarzı buydu. Halbuki bizim niyetimiz çok samimiydi. Ama o zaman bunu başaramadık fakat şu anda bunu başarma noktasındayız. Bunu süratle hayata geçirmemiz lazım ki bu açığı kapayalım” diye konuştu.
Erdoğan, öğretmen ve yöneticilere teşekkür ederek, yeni eğitim öğretim yılında tüm öğrencilere başarı diledi.
Cumhurbaşkanı Gül'ün sağlık durumunun sorulması üzerine, Gül'ü hastanede ziyaret ettiğini hatırlatan Erdoğan, baş başa uzun uzadıya görüştüklerini, Çankaya Köşkü'nde üçlü toplantı yaptıklarını, MGK'da da bir araya geldiklerini söyledi.
Erdoğan, “Gelişmeleri ben de takip ediyorum, hamdolsun her geçen gün daha iyiye gidiyor. Rabbim şifalar versin inşallah” dedi.