ERDOĞAN'DAN DTP'YE BASKI ELEŞTİRİSİ BİTLİS (A.A)

-ERDOĞAN'DAN DTP'YE BASKI ELEŞTİRİSİ BİTLİS (A.A) - 19.12.2010 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Son dönemde kendisini Kürt halkının temsilcisi gibi lanse edenler, şu anda döndüler, Kürt halkı üzerinde baskı kurmanın gayreti içine girdiler. Konuşanlara baskı uygulanıyor, yazanlara baskı uygulanıyor, 'çözüm' diyenlere, 'terör bitsin' diyenlere baskı uygulanıyor'' dedi. Erdoğan, Bitlis'te belediyeyi ziyaretinde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Burada konuşan Erdoğan, Bitlis'in, ortak tarihin, ortak medeniyetin, aynı zamanda kardeşliğin abide şehirlerinden biri olduğunu belirterek, ''Mevlana Abdürrahim Bitlisi'den, astronomiye yön vermiş ilim adamı Fahrettin Ahlati'ye, Şeyh Tahir-i Kürdi'den, Mevlana İdris-i Bitlisi'ye, Müştak Baba'dan, Bitlis'in Nurs Köyü'nde doğmuş Bediuzzaman Said-i Nursi'ye kadar nice büyük Bitlisli zatı bu vesileyle bir kez daha rahmetle yad ediyorum'' dedi. Bitlis'in bilime, sanata, edebiyata, din ilimlerine, fenne, içtimai ilimlere çok büyük katkılar sağlamış, bu alanda çok büyük isimler yetiştirmiş bir şehir olduğunu söyleyen Erdoğan, Bitlis gibi bir şehrin, ''üniversitesiz'' olmasını büyük bir kayıp olarak gördüklerini ve 2007'de Bitlis'e Eren Üniversitesini kazandırdıklarını anlattı.  Türkiye'nin her bir şehrinin zengin bir tarihi, zengin kültürü ve dünyaya mal olmuş isimleri, değerleri bulunduğunu, her şehirdeki üniversitenin de şehirlerin bu zenginliğini ortaya çıkarması gerektiğini belirten Erdoğan, bu anlamda 'edebiyat, astronomi, Kürt edebiyatı' denildiğinde akla Bitlis'in gelmesi gerektiğini vurguladı.  Dünyanın çok hızlı şekilde değiştiğini, bilimde, teknolojide çok hızlı bir değişim yaşandığını anlatan Erdoğan, dünyada artık idare anlayışının, siyasetin, ekonominin değiştiğini kaydetti. Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bu değişime ayak uyduranlar, bu değişimi yakından izleyenler ayakta kalıyor, yarışta öne çıkıyor ama değişime bigane kalanlar, değişimi tribünlerden izleyenler, geride kalıyor, bir çok imkandan da mahrum kalıyorlar. Bugün artık, her şeyin devletten beklendiği dönem geride kalmıştır. Her türlü sorunu, her türlü meseleyi, devletin gelip çözmesini beklemek bugünün dünyasına, küreselleşmeye artık uygun düşmüyor. Elbette devlet yatırım yapacak, elbette devlet okul yapacak, yol yapacak, köylere yol götürecek, su götürecek; elbette devlet, adaleti ve emniyeti tesis edecek. Ancak, vatandaşın katılmadığı, vatandaşın inisiyatif ve sorumluluk almadığı, vatandaşın çözümlere dahil olmadığı bir sistem, sorunların çözümünü yavaşlatacak, hatta imkansız kılacaktır. Hükümetlerin gelip buraya fabrika açmasını hiç kimse beklemesin. Eğer Ankara gelip buraya fabrika açarsa, üretime, istihdama müdahil olursa, o zaman 50 yıl, 100 yıl öncesine döneriz. O zaman her şeyi sil baştan yaparız, o zaman, kısır döngünün içine bir kez daha gireriz.'' Başbakan Erdoğan, hükümetlerin görevinin, Bitlis'te yatırım ortamını iyileştirmek, yatırımcının gelmesini sağlamak olduğunu ifade ederek, ''Bitlisli iş adamlarımızın Bitlis'e vefa borçlarını yerine getirmelerini istiyoruz. Batı'da çok başarılı işlere imza atmış Bitlisli yatırımcıların, kendi memleketlerinde, kalkınmanın fitilini ateşlemelerini istiyoruz'' dedi.  -''GÖRMEK, DUYMAK, ANLAMAK İSTEMEDİLER''- Huzurun, istikrarın olmadığı, emniyetin tesis edilmediği bir yere, ne yurt içinden, ne de yurt dışından yatırım geleceğini vurgulayan Erdoğan, belirsizliğin, umutsuzluğun, kırgınlığın, küskünlüğün olduğu bir yerde gelecek adına kararlı adımların atılamayacağını söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti:  ''Ne yazık ki Bitlis'e de Bitlis gibi bu bölgedeki şehirlerimize de gelip ihtiyaçlarını sormadılar, arzularını, taleplerini sormadılar, dertleri dinlemediler. Sorunun ne olduğunu, bölgede huzursuzluğun, bölgede terörün, bölgede istikrarsızlığın nereden kaynaklandığını, neden ortaya çıktığını, neyin istismar edildiğini görmek, duymak, anlamak istemediler. Bunu, bugün biz yapıyoruz değerli kardeşlerim ve bunu bugün biz, bütün samimiyetimizle yapıyoruz. Amacımız  bölgeden oy toplamak değil. Amacımız bölgenin oylarına talip olmak değil. Gayemiz, niyetimiz, hedefimiz, bu bölgenin dertlerine bir an önce derman üretmek, bu bölgeyi kalkındırmak ve bu bölgeyle birlikte tüm Türkiye'nin kardeşliğini en ileri seviyelere taşımak. Bakın, son dönemde görüyorsunuz, kendisini Kürt halkının temsilcisi gibi lanse edenler, şu anda döndüler, Kürt halkı üzerinde baskı kurmanın gayreti içine girdiler. Konuşanlara baskı uygulanıyor, yazanlara baskı uygulanıyor. 'Çözüm' diyenlere, 'terör bitsin' diyenlere baskı uygulanıyor. O kadar ki sandığa gidip hür iradesiyle oy kullanacak seçmene dahi baskı uygulanıyor. 12 Eylülde güya sandıkları boykot ettiler. Peki kime yaradı? Kimin ekmeğine yağ sürdü? Kimin değirmenine su taşıdı? Bu kadar önemli, bu kadar hayati, Türkiye'nin çehresini değiştirecek bu kadar tarihi bir Anayasa değişikliği sürecinde, 'hayır' cephesinde yer almak, 'hayır' diyenlerin safında yer almak, onlara destek vermek samimiyet midir? Yıllarca partinin kapatılmasından şikayet edeceksin ama Meclis'te parti kapatmalarını önleyen değişikliğe 'hayır' diyeceksin. Yıllarca 'hukuk' diyeceksin, 'adalet' diyeceksin, 'hak' diyeceksin ama bütün bunları güçlendiren bir değişikliğin karşısında duracaksın. Hesap başka... İstismar zemini yok olup gitmesin de bu bölgenin insanına ne olursa olsun; yoksulluk sürsün, ölümler sürsün, huzursuzluk, istikrarsızlık, terör sürsün, yeter ki istismar zemini yok olmasın. Ben, Bitlisli kardeşimin tuzakları, tezgahları, tahrikleri iyi görmesini rica ediyorum. Bitlisli kardeşimin, samimi olanla istismarcıyı birbirinden ayırdetmesini istiyorum. Bitlisli kardeşimin sürece daha fazla katılmasını, çözüme daha fazla destek vermesini rica ediyorum. Türkiye'de güzel şeyler oluyor ve inşallah çok daha güzeli olacak. Türkiye değişiyor, Bitlis değişiyor ve inşallah daha da değişecek. Ben bu düşüncelerle sözlerime son verirken, bir kez daha bugün sizlerle bir araya gelmiş olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum.''