Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Almanya'nın Hamburg kentinde gerçekleşen G20 Zirvesi'nin ardından yaptığı açıklamada basın özgürlüğü ve insan hakları konusundaki eleştirilere sert ifadelerile tepki gösterdi.
Büyükada'da Amnesty International'ın (Uluslararası Af Örgütü) Türkiye Direktörü İdil Eser'in de bulunduğu insan hakları savunucularının Büyükada'daki bir toplantı sırasında gözaltına alınması konusunda açıklama yapan Erdoğan, "Acaba Büyükada’daki bir otelde niçin toplanmışlardı. 15 Temmuz’un devamı niteliğinde bir toplantı için bir araya gelmişlerdi" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tutuklu bulunmasına ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Erdoğan, "Söylediğiniz kişi bir teröristtir. Öyle bir teröristtir ki, bütün Kürt kardeşlerimi sokağa döküp, 53 Kürt kardeşimi öldürten bir teröristtir. " ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"(G20 Liderler Zirvesi) Küreselleşen terör tehdidiyle mücadelenin terör örgütleri karşısında ilkeli, tutarlı ve kararlı bir duruş sergilenmesinden geçtiğini vurguladık. Terör örgütlerine karşı çifte standardı bırakmadan, uluslararası işbirliği ve dayanışmayı sağlamadan bu konuda mesafe katedemeyeceğimizin altını çizdik.
Geçen yıl 15 Temmuz gecesi ülkemizde kanlı bir darbe teşebbüsünde bulunan ve 250 vatandaşımızı hunharca şehit eden, 2 bin 193 vatandaşımızı da yaralayan terör örgütünün militanları, Batı ülkelerini kendilerine güvenli liman olarak görüyorlar. Bu tablonun, özellikle 15 Temmuz gecesi demokrasiye canı pahasına sahip çıkan milletimizi rahatsız ettiğini, daha da ötesi rencide ettiğini özellikle belirtmek isterim."
Sınırlarımızın hemen yanı başında terör örgütlerinin desteklenmesi, silahlandırılması, bölgede terör adacıkları oluşturulmasına kesinlikle sessiz ve tepkisiz kalmayacağız. Ülke güvenliğimizi tehdit eden oluşumlara karşı meşru müdafaa hakkımızı kullanmakta tereddüt göstermeyeceğiz. Terör örgütlerine verilen silahları topraklarımızda yapılan eylemlerde ele geçiriyor olmamız, sorunun şimdiden mevcut sınırlarının dışına taşmaya başladığına işaret etmektedir. Dün bölgede dağıtılan ve bugün namlusu bize yöneltilen silahların yarın dünyanın başka yerindeki eylemlerde kullanılmayacağının garantisi yoktur.
Ülkemizde cinayet işlemiş terör eyleminde bulunmuş şahısların korunup kollandığını ne yazık ki görüyoruz. Bunun en somut en acı örneğini malesef ülkemizden kaçan FETÖ'cü teröristler konusunda yaşıyoruz. Bu terör örgütünün militanları batı ülkelerini kendilerine güvenli liman olarak görüyorlar. Bu tablonun özellikle 15 Temmuz gecesi vatanına demokrasine sahip çıkan milletimizi rencide ettiğini özellikle belirtmek isterim. Bu tavrın yanlışlığına bir kez daha dikkat çektik.
Bölgede terör adacıklarının oluşturulmasına sessiz ve tepkisiz kalmayacağız ve meşru müdafa hakkımızı kullanmakta tereddüt göstermeyeceğiz. Dün bölgeye dağıtılan ve namlusu bize çevrilen silahların yarın başka ülkelere çevrilmeyeceğinin garantisi yoktur. Bu örgütlerin hepimizi hedef aldığını unutmayarak dilerim ki bu bir kırılma noktası olur.
Şu ana kadar 3 milyonu aşkın Suriyeliyi ülkemizde misafir ediyoruz. Şu ana kadar yaptığımız harcama 30 milyar dolara yaklaşmış durumda. Yüzbinlerce kişi Iraklı onları da ülkemizde misafir ediyoruz. Bütün bunları da yaparken bizlere AB'nin verdiği söz 3+3 yani 6 milyar Avro'dur ancak bize ulaşan şimdiye kadar 800 milyon Avro'dur. Burada ifade edilen rakamlar yalan yanlış sapıtılıyor.
Mültecilerin yurt edinme haklarına saygı gösterilerek knendilerine yeniden yerleştirme imkanı konusunda diğere ülkelere sorumluluğunu hatırlattık. Mülteci ve göçmenlerin ihtayaçlarının karşılanmasına yönelik taahhüt verilmiştir. Türkiye olarak bu konuda her türlü takibi yapmaya devam edeceğiz. G-20 Antalya Zirvesi'nde tüm liderlere tüm Suriye kaynaklı göç dalgasının önlenebilmesi için terörden arındırılmış bölgeler konusunu iletmiştik. Prensipte herkes tarafından olumlu bulunan ancak hayata geçirilemeyen bu durum mülteci akınının en büyük nedeni oluşmuştur.
Avrupa Birliği verilen sözleri yerine getirmemiştir. Sığınmacılar için ülkemizde inşa ettiğimiz kampların dünyada örneği yoktur. Mültecileri açık hava hapishanelerine dönüştürülen adalarda yokluğa mahkum etmedik. Onları şehirlerimizde ve geçici barınma merkezlerimizde misafir ediyoruz. Dil eğitiminden istihdamına kadar da her türlü çalışmayı yürütüyoruz.
Suriye'nin ve Irak'ın toprak bütünlüklerine etnik dini ve kültürel yapılarına saygılı her adımı atacak ve destekleyeceğiz. Bizi de bu yöndeki girişimlerimize destek verilmesini bekliyoruz. Bu bölgedeki terör sorunu ve insani krizler çözülememişken Körfez'de yeni krizler istemiyor Katar'a yapılanları doğru bulmuyoruz. Katar'ın egemenliğine saygı duyulmalıdır. Kardeş kavgasının kazananı olmaz. Türkiye'nin körfez ülkeleriyle çok yakın dostulk ve kardeşlik bağı vardır. Bölgenin huzuru en az kendimizin ki kadar önemlidir. Türkiye krizin suhuletle çözülmesi için tüm araçları kullandı. İnşallah bundan sonra da meselenin aklı selim sonuçlanması için tüm elimizden gelenleri yapacağız.
Tüm gayretlerimize rağmen Kıbrıs Konferansı'nın 28 Haziran'da başlayan ikinci oturumu sonuçsuz kaldı. Türkiye'nin ve Türk tarafının özverili çabaları, samimi ve ılımlı tavrı hak ettiği karşılığı görmedi. Açıkçası sonuçtan büyük bir üzüntü duyuyoruz. Uzun çabalardan sonra geldiğimiz bu tablo, Kıbrıs sorununa Birleşmiş Milletler iyi niyet misyonu parametreleri çerçevesinde bir çözüm bulunmasının imkansızlığını ortaya koymuştur. Artık bu parametrelerde ısrar etmenin bir anlamı yoktur. Türkiye, sorunun çözümüne farklı parametrelerle katkı sağlama çabalarını yine sürdürecektir. Aynı tutumu ilgili tüm taraflardan bekliyoruz. Olmadığı takdirde şüphesiz ki B planı, C planı, bunlar da düşünülmeye başlanacaktır. Elbette bu konuda gereken değerlendirmeleri yapacak, sonucu kamuoyu ve muhataplarımızla paylaşacağız.
Basın mensupları herhalde sınırsız özgürlüğe sahip değildir, basın mensupları da suç işler ve suç işlediği zaman da yargı gerekli değerlendirmeleri yapar. Ben şiir okuduğum için cezaevine girmiş bir kişiyim, fikir özgürlüğünü gayet iyi bilirim. Ama siz benim şiir okuduğum için hapse girdiğimi bilmiyorsunuz, bilseydiniz bu soruyu bana sormazdınız. Fikir özgürlüğü konusunda hassasım. Şunu da özellikle bilmenizi istiyorum, bu basın mensubu olarak tanıdıklarınızın büyük çoğunluğu teröre yardım ve yataklık eden kişilerdir. Bize her zaman burada siyasiler 'Burada yargı bu işlere bakar' diyorsa, ben de aynı şekilde yargının kararı diyorum.
Şu anda Türkiye'de, işte neredeyse 20 günü aştı, anamuhalefet partisinin düzenlemiş olduğu sözde bir adalet yürüyüşü var. Devam ediyor. Halbuki sözde adalet yürüyüşünü yapanlar partilerinin içinde genel başkanlığa aday olanlara adaylık hakkı vermiyorlar. Bu tür gariplikleri yaşıyoruz fakat bunların hepsini aşacağız.
(Selahattin Demirtaş ile ilgili soru üzerine): Teröristleri cezaevlerinden bırakma yetkisi bizde değildir. Söylediğiniz kişi bir teröristtir. Öyle bir teröristtir ki, bütün Kürt kardeşlerimi sokağa döküp, 53 Kürt kardeşimi öldürten bir teröristtir. Bunlar bizim arkamızda PKK var, YPG var diye meydan okuyan kişilerdir.
İnsan hakları savunucusu dediklerinin benimle ilgili yapmış oldukları açıklamanın neticesi ne oldu? Neticesi benim 4 ay 10 gün hapiste yatmış olmamdı. Yaptığım sadece bir şiiri okumaktı. Söyledikleriniz Büyükada'da niye toplanmıştı. Onlar adeta 15 Temmuz'un devamı niteliğinde bir toplantı için bir araya gelmişlerdir. Gelen istihbarat üzerine gözaltına alınmıştır. Buradan bir yargı süreci başlayabilir. Onların yapmış oldukları çağrıyı, şu anda da yapıyorlar. Siz de bu soruyu sorarak bu çağrıya destek veriyorsunuz. Ama benim bir tasarrufum yok. Kararı yargı verecektir.