Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Irak Şam İslam Devleti IŞİD'e karşı kurulan koalisyon kapsamında ilk kez Türkiye’nin de rol alacağı bir kara harekâtının sinyalini net olarak verdi. Erdoğan, "NATO ülkesi olarak NATO’daki ortaklarımızla her türlü adımın düşünülebileceği gibi, bunun hava boyutunu kim yürütür, kimlerle beraber yürütür; kara harekâtını kim yürütür, kimlerle beraber yürütür; bunların planlamasını şu anda ilgili ülkeler bir araya gelerek zaten yapıyorlar" diye konuştu. 'Türkiye koalisyonda üzerine düşen görevi yerine getirecektir' diyen Erdoğan, "Türkiye burada askeri olarak herhangi bir pozisyon almaz mantığı peşinen yanlıştır. Hiç kimse kalkıp senin hudutlarını korumakla mükellef değil. Gelip başkaları mı koruyacak? Bizim hudutlarımızı biz koruyacağız" ifadesini kullandı.
Erdoğan, hükümet yetkililerinin 12 Ekim'de gerçekleşecek olan HSYK seçimlerinin sonuçlarına göre "gayr-ı meşru sayılacağı ve referanduma gidileceği" şeklindeki açıklamalarına ilişkin olarak ise, "12 Ekim’i görelim, sonra herhalde hükümetin de devletin başı olarak şahsımın da bu tabloya göre bir B planı, C planı olacaktır" diye konuştu.
Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı için New York yolculuğunda kendisine eşlik eden gazeteciler arasında bulunan Hürriyet Gazetesi yazarı Akif Beki'nin "Karadan harekât sinyali" başlığıyla yayımlanan (27 Eylül 2014) yazısı şöyle:
-Güvenlik Konseyi’ne davet edildiniz, nasıl geçti?
O toplantıyı başından sonuna kadar Obama bizzat kendisi yönetti. Ve o toplantıda bizler de bulunduk. Yaklaşık 10 dakikalık konuşmamız var, onu yaptık. Tabii o toplantı tamamıyla Irak-Suriye bağlamında olan bir toplantıydı. Ve Irak-Suriye konusuyla ilgili yapılan bu görüşmede özellikle yabancı savaşçılar, hassasiyetle üzerinde durulan konulardandı. Burada Türkiye biliyorsunuz devamlı bir ithamla karşı karşıya idi. Fakat herkes orada itiraf etti ki; işte Fransa, 1000’e yakın kendilerinden buraya geldiğini, aynı şekilde İngiltere 600 civarında kendilerinden geldiğini, Avrupa’nın Almanya da dahil birçok ülkesinden buralara yabancı savaşçıların geldiğini... Tabii bunların bir turist edasıyla gidip daha sonra, bölgeye girdikten sonra orada silahlandıkları anlaşılıyor. Böyle bir süreci kendi ifadeleriyle de ortaya koydular. Bütün bu çalışmaların sonunda gelinen nokta, bir kararlılık.
-Koalisyon manasında mı söylüyorsunuz, yoksa saldırıları desteklemek manasında mı?
Koalisyon manasında da var, koalisyonun attığı adımların amacı noktasında da var. Birinci derecede teröre, terör örgütlerine ve IŞİD’e karşı bir tavır; bunun üzerinde hassasiyetle duruluyor. Şu anda ABD Kongresi de bu konuda olumlu yaklaşımlar sergilemiş vaziyette. Bizim de biliyorsunuz ayın 2’sinde bu konuyla ilgili tezkere Meclis’e gelecek. Ve Meclis’teki tezkerenin, -şu anda benim tahminim- çıkışıyla birlikte de zaten bizim de gerekli adımları atmamız gerekiyor. Bizim üzerinde ısrarla durduğumuz konu, bir uçuşa yasak bölge ilanı, güvenli bölge ilanı, eğit-donat konusu. Eğit-donat konusu üzerinde ısrarla durduğumuz ve... Ve bütün bunlara yönelik çalışmalarda da öyle zannediyorum ki mutabakat sağlanacaktır. Şu anda görüşmeler zaten devam ediyor.
-Tezkere çıkar çıkmaz adımları atmamız lazım dediniz...
Şu anda zaten bu tür görüşmeleri biz kendi içimizde de yapıyoruz. Yani bunlara bizim hazırlıklı olmamız lazım. Burada, ikinci, üçüncü sınıf bir ülke konumunda değiliz. Burada birinci derecede etkilenen ülke konumundayız. Birinci derece etkilenen konumundaki bir ülke tabii ki önce ne yapacağının kararını kendisi bir defa vermesi lazım.
-Özellikle tampon bölge, güvenli bölge, burayla ilgili bir takım çalışmalar var mı?
Yani tampon demeyelim, güvenli bölge demek daha isabetli olur; Suriye tarafında bir güvenli bölge.
-Bunun çalışmaları yapıldı mı Türkiye açısından?
Olmaz olur mu, tabii yapıldı.
-25 km. derinliğinde diyorlar...
Bunlar medyanın yazdıkları. Öyle şeyler vardır ki belli bir noktaya kadar sırdır. Ondan sonra sır olmaktan çıkar. Ama sır olduğu anda bunu açıklarsanız ondan sonra bu sırrın esiri olursunuz. Bu da tabii kararlı bir tutum içinde işin üzerine gidilmesi gerekiyor.
-Sizin bu görüşlerinize bir muhalefet yok muydu efendim?
Yok. Sadece Süleyman Şah saygı türbesinin zaten 38 km kadar orada bir mesafesi var. Şu anda oradaki hassasiyetimiz devam ediyor. Ama bütün bunlarla beraber girişler devam ediyor. Bütün bu girişlere tabii bizim şu anda tedbirlerimizi almamız gerekiyor. Şu anda da tabii hükümetimizin yaptığı, bu tedbirleri belirlemek ve gerekli gördüğü anda da gereğini yapmaktır.
-Rehinelerin kurtarılmasından sonra IŞİD’e karşı politika değişikliğine gidiyoruz demek midir?
Ne dedik biz, tüm terör eylemlerine karşı hassasiyetimiz var. Terör eylemlerine karşı olan bu hassasiyetimiz, ha bilinmelidir ki, eğer burada askeri bir harekât olacaksa; bizim hudutlarımız kim tarafından korunuyor, asker tarafından; dolayısıyla böyle bir tehdit altında olduğumuz zaman askeri harekât buna karşı yapılacaktır. Yani asker, Silahlı Kuvvetlerimiz bize nerede gereklidir? Böyle anlarda gereklidir. Sınırlarımız tehdit altına giriyorsa bu adımların da atılması lazım.
-Askeri harekâttan kastınız, hava harekâtının dışında kara harekâtı mı?
Burada tabii, bir NATO ülkesi olarak NATO’daki ortaklarımızla her türlü adımın düşünülebileceği gibi, bunun hava boyutunu kim yürütür, kimlerle beraber yürütür; kara harekâtını kim yürütür, kimlerle beraber yürütür; bunların planlamasını şu anda ilgili ülkeler bir araya gelerek zaten yapıyorlar. Bu çalışmalar yapılıyor şu anda. Ama düğmeye basılma anı, burada çok önemli. Ki biliyorsunuz bazı hassasiyetler sebebiyle ABD Irak’taki gelişmelerde tavrını ortaya koydu ve özellikle barajlar bölgesinde doğabilecek tehlikelerden dolayı oralarda hava bombardımanlarını yaptı. Onlar yerinde olmuştur. O hava bombardımanlarının olduğu anda biz her türlü insani yardımı Kuzey Irak’taki tüm gruplara yaptık. Türkmenlere, Araplara, Ezidilere, hepsine yaptık. Peşmergelere aynı şekilde yaptık. Ve o püskürtülmüş oldu. Yani bugün Kuzey Irak çok ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıya kalabilirdi. Tabii henüz bitti mi, bitmedi. Bu süreç devam ediyor. Bunun Suriye’ye doğru yeniden yansıması oldu. Suriye’deki yansımayla ilgili de şu anda adımlar atılıyor. Ama önümüzdeki süreç hassas bir süreçtir. Bu hassas süreçte de... Mesela Cidde’deki toplantıya 40 ülke katılmıştı. Ama şimdi destek sayısını; koalisyon demiyorum, desteğin 104’e çıkmış olması önemlidir. Bu sayı belki daha da artacaktır. Koalisyonun içinde yer alanların durumu farklılık arz edebilir. Burada mesela Arapların olması önemli. Cidde’de 10 tane Arap ülkesi vardı. O sayı da şimdi artıyor. Bunları döner dönmez tekrar yapacağımız toplantılarda değerlendireceğiz.
-Güvenli bölgeyi Türkiye tek başına mı kuracak?
Bu bölgedekilerle birlikte o. Hepsiyle görüşerek. Çünkü bizim uluslararası camiada haklılığımızın da olması lazım. Bu sadece Türkiye’nin değil, 1.5 milyon insanın kendi topraklarına dönmesi olayıdır. Bu insanların yerleşimine yardımcı olma dahi konuşulan başlıklardır. Belki orada bunlara yeniden şehirler tesis edilecektir. Ve bu insanlar da yeniden kendi topraklarına dönme imkânını bulacaktır. Belki arka arkaya donörler toplantısı da yapılır; bunların hepsi gündemde olan şeyler.
-Amerikalılar bu güvenli bölgeye bayağı mesafeliydiler. Türkiye tezini kabul ettirdi diyebilir miyiz?
Tezini kabul ettirmiştir anlamında değil de ona bakarsan, uçuşa yasak bölgede de önce sıcak değillerdi, güvenli bölgede de. Ama zannediyorum şimdi bu iş oturacak...
-Kimin üzerine düşerse karadan bir müdahale için işbölümü yapılır dediniz. Bunun bir takvimi var mı?
İlgili ülkeler ve birimler zaten bu çalışmayı şu anda yapıyorlar. Buralardaki görev dağılımları vs. yapılıyor. Cidde’den sonra bugün ABD, Arap ülkelerinden bazılarıyla birlikte ortak hava harekâtı yaptı, 5 veya 6 ülke katıldı. Bu yapılırken, içeride de Özgür Suriye Ordusu’nun işini kolaylaştırdı. Kara harekâtı orada yürüyor. Bundan sonraki süreç çok daha farklı olacak. Neden böyle diyorum, çünkü güvenli bölge Suriye tarafında oluşturulacak olan bir bölge. Bir diğer taraftan, burayı güvenli kılabilmek için de uçuşa yasak bölgenin sürekli kontrolü gerekiyor.
-Burayı kim kontrol edecek?
Koalisyon. Bunun koordinasyonu vs. hepsi yapılıyor.
-Bir Güvenlik Konseyi kararı alınacak mı, alınmalı mı? Yoksa koalisyonun kendi inisiyatifiyle mi olacak?
Güvenlik Konseyi kararı falan o safhalar artık aşıldı, geçildi. BM Güvenlik Konseyi’nde biz tabii IŞİD’i konuştuk. Konuşurken, Rusya da Çin de aynı kanaati paylaştılar, hiçbirisi hayır olmaz demedi.
-Tüm bu anlattıklarınız bölgede bayağı yepyeni bir durum anlamına geliyor...
Gelebilir.
-Yani bir operasyonun ötesinde bölgeye şekil verebilecek bir şey gibi geliyor. Teröre karşı hava operasyonunun çok ötesinde gibi...
Yani siz şöyle bir terör örgütünü sadece hava operasyonuyla bitiremezsiniz. Bir defa mütemmim gücü karadır. Eğer karayla bağlantısı dışında bir de deniz varsa, deniz de buna dahil olur. Bütün olarak ele almak durumundasınız. Kara esastır; ben tabii asker değilim, ama hava lojistiktir. Karanın gitmediği yer hiçbir zaman kalıcı olmaz.
-Şu anki duruma göre sanki Türkiye aktif olarak operasyonun içinde yer alacak...
Yapılan görüşme, ilgili ülkeler ve Türkiye arasında, görev dağılımında her ülkeye bir görev düşecektir. Türkiye’ye düşen görev neyse, Türkiye de bu görevini yerine getirecektir. Yani, Türkiye burada askeri olarak herhangi bir pozisyon almaz mantığı peşinen yanlıştır. Hiç kimse kalkıp senin hudutlarını korumakla mükellef değil. Gelip başkaları mı koruyacak? Bizim hudutlarımızı biz koruyacağız.
-İsrail’in adı hiç geçmedi, onun da Suriye’yle sınırı var. Konumu ne olacak?
İsrail’in adı hiç geçmedi. Bizim görüşmelerimizde adı geçen ülkeler ağırlıklı NATO ülkeleridir. Arap ülkeleridir. Fakat birinci derecede Türkiye’yi ilgilendiren bir konudur. Çünkü 1250 km sınırı olan biziz. Dolayısıyla, sorumluluğumuzu bilmemiz lazım. Bu sorumluluktan da kaçamayız. NATO ülkesisin, kalkmışsın Amerika’dan, Almanya’dan, Hollanda’dan Patriot’ları almışsın, oralarda radar üslerini kurmuşsun... Neden kurduk biz bu radar üslerini? Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği şekilde kurmadık. Sadece gelebilecek bazı saldırılara karşı savunma sistemleri olarak... Ve bu savunma sistemlerine yönelik bu adımlar, aylar öncesinden kendini gösteriyordu, bu iş bir yere doğru gidiyor diye...
-Şam yönetimi bu süreçten nasıl etkilenir?
Şam yönetiminin bu konudaki tavrı ortada. Fakat örneğin Rusya bile IŞİD’e karşı bir tavır koyulmasını, BM Güvenlik Konseyi’ndeki toplantıda Dışişleri Bakanı orada ifade etti. -Suriye muhalefetini güçlendirecek bir ortam oluşabilir mi? Şu anda zaten, son açıklamalarda olay sadece IŞİD terör örgütüne karşı değil. Aynı zamanda rejime karşı da bir adım atılması artık konuşuluyor. Özgür Suriye Ordusu, rejime muhalif olan bazı gruplar var...
-Bunu biraz açar mısınız, yani Suriye rejimine karşı bir adım atılması mı söz konusu?
Ya Sayın Obama’nın açıklamasıydı ya Biden’ındı; rejime karşı gereğinin yapılması gibi bir ifade kullanılıyor. Tabii bu terör örgütünü bünyesinde barındıran bir ülke, bunun bedelini de ödeyecektir. Çünkü bu terör örgütünü palazlandıran bu ülke. Artık onu ödemek durumunda kalacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın New York yolculuğunda kendisine eşlik eden gazeteciler arasında bulunan Güneş Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Kelkitlioğlu da, Erdoğan'a son dönemde hükümet yetkililerinin 12 Ekim'de gerçekleşecek olan HSYK seçimlerinin sonuçlarına göre "gayr-ı meşru sayılacağı ve referanduma gidileceği" şeklindeki açıklamalarına ilişkin olarak "Paralel yapı HSYK’yı ele geçirirse Türkiye Cumhuriyeti’nin B planı var mı?" diye sordu. "Bu tespiti şimdi yapmak bana göre yanlıştır" diyen Erdoğan, "12 Ekim’i görelim, sonra herhalde hükümetin de devletin başı olarak şahsımın da bu tabloya göre bir B planı, C planı olacaktır" yanıtını verdi.