Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu'na yüklendi. Camilerin satılması ve kapatılmasıyla ilgili belgeler açıklayan Erdoğan, "Kılıçdaroğlu, Diyanet İşleri Başkanı'ndan ve makamdan özür dile" dedi. Başbakan, 9. Cumhurbaşkanı Demirel'i işaret ederek, "Kılıçdaroğlu kılavuzu değiştir" diye seslendi.
İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları:
'CHP, 27 Mayıs öncesi müdahaleye su taşımıştır'
Siyasetçinin elbette yanlışı olabilir. Ama siyasetçinin hesap vereceği mercii TBMM’dir. Kendisini milletin yerine koyarak, kendisini TBMM’nin yerine koyarak hiç kimse gayri meşru hukuk dışı yöntemlerle siyasetçiyi hesaba çekemez, cezalandıramaz.
Bakın, burada bir zihniyeti bugün bu konuşmamda işleyeceğim. Ama zihniyet olarak işliyorum. Bunu bütün milletimin böyle anlamasını özellikle istiyorum. CHP, 27 Mayıs’ın öncesinde müdahaleye su taşımış, 27 Mayıs’ın hemen ertesinde de alkış tutmuş hatta silahlı güçlere emrinizdeyim diyerek, müdahale karşısında el pençe divan durmuştur. CHP bugün dahi 27 Mayıs darbesinin ilerici bir darbe olduğunu savunarak, gaflet ve delaletinden bir adım bile ileriye gidemediğini zaman zaman göstermektedir.
'CHP, minderden kaçıyor'
Bakın şu son dönemde, gerek 12 Eylül gerek 28 Şubat’la ilgili CHP birbiriyle çelişen açıklamalar yapıyor. Doğrudan darbeleri eleştiremeyen, müdahaleye karşı olduğunu söyleyemeyen CHP, adeta minderden kaçıyor.
“Darbelere karşıyım ama” diye başlayan her ifade doğrudan doğruya darbeleri meşrulaştırmaktır. Hastalıklı ruh halinden başka bir şey değildir. Çıkıyorlar, televizyonlarda gazetelerde, “ama o günkü hükümette çok hata yaptı” diyerek meseleyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar. İntikam kavramıyla kırdığı potu düzeltmeye çalışan CHP lideri, CHP’nin her türlü müdahalenin karşısında duracağı konusunda samimi bir duruş sergilememiştir.
'Kılıçdaroğlu'na biri 'Pembe İncili Kaftan'ı anlatmalı'
Sayın Kılıçdaroğlu, Ömer Seyfettin’in Pembe İncili Kaftan hikayesinden bahsediyor. Okumuş mu okumamış mı bilmiyorum. Bu hikayeyi birinin ona özetleyip anlatmasına ihtiyacı var. Ak Parti’nin dış politikası Pembe İncili Kaftan’da bahsedilen hayaldir. Yani el pençe divan duran bir hükümet değil. Yani Şah İsmail’in önünde sağında solunda oturacak bir yeri olmadığını görünce, büyükelçinin kendisinin pembe incili kaftanını serip onun üzerine oturması ve çıkarken almadan çıkması ve askerler onu getirdiğinde “Osmanlı’nın elçileri bile tekrar omuzlarına almaz” diyecek kadar asaletli elçilerdir. İşte Ak Parti dış politikada hayali gerçeğe dönüştürmüştür.
Türkiye Osmanlı’nın ahvadı olduğunu her zeminde göstermiştir. Bize 'Pembe İncili Kaftan’ı okumamızı tavsiye edenler kendisi okusun.
'İsrail'in Günter Grass'a koyduğu yasağı izah et bakalım'
Sayın Kılıçdaroğlu iktidara geldiklerinde Yunanistan ekonomisini de kurtaracağını söylemişti. Yunanistan’ın en büyük gazetesi de “Dayan Yorgo Kılıçdaroğlu geliyor” diye haber yapıp dalgasını geçmişti. Bir Amerikalı yazarın kuyruğuna takılıp İsrail’de düşünce özgürlüğünün olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, İsrail’in Nobel ödüllü Günter Grass’a koyduğu ülkeye giriş yasağını izah etsin bakalım.
'Sen BAAS'çısın'
Suriye’deki BAAS rejimiyle benzer kafayı taşıyan biri bize dış politikada öneride bulunamaz.
Sen BAAS’çısın. Çok açık net ortada. Gitsin kendisi önce “Diyet” adlı hikayesini bir okuyuversin. Orayı okursa sayın Kılıçdaroğlu bizzat kendisini görecektir. Geçmişiyle yüzleşmediği sürece geçmişin diyetini ödemediği sürece, Kemal Kılıçdaroğlu darbelere karşı çıkamaz.
'CHP darbelerin kuvözünde üredi'
Bu ülkede darbelerin kuvözünde sadece CHP üremiştir. CHP’den başka hiç kimse darbelerden nemalanmamıştır. Daha ilk günden 28 Şubat soruşturmasının başladığı anda intikam kelimesini telaffuz edenler, samimiyetlerine kimseyi ikna edemezler. Biz intikam duygusu içinde asla değiliz. Süreç hukuki bir süreçtir.
'Belgelerle gerekli cevabı veririz'
İki tane kitaptan yola çıkarak 1940’lardan binlerce kitabın yasaklanmasını meşru göstermeye çalışmak yüzsüzlüktür. Karanlık geçmişinizle gurur duyabilirsiniz, bir şey diyemeyiz. Ama zulüm ve baskıyla dolu geçmişinizi meşrulaştırmaya kalkarsanız biz de size belgelerle gerekli cevabı veririz.
Biz CHP döneminde camilerin satıldığını, ahıra çevrildiğini söylediğimizde Kılıçdaroğlu bizi şiddetle reddetti. Ben bu zatın kılavuzunun kim olduğunu bilmiyorum. Bununla kalmadı değerli bir bilim adamı olan Diyanet İşleri Başkanı’mıza son derece münasebetsiz bir üslupla dil uzattı.
'12 Haziran'da Kılıçdaroğlu ile al takke ver külah yapmaktan kaçınmadı'
Şimdi burayı Kılıçdaroğlu’nun özellikle dinlemesini, bilmeden konuştuğu tarihini öğrenmesini tavsiye ediyorum.
Kılıçdaroğlu’nun bir yol arkadaşı var. Eski Başbakan, eski Cumhurbaşkanı…
Bu zat şapkasını kaptırmaz, şapkasını alır gider ama, 12 Haziran seçimlerinde Kılıçdaroğlu ile al takke ver külah yapmaktan kaçınmadı. 28 Şubat’ın özenle dışında tutulmak istendiğini bu zat, 1966’da CHP’nin camileri kapattığını ifade ediyor. 12 Ekim 1966’da bakın çok enteresan, bugün Kemal Kılıçdaroğlu gibi İnönü aynen şunları söylüyor “Acaba cumhuriyetin hangi devrinde, camiler kapalı ve ibadet yasak olmuştur. Hiçbir zaman olmamıştır” diyor. Bugün Kılıçdaroğlu ne diyorsa o gün İsmet İnönü onu söylüyor. Dün dündür, bugün bugündür derse bilemem.
19 Ekim 1966’da Yeni İstiklal Gazetesi, İnönü’nün yalanlarına karşı vatandaşı ispata çağırıyor.
Bir Müslüman değil, bir Hristiyan Ermeni vatandaş aynen şu mektubu yazıyor:
''Muhterem Yeni İstanbul gazetesi, İnönü’nün yalanlarına karşı yaptığınız ispat çağrısına Diyarbakır’dan, uyruğu bulunduğum Türkiye’ye karşı vazife diye yazıyorum. Ben bu zat’ın faaliyetini arz edeyim. Müslümanların Kurşunlu Camii dedikleri ibadethane 1941-1942 yılında depo yapılıp kapatılmıştı. İçerisinde pek az miktarda, kütüklük, kama at eğeri gibi döküntü konmuştu. Avlusunda hurda at arabası takoza alınmış ve nöbetçi dikilmişti. Bizim Latin Kilisesi’ne de bir manga asker yerleştirilmiştir. Dini ibadethanemizi tuvalet olarak kullanıyorlardı''
'Kılıçdaroğlu bak bunları iyi öğren'
Evet bu satırları Diyarbakır’dan bir ermeni vatandaş yazıyor. Sayın Kılıçdaroğlu bak bunları iyi öğren.
Muğla’dan bir mektup, kapatılan camide, kadın oynatılıp şarap içilmiştir. Bütün bu yürekler acısını mücadele Münir Özsay, vali tarafından görevinden azledilmiştir.
Kahramanmaraş’tan Mehmet karaca şunları yazıyor: 1945’te Ulu Camii kapatılmıştır. 1947 senesinde Şekerli ve Hatuniye Camii’si de kapatılmıştır. Biri ambar diğeri karakol olarak kullanılmıştır.
Balıkesir’den mektup:
''Sayın muhalefet lideri İnönü, son konuşmalarında hiçbir camii ve mescit kapatılmamış diye milletin gözünün içine baka baka utanmadan bu yaştan sonra yalan söyleyerek milleti yanıltmak istemektedir. Balıkesir’de, bütün camiiler kapatılmış, içlerine ot saman askeri malzeme depo edilmiştir. Bu millet bir daha CHP’yi tekrar başa geçirip eski aç günlerinde dönmek niyetinde değildir. devir değişti paşam. Arayıp bulamadığın aptal köylü kalmadı. Bugünün kıymetini daha iyi anlıyor. Senin zamanında çarık alamayan köylü şimdi ayakkabı giyiyor. Senin zamanında yırtık pırtık gezen köylü, bugün ekstra kumaş giyiyor. Bizi artık rahat bırak paşam. ''
Belgelerle cevap
Belge 1: Camilerin satışını gösteren yasa. Sayın Kılıçdaroğlu belge konuşuyor bak.
Tasnif harici camii ve mescitler kendilerinden başkaca ifade edilmek üzere kapatılır. Bu caminin çıkmasının ardından Türkiye’nin her vilayetinde camiler kapatılmaya başlandı.
Belge 2: İşte cetvel. 1926-1950 arasında 513 camii satılıyor. 327 cami arsası ki, bunların çoğunun üzerinde camii var, bunlar da satılıyor. 1070 mescit satılıyor bu arada. Bunlarla birlikte, kilise mezarlık gibi çok sayıda tarihi eserin satışı yapılıyor. Bunların tamamının belgeleri de elimizde.
Ben sayın Kılıçdaroğlu’na sadece bir kaçını gösteriyorum.
Buyurun bakanlar kurulu kararı
Belge 3: Kılavuzu değiştir kılavuzu. Ben CHP’ye gönül veren kardeşlerimize de sesleniyorum. İnanıyorum ki sizin mayanız sağlam, ama genel başkanınız sıkıntılı. Satılan camiler, müze olarak, toprak mahsulleri ofisi, hububat deposu olarka kullanılıyor. Eğlence merkezine dönüştürülen cami bulunuyor. Camilerin satışı denilirken, harap ve vakıf bina deniliyor.
Belge 4: Vakıflar umum müdürlüğünden Tekirdağ Valiliği'ne, satılmasına bakanlar kurulunca karar verilip tebliğ edilmiş olan camilerin satış ilanlarının mevki olarak adı tahsis edilmek suretiyle, harap bina şeklinde neşrettirilmesi rica olunur. Bunlar millet uyanmasın diye yapılıyor.
Belge 5: Vakıflar Genel Müdürlüğü önemli ve acele notuyla bir belge gönderiyor. Üsküdar’da, Atik Valide Camii ve müştemilatından Efkan Tekkesi, vakıflar müdürlüğüne haber verilmeksizin işgal edilmiş ve yalnız Efkan Tekkesi’nin havuzlu odalarının işgaline devam edilmekte bulunmuştur. Emsalsiz, ince ve kıymetli yadigarlardır.
Belge 6: Bir vatandaş vakıflar genel müdürlüğüne dilekçe yazıyor, genel müdürlük bunu başbakanlığa gönderiyor.
Behçet Öner tarafından gönderilen tel yazıda kazada mevcut camilerin tamamen işgal edildiğinden bahisle, ramazanda cemaatle namaz kılmak üzere, Ulu Camii’nin tahliyesi istirham edilmektedir. Karacabey’de namaz kılacak yer kalmıyor.
Belge 7: Gaziantep’teki Selim Efendi Camii. Ne olmuş biliyor musunuz? Cumhuriyet Halk Partisi’ne satılmış. Çok manidar. Cumhuriyet Binası burası teşkilat binası olarak kullanıyor.
Belge 8: Edremit’teki Yıldırım Camii. O da halk evi yapılmak üzere CHP’ye satılıyor. 300 lira bedelle satılıyor.
Kılıçdaroğlu’nun bunlardan haberi yoktur.
Belge 9: Osmangazi İlçesi Tophane Mahallesi’ndeki camii bando müdürlüğüne teslim ediliyor.
20 Nisan 1936 Cumhuriyet Gazetesi. Bu ne insafsızlık. Seferhisar’da tarihi bir camii ahır yapılmış. Bu dosya içinde tek parti döneminde camilerin satışına, depo olarak kullanılmasına, ahır yapılmasına dair, onlarca yüzlerce haber küpürü bulunuyor.
Kılıçdaroğlu özrü dile
Şimdi sayın Kılıçdaroğlu önce Diyanet İşleri Başkanımızdan, o makamdan özür dile. Seni sana değer vererek kutlu doğum haftalarına çağıran Diyanet İşleri Başkanı’na, ondan onurun varsa, bunları gel bize sor. Ben de şimdi özellikle grup başkanvekili arkadaşlarımı özellikle çağırıyorum. Bunları meclis gündeminde kayda girin. Bunun cevabını verecek makam biziz. Camilerden Diyanet İşleri Başkanlığı sorumlu değildir. Diyanet İşleri Başkanlığı camiilere sadece hizmet verir. İmamını, vaizini atar. Ama bu adamlar bunu bilmiyor ki, geliyor diyanet’ten bunun cevabını istiyor. Yanlış adres seçtin. Diyanet İşleri Başkanı ve o makamdan özür dile. Ne dersen yerin belli, yurgun belli. Her şeyinle ortadasın. Ama bunu bana söylemek düşmez. Çünkü Ak Parti 75 milyonu kucaklayan bir parti.
'İstediğin kadar pişkinliğe vur'
Sayın Kılıçdaroğlu sen tarihinle gurur duymayı bırakta, oku. Git 12 Haziran’daki yol arkadaşın olan o zat’ın dizinin dibine otur o sana anlatacaktır. İstediğin kadar pişkinliğe vur, senin tarihin bu millette hiç silinmeyecek yanıklı iz bırakmıştır.
Değişmeyen değişemeyen CHP’ye kendi tarihini yine biz öğreteceğiz. Onun için tabi nereye yanaştığını düşünmesi lazım.