-ERDOĞAN'DAN REKTÖRLERE TÜRBAN SİTEMİ İSTANBUL (A.A) - 04.12.2010 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Batman'ın kız çocukları üniversiteye akın ederken İstanbul'daki, Ankara'daki, İzmir'deki kızları kılık ve kıyafetlerinden dolayı kapı dışı edenlerin bu ülkenin çocuklarına ne büyük bir haksızlık ettiklerini gelişmelere bakıp görmelerini'' istedi ve ''Bir yandan üniversite kapısına gelmiş kız çocuklarını umutsuzluğa ve geleceksizliğe mahkum edenler, bir yandan da çıkıp, bu ülkede kız çocuklarının okutulmamasından şikayet edemezler'' dedi. Erdoğan, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde rektörlerle bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada, üniversitelerden Türkiye'nin iddialarını sahiplenmelerini, Türkiye'ye yol açmalarını, yol göstermelerini, topluma vizyon çizmelerini istediklerini belirterek, şunları söyledi: ''Açık söylüyorum; biz, asla ve asla, üniversitelerin bizimle her konuda bire bir aynı düşünmelerini istemeyiz ve böyle bir hakkımız da yok. Böyle bir arzu, üniversitenin de, bilimin de ruhuna aykırıdır. Üniversiteler elbette sorgulayıcıdır, akademisyenler elbette bağımsız hareket edebilirler, ancak üniversitelerin gelişmesi aynı zamanda hükümetlerin bu meselelere el atmasıyla, üniversite ile yakın bir ilişki içinde olmasıyla mümkündür. Nitekim, şu son 8 yılda, üniversiteler siyasetten arındırılmış, en küçük bir siyasi baskı hissetmemiş, özgür düşünce ve özerklik noktasında en serbest dönemlerini yaşamışlardır. Üniversitelerden korkan, üniversitelerden çekinen, üniversite mezunlarından tedirgin olan bir hükümet, çıkıp da 78 yeni üniversite kurmaz. Üniversiteleri baskı altına almaya çalışan bir iktidar, üniversite bütçelerini, milli eğitim bütçesini, kredi ve yurt imkanlarını bu kadar artırmaz, bu alanlarda bu kadar büyük yatırımlar yapmaz.'' Türkiye'nin ekonomideki ve dış politikadaki hedeflerine ancak ve ancak üniversitelerin iddialı olmalarıyla ulaşabileceğine inandıklarını belirten Erdoğan, ''Maalesef Türkiye'de uzun yıllar boyunca üniversitelerin ne sanayi ile işbirliğine gittiğini ne dış politika için vizyon geliştirdiğini ne de bulunduğu şehirle bütünleşebildiğini, kampüslerin içine, sırça saraylarına, kendi kabuğuna çekilen üniversitenin, ülkenin ve milletin gerçeklerinden, sorunlarından kopuk halde varlık gösterdiğini'' anlattı. -DİRENCİN DEVLET-MİLLET KAYNAŞMASIYLA KIRILMASI- Türkiye'nin önceki dönemlerden bu yana kız çocuklarının okutulmaması, okula gönderilmemesi diye bir meseleyle uğraştığını dile getiren Erdoğan, ''Ailelerin kız çocuklarını okula göndermeme noktasında cehalet ne kadar büyük bir etken ise güvensizlik de önemli bir etkendir. Vatandaş ile devlet arasındaki güven eksikliği, devletin kurumlarına karşı da bir güvensizliğin oluşmasına neden olmuştur'' diye konuştu. Şu anda Batman Üniversitesi'nin yarıya yakınının kız öğrencilerden oluştuğunu belirten Erdoğan, kız öğrencilerin kent dışından değil, Batman'da yaşayan ailelerin kızları olduğunu belirterek, on yıllardır kırılamayan direncin şu anda devlet-millet kaynaşmasıyla kırıldığını söyledi. Yeni kurulan üniversiteleri eleştirenlerin bu manzarayı görmediklerini ve görmek istemediklerini belirten Erdoğan, özellikle Doğu, Güneydoğu ve Orta Anadolu'daki öğrencilerin üniversite eğitimi için ağırlıklı olarak İstanbul'a göçe zorlandıklarını ve bunların bir kısmının aileleriyle İstanbul'a geldiğini anlattı. Erdoğan, artık bu hizmeti ailelerin ayaklarına götürdüklerini ve ailelerin çocuklarını bu üniversitelere gönderdiklerini, ailelerin bunun hem daha ucuza mal olacağını hem de çocuğunu üniversitede endişelerden arındırılmış bir şekilde yanında bulunduracağını düşündüğünü dile getirdi. -''YAVRUMUZU 'ÖZ VATANINDA PARYA' HALİNE GETİRMENİN İZAHI OLMAZ''- Bunun İstanbul'a göçü engelleyen önemli bir etken olduğunu, anne ve babaların huzur içinde, gönül rahatlığı içinde, hiçbir gerekçeye, bahaneye sığınmadan çocuklarını üniversitede okutma imkanına kavuştuklarını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Batman'ın kız çocukları üniversiteye akın ederken İstanbul'daki, Ankara'daki, İzmir'deki kızlarımızı kılık ve kıyafetlerinden dolayı kapı dışı edenler, bu ülkenin çocuklarına ne büyük bir haksızlık ettiklerini umuyorum ki, bu gelişmelerle görür ve fark ederler. Bir yandan üniversite kapısına gelmiş kız çocuklarını umutsuzluğa ve geleceksizliğe mahkum edenler, bir yandan da çıkıp, bu ülkede kız çocuklarının okutulmamasından şikayet edemezler. Kendi öğrencilerini yurt dışındaki üniversitelerde okumak zorunda bırakanlar, takdir edersiniz ki, Türkiye'nin eğitimde uluslararası bir cazibe merkezi olması gibi bir vizyonu taşıyamazlar. Hocalarımızın büyük çoğunluğu ABD ve Avrupa görmüş. Buraların üniversitelerinde hiçbir öğrencinin kılık ve kıyafetiyle kimsenin uğraşmadığı çok açık ve net ortadayken, kendi ülkesinde bu tür engellemeler ve bariyerler oluşturmanın, yani şairin ifade ettiği gibi 'Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya' haline yavrularımızı getirmenin hiçbir türlü izahı olamaz. Sormayan, sorgulamayan, araştırmayan, eleştirmeyen, hele hele toplumla iletişim kuramayan bir kurumun, sadece tabelasında üniversite yazar. İşte biz bunu kırmaya, bu zihniyeti değiştirmeye, üniversiteleri asli işlerine, özlerine döndürmeye gayret ediyoruz.'' -''ÖZGÜRLÜKÇÜ ÜNİVERSİTE İNŞA ETMENİN MÜCADELESİNİ VERİYORUZ''- Başbakan Erdoğan, baskıcı, otoriter, yasakçı idare anlayışından, üniversitenin ruhuna, özüne uygun, özgürlükçü, demokratik, bir arada yaşama kültürünü özümsemiş bir üniversiteyi inşa etmenin mücadelesini verdiklerini ifade ederek, statüko-üniversite işbirliğini değil, iş dünyası-üniversite işbirliğini, toplum-üniversite işbirliğini tesis etmeye çalıştıklarını anlattı. Suriye ile vizeleri kaldırdıklarını, Gaziantep'i ziyaret eden Suriyeli turist sayısının yıllık 1 milyon rakamına yaklaştığını belirten Erdoğan, ''Bundan 8 yıl önce Gaziantep'te iki vakıf üniversitesi kurulacak denilseydi buna kim inanırdı? Bundan 8 yıl önce Gaziantep'teki üniversitelere, Malatya'ya, Ağrı'ya, Van'a akın akın yabancı öğrenciler koşacak denilseydi buna kim inanırdı'' diye sordu. Erdoğan, ancak bugün bu şehirlerin, sanayisiyle birlikte üniversiteleriyle, üniversitelerdeki uluslararası öğrencileriyle artık uluslararası bir şehir hüviyetine kavuşmaya başladığını ifade ederek, şöyle dedi: ''Öyle bir canlılık oluştu ki, bir şehirde birden fazla üniversite varsa artık bu üniversiteler hem dayanışma içine giriyor hem de tatlı bir rekabet sergiliyorlar. Ben gittiğim birçok yerde şu tepkiyle karşılaşıyorum; iş adamları geliyor, 'Başbakanım, üniversite bize işbirliği teklif etti, birlikte çalışmayı önerdi, bizim derdimizi kendisine dert edindi, ben hayatımda ilk kez bir rektörle, bir dekanla diyalog ve işbirliği geliştiriyorum' diyor. En sınırdaki şehirlerde yeni kurulan üniversitelere gidiyorsunuz, bakıyorsunuz, TÜBİTAK'la, DPT ile TUBA'yla, UNESCO, OECD, NATO, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ile işbirliği imkanlarını, proje imkanlarını takip ediyorlar. ERASMUS programından yararlanma noktasında üniversitelerimiz yüzde 75 oranlarına ulaşmış durumda. Bunun yüzde 100'e çıkmasıyla üniversitelerimiz daha da fazla uluslararası boyut kazanacaklar. Bolonya sürecine katılan ülkeler arasında yer alan Türkiye, 45 ülke arasında Bolonya hedeflerine en iyi uyum sağlayan ülkelerden biri oldu. Bolonya süreci kapsamında öğrenci hareketliliğini hızlandırmak, yaşam boyu eğitimi güçlendirmek noktasında üniversitelerimizin daha fazla inisiyatif yüklenebileceklerine inanıyorum.''