-ERDOĞAN'DAN ''VUVUZELA''LI BASIN TOPLANTISINA TEPKİ ANKARA (A.A) - 16.07.2010 - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Ta Güney Afrika'da dünya kupasında kullanılan vuvuzelayı alıp onunla basın toplantısı yapacak kadar bu işi düşürüyorlar ve bunu ne yazık ki TBMM'nin çatısı altında yapıyorlar. Ben inanıyorum ki MHP'nin tabanı bu gayet sulu, gayrı ciddi, demokrasiyle yakından uzaktan alakası, bir fikri, düşünce alt yapısı olmayan bu anlayışı 12 Eylül'de tersleyecek ve gereken cevabı da kendilerine verecektir'' dedi. Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, MHP'nin lideri ve yönetiminin ciddi, hayati bir meselede diyalog ve istişareye yanaşmadığını söyledi. Kendilerinin diyalog çağrılarına karşı her seferinde MHP tarafından olumsuz yanıt aldıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: ''Ta Güney Afrika'da dünya kupasında kullanılan vuvuzelayı alıp onunla basın toplantısı yapacak kadar bu işi düşürüyorlar ve bunu ne yazık ki TBMM'nin çatısı altında yapıyorlar. Ben inanıyorum ki MHP'nin tabanı bu gayet sulu, gayrı ciddi, demokrasiyle yakından uzaktan alakası, bir fikri, düşünce alt yapısı olmayan bu anlayışı 12 Eylül'de tersleyecek ve gereken cevabı da kendilerine verecektir. Aynı şekilde BDP ile görüşmememiz, onlardan randevu istemememiş olmamız da zaman zaman eleştirildi ve eleştiriliyor. Tabii ben bugüne kadar sustum, konuşmadım, bu eleştirilere cevap vermedim. Ama şimdi toptan bunun cevabını vereyim. Niye görüşmedim? Parlamento çatısı altında arkadaşlarım ve bir kez de ben aslında kendileriyle görüştüm. Aslında bu olayda da görüşmeyi arzu ediyordum. Öncelikle şunu hatırlatmakta fayda görüyorum; biz terörle mücadele konusunu görüşmek üzere siyasi partilerden randevu istedik, görüştük, doğru, bundan önce de yaptığımız gibi görüştük. Ama terörle arasına mesafe koyup demokrasi ve hukukun tarafında duramayan bir siyasi partiyle terörle mücadeleyi bu şartlarda görüşmenin anlamsız olacağını bana gönderilmiş bir mektupla artık belgeli halde gördüm. Nedir o? BDP, antetli kağıdının bir başında Meclis'in oradaki rozeti, öbür tarafta da kendi partisinin rozeti, antetli kağıtta bana bir yazı göndermiş ve bu yazıda PKK örgütüne mensup, terörle mücadele esnasında öldürüldüğünü iddia ediyorlar, gönderdikleri bir ekteki CD ile bu cesetlerin durumunun bir insanlık suçu olduğunu ve bunun karşısında -teferruatına girmiyorum- ne düşündüğümüzü, ne yapacağımızı soruyor. Kim? Genel Başkan söylüyor.'' -''AVUKATLIĞINI YAPMAK SANA MI KALDI?''- ''AB üyesi ülkelerin, dünya ülkelerinin büyük bir kısmının, BM'nin terör örgütü olarak ilan ettiği bir örgütün avukatlığını yapmak BDP sana mı kaldı?'' diye soran Erdoğan, ''Şimdi böyle bir yazıyı yazarken, şu ana kadar güvenlik güçlerimiz ve vatandaşlarımız olarak 10 bin şehidimiz var, bu 10 bin şehidimize uygulananlar, onların resimleri vesaireleri, onları da biz size mi göndereceğiz, böyle mi diyalog kuracağız?'' şeklinde konuştu. ''Sadece GATA'daki özürlü hale gelmiş, yaralı gazilerin hallerinin zaten bu konudaki duruşu çok açık ve net ortaya koyduğunu dile getiren Erdoğan, ''Ayakları olmayan, kolları olmayan, ama (gözleri görmeyen) duruma düşmüş, sağır duruma düşmüş olan orada gazilerimiz var, bunlar hep terörle mücadelede oldu. Bunları nereye koyacağız?'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti: ''Sen bir siyasi partisin. Senin terör örgütü ile arana bir mesafe koyman şart. Sana avukatlık görevi düşmez burada. Bu çatının altında bunu yapamazsın. Şu anda benim Hakkari-Şemdinli ilçe teşkilatımın 3 kez büro malzemeleri dışarı çıkarıldı ve terör örgütü tarafından yakıldı, imha edildi. Yüksekova teşkilatım sürekli hep tehdit altında, daha şurada kısa bir süre önce ilçe başkanımın evine ne yazık ki bomba attılar. Bingöl'de Karlıova teşkilatıma aynı şekilde bomba attılar. Bingöl il teşkilatıma roket atar attılar. Tunceli il başkanımın hizmet aracına, ticaretle uğraşıyor, içindeki bütün malını boşalttılar, gasp ettiler, ondan sonra aracı yaktılar, ondan sonra da şoförlerine şu tehdidi salladılar, 'söyle başkanına siyasetten çekilsin' Demokrasi mücadelesi bu mu? Ondan sonra BDP çıkıyor kürsüde 'biz barış yanlısıyız' diyor. Sen nasıl barış yanlısısın ya? Böyle barış yanlısı olmak olur mu? Sonra köşe yazarları diyor ki 'buna rağmen git görüş'. Kusura bakma, o kadar meraklıysanız gidin siz görüşün, bizim bu noktada görüşecek hiçbir şeyimiz yoktur.'' BDP'nin kendi politikalarını, üslubunu, dilini oluşturmaktan uzak bir görüntü arz ettiğini belirten Erdoğan, ''Adres olarak kendini değil, İmralı'yı gösterecek kadar kendisini inkar eden bir siyasi partiyle neyi ve nasıl görüşebilirsiniz. Çok açık, net ortada'' dedi. BDP'nin milli birlik ve kardeşlik projesine karşı çıkmasının, süreci tahrik etmesinin, kendisini de çok yakından ilgilendiren anayasa değişikliğinde kendi milletvekillerinin iradesine ipotek koymasının son derece manidar olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Bir taraftan çıkacaksın, diyeceksin ki, 'bizim partimiz beş kere kapatıldı, altı kere kapatıldı'... Siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıracak, adeta engelleyecek maddenin görüşüleceği bir oylamada sen milletvekillerine, 'sakın ha, oy kullanmaya gitmeyeceksin' diyorsun. O zaman burada bir tuzak yok mu? Demek ki bunlar terörden nemalanıyorlar. Birisi bir boyutundan bir diğeri diğer boyutundan nemalanıyor, yaptıkları iş bu. Milletten oy alan her parti demokrasiye güç vermeli. Milletten aldığı emaneti başka adresler göstererek, sorunu başka adreslere havale ederek heba etmemeli. Terör karşısında ortak duruş sergilemek hukukun, demokratik siyasetin önemli bir gereğidir. BDP'nin aldığı oy oranı bellidir, bu oyu belli bir etnik grubun sözcülüğü, temsilciliği olarak görmek çok yanlıştır. Terör örgütü nasıl bir böyle bir temsil gücüne sahip değilse, benim Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi değilse, BDP'yi de ben Kürt kökenli vatandaşlarımın temsilcisi olarak görmedim, görmüyorum, görmeyeceğim. AK Parti ile BDP'nin aldıkları oylar karşılaştırıldığında bu tablo açık şekilde görülecektir. Benim de grubumun içerisinde BDP grubundan çok çok fazla Kürt kökenli arkadaşlarımız var. Bizim böyle bir sıkıntımız, ayrımcılığımız yok. Biz hep beraber doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine Türkiye'nin tüm etnik unsurlarının temsilcileriyle oluşmuş bir siyasi partiyiz. Bizim yapımız bu.'' -''ELİNİ YUMRUK YAPANIN ELİNİ TUTMAZ''- Erdoğan, AK Parti'nin her zaman için sorunların çözüm yeri olarak siyaseti ve demokrasiyi gördüğünü belirterek, ''Terör örgütünün avukatlığına soyunmak kabul edilebilir bir siyaset tarzı değildir'' dedi. Terör ve şiddeti bir yöntem olarak kabul etmenin demokratik bir tavır olmadığını vurgulayan Erdoğan, ''Terörle mücadeleye yanaşmayan, kendini demokrasi ve hukukun yanında, terörün karşısında konumlandırmayan bir anlayışla görüşmek nasıl bir fayda sağlayabilir?'' diye konuştu. Çözümü sabote eden üslup ve yaklaşımları milletin gördüğünü kaydeden Erdoğan, BDP ve MHP'nin ''terörle mücadeleye varız, son bulmasını istiyoruz'' demeleri halinde o partilerle görüşmenin kendisi için anlam taşıyacağını kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu: ''AK Parti, elini yumruk yapanın elini tutmaz. Gözünü, kulağını kapayanla, ağzından çıkanı duymayanla konuşmaz. CHP, Saadet Partisi, BBP, DSP ile çok verimli görüşmeler gerçekleştirdik. Hükümet olarak terörle mücadele konusundaki adımları kendilerine aktardık. Bunlar A'dan Z'ye, bütün detaylarıyla anlatılmış konular değil, belli bir çerçeve içerisinde kendilerine bu süreci özetledik. Kendi kanaatlerini aldık, bazı kanaatler sergileyenler olduğu gibi çok kısa beyanları olanlar oldu. Bize yaptıkları çalışmaları kitapçık halinde veren liderler oldu. Bunların üzerinde de çalışmaları sürdürüyoruz. Kendilerine, 'çok daha detay bilgi arzu ederseniz, biz arkadaşlarımızı görevlendiririz, arkadaşlarımız gelir onları A'dan Z'ye bilgilendirir' dedik. Bu güvenlik, ekonomi, ulaştırma, eğitim, sağlık, enerji, TOKİ, KÖYDES, BELDES alanlarında nelerin yapıldığını görmek açısından aktarabiliriz. Derdimiz hiçbir şey açıkta kalmasın, her şey bilinsin, görülsün. Terörle mücadelenin yanında bölgenin ekonomik kalkınmasına, demokratik ve kültürel haklara kavuşması için attığımız tarihi adımları kendileriyle bir kez daha paylaşma fırsatı bulduk.''