Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarına benzer bir adımın önümüzdeki dönemde Fırat’ın doğusu içinde de atılacağını söyledi.
Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurulu görüşmelerine katılmak için New York'ta bulunan Başkan Erdoğan, Mandarin Otel'de gerçekleşen "TÜRKEN Vakfı Geleneksel Gala Yemeği"ne katıldı. Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan akşam yemeğinde ''Gençlik Köprüleri'' projesinin tanıtım filmi gösterildi.
Konuşmasına katılımcıları selamlayarak başlayan Erdoğan, bir yıllık aranın ardından TÜRKEN ailesiyle tekrar beraber olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Erdoğan, ''Artık geleneksel hale gelen bu muhabbet sofrasında, bu gönül sofrasında bizleri buluşturan herkese şükranlarımı ifade ediyorum. Bu akşamki davete icabet eden, iştirakleriyle bizleri onurlandıran tüm kardeşlerime hoş geldiniz diyorum. Köklü vakıf geleneğimizin Amerika’daki mümessili olarak gördüğüm TÜRKEN’i 2014 yılından bu yana elde ettiği başarılardan ötürü kutluyorum.'' dedi.
Erdoğan, TÜRKEN'in sadece Türkiye'den gelen öğrencilerin akademik, sosyal ve ilmi girişimlerine katkıda bulunmakla kalmadığını, vakfın aynı zamanda Türk ve Amerikan sivil toplum kuruluşlarının işbirliklerini güçlendirmeleri için mümbit bir platform görevini ifa edeceğini söyledi.
Hayata geçirilen projeler ve gerçekleştirilen temaslarla Türkiye ile ABD arasında yeni beşeri köprüler kurulduğunu belirten Erdoğan şöyle devam etti:
''Tecrübe paylaşımı yanında ortak meselelerde işbirliğine imkan veren bu çalışmaları yakından takip ediyor, memnuniyetle karşılıyoruz. Hatta Yurtdışı Türkler Başkanlığıyla müşterek bir çalışmanın içerisine girilmesi de inanıyorum ki bunu çok daha yaygın, çok daha etkin hale getirecektir. Nitekim bu hafta içerisinde yaklaşık 100 kişilik bir grup Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gelmiş. Külliyeyi gezdikten sonra bir tevafuk eseri kendileriyle bir araya geldik, orada müşterek resimler çektirdik. Onların o andaki heyecanı gerçekten görülmeye değerdi. Gerek Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni gezip oradaki tabii ki böyle bir eseri görmeleri onlarda meydana getirmiş oldukları heyecan, onlarda meydana getirmiş oldukları aşk, onlara farklı bir özgüven aşılayacaktır. Ve şu anda Türkiye yatırımlarıyla her şeyiyle inanıyorum ki Türkiye'yi gezmemiş olan buradaki gençlerimiz için de ayrı bir gurur vesilesi olacaktır. Bu bakımdan bu gezileri çok çok anlamlı buluyorum. Aynı zamanda Türkiye'den de buraya gönderilecek gençlerimizin buralarda belli bir süre kalmaları ve o süre içerisinde farklı etkinlikler veyahut da dil eğitim öğretimleri noktasında bir çalışma içerisine girmeleri de ayrı bir kazanım sağlayacaktır. ''
TÜRKEN’in, kendini sadece öğrenci yurtları ile sınırlandırmayarak, ihtiyaç sahiplerinin de elinden tutmaya başlaması, hizmet yelpazesinde dayanışma ve yardım etkinliklerini de eklemesinin takdire şayan olduğunu aktaran Erdoğan şunları söyledi:
''Bu vizyonuyla TÜRKEN, inşallah önümüzdeki dönemde Amerika’da sivil toplumun farklı alanlarında adını daha fazla duyuracaktır. 4 yıllık kısa bir süre içerisinde böylesi güzel projelere, böylesi anlamlı hizmetlere imza atan vakfımızın tüm emektarlarını tebrik ediyorum. Tabii bu arada inşallah Birleşmiş Milletler Merkezi'ne yakın mesafede artık temeli atılma durumunda olan bu muhteşem binasıyla da Amerika'da çok daha etkin hale gelecek olan TÜRKEN, bundan sonra diğer eyaletlerde yapacağı açılımlarla da bu süreci hızlandıracaktır diye inanıyorum. ''
Konuşmasında gençlere de seslenen Erdoğan, şunları söyledi :
''Unutmayın, zahmetsiz rahmet olmaz. Hiçbir başarı insana altın tepside sunulmaz. Şikayet etmek, etrafımızda hemen her gün şahit olduğumuz adaletsizlikleri, sıkıntıları, zulümleri eleştirmek, bunlar gayet kolaydır. Evimizin, okulumuzun veya iş yerimizin konforunda ümmet coğrafyasının parçalanmışlığından, kimi toplumları esir alan cahillik ve çatışmalardan dem vurmak da gayet kolaydır. Zor olan tüm bu sorunların, bütün bu sıkıntıların aşılabileceği inancıyla düşündüklerimizi, inandıklarımızı, söylediklerimizi hayata geçirmektir. Zor olan eleştirdiğimiz hususların çözümü yolunda küçük de olsa, basit de olsa bazı adımlar atabilmektir. Mesele, karanlığa kızmak yerine onu delecek bir mum yakabilmektir. Her insan eserleriyle anılır. Geride güzel bir miras bırakmak için yapılması gereken 'Bismillah' deyip, halka ve Hakk'a güvenerek harekete geçmektir. Bizim tarihimiz, başlangıçta önemsiz gibi görünen kimi çalışmaların, Allah'ın takdiri ve yardımıyla ileride insanlığa yön veren eserlere dönüşmesinin örnekleriyle doludur.''
Yazılan bir kitabın milyonlarca ilim yolcusunun susuzluğunu giderdiğini, açılan bir okulun yüzbinlerce öğrencinin yetişmesini sağladığını, kurulan bir vakfın senelerce ihtiyaç sahiplerinin hacet kapısı olduğunu ifade eden Erdoğan, "İnşa edilen bir cami, bir medrese, bir çeşme, bir aşevi, kimi zaman da yol üzerinde yapılan bir kervansaray, asırlar boyu insanlara hizmet etmiştir. İşte bunun için bizim kültürümüzde hayır işlemek, geride hayırla yad edilecek eserler bırakmak çok önemlidir.'' diye konuştu.
Ecdadın sosyal ve beşeri hayatta karşılaştığı tüm sıkıntıların çözümünü devletten beklemek yerine, kurduğu vakıflarla bizzat kendisinin üstlendiğini belirten Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
''Göçmen kuşların tedavisine yönelik vakıflardan sokak hayvanlarına, esirleri kurtarma vakıflarından yetim kızlara çeyiz hazırlama vakıflarına kadar her alanda müesseselerimizin bulunmasının sebebi budur. Amerika’da eğitimlerini devam ettiren gençlerimiz başta olmak üzere, herkese rehberlik etmesi için bir yazarımızın şu hikmet dolu cümlelerini sizlerle paylaşmak istiyorum. 'Bir şey yap, güzel olsun. Huzura vesile olsun. Rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin. Bir şey yap, doğru olsun. İnsanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. Bir şey yap, adil olsun. Haktan hukuktan ayrılmasın. Zalime haddini bildirsin. Mazlumun payını versin. Bir şey yap, iyi olsun. Hizmetten, hürmetten merhametten müteşekkil olsun. Kalpleri yumuşatsın, garibin yolcunun, zayıfın derdine derman olsun. Bir şey yap, barış olsun. İnsanların kin ve nefretten uzaklaşın, bombalar patlamasın, çocuklar ölmesin.''
Asırlar boyunca ecdadın yaptığı gibi, bir avuç gönül sahibi insanın halis niyetlerle iyiliğe, barışa, yardımlaşma ve dayanışmaya dair güzel şeyler yapmak için başlattığı TÜRKEN'in bugün gerçekten takdire şayan bir konuma ulaştığını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
''4 yıl önce bu topraklara 'Bismillah' diyerek dikilen fidan artık kök saldı, meyve vermeye başladı. Ruhunu bir dolara satan alçaklara inat TÜRKEN, faaliyetleriyle ülkemizin gururu oldu. TÜRKEN, uzun yıllar FETÖ’cü hainlerin musallat olduğu yurt dışı eğitim alanında gerçekten önemli projelere imza attı.''
Bu süreçte dikkat edilmesi gereken bazı hususlar olduğuna dikkati çeken Erdoğan,"Her şeyden önce kibre bulaşmamalı; tevazu, nezaket ve samimiyeti bir an olsun elden bırakmamalıyız. Şeytanın sağımızdan ve solumuzdan yaklaşarak bizi gerçek gayemizden saptırmasına müsaade etmemeliyiz. Amaçların yerini araçların, muhabbetin yerini nefretin, dayanışmanın yerini kavganın ve çatışmanın almasına fırsat vermemeliyiz. Birbirimizi Allah için sevmeye devam etmeliyiz." diye konuştu.
“Ben” değil “biz” demekten, bu şekilde davranmaktan hiç vazgeçilmemesi gerektiğini, her imkanın aynı zamanda bir imtihan olduğunu vurgulayan Erdoğan,"Şu an elde ettiğimizi düşündüğümüz başarılar, bizlerin gayretinden daha çok Yüce Mevla’nın hepimize bir lütfudur, bir ikramıdır. Hassasiyetler kaybolursa, hasbiliğin yerini hesapçılık alırsa, bu imkânları da kaybederiz." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, ümmet ve insanlık olarak gerçekten zor zamanlardan geçirildiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Her gün şahit olduklarımız karşısında hem insanlığımız, hem kardeşliğimiz sınanıyor. Yüzyıllar boyu insanlığın ilim, irfan ve hikmet merkezi olan kadim şehirler maalesef bugün kan ve gözyaşıyla anılıyor. Asırlar boyunca ilim âşıklarının susuzluğunu gideren meşhur Musul Kütüphanesi, işgalcilerin elinde adeta enkaza döndü. Bağdat Kütüphanesi’nin her biri hazine değerindeki binlerce nadide kitabı ya imha edildi, ya çalınarak yurt dışına kaçırıldı Bugün Halep’in Şam’ın, Hama’nın, Trablus’un, Sana’nın çatışmalarla gündemde olması ne kadar acıdır!..
İslam coğrafyasının kardeş kavgaları ve iç çatışmalarla gündeme gelmesi ne kadar üzüntü vericidir!.. Birbirine kenetlenmiş tuğlalar gibi olması gereken insanlar, emperyalistlerin kışkırtmalarıyla her gün bir birinin kanını döküyor. Biz böyle mi böyle hale mi düşmeliydik eğer biz müminsek, müslümansak biz böyle olamayız. Ne diyor Kitab-ı Furkan da? "Dünya mersust". Biz o tuğlalar gibi birbirine kenetlenmiş müminler olmak zorundayız. Böyleysek bunun da gereğini yerine getirmemiz gerekir."
Yüzyıllar boyunca barışın sembolu olan Kudüs'ün mahzun bir şekilde ayakta kalma mücadelesi verdiğini kaydeden Erdoğan,"İsrail yönetiminin yol verdiği radikal Siyonistler, bu mukaddes şehrin tarihi dokusuna yönelik saldırılar düzenliyor. Müslümanların güçsüzlüğünden, aralarındaki vahdet eksikliğinden cesaret alan İsrail, ilk kıblemizin İslami karakterini silmeye çalışıyor. İşgale karşı direnen Filistinli sivilleri ise 'terörist yaftası' altında tüm dünyanın gözü önünde katlediyor. Sözüm ona demokrasi havariliği yapan pek çok ülke, Filistinli sivillerin vahşice öldürülmesi karşısında seslerini dahi çıkarmıyor. Kendileri söz konusu olduğunda tek bir taşlarının yerinden oynamasına, tek bir camlarının kırılmasına tahammül edemeyenler, Filistinlilerin başlarına yıkılan evlerini görmezden geliyor."
Başkan Erdoğan, "Yakaladıkları her fırsatı ülkemizi eleştirmek için kullananlar, mesele İsrail olunca, İsrail’in işlediği cinayetler olunca ne yazık ki tüm hassasiyetlerini rafa kaldırıyorlar." diyerek BM Genel Kurulunda bugüne kadar birçok karar alındığını belirterek, bunların kaçının uygulamaya girdiğini sordu.
İsrail'in BMGK'da önemli bir garantörü olduğunu belirten Erdoğan, "BMGK’dan kolay kolay aleyhinde karar çıkarmak mümkün değil. Zira bir ülkenin dudağının arasından hayır çıktı mı bitti iş. Onun için 'Dünya 5'ten büyüktür' diyorum. Onun için 'artık BM’nin reforme edilmesi gerekiyor' diyoruz. Artık İkinci Dünya Savaşı'nın dünyası yok. Bu yeni dünyada BM’nin değişmesi gerekiyor, reforme edilmesi gerekiyor. Şu anda 194 üyesi olan BM’nin 194 üyesinin de daimi üye olarak görev alabileceği dönüşümlü bir sistemin BM’de olması gerekir eğer adil bir dünya istiyorsak. Her kıtanın, her inancın Her rengin temsil edildiği bir BMGK sadece belli bir grubun belli bir inancın değil hepsinin yer alabileceği bir BM. İnanıyorum ki dünyanın o beklenen barış adil kokulu havasının teneffüse imkan verir." diye konuştu.
"Türkiye’nin DEAŞ’lı ve PKK’lı teröristlere karşı yürüttüğü meşru operasyonlarını eleştiri yağmuruna tutanlar, devlet terörü uygulayan rejimler ve yönetimler karşısında hiçbir adım atmıyorlar." diyen Erdoğan benzeri bir kayıtsızlığa son 7 yıldır Suriye'de şahit olunduğunu belirtti.
Dünyadaki devlerin savaşlarla ilgili ağzını açtığı zaman sadece kimyasal silahlar dediğini, sadece kimyasal silahlara karşı tavır koyduğunu kaydeden Erdoğan sözleri şöyle sürdürdü:
''Kimyasal silahlarla kaç kişi öldü? Bakıyorsunuz yüz, iki yüz, üç yüz beş yüz, bin, iki bin, beş bin. Peki konvansiyonel silahlarla ne kadar insan öldü? Yüzbinlerce, yüz binlerin öldürüldüğü bir coğrafyada acaba o konvansiyonel silahları kullananlara karşı dünyanın bir şey söylediğini duyuyor muyuz?''
1915 senesindeki kimyasal silahlarla ilgili kararın hala egemen olduğunu ve bunun güncellenmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
''Böyle adaletsiz bir anlayış olmaz. Kimyasal silahtan şu anda çok daha fazlası konvansiyonel silahlarla öldürülüyor. İşte bunun şu anda en yakın deneyimi nerede Ortadoğu’da. Bu kadar açık net ortada. Ama hiçbir zaman bu ülkelerin ağzından konvansiyonel silahlarla ilgili bir söz duyamazsınız. Ağızlarını açtıklarında kimyasal silah diyorlar. Bununla ilgili böyle bir karar, bir yasal düzenleme yapılabilir. Bu her zaman olacak bir şey değil, bunların güncellenmesi lazım. Ve masaya yatırıldığı zaman kimyasal, konvansiyonel hepsinin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Yani sonucu insanlığın ölümü olan hangi silah olursa olsun bunun yasaklanması gerekir buna göre de tedbirlerin alınması gerekir.''
1 milyon masum Suriyelinin hayatını kaybetmesine, 13 milyon Suriyelinin evlerini terk etmesine neden olan vahşet karşısında, birçok devletin kılını dahi kıpırdatmadığını belirten Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kimyasal silahlarla yapılan saldırılara gösterilen tepki, her gün konvansiyonel silahlarla öldürülen binlerce sivilden, varil bombaları altında can veren çocuklardan esirgeniyor. 3 buçuk milyon şu anda bizim topraklarımızda biz ev sahipliği yapıyoruz. Şu ana kadar 35 milyar dolar biz harcama yaptık. Ve bize değişik yerlerden dünyadan gelen yardım yok. AB’nin söz verdiği 3 milyar dolarlık ilk taksidin tamamı dahi gerekli kurumlara. Zaten bizim bütçemize değil aracı kurumlar vasıtasıyla tam gelmiş değil. Bunu da söylediğimiz zaman rahatsız oluyorlar. Hesap kitap herşey ortada. 3 artı 3 dediniz onu daha ödemediniz. Ardı gelecek dediler gelmedi.
Aman kapılarınızı açmayın dediler ondan da çok korkuyorlar. Kapılar bir açılırsa acaba bu mülteciler avrupayı istila ederse işlerine geldiği zaman türkiye gerçekten ağır bir yükün altında bunu da söylüyorlar. Ama bütün bunlara nasıl bir katkıda bulunabiliriz buna gelince ona yanaşmıyorlar."
Balistik füzelerin hastanelerde, ekmek kuyruklarında, okullarda insanlar acımasızca katledilirken, istisnalar dışında bu vahşete sesini yükselten, tepki koyan olmadığını vurgulayan Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
"Burada şu acı verici gerçeği üzülerek ifade etmek zorundayım. Günümüzde kimliğine bakmadan mazlumun hakkını koruyacak, yine kimliğine bakmadan zalimden hesap soracak ne bir kurum, ne bir mahkeme, ne de herhangi bir mekanizma vardır. Uluslararası güvenliği temin ile mükellef BMGK gibi kurumlar Bosna’da, Kosova’da, Ruanda’da, Yemen’de, Filistin’de, Arakan’da olduğu gibi Suriye’de de sessizliğe gömülmüştür. Nerede bunlar? Bunların hiç bu saydığım yerlere gittiğini duydunuz mu? Hiç buralarda gezdiklerini, gördüklerini buralarda bir destek verdiklerini duydunuz mu?"
Somali’deki en büyük büyükelçiliğin Türk büyükelçiliği olduğunu, diğer devlerin büyük elçiliklerinin konteynırlarda ve şehrin dışında olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Somali'de hastaneler okullar açtık. Havaalanın restorasyonun biz yaptık elimizi oradana orada şu anda Somali ordusunun eğitimini TSK veriyor ve onların terörle en büyük desteği biz verdik." diye konuştu.
"Srebrenitsa katliamına engel olamayan bu kurumlar, 20 yıl sonra Halep’teki sivil ölümlerini sadece uzaktan seyretmişlerdir. Şayet Türkiye’nin çabaları olmasaydı, İdlib'de de muhtemelen aynı felaket yaşanacaktı." diyen Erdoğan bu bağlamda Soçi, Ankara, Tahran'da zirveler yapıldığını son olarak da Soçi'de bir mutabakat imzalandığını kaydetti.
Erdoğan Soçi mutabakatı için, "Böylece yeni bir süreci başlattık. Böylece İdlib’de ürkülen korkulan büyük bir katliamın önüne geçilmiş oldu." ifadesini kullandı.
Türkiye’nin Suriye’deki insani yardım çabalarına dikkat çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bir taraftan kapımıza sığınan Suriyeli kardeşlerimize sahip çıkarken, diğer taraftan da savaşın son bulması için diplomatik kanalları devreye aldık. Ciddi görüş ayrılıklarımız olsa da Rusya ve İran ile Astana’da başlattığımız süreç, Suriyeli kardeşlerimizin sıkıntılarının bir nebze olsun hafiflemesine vesile oldu. En son İdlib krizinde yaşandığı gibi Suriyeli sivilleri Esed rejiminin insafına terk etmedik. Tüm imkanlarımızı kullanarak yeni katliamların önüne geçtik.”
Türkiye'nin 4 bin kilometrekarelik bir alanı DEAŞ’lı ve PKK’lı teröristlerden temizleyerek Suriye halkının emniyet içinde yaşadığı güvenli bölgeler haline getirdiğini hatırlatan Erdoğan, gelecek dönemde benzer adımları Fırat’ın doğusunda da atacaklarını aktardı. Erdoğan, şunları söyledi:
"Diyeceksiniz ki PYD, YPG, yani bu PKK'nın yan kuruluşları veya örgütleri, bunlar bu imkanları, bu silahları, bu parayı filan bunlar nerden buluyor? Biz Suriye'nin kuzeyini terör koridoru olmaktan çıkartacağız diyorduk. Onun için bizler Cerabulus'a girdik, onun için bizler El Bab'a girdik, onun için Afrin'e girdik. Niye? Orayı terör koridoru yapmayacağız ama bizim stratejik ortaklarımız maalesef buralarda farklı adımlar atıyor. 18 bin tır silah ve mühimmat maalesef buralara gitti. 3 bin aynı şekilde kargo uçağı buralara geldi. Bunlar bizzat kendilerine de söyledim, onun için rahat konuşuyoruz."
ABD'yi kastederek Türkiye'nin bir stratejik ortağından bunları beklemediğini belirten Erdoğan, "Biz stratejik ortaksak o zaman bunun gereği yapılmalıdır." diye konuştu.
ABD'nin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'i de Türkiye'ye iade etmekten imtina ettiğine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin FETÖ elebaşını iade etmemesinin soru işaretlerine neden olduğunu belirtti.
FETÖ elebaşı Gülen'in ABD'de mahkemesinin olmadığını belirten Erdoğan, "400 dönümlük bir arazi de şu anda beyler gibi yaşıyor. Bizim aramızda suçluların iadesi yok mu? Var. Ülkemizde bu mahkum edilmiş. Dosyalar hepsi gönderildi. Niye vermiyorsunuz? Manidardır." dedi.
Erdoğan, ayrıca FETÖ'nün ABD'de sözleşmeli okullardan 800-850 milyon dolar gelir elde ettiğine dikkat çekti.
ABD'nin Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasını ve İsrail’in çıkardığı “Yahudi Devlet Yasası"nı eleştiren Erdoğan, “Amerikan ve İsrail yönetimlerinin kıblemiz, namusumuz, göz bebeğimiz Kudüs’ün hukuki statüsüne yönelik attığı illegal adımlara karşı da çok kapsamlı bir diplomatik mücadele yürüttük.” dedi.
Erdoğan, “Kudüs kırmızı çizgimizdir” diyerek başlattıkları mücadeleyi kardeş ve dost birçok ülkenin desteği ile belli bir aşamaya getirdiklerini aktardı.
Türkiye’nin geçen yıl aralık ve bu yıl mayıs ayında İstanbul’da ev sahipliği yaptığı İslam İşbirliği Teşkilatı Zirveleri’nin, tüm İslam dünyasının Kudüs’e verdiği önemin işareti olduğunu belirten Erdoğan şunları dile getirdi:
“Amerikan ve İsrail yönetiminin tüm tehditlerine rağmen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen kararlar da bu meselede uluslararası kamuoyunun hassasiyetini göstermiştir. İlk kıblemiz Kudüs’ü işgalcilerin insafına terk etmemekte kararlıyız. Barış şehri, üç semavi dinin mukaddes şehri Kudüs’ü, İsrail’in ihtiraslarına kurban etmeyeceğiz. Kudüs’ün izzetini, Harem-i Şerif’in onurunu, bu aziz şehrin tarihi karakterini korumaya devam edeceğiz.”