Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan'ın Kıbrıs açıklarında petrol arama faaliyeti yapmasına tepki göstererek, "Kıbrıs ve Ege'de haddini aşanları ikaz ediyoruz.Bizim için Afrin neyse, Ege ve Kıbrıs’taki haklarımız da odur." dedi.
"Bölücü örgüt mensuplarıyla yan yana gelip 'PKK olduklarına dair bir işaret görmedik' diyenler aptal değilse art niyetlidir" diyen Erdoğan, ABD'nin öncülüğünde kurulan koalisyon gücünün en yüksek sorumlu askeri mensubu Korgeneral Paul E. Funk'ın "Bizi vururlarsa sert karşılık veririz" sözleriyle ilgili olarak, "Hele hele 'Bizi vururlarsa sert karşılık veririz' diyenlerin ömürlerinde hiç Osmanlı tokadı yememiş oldukları çok açıktır" ifadesini kullandı.
Zeytin Dalı Harekâtı'nda sivil hassasiyete çok önem verildiğini belirten Erdoğan, "Sivil hassasiyeti olmasaydı Afrin'i şimdiye kadar tek bir şehit vermeden, taş üstünde taş, omuz üzerinde baş bırakmadan alırdık" şeklinde konuştu.
Erdoğan, AKP grup toplantısında "terörist seviciler" diye HDP ve CHP'li milletvekillerinin konuşmasını dinletti
Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Buradan öncelikle Zeytin Dalı’nda, Fırat Kalkanı’nda ve Kuzey Irak’taki sınır ötesi operasyonlarda görev alan tüm güvenlik görevlilerimize başarılar diliyorum. Sanılmasın ki Kıbrıs açıklarında ve Ege’deki fırsatçı girişimler gözümüzden kaçıyor. Ülkemizin güneyindeki gelişmeleri fırsat bilerek haddini aşanları buradan ikaz ediyoruz.
Güney sınırlarımızda yanlış hesap yapanların senaryolarını Fırat Kalkanı’nda, Zeytin Dalı’nda, çok yakında Münbiç’te bozuyorsak onların hesabını da bozarız, bozacağız.
Stratejik ortağımız kalkıp da PYD’ye, YPG’ye ciddi anlamda parasal desteği, silahları yardımları yetmiyormuş gibi yapma kararı alması herhalde bizim de alacağımız kararları etkilemektedir ve etkileyecektir.
Şunun iyi bilinmesi lazım, Türkiye bir çadır devleti değildir. Biz devlet anlayışımızı bir kenara bırakarak “Buyurun” diyemeyiz. Gereği neyse onu yaparız. Bir ölürüz, bin diriliriz.
Bu böyle bilinmeli. Savaş gemilerimiz, hava kuvvetlerimiz ve diğer güvenlik birimlerimiz şu anda bölgedeki gelişmelere her türlü müdahaleyi yapma yetkisiyle yakından takip ediyorlar. Kıbrıs açıklarında faaliyet yürüten yabancı şirketlere Rum tarafına güvenerek haddi olmayan işlere alet olmamalarını tavsiye ediyoruz.
Bu işlerin kaya parçalarında habersizce fotoğraf çekerek, hiçbir geçerliliği olmayan anlaşmalarla sondaj yapmakla olmayacağını bilmelerini isteriz. Türkiye tarihten, anlaşmalardan ve uluslararası hukuktan gelen haklarının sonuna kadar takipçisidir ve takipçisi olacaktır. Bizim için Afrin neyse, Ege ve Kıbrıs’taki haklarımız da odur.
Zeytin Dalı operasyonunun ne kadar önemli ve ne kadar doğru olduğu bölgede attığımız her adımda bir kez daha karşımıza çıkıyor. Şayet biz bu operasyonu olumsuz iklim şartlarına rağmen şimdi değil de, yazın başlatmış olsaydık, inşaatını yarım bulduğumuz tahkimatların her biri birer kaleye dönüşecekti.
Hala ülkemizi suçlayanlar ve çekilmemizi isteyenler önce bölgedeki tünellere, kulelere, silahlanmış köylere, teröristlere bir baksınlar. Eğer ortadaki görüntüye rağmen, tüm bu hazırlıkların ülkemize yönelik olmadığını iddia eden varsa onlara söyleyecek sözümüz yoktur. Türkiye’nin alenen bir terör kuşatması karşısında gösterdiği refleks olabilecek en asgari tepkidir.
Adeta bizden teröriste teslim olmamızı istiyorlar. Ya bu nasıl NATO’da ortaklıktır? NATO’nun yürüyen hükümleri neyse, Türkiye’nin ne kadar uyması gerekiyorsa, ABD’nin de o kadar uyması lazım, bunun böyle bilinmesi lazım. Şunun da bilinmesini istiyorum. Türkiye’nin cumhurbaşkanı olarak NATO eşittir ABD değildir.
NATO’da tüm ülkelerin her biri ABD’yle eşittir. Dolayısıyla NATO’nun iç hukuku neyse hepimiz uymak durumundayız. Sen kalkar da bir YPG’yi, bir PYD’yi hala terör örgütü değil diyorsan, geç onu kenara, sen müttefiki olduğun ülke saldırıyorsa müttefiki olarak yanında durman gerekir.
NATO’nun hukuku bunu gerektirir. Ne derlerse desinler, dün, evvelsi gün, güvenlikten sorumlu bir temsilcileri geldi, şimdi dışişleri bakanı da gelecek. Tüm gerçekleri çok açık ve net ortaya koyacağız. Bu iş hakka, hukuka uygun yürümek durumundadır.
Yürümezse bunun adı ortak, müttefik ya da model ortaklık olmaz. Kendilerine tehdit olarak düşündükleri örgütlerin tepelerine on binlerce kilometre öteden gelip binenler, Türkiye’nin sınırının hemen ötesindeki oluşumlara seyirci kalmasını bekleyemez.
Hep söyledim, 911 kilometre sınırım var. Senin ne sınırın var, ne alakan var? İmkanın olduğu için geliyorsun, uçak hariç her silahı veriyorsun, para veriyorsun. 550 milyon dolar civarında parasal destek. 3 milyar dolara çıkacağına yönelik fiskoslar var. Onlar da dolaylı yollardan. Güya DEAŞ’la mücadele için bölgeye çöreklenen herkes şimdi DEAŞ’la bir olup Türkiye’ye karşı cephe alıyor. Ya siz DEAŞ’la ne mücadelesi verdiniz, kaçını yok ettiniz? Nereye sevk ettiniz?
Ortada kabullenilecek hiçbir vaka yok. Kimin kimle birlikte olduğunu, ne yaptığını teker teker tespit ediyor, kaydediyoruz. Artık hiç kimsenin DEAŞ bahanesini kullanma hakkı yoktur. Çünkü hepsi DEAŞ’la birlikte hareket ediyor.
Türkiye’yi canlarının istediği gibi girip çıktıkları, hesap vermedikleri yerlerle karıştırıyorlarsa çok yakında öyle olmadığını da görecekler. Biz, elbette onları kasıtlı olarak hedef almayacağız ama gördüğümüz her teröristi de imha edeceğiz. İşte o zaman sırtlarını sıvazladıkları teröristlerin yanında olmazlarsa, onlar için daha iyi olacak.
Hele hele 'Bizi vururlarsa sert karşılık veririz' diyenlerin ömürlerinde hiç Osmanlı tokadı yememiş oldukları çok açıktır"
Madem ki takke düşmüştür ve kel görünmüştür, bazı şeyleri açıkça konuşmanın zamanı da gelmiş demektir. Son dönemde yaşadığımız gelişmeler bazı hakikatleri bizimle birlikte dünyaya da göstermeye yetiyor. Karşımızdaki teröristlerin görünürde PKK, YPG, DEAŞ, FETÖ, DHKPC kimliğinin gerisindeki güçleri artık hiçbir şüpheye mahal vermeyecek şekilde tanıyoruz.
Hemen yanı başımızdaki koskoca bir coğrafyada, 2. Dünya Savaşı’ndan beri en büyük paylaşım yapılıyor. Büyük bir üzüntüyle ifade etmemiz gerekiyor, birileri Türkiye’yi de bu paylaşım kavgalarının parçası olarak görüyor. Bizim ne verecek bir karış toprağımız, ne de bir hiç uğruna feda edecek tek bir evladımız yoktur.