Erdoğan: Gençlere dağı gösterenler var BİTLİS (A.A)

-Erdoğan: Gençlere dağı gösterenler var BİTLİS (A.A) - 18.11.2011 - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bir tarafta gençlere dağı gösterenler var. Bir tarafta eşkıyalığı övenler, eşkıyalığı teşvik edenler var. Bir tarafta gençlere sokağı gösteren, gençleri silahlandıran, gençleri ölüme sevk edenler var. Diğer tarafta ise yaşatmaya çalışan bir AK Parti var'' dedi. İsmail Eren Spor Tesisleri'nde düzenlenen AK Parti Bitlis İl Gençlik Kolları Kongresi'ne katıldı. Konuşmasında, bugün AK Parti'nin Türkiye'de iktidar oluşunun 9. yılını tamamladığını belirten Erdoğan, ''Onun için bugün önemli. 9 yıl önce bugün biz iktidardaydık. Şimdi 10. yıldan bir gün aldık'' dedi. Çocuklar, gençler ve aileler için eğitim önündeki her engeli tek tek kaldırdıklarını vurgulayan Erdoğan, şartlı nakit transferi kapsamında ilköğretimdeki erkek öğrenciler için daha önce aylık 20 TL, kız öğrenciler için ise 25 TL'yi annelere teslim ettiklerini anımsattı. Erdoğan, ''Şimdi yeni bir çalışma yapıyoruz. Bunlara da yeni zamları gelecek. Bu zamlı uygulamaya da yeni yılla birlikte geçeceğiz'' dedi. Aynı şekilde ortaöğretimdeki erkek öğrenciler için aylık 35, kız öğrenciler için 45 TL verdiklerini söyleyen Erdoğan, bunların da artacağını kaydetti. -''Öldürmek değil, yaşatmak bir marifettir''- Üniversite öğrencilerine verilen burs ve kredi miktarlarıyla ilgili değerlendirmeyi de yaptıklarını bildiren Erdoğan, bunları da artıracaklarını ve 1 Ocak 2012 itibariyle uygulamaya gireceğini söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti: ''Bir tarafta, gençler ölmesin, öldürmesin, anneler gözyaşı dökmesin diye adeta çırpınan, elini, bedenini, yüreğini ortaya koyan bir AK Parti, diğer tarafta ise terörle arasına mesafe koyamayan, terörün vesayetinde, terörün emrinde ve gölgesinde siyaset yapmaya çalışan korkaklar var. Sevgili gençler, masum sivilleri öldürmek, askere-polise kurşun sıkmak, katillerin, canilerin, en önemlisi de korkakların işidir. Yaşatmak ise kahramanların işidir. Öldürmek değil, yaşatmak bir marifettir. Yıkmak, yakmak, kalp kırmak, ocakları söndürmek alçakların; yapmak, inşa etmek, kalpler, gönüller kazanmak ise cesurların işidir.'' -''Benim adıma öldürme, diye haykırmalarını bekliyorum''- Korkakların, tarih boyunca hiçbir zaman zafer anıtı dikemediğini belirten Erdoğan, tarihin, zalimleri değil kahramanları, cesurları hatırladığını ve hayırla yadettiğini söyledi. Konuşmasında, Necip Fazıl'ın ifadelerine yer veren Erdoğan, şunları söyledi: Zifiri karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözünüz keskin olsun. Gerçek kahramanlık, madeniyle sahtesini ayırt edecek kadar büyük bir hassasiyetiniz olsun. Ve yine size, Arif Nihat Asya'nın o muhteşem dizeleriyle seslenmek istiyorum: 'Delikanlım! İşaret aldığın gün atandan, yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan, sana selam getirdim Ulubatlı Hasan'dan, elde sensin, dilde sen, gönüldesin, baştasın. Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.'' Bitlis'in gençlerinden, Doğu ve Güneydoğu illerindeki tüm gençlerden, artık canilerle, öldürenlerle, sahte kahramanlarla gerçek kahramanları birbirinden ayırt etmelerini istediğini söyleyen Erdoğan, ''Bitlis'in gençlerinden, bir kahramana yaraşır şekilde, yaşatmak için mücadele etmelerini, 'Yeter artık' demelerini, 'Benim adıma öldürme' diye haykırmalarını bekliyorum'' diye konuştu. -''Millet, ırk demek, kavim demek, kabile demek asla değildir''- Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: ''Ezeli kardeşliğimizi ebediyen yaşatmak, biliniz ki sizlerin elindedir. Şunu da buradan net olarak sizlere ifade ediyorum. Kardeşlerim, millet, ırk demek, kavim demek, kabile demek asla değildir. Millet, altını çizerek ifade ediyorum, geçmişi ortak, sevinci ortak, hüznü ortak, aynı şekilde gelecek tasavvuru ortak bir cemiyet demektir. Biz, tek milletiz. Biz tek bayrağız, biz tek vatanız, biz tek devletiz. Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Romanıyla, Boşnağıyla, ne gelirse aklınıza, tüm unsurlarıyla bizler tek milletiz, bizler kardeşiz.'' -''Artık, mızrak çuvala sığmıyor''- Gazi Mustafa Kemal'in 15 Eylül 1920'de gönderdiği bir telgrafa da değinen Erdoğan, ''Kürt kökenli kardeşlerimizin ileri gelenlerine şöyle sesleniyor: 'Sizler gibi din ve namus sahibi büyükler oldukça, Türk ve Kürt'ün yek diğerinden ayrılmaz iki öz kardeş olarak yaşamakta devam edeceği, iç ve dış düşmanlarımıza karşı demirden bir kale halinde kalacağı şüphesizdir. Hak, mesainizi meşkur eylesin'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bu milletin üzerinde ne oyunlar oynamışlar görüyor musunuz, ne tezgahlar kurmuşlar görüyor musunuz. Niye? Bölmek için. Çıkıyor, ne diyor 'Kürtlerin dini Zerdüştlük'tür' diyor. Nerede? 'Apo'nun kitabında'. Açık, net. Şimdi parlamentoda birileri var, farklı farklı şeyler söylüyor. Öyle bir şey yok. Kayıtlarda artık. Bunları inkar edemezsiniz. Kendi toplantılarında, mitinglerinde kalkıp da terörist başını peygamber olarak ilan eden bunlar değil mi? Bunlar. Bu kadar açık ve net. Artık, mızrak çuvala sığmıyor. İşte Kurtuluş Savaşı'ndaki ruh, Türk'ün Kürt ile koyun koyuna savaştığı bir dönemdir. Malazgirt'te bu böyle değil miydi? Selahaddin Eyyübi ile birlikte bu böyle değil miydi? İşte inanıyorum ki Selahaddin Eyyübi'nin şu andaki nesli bu tuzağa düşmeyecektir ve bu oyunu yine aynı şekilde bozacaktır.'' -"Bütün belgelerle bunlara her şeyi anlattım"- Başbakan Erdoğan, ''Neyi tartışıyorlar? Dersim meselesini tartışıyorlar bu ara. Halbuki ben meydanlarda seçim öncesi bütün belgelerle bunlara her şeyi anlattım'' diye konuştu. Erdoğan, şöyle devam etti: ''O zaman Sayın Kılıçdaroğlu çıktı dedi ki 'arşivi açsın' veya 'arşivi incelesin.' Ya ben neyi inceleyeceğim, senin vaktin varsa git, sen incele. Ben sana belgeleri gösteriyorum zaten. Belgeler gösterdim, belgeler... Neyi  tartışıyorlar? Şu anda vefatının 150. yıl dönümünde anılan Sultan Abdülmecit'i tartışıyorlar. CHP, o kadar acıdır ki kendisinden önceki tarihi bilmiyor, okumuyor, yok sayıyor, hatta reddi miras yapıyor. Ve yine ne acıdır ki kendi tarihiyle de yüzleşmeye bir türlü cesaret edemiyor. Ana muhalefet Partisi'nin en büyük sorunlarından biri, esasen, tarih sorunudur. CHP, her zaman, bu ülkenin, bu milletin tarihine, kültürüne, inancına bigane kalmış, tarihi okumadığı için de bugünü isabetli şekilde değerlendirememiştir. Tarihini bilmeyenler, bugünü anlayamazlar, gelecek tasavvuruna da sahip olamazlar. Kendi tarihine, kendi medeniyetine yabancılaşanlar, kendi ülkesine ve milletine yabancılaşır ve gelecek adına bir çift söz dahi söyleyemezler. Buradan CHP'ye aynı şekilde kendi tarihiyle de artık yüzleşmesini tavsiye ediyorum. Bundan daha iyi bir fırsat olabilir mi? CHP'nin Genel Başkanı, Tuncelili yani Dersimli. CHP, Dersim katliamıyla bu dönemde yüzleşmeyecek de ne zaman yüzleşecek? CHP'nin Genel Başkanı, Dersim katliamıyla ilgili bu dönemde konuşmayacak da Allah aşkına ne zaman konuşacak? Ama o ne yapıyor? Önce Dersim'de 'analar tabii ki ağlayacaktı' diyen arkadaşına, 'gereğini yapsın' dedi. Sonra ne oldu? Çark etti, arkadaşına sahip çıktı. Zaten millet de boşu boşuna sıfatına çark ilave etmedi. İşte şu anda da Dersim katliamını sorgulayan Tunceli milletvekilini linç etme girişimine tepkisiz kalıyor. CHP'nin, sadece Dersim katliamıyla değil Milli Şef dönemiyle ilgili de hesaplaşması gerekir.'' -''Milli Şef döneminde tam tersine çevrilmiştir''- Erdoğan, konuşmasında Gazi Mustafa Kemal'den alıntı yaptığını, ayrıca Kurtuluş Savaşı'nın ortak zaferle sonuçlandığını ifade ettiğini, ilk Meclis'in milletin tüm unsurlarıyla, tüm renkleriyle teşekkül ettiğini dile getirdiğini belirtti. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''İşte Cumhuriyet'in kuruluşundaki bu hoşgörü, bu kucaklayıcı tavır, bu kapsayıcı anlayış, Milli Şef döneminde tam tersine çevrilmiştir'' diyen Başbakan Erdoğan, ''İsmet İnönü'nün altında imzası olduğu başbakan olarak, aynı zamanda cumhurbaşkanı olarak imzası olduğu Bakanlar Kurulu kararları var Dersim'e yönelik olarak yapılan müdahalelerde ve yukardan sivil halkın öldürülmesine yönelik... Bunların hepsinin kayıtlarını ben gösterdim. Fakat çok arzuluyor, demek ki beyefendinin kendisine herhalde bir kapak yazıyla bunu göndermemiz gerekecek.'' Bugün, KCK'nın, KCK gölgesindeki PKK ve BDP'nin, doğu ve güneydoğu illerde yapmak istediğinin, esasen 1940'lı yıllara dönme özlemi olduğunu ifade eden Erdoğan şöyle devam etti: ''Ne yaptıklarına lütfen dikkat edin. Bu bölgeye yatırım gelmesini istemiyorlar. Bu bölgede yol, hastane, konut, okul, üniversite inşa edilmesin istemiyorlar. Demokratikleşme adımlarına karşı çıkıyor, Milli Birlik ve Kardeşlik Projemizi sabote etmek için her türlü provokasyona, her türlü insanlık dışı saldırıya başvuruyorlar. Tıpkı 1940'larda olduğu gibi, düşünenleri, yazanları, sanatçıları, muhalifleri ortadan kaldırmak, sindirmek, bastırmak için bu bölgede adeta faşizm özlemiyle yanıp tutuşuyorlar. Buradan bir kez daha açık açık ifade ediyorum. Biz bu tahriklere asla boyun eğmeyeceğiz. Bu ülke, geçmişe asla ve asla dönmeyecek, rahat olun. Teröristle masum halkın ayırt edilmediği günler, asla ve asla geri gelmeyecek.'' -''Bu işin faturasını sen AK Parti'ye kesemezsin''- Başbakan Erdoğan, bir yandan terörle kararlı şekilde mücadele edeceklerini, bir yandan da en ileri demokratik standartları, hürriyetleri, hakları Türkiye'ye kazandırmayı sürdüreceklerini anlattı. ''Bitlis'ten, PKK'nın kurmaya çalıştığı vesayet sistemine sus pus kesilen ama hükümeti kıyasıya eleştirenlere'' seslendiğini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:  ''AK Parti Hükümetinden bir geri dönüş bekleyenler boşuna beklerler. AK Parti hükümetinin, sivil diktaya prim vermesini bekleyenler boşuna beklerler. AK Parti Hükümetinin özgürlükleri, demokrasiyi sınırlandıracağını bekleyenler beyhude beklerler. Bizim için kapatma davasını açtıklarında CHP'nin Genel Başkanı ve CHP'liler ne diyordu? 'Hele şükür, Ankara'da da hakimler varmış, savcılar varmış.' Şimdi ne diyorlar? Şimdi niye aynı şeyi söylemiyorsunuz? hadi söyleyin. Şimdi ben de seninle aynı dili mi konuşayım, 'Hele şükür, Türkiye'de hakim ve savcılar varmış.' Bunu mu söyleyelim? Bile bile, milletvekili olmasına mani hal olduğunu bile bile, geleceksin aday yapacaksın, ondan sonra da diyeceksin ki, 'AK Parti bunu engelliyor.' Bunun olmayacağını sen biliyordun zaten. Ne oldu? şu anda yargı kararını verdi. Bu tutukluluk süresi içerisinde de böyle bir şeyin, dışarıdan milletvekili seçilmiş olsa bile, bırakılma noktasında yargı bu işe müsaade etmedikçe, bu işin faturasını sen AK Parti'ye kesemezsin. Aynı şey BDP için geçerli, aynı şey MHP için geçerli.'' -KCK operasyonları- Erdoğan, bugün vesayetle çok daha kararlı şekilde mücadele ettiklerini, çok daha kesin sonuçlar aldıklarını dile getirerek, bugün artık hiç kimsenin talimatla manşet atmadığını, hiçbir gazetecinin emirle yazı yazmadığını, o dönemlerin geçtiğini söyledi. Bugün yasaklı kelimeler ve yasaklı konular listesi olmadığına dikkati çeken Erdoğan, bugün hapishanelerde, keyfice tutuklanmış, düşüncesini ifade ettiği için, siyasi faaliyetler yürüttüğü için mahkum edilmiş insanlar da olmadığını belirtti.  Hiç kimsenin zihinleri bulandırmaya çalışmaması ve gerçeğin üzerini örtmeye kalkışmaması gerektiğini ifade eden Erdoğan, AK Parti'ye karşı psikolojik bir harekatın içinde olanların, AK Parti'den önce kendilerini sorgulamasını istedi. Erdoğan, şunları kaydetti:  ''Bizi, KCK operasyonlarından dolayı kıyasıya eleştiriyor, sivil diktayla, geçmişe dönmekle itham ediyorlar. Buradan bir kez daha hatırlatıyorum. KCK operasyonu, diğer operasyonlar, hükümetin değil, yargının kararını verdiği operasyonlardır. Bu operasyonlarda tutuklananlar, hükümetin tutukladığı değil, yargının, delillere, bilgilere, belgelere göre tutukladığı kişilerdir. Kandil'den, İmralı'dan yönetilen, kaos planları yapan, masum insanların ölmesi için provokasyonlara hazırlanan, belediye başkanlarını, belediye temizlik işçilerine sorgulatan bir örgüt nasıl masum olabilir, soruyorum sizlere. Devlete paralel bir örgütlenme içine giren, kendi sözde mahkemesini, kendi sözde silahlı güçlerini kuran bir örgüt, nasıl masum olabilir? İl Başkanları, ilçe başkanları tutuklanıyor diye yaygara koparıyorlar. Durup dururken tutuklanmıyorlar, onların gerekçeleri yargıda var. Hukuksuzluğa, adaletsizliğe, cinayetlere, kan dökülmesine tahammül mü gösterilsin? '' Başbakan Erdoğan, hükümetin, terörle demokrasi arasındaki ince çizgiyi, çok hassas şekilde dikkate aldığını dile getirerek, ''Size tavsiyemiz, terör örgütlenmesiyle, masum sivil örgütlenme arasındaki farkı artık siz de lütfen anlayın. Buradan bir kez daha hatırlatıyorum: Biz, terörle mücadele ederiz ve edeceğiz ama terörle arasına mesafe koymuş, teröre destek vermeyen, terörün sırtını sıvazlamayan, teröre yataklık yapmayan her siyasi oluşumla, her sivil toplumla da müzakere yaparız ve yapıyoruz. Hiç kimse bize muhatap dayatmasın. Biz, kimi muhatap alacağımızı da çok iyi biliriz'' diye konuştu.