Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarından ABD'ye yönelik eleştirilerini hatırlatarak, "Düne kadar Fırat’ın doğusunda ABD askerleriyle aynı safta duran, ABD tarafından donatılıp eğitilmiş YPG unsurları, bugün Afrin’de TSK’ya karşı mevzi almaktadır. Cumhurbaşkanı’nın ABD’ye duyduğu kızgınlığın gerisinde bu çıplak gerçeğin de yattığını söyleyebiliriz" dedi.
"Erdoğan, burada ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde Fırat’ın doğusuna yayılan geniş coğrafyadan çekilmeme, buraya yerleşme kararını, bu yöndeki hazırlıklarını sorguluyor" diyen Ergin'in, "Erdoğan ABD’ye karşı yeniden sertleşiyor" başlığıyla (7 Mart 2018) yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:
Şu ifadelerin de altını çizebiliriz: “İstedikleri kadar yalan söylesinler, istedikleri oyalama taktiğini kullansınlar, istedikleri diplomasi oyunlarını oynasınlar, biz bu gerçeği görüyoruz ve her fırsatta da yüzlerine vuruyoruz, vurmaya devam edeceğiz.”
Burada açıkça “yalan” sözcüğünü de kullanmaktan kaçınmıyor. Nitekim Erdoğan, konuşmasının daha sonraki bir bölümünde de “Artık bizi kimin ne dediği değil, kimin ne yaptığı ilgilendiriyor. Gözümüzün içine baka baka söylenen yalanlardan gına geldi” diyerek “yalan” temasını sürdürüyor.
Daha sonraki “Onun için somut uygulamasını görmediğimiz hiçbir sözün, hiçbir görüşmenin, hiçbir mutabakatın bizim nezdimizde bir kıymeti harbiyesi yoktur” sözlerindeki mesaj, herhalde geçen ay Ankara’da tam üç saat baş başa görüştüğü ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’a gidiyor.
Bu sözleri, Cumhurbaşkanı’nın, aradan neredeyse üç hafta geçmesine rağmen ABD tarafının verdiği sözlerle ilgili olarak bir ilerleme sağlanmamış olmasına duyduğu tepkiyi yansıtıyor. Tam tersine, dün Reuters ajansının YPG kaynaklarına dayanarak “1.700 militanın Fırat’ın doğusundan Afrin’e geçtiğini” duyurduğu haber de özünde Erdoğan’ın tepkisinin kaynaklarının bir teyidi olarak okunabilir.
Düne kadar Fırat’ın doğusunda ABD askerleriyle aynı safta duran, ABD tarafından donatılıp eğitilmiş YPG unsurları, bugün Afrin’de TSK’ya karşı mevzi almaktadır. Cumhurbaşkanı’nın ABD’ye duyduğu kızgınlığın gerisinde bu çıplak gerçeğin de yattığını söyleyebiliriz.