KKTC’de Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasının ardından, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yaşanan ‘yavru vatan-kardeş vatan’ tartışması, Türkiye-Kıbrıs ilişkilerinin gerilmesine neden oldu. Daha önce Atina Büyükelçiliği, Dışişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler New York Daimi Temsilciliği gibi önemli görevler üstlenen İlter Türkmen, Kıbrıs tartışmasına ilişkin, “Türkiye’de bir zümre var ve bunlar hâlâ Kıbrıs’ta stratejik olarak çözüm olmaması için uğraşıyor. Kıbrıs halkı da Türkiye’ye diyor ki, ‘Tamam ağabeyimizsin anladık ama bizi rahat bırak artık’ değerlendirmesine bulundu.
Erdoğan’ın Kıbrıs çıkışın konusunda “hissi davrandığını” savunan Türkmen, “Gün gelir çocuklar büyür. Kuzey Kıbrıs da artık kendi kendini idare etmek istiyor. Erdoğan bu tür konularda biraz hissi davranıyor. Akıncı öyle deyince, ‘Vay, benden kurtulmak mı istiyorsun’ diye düşünüyor. Kuzey Kıbrıs halkı da Türkiye vatanseveridir özünde. Erdoğan gibi bunda şüphelenecek bir durum görmüyorum ben” diye konuştu.
İlter Türkmen’in Taraf gazetesinden Tunca Öğreten’in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Kıbrıs’ı iyi bilen ve uzun yıllar yürütülen müzakereleri, sürece dâhil olarak takip ettiniz. Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanı seçilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her şeyden önce KKTC’de demokratik bir seçim yapıldığını söylemek gerek. Adada, çözüm taraftarı ve daha liberal bir isim olan Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanı seçilmesi çok olumlu bir gelişme. Zaten seçilir seçilmez yarattığı atmosfer de çözüm yönünde oldu. Rum yönetimi, Akıncı’yı telefonla arayıp tebrik etti. ABD Dışişleri ve AB de oldukça memnun olduğunu belli etti. Yaşanan polemiklere rağmen Akıncı’nın seçimleri kazanmasından Türkiye’nin de memnuniyet duyması gerekir.
Memnun değil mi yani?
Şimdi durum biraz karışık aslında. AKP iktidara ilk geldiğinde çözüme çok yakın bir tavır takınmıştı. O günlerde Rumların, AB’ye girebilmesi için zaten planı kabul etmesi gerekiyordu. Ancak sonra işler bozuldu. Türkiye, Annan Planı’nı müzakere etmesine ve çözümü benimsemesine rağmen geç kaldı. Zaman geçtikçe de AB, müzakereleri Yunanistan ile hızlandırarak yürüttü. Dolayısıyla Kıbrıs Türk toplumu Annan Planı’nı kabul ettiğinde iş işten geçmişti. O günlerde sınır anlaşması üzerinden AKP iktidarı, bazı şeyleri kabul etmedi. Şimdiyse Akıncı’nın gelmesiyle çözüm süreci yeniden hareketlenebilir. Türkiye’nin, Kıbrıs sorununun çözümünün hem kendinin, hem de Kıbrıs toplumunun lehine olduğunu kabul etmesi ve anlaması gerekiyor. Madem ki Kıbrıs halkı çözüm taraftarı olan bir Cumhurbaşkanı’nı seçme kararı aldı, bizim de bunu desteklememiz lazım. Çünkü Kıbrıs’ta artık yalnızca iki toplum meselesi yok…
Başka ne var?
Gaz meselesi var mesela… O bölgelerde Kuzey Kıbrıs’ın hak iddia edebilmesi için federasyona bağlı, tek bir devletin parçası olması lazım.
AKP, iktidara geldiğinde Annan Planı’na sıcak bakıyordu diyorsunuz. 2015’e geldiğimizde AKP’nin, pek çok konuda AB ve Batı ile fikir ayrılığına düştüğü hatta uzaklaştığı konuşuluyor. Erdoğan’ın Kıbrıs ve Akıncı tutumunda bu değişikliğin de etkisi olabilir mi?
Bu, yaklaşım meselesi. Biz, müzakereler sırasında Rauf Denktaş’ı serbest bırakmıştık. Yanında müşavir Mümtaz Soysal vardı ama biz hiç karışmadık. Bu müzakereleri Türkiye yürütemez, Kuzey Kıbrıs’ın kendi yürütmesi gerekir. Denktaş’ın serbest bırakılmasındaki en büyük etken; onun çok güçlü bir lider oluşuydu ve hem Türkiye halkından, hem de TSK’dan büyük bir destek bulmuştu. Üstelik Denktaş’a olan destek, onun çözümsüzlük üzerine yürüttüğü politikalarla daha da güçleniyordu. AKP iktidarı dönemindeki müzakerelerde üstelik bir miktar Türk askerinin adada kalmasına da izin verilmişti. Buna rağmen çözümün kabul edilmemiş olması akıl almaz bir durum. Türkiye’de bir zümre var ve bunlar hâlâ Kıbrıs’ta stratejik olarak çözüm olmaması için uğraşıyor. Kıbrıs halkı da Türkiye’ye diyor ki, ‘Tamam ağabeyimizsin anladık ama bizi rahat bırak artık.’
Anavatan, yavru vatan tartışması için ne diyorsunuz?
Çok şaşırdım açıkçası. Akıncı, ‘Yavru vatan değil, kardeş vatan’ dedi… Ne var ki şimdi bu sözde? Gün gelir çocuklar büyür. Kuzey Kıbrıs da artık kendi kendini idare etmek istiyor. Erdoğan bu tür konularda biraz hissi davranıyor. Akıncı öyle deyince, ‘Vay, benden kurtulmak mı istiyorsun’ diye düşünüyor. Kuzey Kıbrıs halkı da Türkiye vatanseveridir özünde. Erdoğan gibi bunda şüphelenecek bir durum görmüyorum ben.
Erdoğan’ın şüphesi mi var yani?
Önceden çözüm olmasını çok istiyordu ve AB ile bir sürü protokol dahi imzaladı. Kıbrıs Rum kesiminin Türkiye’deki limanları kullanabilmesi için izinler çıkarmak istedi. Gelinen noktada ne olduğunu anlayamıyorum. Erdoğan’ın Kıbrıs sorununun çözümünü isteyip, istemediğini bile bilmiyorum. Kıbrıs meselesi artık Türkiye için ekonomik değil fakat siyasi ağırlığı olan bir yük. Bu sorun çözülmeden Türkiye’nin AB’ye girebilmesine imkân yok. Güney Kıbrıs AB’ye girdi, Yunanistan da var… Bu, kafadan iki veto hakkı demek. AB çok önemli… Özellikle de Türkiye’de yaşanan siyasi gelişmelerin ışığında, AB’nin önemi her geçen gün biraz daha artıyor.
Erdoğan’ın AB’ye hâlâ bu gözle baktığını düşünüyor musunuz?
İktidarın AB’ye karşı eğilimi ve isteği çok azaldı çünkü Ortadoğu’ya biraz fazla daldık. En önemlisi de Erdoğan, Batı’ya pek sempati duymuyor. Doğu’ya olan sempatisi çok daha fazla. Başlarda böyle değildi ama…
Sizce Batı, özellikle de AB Erdoğan’ın Akıncı tepkisini ne yönde algılıyordur?
Batı medyasında Erdoğan’ın, çözüme karşı çıkan Denktaş’ın rolünü üstlendiği yönünde bazı haberler çıktı… Denktaş çözüm istemiyordu. Referandum olduktan sonra, veto kararı veren Rum kesimi lideri Doblos için ‘Allah razı olsun’ demişti hatta. Denktaş’ın hayali; Kuzey’de tam anlamıyla bir Türk devleti kurulması yönündeydi. Ancak bu devlet tanınmadıkça, dünyadan tecrit edildikçe bu istek gerçekleşmeyecekti. Erdoğan’ın bu yönde bir politika izleme arzusunda olduğunu düşünmek istemiyorum. Erdoğan hep böyle yapıyor; önce bir parlıyor, sonra da fikirleri değişiyor ve yumuşuyor. Akıncı olayında da sanıyorum ki bu tür bir hissi çıkış yaşadı yine. Ben Erdoğan’ın bu Akıncı çıkışının biraz da yaklaşan genel seçimle alakalı olduğunu düşünüyorum. Biliyorsunuz, her seçimden önce milliyetçi oylar üzerinde AKP ile MHP arasında rekabet yaşanır. Dolayısıyla seçimden önce milliyetçilerden olumlu bir tepki almak için de Erdoğan bu tür bir çıkış yapmış olabilir.
Türkmen, Akıncı’nın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte sürecin bundan sonra nasıl ilerleyeceğini şöyle anlattı:
Mustafa Akıncı Erdoğan’a rağmen çözüm için savaşmayı kafasına koymuş. Çözüm istemekte de haklı, Kıbrıs halkına yazık oluyor çünkü… Ayrıca Kıbrıs’ta anormal bir durum da var… Bir yandan Türkiye, Kuzey Kıbrıs’ın ayrı bir devlet olmasını isterken, diğer yandan da Kıbrıslı Türkler Rum pasaportuyla dolaşıyor. Aslen Kıbrıslı olan Türkler artık AB vatandaşı, unutmayalım. Akıncı en büyük desteği bu yönde çözüm istediği için aldı.
KKTC’deki seçimlerden önce Akıncı, Yunanistan’da seçimleri kazanan SYRİZA’nın lideri Çipras’a benzetiliyordu. Siz ne diyorsunuz?
Çipras’tan daha iyi biri Akıncı… Bir kere daha olgun bir adam. Gerçi yaşanan sorunlarda da farklılıklar var. Çipras, Yunanistan’da ekonomik ağırlıklı problemlerle boğuşuyor. Yunanistan’da başlayan bu sol rüzgarın Türkiye’deki seçimlere de etki edeceği konuşuluyor ama ben buna ihtimal vermiyorum. Onların böyle bir iddiası var mı bilmiyorum ama ben zaten CHP ve HDP’yi de solcu olarak görmüyorum.