Cumhuriyet yazarı Ahmet İnsel, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Almanya’da yayımlanan Spiegel dergisinin kapağında "Otokrat liderler" başlığıyla yer almasını değerlendirdi.
İnsel, Erdoğan'a konunun yanlış aktarıldığını söyleyerek, "Trump ölene kadar başkan olma konusunda pek ümitvar olamasa da Çin’in başkanı Şi Cinping iktidarda kalma sınırını kaldırdı. Ölene kadar Çin Komünist Partisi ve Çin devlet başkanı görevini işgal edebilecek. Putin de Medvedev’le dönüşümlü sürekli başkanlığı on sekiz yıldır sürdürüyor. Dil beynin aynasıdır, Erdoğan’ın da gönlünden geçen böyle bir şey olsa gerek" dedi.
İnsel'in "Kibrin otokrat hali" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Almanya’da yayımlanan Spiegel dergisinin kapağında dört liderin fotoğraflarının altında yer alan başlıklar, Tayyip Erdoğan’a kasıtlı olarak yanlış tercüme edilerek aktarılmış olmalı ki, “Dünyayı şekillendiren liderler” arasında kendine de yer verilmesine “Elhamdülillah, bu milletin evladı olarak bu hizmeti son nefesimize kadar devam ettireceğiz” dedi. Spiegel’in kapağında “Ben Halkım. Otokratlar Çağı” yazdığını bilseydi, böyle konuşur muydu? İnsan, konuşmazdı diyemiyor. ABD, Çin ve Rusya gibi dünyanın üç dev ülkesinin liderinin yanında dördüncü as olmanın Erdoğan’ın gururunu okşayacağını, otokrat olarak da olsa, böyle bir dörtlüye dahil edilmekten hoşlanacağını düşünmek mümkün. Zaten “son nefesine kadar” bu işi sürdürmeye niyeti olduğunu ifade ederek, otokrat zihniyetin önemli özelliklerinden birini bu vesileyle ele vermiyor mu? Trump ölene kadar başkan olma konusunda pek ümitvar olamasa da Çin’in başkanı Şi Cinping iktidarda kalma sınırını kaldırdı. Ölene kadar Çin Komünist Partisi ve Çin devlet başkanı görevini işgal edebilecek. Putin de Medvedev’le dönüşümlü sürekli başkanlığı on sekiz yıldır sürdürüyor. Dil beynin aynasıdır, Erdoğan’ın da gönlünden geçen böyle bir şey olsa gerek. Tayyip Erdoğan kendisinin otokrat ilan edilmesinden, bu kelimenin anlamını bilse, gene de hoşlanabileceğini düşündüren bir etmen, kuvvetler birliğini, bütün güç ve yetkiyi bir elde toplamayı etkili yönetim olarak tanımlayıp savunmasıdır. Ama bundan daha önemlisi sanırım sergilediği kibirdir. Kibir esas olarak bir tavırdır. Kişinin diğerleri karşısında sergilediği daha çok savunma amaçlı psişik bir tavrın adıdır. En iyi savunmanın saldırı olduğu mantığı içinde tezahür eder. Profesör Sophie de Mizolla-Mellor, “Kibirliler” başlıklı Fransa’da yayımlanan kitabında, kibri, bir kişi veya grubun, diğerleri aleyhine kullanacağı bir hakka sahip olduğuna inanması, bunu doğal görmesi ve bunu yaratmaya çalışması olarak tanımlıyor. Kibirli tavrı, genellikle, şanlı olan veya öyle olduğu sanılan bir kişi ile kurulan aidiyet ilişkisi içinde ele alıyor. Çoğu zaman bunun çocukluktan kalan bir kahraman imajı olduğunu belirtiyor. Kibir, gurur demek değildir. Gururlu kimse, kendisini kendisinin sevdiği kadar kimsenin sevemeyeceğine inandığı için, diğerleriyle ilişki kurmaktan imtina eder. Kibirli kişilik ise sürekli karşısındakine gücünü göstermek ihtiyacındadır. Bu nedenle otokrat olarak anılmaktan hoşlanmak için gururlu değil, kibirli olmak gerekir. Aşırı gururlu bir kişi içine kapanma eğiliminde iken, aşırı kibirli kişi ise tam tersine etrafına saldırı halindedir. De Mizolla-Mellor da kitabında, eğer hukuk keyfiliğe imkân veriyorsa, yani yürürlükteki yasa ve kuralları reddetme, çiğneme olanağı varsa, kibirli tavrın insanı suç işlemeye götürdüğüne işaret ediyor. Diğer taraftan, kibirli kişiliğin ıstırabı, ötekine atfettiği gücün kendinde olmadığına inanmasıdır. Bu nedenle bunu ne kadar çok hissederse nefreti ve gaddarlığı da bir o kadar artar. Ötekini hor görme dozu sürekli artar. Bunun devamı ötekini yok etme arzusunun bastırılamaz hale gelmesidir. Ve elinde güç ve imkân varsa, kibirli kişilik bunu arzu seviyesinde tutamaz, eyleme de dönüştürür. Çünkü kibir kişide sürekli el arttırmak ihtiyacı yaratır. Ötekini hor görmenin sınırlarını zorlamaya sürükler. Bunu kibir tutulması olarak tanımlayabiliriz. Spiegel kapağında yer alan dört siyasal kişi, içinde yer aldıkları ülkelerin tarihi, siyasal ortamı, kurumları çerçevesinde farklı otokrat türleri sergiliyorlar. Şi Cinping’in kadim Çin İmparatorluğu’ndan beslenen, tek parti diktatörlüğüne dayalı otokratlığı ile Trump’ın otokrat tavır ve eğilimlerini aynı sepete koymak pek kolay değil. Gene de böyle bir dörtlü içinde otokrat payesiyle de olsa yer aldığı için Allah’a şükreden bir zihniyeti tanımlamak için, belki Spiegel’in kapağında yer alan başlıklara bir alt başlık ilave etmek doğru olur: Kibir Tutulması.