Siz Türk büyükelçinin ‘istenmeyen adam’ ilan edileceğini tahmin ediyor muydunuz?
Temennim bu ilişkilerin tekrar normal mecrasına dönüp iki ülkenin mevcut hassasiyetlerinin aşılarak tekrar tesis edilmesi. Bu sırf iki ülkenin menfaatı değil, bölgedeki istikrarı ve huzuru da etkileyecek bir husustur.
Mısır’da normalleşme adımlarını nasıl görüyorsunuz?
Temennimiz Mısır’da demokratikleşme sürecinin bir an evvel tamamlanması, anayasanın halkın oylamasına sunulması, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması ve demokratik düzene biran evvel geri dönülmesi.
Sizce takvime uygun gidiyor mu? Kapsayıcılık anlamında aksaklıklar var mı?
Takvimin şimdiye kadar yürütüldüğünü görüyoruz ve tartışmaların en önemli noktası bu sürecin herkesi kucaklaması ve normal demokratik sürece, yani seçimle gelen ve seçimle giden bir iktidarın kurulması noktasındadır ve herkesi kapsaması gerek yani toplumun aktif aktörlerinden hiçbirini sürecin dıışında bırakmamalı.
Erdoğan sizi eleştirdi, Bekir Bozdağ size ‘onursuz’ dedi?
Ben polemiğe girmem. Polemik adamı değilim. Nokta.
Ağustosta size yönelik eleştirilerden sonra hiç hükümetle görüştünüz mü?
Gayet tabii. Başbakan’la da görüştüm. Evvelsi gün Cumhurbaşkanı ile beraberdik. Bakan Davutoğlu ile her zaman beraberiz. Bizimle beraber Myanmar’a geldi. Bu aslında büyütülmüş bir şeydir. Onun için polemiğe girmiyorum
Kim büyüttü?
Türkiye’de herkes polemik seviyor, ben sevmiyorum.
Mısır yönetimine karşı İİT neden tavır alamazdı?
Bunu herkese, hükümete de söyledim. Hükümet de zaten aldığı kararla benim haklı olduğumu ifade etti.
Yani Msır’ın üyeliğinin düşürülmesi için başvurmayarak mı?
Gayet tabii. Nitekim Türkiye o ana kadar talepte bulunmamıştı, daha sonra Malezya talepte bulundu fakat yine o toplantı olmadı. Çünkü şartlar müsait değildi. Sistemi çalıştırmak için belli sayıda ülkelerin kabul etmesi, ilgili ülkenin kabul etmesi; uzun boyutlu bir iş... O şartlarda bu karar çıkmayacaktı ve o günden bugüne de bir şey olmadı. Olan biten her şey anlaşılmıştır. O polemikleri ben bir taraf bıraktım.
İslam dünyası bölünüyor mu? Afrika Birliği(AB) Mısır konusunda farklı bir tavır izledi?
Bizim teşkilatın tavrıyla AB’nin tavrı farklıdır. Çünkü AB’de önceden alınmış bir zirve kararı var. Bir ülkede askeri darbe olduğu takdirde o ülkenin teşkilata üyeliği askıya alınır. Otomatik, yeni bir karara ihtiyaç olmadan. Bizde böyle bir şey yok ki...
Mısır’daki darbe miydi?
Artık o geçti..
Ama nasıl tanımlıyorsunuz olumlu darbe örneği de var?
Yeter, Mısır yeter artık.
"2. Cenevre" toplanır mı?
“2. Cenevre”nin olması lazım. Aslında “2. Cenevre”nin görevi, “Cenevre 1”de varılan anlaşmayı imzalamak. Şimdi kimyasal silahlarla ilgili Güvenlik Konseyi kararına “Cenevre 1” metni bağlandı. Bu bir adımdır. “Cenevre 2”nin yapılması ve anlaşmaya varılması çok gereklidir. Ama engeller var. “2. Cenevre”de, “1. Cenevre”de varılan mutabakatın gerisine düşmemek lazım. Bir geçiş dönemi lazım.
Geçiş döneminde Esad kalabilir mi?
Bu “Cenevre 1”de zaten var. Yani mevcut rejimle anlaşarak geçiş lazım. “Cenevre 1”de varılan esaslar üzerine anlaşarak bunu aşmak lazım.
Siz Suriye’de mezhep çatışması çıkmaz demiştiniz?
Savaşın ilk doğuşu mezhep farklılıklarıyla olmamıştır. Hâlâ bugün çatışanlar arasında farklı mezhepten insanlar var. Rejimle beraber hareket eden Sünniler de çok. Menşei noktası mezhep çatışması değil. Ama maalesef çatışma olduktan sonra mezhep grupları yaratmak, bir tarafın desteğini kazanmak için mezhebi farklılığa itibar edilmeye başlandı ve siyasileşti. Savaşın, savaşçıların mezheplerle olan ilişkisi siyasileşti.
Süreç daha mı zorlaştı?
Gayet tabii
Önümüzde Saddamlaşan bir Esad mı var? Yoksa Esad ile demokratik geçiş mümkün mü?
Esad ile Saddam arasında büyük farklar var. İki ülke arasında farklar var. Baas Partisi olarak değişik kanatların liderliğini yapıyorlardı. Baba Esad ile Saddam arasındaki Baas liderliği konusundaki rekabet ve farklılıklarını göz önünde bulundurmak lazım. Hiçbir ülke başka bir ülkeye tıpatıp benzemez. Suriye’nin Irak’tan farklı yapısı var. Ve bugün büyük güçlerde rejimi ortadan kaldırma gibi bir irade yok.
İslam dünyası Sünni-Şii çatışmasından nasıl etkilendi?
Menfi etkilendi. Bölgede biz zaman içerisinde radikalleşme ve aşırıcılık konusunda artış göreceğiz.
Suriye’den başlayarak mı?
Sırf Suriye değil, tüm bölgede. Afrika’da, Ortadoğu’da bu artış olacak ve şiddet artacak. Onun için bizim yeni politikalar üretmemiz lazım.
Sizce Suudi Arabistan ile İran’ı ortak zeminde buluşturmak mümkün mü?
Hiçbir şey gayri mümkün değil. Bunu içeriden yapmak lazım. Bence iyi niyetlilerin bir araya gelmesi lazım. Ama bu bir günde yapılacak bir şey değil. Bu süreci aşmak lazım. Avrupa’nın Helsinki’de başlattığı, AGİT ile devam ettirdiği süreci bizim başlatmamız lazım. İhtilafları aşmak, çatışmaları önlemek lazım.
Gezi protestolarını izlediniz mi? Bu protestoları İslam dünyasında nereye koyuyorsunuz?
Bu mesele çevre hassasiyetiyle doğdu. Ve doğduğu nokta haklıdır. İnsanların çevre konusunda, şehrin düzenlenmesi konusunda bir fikir beyan etme hakkı vardır. Şahsen ağaçların kesilmesine karşıyım ama tarihi binaların yeniden inşa edilmesine taraftarım. Biz zaten İstanbul’da çok şeyi yıktık. O bakımdan Gezi olaylarının başlangıç noktasını anlayışla karşılıyorum fakat sonra aldığı şekil beni rahatsız etti. Orada gelip arabaları yakmak, dükkânları yağmalamak ateşe vermek; bunlar kabul edilecek şey değil.
Yemekhanelere paravan yapılıyor, evde beraber kalmaları tartışılıyor. İslam dünyasında kadın-erkek ilişkilerinin İslama göre sınırları nelerdir?
İyi ki sordunuz bunu. İslam tarihinde, peygamberimizin zamanından itibaren kadının toplumda üstün, mümtaz bir yeri vardır. Kadının sosyal hayatta çok aktif bir rolü vardır. Maalesef bazı yerlerde İslam öncesi adetler, mesela kadın deve güdüyordu, ata biniyordu bugün araba kullanamıyor, yasaklanıyor. Bunun dinle alakası yok. İslamiyeti, 21. yüzyılı nasıl yorumlayacağız düşünmek lazım. Kadınlar hayatın aktif-eşit bir parçasıdır. Doğduğu günden itibaren hayat boyunca eğitim safhasında, çalışma hayatında, siyasi bakımdan... Başka toplumlardaki kadın nereye gelebiliyorsa, bizim toplumumuzda da gelmesi lazım. Tam eşitlik olması lazım. Okulların bile kızlı erkekli ayrıştırılması tartışılıyor. Kız-erkek mektepleri her zaman vardır. Bu ailenin tercihi. Tercihlere saygılı olmak lazım.
Reşit kadın-erkek öğrenciler aynı evde kalabilir mi?
Reşit insanların ne yapacağı kendilerine has bir karardır. Bazı aileler var ki; kız çocuklarının erkek çocuklarının olduğu aynı binada kalmasını istemez. Bazı aileler var fark etmez. Bu imkânları sunmak lazım, zorlamamak lazım. Tercihi esas görmek lazım.