Zaman yazarı Mümtaz’er Türköne, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için, “Erdoğan’ın elindeki güç, temmuz güneşi görmüş kar gibi eriyor. Devlet gelenekleri ve bürokrasinin doğal mekanizmaları gücü onun elinden alıp Davutoğlu’nun eline veriyor” dedi.
Mümtaz’er Türköne’nin Zaman’da “Güç kimin elinde” başlığıyla yayımlanan (20 Kasım 2014) yazısı şöyle:
Erdoğan’ın Amerika’yı yeniden keşfe çıkması, dört dörtlük bir gündem oluşturma çalışması.
Başarısı, sağlam bir iletişim stratejisine dayanmasından geliyor. Önce iddianızı mümkün olduğu kadar keskin bir şekilde seslendiriyorsunuz. Her yerden karşılığı geliyor. Oltaya takılanlar kayığı sürüklemeye başlayınca, stratejinin baştan hesaplanmış ikinci adımı geliyor: “Müslümanların bu işi yapacağına inanmayan” özgüven yoksunu -bencileyin- köşe yazarları güruhundan cahillere savaş açarak cepheyi büyütmüş oluyor.
Eskilerin “efkâr-ı umumiye” dediği, kamuoyu tabirinin çoğu zaman yanlış anlaşılan sağlam bir büyüsü vardır. Kamuoyu hiç bir zaman tek değildir; mevcut olabilmesi için birden fazla fikrin tartışılması gerekir. Tartışma yoksa, kamuoyu da yoktur. Politikacının başarısı, çetrefil konuları basitleştirip herkesin üzerinde fikir yürütebileceği hale getirip kendi savaşı için cephaneye dönüştürmesi, yani kamuoyuna mal etmesidir. Erdoğan, yılların tecrübesi ve becerikli danışmanları ile bu işi iyi yapıyor. Sazanlar atlayınca, Cumhurbaşkanı zararsız ama verimli tartışmalarla savaş meydanındaki cephesini büyütmüş oluyor.
Önceki gün söylediği “İmam-hatiplere giden yollardaki engelleri tek tek kaldırdık.” lâfı kadar “İmam-hatip öğrencilerinin sayısı 15 kat arttı.” açıklaması da benzer bir gündem oluşturma teşebbüsü. Eskiden olsaydı yer yerinden oynardı; bugün yine de “15 kat artış” üzerinde söz söyleyecek tonlarca fikir sahibi ve onların takipçileri var.
Gerçek mesele ne “ABD’yi kim keşfetti?” tartışması, ne de zamansız ve gereksiz bir din eğitimi kavgası. Erdoğan bu gündemler üzerinden bize kendisini gösteriyor. Gündem belirleme gücü, bir siyasî güç gösterisidir. Arkanıza hemen taraftarlarınızı alır ve önünüzdeki siyasî alana yayılırsınız. Elinizin altında sizden işaret bekleyen dev medya gücü de, kullandığınız bu cephanenin menzilini artırmakla görevli. Önlerine bir gündem, yani cephane gelmeden Erdoğan’ın siyasî gücünü nasıl görünür kılacaklar?
“Müslümanların tarihte büyük işler yaptığına inanmak” veya “devlet tekelindeki din eğitiminin yaygınlaştırılmasından yana olmak”, tarafsız ve sorumsuz Cumhurbaşkanı ile hemefkâr olmanızın “gündeme getiriliş vesilesi”ne dönüştüğü zaman işlem tamamlanıyor. Durumu anlamak için Erdoğan’ın Amerika’yı değil, kendi gücünü halkın yeniden keşfetmesine imkân hazırladığını fark etmek yeterli. O güç sahibi bir adam, bilinmek ve tanınmak istiyor. Hepsi bu kadar.
Her zaman sorduğumuz soruyu sormak zorundayız: Neden? Erdoğan neden bu güç gösterisine ihtiyaç duyuyor? Sakin, ağır başlı, vakûr, saygın ve birleştirici bir cumhurbaşkanı olarak ağırlığını hissettirmek yerine çözücü, ayrıştırıcı ve fazlasıyla polemikçi bir role soyunuyor?
Bu sorunun cevabı, siyasî gücün sessiz sedasız el değiştirmesinde saklı. Erdoğan’ın elindeki güç, temmuz güneşi görmüş kar gibi eriyor. Devlet gelenekleri ve bürokrasinin doğal mekanizmaları gücü onun elinden alıp Davutoğlu’nun eline veriyor. AK Parti teşkilatı bu gücün yeniden dağılması sürecini pür dikkat takip ediyor. Herkes arkasını kolluyor ve elindeki sermayeyi doğru ata oynamaya çalışıyor. Erdoğan’ın gündem belirleme hamleleri partinin iç kamuoyunu hedef alıyor. Ne dediği değil, söylediklerinin ne kadar güç barındırdığı önemli. Bu kadar eften-püften meselelerden gündem devşirmesi bu yüzden.
Gerçek siyasî güç nasıl ölçülür? Önümüzde seçimler var. İkbal hesapları yapanlar kime yakın olmalı? Erdoğan ve etrafındaki müteahhit senyörleri ve onları temsil eden parti içindeki klikler mi, yoksa Davutoğlu etrafında tahkimatı geliştirenler mi? Gökyüzünde iki güneş olmayacağına göre? Saatinizi ayarlayacağınız ve programınızı bağlayacağınız güneş hangisi olacak?
Önünü görmeye çalışanların karşısına “Amerika’yı yeniden keşfeden” birinin çıkması, mecazî olarak “evvel benim, ahir benim”; “benim keşfettiğim Amerika’yı yeniden keşfe çıkmayın” mesajından ibaret.
Peki bu güç gösterisinin doğru okuması nedir? Güç, gerçekten Erdoğan’ın elinde olsaydı böylesine yapay gündemler üzerinden güç gösterilerine ihtiyaç duymazdı. Demek ki güç artık Erdoğan’da değil.
Ak-Saray’da üretilecek benzer gündemlere, kaybolan gücü yeniden kazanma hamleleri olarak bakarsanız, siyasetteki güç dağılımının yeniden nasıl şekillendiğini takip etmiş olursunuz.