Erdoğan'ın ilk müsteşarı: 2004'teki MGK kararı AKP'ye karşıydı; zamanın ruhuna uygun davrandık, bugün olsa...

Erdoğan'ın ilk müsteşarı: 2004'teki MGK kararı AKP'ye karşıydı; zamanın ruhuna uygun davrandık, bugün olsa...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlık görevini üstlendiği dönemdeki ilk Başbakanlık Müsteşarı olan ve daha sonra Milli Eğitim ile Çalışma bakanlıkları görevlerini üstlenen Ömer Dinçer, 2004 yılında Gülen cemaatine ilişkin olarak verilen Milli Güvenlik Kurulu (MGK) "tavsiye kararı" ile ilgili olarak "Kararı, Bakanlar Kurulu kararına dönüştürmeyerek, o ‘zamanın ruhuna’ çok uygun ve doğru olan bir işlem yaptık" dedi. 

"O gün alınan MGK kararı AK Parti iktidarına karşı idi. Biz de gereğini yaptık: Bu yapılan Ergenekon planlarına karşı işlemdi" diyen Dinçer, sözlerinin devamında şunları kaydetti:

"Ben o gün demokratik mücadelemin bir boyutu olarak ve adalet anlayışımın gereği olarak gereğini yaptım. Bugün de benzer durumlar için aynı tavrı ortaya koymaya çalışıyorum."

Dinçer, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun öncülüğünde, partinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanması sonrası başlatılan "adalet yürüyüşü" karşısında AKP yönetiminin tavrını eleştirmiş, "Tuhaf bir şekilde bugün roller ters dönmüş durumda: O gün darbe yanında durarak 'insan hak ve özgürlüklerini' ihlal eden parti 'Adalet' diye yürüyor; o günün 'Demokrasi' diyerek yürüyen mağdurları ise devletten ve 'güvenlikten' yana duruyor" ifadesini kullanmıştı.

Dinçer'in sözleri, iktidara yakınlığıyla bilinen kimi köşe yazarlarınca tepkiyle karşılanmıştı. 

Erdoğan'ın ilk müsteşarından AKP'ye 'Adalet Yürüyüşü' eleştirisi: 28 Şubat'ın "Demokrasi" diye yürüyen mağdurları...

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'ün, Ömer Dinçer'in açıklamalarına yer verdiği (8 Temmuz 2017) yazısı şöyle:

Önce geçen bölümün özeti...

*

- BİR: MİT ve Genelkurmay 2004 yılında Milli Güvenlik Kurulu’na bir sunum yaparak, ordu ve devlet içindeki FETÖ örgütlenmesini ortaya koyar.

*

- İKİ: MGK o gün hükümete, bu tehlikeye karşı bir mücadele planı hazırlama görevi verilmesini kararlaştırır.

*

- ÜÇ: Ancak dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ve Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer MGK’nın gönderdiği bu dosyayı “rafa kaldırma” kararı alır.

- DÖRT: Dinçer 2015’te yazdığı bir kitapta aynen şunu söyler:

“Bunun siyasi sorumluluğunu Başbakan, hukuki sorumluluğunu ben yüklendim...”

*

Evet ilk bölümün özeti budur.

*

Peki 15 Temmuz FETÖ darbesinden sonra dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, o kararın hâlâ hukuki ve manevi sorumluluğunu yükleniyor mu?

*

Dinçer önceki gün beni aradı.

Bu sorunun cevabını daha önce Habertürk gazetesindeki yazısında verdiğini söyledi. Sonra da benim şu soruma cevabını yazılı olarak gönderdi.

*

O dönemde, MGK’nın “FETÖ’nün paralel devlet örgütlenmesine karşı MGK’nın önerdiği planı rafa kaldıran” Ömer Dinçer, bugün ne düşünüyor...

*

İşte size yakın tarihle ilgili en çarpıcı “zamanın ruhu” örneklerinden biri...

*

Buyurun birlikte okuyalım.

Adalet olmazsa insanın anlamı kalmaz

Dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in gönderdiği, bence “zamanın ruhu” tartışmasına ışık tutacak tarihi önemde mektubun tam metni şöyle:

*

“Sayın Özkök,

Köşe yazınızda bahsettiğiniz konu, kitabımda gerekçeleriyle birlikte ayrıntılı olarak anlatılıyor.

Maalesef alıntı yapanlar yazılanların bir kısmını alarak kendi işlerine geldiği şekliyle kullanıyor.

Bu tavır maalesef hiç de uygun ve ahlaki değil. Siz eleştiren ve suçlayan bir yaklaşımla yazmadığınız için, bilgilendirmek istedim.

Evet zamanın ruhuna uygun davrandık

- BİR: Biz 2004 yılında MGK’nın tavsiye kararını Bakanlar Kurulu kararına dönüştürmeyerek, o ‘zamanın ruhuna’ çok uygun ve doğru olan bir işlem yaptık. 

*

- İKİ: Hükümet ‘demokrasiyi geliştirmek’ ve ‘derinleştirmek’ istiyor ve 28 Şubatçılara karşı ‘insan hak ve özgürlükleri mücadelesi’ veriyordu.

Sizce idari kararlarla dernek/vakıf kapatmak, cemaatçi diyerek kamu görevinden atmak uygun olur muydu?

Bugün de olmaz, geçmişte de. (Bugün yapılan uygulamalar açık bir darbe teşebbüsü suçuyla bağlantılı.)

Zaten 28 Şubat kararları vardı ve uygulanıyordu

- ÜÇ: Ayrıca cemaat ile FETÖ aynı mahalleyi belirtse de içerik ve kapsamı artık farklılaşmadı mı?

Değişen aslında bugün için FETÖ’nün tavrıdır ve yargılanması gereken onlar.

Aksi halde geçmişte cemaatle ilgili olan hususlar suçlama mevzuu olmamalı.

*

- DÖRT: O günlerde AK Parti’den önceki iktidarın yürürlüğe koyduğu ‘İrtica ile mücadele stratejisi ve uygulama planı’ uygulanmakta idi.

O günün cemaati bugünün FETÖ’sü bu mücadele stratejisinin kapsamında zaten vardı.

Ek bir karara gerek olmaksızın onlar hakkında da takip ve işlem yapılıyordu.

Bugün de benzer durum olsa aynısını yapardım

- BEŞ: O gün alınan MGK kararı AK Parti iktidarına karşı idi. Biz de gereğini yaptık: Bu yapılan Ergenekon planlarına karşı işlemdi.

- ALTI: Ben o gün demokratik mücadelemin bir boyutu olarak ve adalet anlayışımın gereği olarak gereğini yaptım.

Bugün de benzer durumlar için aynı tavrı ortaya koymaya çalışıyorum.

- YEDİ: Demokrasi olmazsa, insanlar hak ve özgürlüklerini kullanamazsa ve hele adalet olmazsa hayatın ne anlamı kalır.

*

- SEKİZ: Özgür olmazsanız dinin anlamı kalmaz, adalet olmazsa iktidarın, haklar ve hak arama yolları olmazsa insan olmanın anlamı kalmaz.

Selam, sevgiyle...”

-------------

NOT: Bölümleri, ara başlıkları ben koydum. Bazı cümlelerini ben siyah harflere çevirdim.