T24- NTV Siyaset Danışmanı ve Vatan gazetesi yazar Ruşen Çakır, Hizbullah’ın bile adım adım Kürt kimliğini öne çıkardığı son dönemde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır mitinginde kullandığı “evet Kürtsünüz, ama unutmayın aynı zamanda Müslümansınız, hatta herşeyden önce hepimiz, etnik kökenlerimiz ne olursa olsun Müslümanız” ifadesini eleştirdi. Çakır, “İslam kardeşliği ile belli bir yol alınabileceği ama yolun sonuna kadar gitmenin hayli zor olacağı" söyledi.
Çakır'ın köşesinde yayımlanan (2 Haziran 2011) yazısı şöyle: “İslam kardeşliği” Kürt sorununu çözümün anahtarı olabilir mi?Başbakan Erdoğan, dün Diyarbakır İstasyon Meydanı’na, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun önceki gün toplamış olduğu kalabalıktan en az 10 kat fazla insanı biraraya getirdi. Aslında bunda şaşıracak hiçbir şey yok, çünkü dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi BDP ile AKP’nin başrol oyuncusu olduğu, Hizbullah ve hatta Gülen cemaatinin ikincil derecede roller üstlendiği Güneydoğu’daki siyaset oyununda CHP’ye herhangi bir rol düşmüyor. Zaten Kılıçdaroğlu da partisini yıllar sonra bölgede siyasi bir aktör yapmak için gayret gösteriyor.
Dolayısıyla dünkü AKP mitingini değerlendirmek için önceki günkü CHP mitingiyle kıyaslama yapmak pek mantıklı olmayabilir. Fakat bunun yerine pekala Erdoğan’ın yine aynı yerde daha önce yaptığı mitinglere bakmak hiç fena fikir değil. Bu bağlamda aklıma ilk olarak 2004 yerel seçimleri öncesindeki Diyarbakır mitingi geliyor. Kısa süre önce tek başına iktidara gelmiş olan ve yine kısa sürede pek çok şeyi değiştiren AKP’nin lideri İstasyon Meydanı’nda epey sıcak ve coşkuyla karşılanmış ama bu belediyeyi kazanmaya yetmemişti.
Diyarbakır ve Erdoğan sözcüklerini bir araya koyduğunuzda hiç kuşkusuz en tarihi olay AKP Lideri’nin 2005’teki konuşmasıdır. Erdoğan’ın “Kürt sorunu”nun adını açık ve net koyduğu bu konuşmaya, PKK’nın engellemeleri nedeniyle halk fazla ilgi göstermemiş ve belki de bu yüzden çok büyük bir fırsat kaçmıştı.
O konuşmayı maalesef izleyemedim ama 2007 Genel Seçimleri öncesi İstasyon Meydanı’ndaki inanılmaz coşkuya bizzat tanık oldum. Ardından 2009 yerel seçimleri ve 12 Eylül 2010 referandumu kampanyaları nedeniyle düzenlenen mitinglerde, Erdoğan’a Diyarbakır’da gösterilen ilginin gerilemekte olduğunu da gözledim. Bu açıdan bakıldığında Başbakan’ın dün, Diyarbakır’daki söz konusu “gerileme”yi durdurmuş olduğunu söyleyemem. Hele 2007 ile kıyasladığımızda AKP ve Erdoğan’a yönelik ilgi bağlamında, çok belirgin bir azalma olduğunu ileri sürebiliriz.
Peki bunun nedeni nedir? Kimileri Erdoğan’ın Kürt sorununu çözme konusunda samimi olmadığını ve bölge insanının bu yüzden onunla arasına mesafe koymaya başladığını ileri sürüyor. Katılmıyorum. Arada sırada tereddütler gösterse de Başbakan Kürt sorununu çözme niyetinden vazgeçmedi, hatta çözüm yolunda çok ciddi adımlar da attı. Hele açılımın ilk günlerinde yaptığı birçok konuşma, devletin Kürt sorununa bakışındaki paradigma değişikliğinin tescili niteliğindeydi. Nitekim son Van mitinginde “red, inkar ve asimilasyon politikaları sona erdi” diyerek noktayı koydu.
AKP’nin özel olarak Diyarbakır’da, genel olarak Güneydoğu’da yaşadığını ileri sürdüğüm gerilemenin arkasında, iktidar partisinin, Öcalan/PKK liderliğindeki Kürt siyasi hareketini yanlış, en azından eksik okumasının yattığını düşünüyorum. Diğer bir deyişle, PKK çizgisi, buna bağlı olarak yasal arenada BDP güçlendikçe AKP güç kaybediyor.
AKP ve Erdoğan’ın bu gerilemenin önüne geçmek için Kürt siyasi hareketiyle söylem düzeyinde açık ve sert bir rekabete girişmesi de pek mümkün değil zira böyle bir hareket AKP’yi ülkenin batısında hayli zorlayabilir. İşte bu nedenle bazı akıl hocaları hükümete KCK operasyonlarını telkin ettiler. Fakat bu da bumerang gibi geri tepti ve AKP’nin Güneydoğu’da epey iş yapan “özgürlükçü” imajının yerini “yasakçı” imajının almasına neden oldu.
Tekrar dünkü mitinge dönecek olursak, Erdoğan’ın konuşmasını şöyle özetleyebiliriz: Kardeşlik, kardeşlik, kardeşlik. Tabii “kardeşlik” yerine “İslam kardeşliği” demek de mümkün. Gerçekten Erdoğan dünkü konuşmasında şaşırtıcı ölçüde din vurgusu yaptı. Yine şaşırtıcı ölçüde, her vesileyle defalarca “Kürt” kavramını kullandı.
Buradan belki şöyle bir sonuç çıkarabiliriz: Erdoğan Diyarbakırlılara ve dolayısıyla tüm Kürtlere, “evet Kürtsünüz, ama unutmayın aynı zamanda Müslümansınız, hatta herşeyden önce hepimiz, etnik kökenlerimiz ne olursa olsun Müslümanız” diye seslendi. Bu mesajı beğenen olur, beğenmeyen olur. Ama esas soru şudur: Bu mesaj yaşadığımız sorunların çözümünün anahtarı olabilir mi?Güneydoğu’nun en “ümmetçi” hareketi olan Hizbullah’ın bile adım adım Kürt kimliğini öne çıkardığı düşünülürse, “İslam kardeşliği” ile belli bir yol alınabileceği ama yolun sonuna kadar gitmenin hayli zor olacağı söylenebilir. Bu nedenle şahsen Erdoğan’ın dünkü konuşmasında yeni anayasada ve bunun Diyarbakırlılarla (siz bunu Kürtlerle olarak da anlayabilirsiniz) birlikte yapılacağını söylemiş olmasını daha fazla önemsiyorum.