'Erdoğan'ın isteği Müslüman Kardeşler'i Suriye'de iktidara getirmekmiş'

'Erdoğan'ın isteği Müslüman Kardeşler'i Suriye'de iktidara getirmekmiş'

 

 
Utku Çakırözer
(Cumhuriyet, 29 Şubat 2012)
 
Suriye-Türkiye ilişkilerinde yaşanan krizin perde arkasını 7 Ekim’de ilk kez Cumhuriyet kamuoyuna duyurdu. Suriye lideri Beşşar Esad, görüştüğü CHP heyetine AKP ve Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında diplomaside alışık olunmadık ölçüde sert değerlendirmeler yapmıştı.
 
Esad’a göre AKP hükümeti “Suriye’de yasaklı Müslüman Kardeşler örgütüne hamilik ediyor”, “rejim karşıtı muhalif gruplara silah desteği sağlıyor” ve “ABD’nin sözcüsü gibi davranıyor”du.
 
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na çok yakın bir kaynak bu haber üzerine Cumhuriyet’e şu değerlendirmeyi yapmıştı:
 
“Müslüman Kardeşler’in hamisi gibi davransak Mısır, Libya ve Tunus’ta laiklik ister miydik? Biz kimsenin destekçisi değiliz. Tüm gruplara eşit mesafedeyiz.”
 
Bu haberlerden altı ay sonra Suriyeli üst düzey bir yetkili ilk kez kameralar karşısında yazdığımız iddiaları tek tek doğruladı. Suriye yönetiminin üçüncü ismi Dışişleri Bakanı Velid Muallim gazetecilerin karşısına çıkarak Erdoğan’ın her görüşmede ‘Müslüman Kardeşler’e siyasi af’ istediğini ve Esad’ın buna izin vermemesi yüzünden aralarının açıldığını açıkladı.
 

Esad daha ağırını söylemiş

 
Eylül ayında Beşşar Esad’la Şam’daki sarayında bir araya gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, Muallim’in açıklamalarını yakından takip ettiklerini belirterek şunu söyledi:
 
“Hükümetimizin Suriye’ye ve genelde bölgemizde yaşananlara nasıl yaklaştığını deşifre eden ibret verici sözler bunlar. Esad daha ağırını söylemişti. Erdoğan ile aralarındaki temel farkın laiklik konusuna bakış olduğunu söylemişti. Demek ki hükümetin ‘Suriye’deki mezalime kayıtsız kalamayız. Özgürlük ve demokrasi istiyoruz’ sözlerinin arkasındaki asıl istek Müslüman Kardeşler’i iktidara getirmekmiş. Gerisi bahaneymiş.”
 

‘Adana mutabakatını delmeyelim’

 
Suriyeli bakan Muallim’in silahlı rejim muhaliflerinin Türkiye’de barındırıldığı ve Türkiye üzerinden Suriye’ye sokulduğu iddialarının da ciddiye alınması gerektiğini belirten Loğoğlu “Daha o zaman Esad bunları bize de söyledi. Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu’na da Genel Başkanımızı ziyaretinde ilettik. İddiaları üstlenmediler, ‘Kesinlikle yok’ dediler. O günden bu yana, bu husus önce Suriye sonra dünya en sonunda da Türk basınında geniş yer aldı. Şimdi resmen muhalefetin silahlandırılmasından bahsedilebiliyor olması son derece kaygı verici” dedi.
 
PKK unsurlarının Suriye’den çıkarılması için Ankara ile Şam arasında 1996 yılında imzalanan Adana Mutabakatı sırasında Dışişleri Bakanlığı’nda güvenlik işlerinden sorumlu müsteşar yardımcılığı yapan Loğoğlu anlaşma ile ilgili önemli bir uyarıda da bulundu:
 
“Suriye yönetimi bu silahlı güçleri ‘terörist’ olarak kabul ediyor. Eğer Türkiye gerçekten bu silahlı gruplara yardım ediyorsa, Suriye’nin PKK’ye hiç bitmeyen desteği karşısında koz olarak kullandığımız Adana Mutabakatı’nı ilk kez kendimiz delmiş oluruz...”
 

‘Sınır illerinin sesi olacağız’

 
Gelinen noktada Suriye’de çatışan tarafları bir araya getirmenin elzem olduğunu belirten Loğoğlu, “BM Genel Sekreteri, AB, Arap Birliği, Rusya, İran ve Türkiye ile Suriye’de çatışan iki taraf bir masa etrafına oturtulmalıdır. Bunu en çok Türkiye istemelidir çünkü sadece böyle bir politika ulusal çıkarlarımıza uygundur. Ancak hükümet maalesef Türkiye’yi daha fazla taraf haline getiren yaklaşımlar içine girmeyi tercih etmektedir” dedi.
 
Bu durumda CHP ne yapacak? Hükümetin izlediği Suriye politikasından en fazla sınır illerinin etkilendiğine dikkat çeken Loğoğlu, “Mardin, Hatay, Antep, Maraş, Urfa ve daha birçok ilde esnaf, turizmciler, oteller kan ağlıyor. Neden? İzlenen politika yüzünden Suriyeliler gelmez oldu da ondan. CHP’nin birinci önceliği sıkıntı çeken bu illerimizin durumunu ülkenin gündemine getirmek, onların sesi olmaktır” dedi.