Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, “Cemaat tabii bir afet bekliyor, Gezi bir umutdu ama yine olmadı..Hocaefendi’nin sevenine göre kerameti de, sevmeyenine göre kehaneti de tutmuyor artık.. Mayıs da geçti. Bu gün 1 Haziran.. Endişeli bekleyiş sürüyor. Beklenen “Şefkat tokadı” kime inecek, sonucu hep birlikte göreceğiz.. Bu arada Erdoğan’ın kaçmasını bekleyenlere kötü bir haber, Gülen’in iadesi için hukuki süreç başlatılıyor” dedi.
Dilipak’ın Habervaktim’de “Gündem” başlığı ile 1 Haziran 2014 Pazar günü yayımlanan yazısı şöyle:
Dünkü gündem çok sıcaktı.. Mavi Marmara etkinlikleri veGezi’nin yıldönümü aynı güne denk geldi.. Mavi Marmara artık,Türkiye’nin siyasetine damgasını vuran bir olay..
Bugün tartışmakta olduğumuz Cemaat, Paralel devlet, paralel dintartışmalarının başlamasında Mavi Marmara’nın önemli bir rolü var..
Mavi Marmara 20’den fazla ülkeyi ilgilendiriyor aslında.. Mavi MarmaraMısır’ın, Suriye’nin, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan, Kudüs’ün, Filistin’in,Gazze’nin geleceğini belirleyen bir etkiye sahip..
Türkiye siyasetine damgasını vuran olay, Türkiye’nin ABD, AB, İsrail ile ilişkilerini belirlemede de önemli bir etkiye sahip..
Bundan sonra herşey Mavi Marmara öncesi ve sonrası ile şekillenecek..
Mavi Marmara’nın etki çarpanını artıran bir de “One minute” var. Bundan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacak ve bu sürecin geri dönüşü de yok..
Mahkemenin İsrailli generaller hakkındaki tutuklama kararı da tam zamanına denk geldi.. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi, üç aylarda, Kudüs’te papanın ziyaretinin ardından başlayan olaylar devam ederken, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin arefesinde, Fethin yıldönümünde, Ayasofya konusunun yoğun bir şekilde tartışıldığı bir zamana denk gelmesi işin etkisini daha da artırdı..Erdoğan’ın Almanya ziyareti sırasında yaşananlar da bazı gerçeklerin daha iyi anlaşılması için bir fırsat oldu. Bir de Mavi Marmara’nın dokuz şehidine bir isim daha eklenmesi karşısında kimilerinin sessizliği daha da derinleşirken, kimilerinin öfkesi ise tavan yaptı..
Paralel yapı, İsrail, Vatikan ve Avrupa’nın taraf olduğu hiç bir konuda aleyhte konuşmama konusunda ciddi bir çaba gösteriyor..
Böyle bir zamanda Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin sessizliği de dikkat çekici.. Mavi Marmara’nın 10. Şehidi konusunda Gülen de dahil muhalefetten kimsenin sesi çıkmadı.
Kılıçdaroğlu, toplumda Gezi gerilimi yaşanırken, ellerinde kitap ve karanfil olan gençlerin protesto eylemlerine karşı iktidarı kışkırtıcı önlemler almakla suçlaması da bir kenara not edilmesi gereken bir durum.
Gezi’de yaşananlar apaçık ortada iken, kitap ve karanfilli gençlerden söz etmesi ilginç bir durum.. Sahi bu adamlar milleti, kör ve sağır sanıyor olmalılar da, kendilerini ne sanıyorlar bu arada.. Haberi veren Tv’de daha bir kaç gün öncenin görüntülerinde kitap ve karanfiller değil, molotof kokteylleri, taşlar ve sopalar vardı oysa..
Mısır seçimlerinin de böyle bir zamana denk gelmesi ve seçim sürecinde yaşanan komiklikler de bazı gerçeklerin daha iyi anlaşılması açısından örneklik teşkil ediyordu sanki..
Gelişmelere bakıyorum da, hiç bir şey muhalefetin işine yarayacak türde gelişmiyor.. Ukrayna’da yaşananlar bile iktidarın elini güçlendiriyor burada..
Aleviler ve Kürtler üzerinde yapılan kışkırtmalar ve komplolar kendi tabanlarında tepkiye sebeb oluyor.. Barışı bitirecekleri analar var artıkmeydanlarda.. Çocukları çatışmaya sürenler ve onları örgütleyenler hemen kısa sürede ortaya çıkartılıyor artık..
Hani iktidarı eleştirecek olanlar da, muhalefetin bu anlaşılması zor gariplikleri karşısında onlardan kaçarak iktidara sığınıyor..
Dün “Dünya tütünsüzler günü” idi.. Farkındamısınız bilmem ama, Şeytan bu kez bizleri Nargile ile aldatmaya çalışıyor. “Sigara kötü, Amerikan malı” o zaman “yerli tütün”, olmadı, Şark usulü olsun, Osmanlı fesi takalım üstüne,Nargileye ne dersiniz.. Şeytan “Tarikatı Duhaniye” müritlerini bırakmak istemiyor.. Yeşilay artık sadece “sigara” demiyor, “Tütün”e karşı direnişe çağırıyor.. “Kalbi imanlı, ağzı dumanlı” kardeşlerimize çağrı, gelin vazgeçin bu, işten. Hem Ramazan da geliyor. Şimdiden şu “Şeytan otu”na elvade diyin!
Taksim’de Gezi rezaleti tekrarlanmadı, hem toplum oynanan kirli oyunun farkına vardı, hem de güvenlik tedbirleri caydırıcı oldu. Hava şartları da eylem için uygun değildi.. Zaten Taksim esnafı da artık bunlardan bıkmıştı ve hazırlıklı idiler.. Kılıçdaroğlu, bu sergerdeleri “elinde kitap ve karanfil olan gençler” diye selamlasa da, yüzü maskeli, elinde molotof kokteylleri, sopalar ve taşlar olan kişileri toplum görüyor, biliyor ve tanıyor, CHP’liler görmek, duymak, bilmek istemese de!
Cemaat tabii bir afet bekliyor, Gezi bir umutdu ama yine olmadı..Hocaefendi’nin sevenine göre kerameti de, sevmeyenine göre kehaneti de tutmuyor artık.. Mayıs da geçti. Bu gün 1 Haziran.. Endişeli bekleyiş sürüyor. Beklenen “Şefkat tokadı” kime inecek, sonucu hep birlikte göreceğiz.. Bu arada Erdoğan’ın kaçmasını bekleyenlere kötü bir haber, Gülen’in iadesi için hukuki süreç başlatılıyor..
Ve can alıcı bir soru: Ankara il başkanı da gitti. Giderken de ilginç açıklamalarda bulundu. Peki bu adamlar bu mevkilere nasıl yükseldi, kimler vardı bu isimlerin arkasında. O Milletvekilleri, o yeniden seçilen belediye başkanları ve meclis üyeleri, o bürokratları kim oraya taşıdı.. Sadece tezahürleri gidererek kalıcı bir tedaviyi gerçekleştiremezsiniz. O sonucu doğuran sebeb ve süreçleride kontrol etmek gerek.. Sorun ensedeki çıban değil, karaciğerdeki mikrop olmasın sakın! Sakın bu mikrop heryere ve herkese bir şekilde sirayet etmiş olmasın.