Cumhuriyet yazarı Ahmet Tan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “Tam 1000 muhtarı umreye göndereceğiz!” açıklamasını köşesine taşıdı. Muhtarlara yapılan masrafların kimin tarafından karşılanacağını soran Tan, "1000 muhtarın Kâbe’de kazanacağı sevaplardan Reis’in payına ne yazık ki bir şey düşmeyecek. Ama muhtarlar günah işlerlerse durum ne olur, o da Diyanet’in konusu..." diye yazdı.
Tan'ın "Muhtarların sevabı kime?" başlıklı köşe yazısı şöyle:
Muhtarlar ile ilişkisi eleştiriliyor. Eleştiriler cesaretten değil cehaletten... Onlardan biri de bendenizim. İtiraf edeni millet affediyor. Millet FETÖ ve İstanbul’u mahvetme hususunda Reis’i affetti. Reis de bendeniz gibileri affeder. Affetmek büyüklüğün şanından. Kendisinden büyük, çok şükür sadece Allah var.
***
Yılın son cuma günü muhtarları yine Külliye’de topladı. Bugüne dek tam 32 bin muhtar ağırladığını açıkladı. Bu kuru bir ağırlama değil. Bu bir tür halvet, toplu bir irşat seansı. Bizler sadece TBMM’nin içini boşaltıp kendisine bağladı sanıyoruz. Oysa bütçesi ve personeli ile 8-10 bakanlığa bedel Diyanet İşleri Başkanlığı’nı da kendisine bağlamıştı. Üstelik Diyanet’i, çok şükür içini boşaltmadan bağladı. Çok şükür, çünkü bu sayede “Hac ve Umre İrşat Genel Müdürlüğü”nü de kendisi bağlamış oldu. “İrşat, İrfan sahibi birinin, tarikat ve Tanrı yolunu göstermesidir.” Reis’in irfanından ve müktesebatından haşa sual olunmaz. Milletin kesesine değil de, kendisinin tarihi ve turistik zevkine göre yaptırdığı 20 futbol sahasına yayılmış mekâna Külliye diye isim takması da zaten, bizzat ve bizatihi irşat ve irfan ehli olmasındandır. “Araplardaki bazı medreselere ‘külliye’ adı verilir.” (Osmanlıca - Türkçe Ansiklopedik Lügat, F. Devellioğlu, s: 447) İcrai sanat ve icrai siyaset eylediği bu mekâna “Kaç-Ak Saray” denilmesine haklı olarak kızıyor. Bizler de Cumhuriyet olarak bu densizliklikten uzak durmaya çabalıyoruz. Allah onun da bizim de yardımcımız olsun!
***
“Muhtar, kendi iradesiyle iş yapan, seçilmiş, seçkin kişi” demek. Hz. Muhammed için de kullanılan bir sıfat. (F. Devellioğlu, s: 674) Reis’in muhtarlara ilgisi, zinhar ve inşallah muhtariyet sevdasından veya onları seçimlerde demokrasi mücahiti gibi kullanmak istemesinden falan değil. Amacı onları irşat edip iki cihanda da bahtiyar etmek. Muhtarlar bunu hak ediyor. Zaten yılın son müjdesi de onlar içindi. “Tam 1000 muhtarı umreye göndereceğiz!” Umre, hac olmayan bir hac ziyareti. Dinsel amaçlı bir tür turistik ziyaret. Diyanet İşleri, bedensel zorluk veya zorunluluktan “Hac”ca vekâleten birini göndermenin mümkün olduğunu belirtiyor. Ama “umre” için bir bilgi vermiyorlar. Bu bilgiyi muhtar operasyonundan sonra verecek ve sanırız 31 Mart seçimleri onuruna “vekâleten muhtar umresi” için de bir içtihat kapısı aralanacaktır. Diyanet Din İşleri Yüksek Kurulu’nun Yüksek Seçim Kurulu’ndan nesi eksik?!
***
1000 muhtarın umresinin sevapları kimin hanesine yazılacak. Bunu yazmak haddimiz değil. Ama 1000 muhtara yapılan masrafların kimin kesesinden çıkacağını sorabiliriz. Reis’in avukatları TCK 299 (Cumhurbaşkanlığı’na hakaret 4 yıla kadar hapis) maddesine aykırı saymaz inşallah. Bu arada muhtarla umre bilgisi sunmak da sevaptır diyerek, arz etmiş olalım ki: - Umreciler, şeytan taşlayamazlar. (Yani en büyük şeytan FETÖ’ye veya Reis’i mutlu etmek üzere Bay Kemal’e veya partisine atacağınız taşlar, ürküteceğiniz kurbağaya değmez.) - Hac ibadeti, namaz, oruç, zekât ve şahadet getirmek ile birlikte İslamın 5 şartından biridir. Umre ise keyfe keder bir sünnetir. - Hac ibadeti yılda bir kez arefe günü ve Kurban Bayramı’nda yapılır. Umre ise her zaman. Örneğin, seçim öncesi yapılması caizdir, ama vacip değildir. - Umre fiziksel gayret bakımından daha az yorucudur. Hac’da Cem-i Takdim, Cem-i Tehir, Veda Tavafı ve Kudüm Tavafı varken, umrede bunlar bulunmaz. - Hac ibadetinde maddi olarak yeterli gücü bulunan Müslümanların yaşamları boyunca 1 kez hacca gitmeleri farz iken, umrede böyle bir zorunluluk yoktur. - Başkasının veya devletin kesesinden yapılan umrenin sevaplarının kime nasıl yazılacağı hususu ise bu köşenin veya KHKnin konusu değil, İrşat Genel Müdürlüğü veya Din İşleri Yüksek Kurulu’nun görev alanındadır.
***
Asgari ücretin 2 bin 020 TL olarak ilan edildiği gün açıklanan “Bin muhtara bin Umre Projesi” için bir ihale açılacak mı? Açılırsa bu ihalenin pazarlık, davetiye veya götürü usul ile hangi demirbaş müteahhite verileceğini sormak, pişmiş umreye sirke karıştırmak olacağı için konuyu ek bir bilgi sunarak burada kesiyoruz.
***
Diyanet İşleri Başkanı doğrudan Külliye’ye bağlandıktan sonra, umre seyahati için TL’den vazgeçti. Suidi Arabistan Riyali’ne geçti. 2018-2019 döneminde bir kişi için Umre gezisi 6 bin 650 riyal (10 bin 411 TL) ile 6 bin 975 riyal (10 bin 920 lira) oldu. Bu durumda bir kişinin umre maliyeti Türk Lirası değerine göre de yüzde 57 artmış oldu. Dileyelim sevabı da aynı miktarda artmış olsun.
***
Diyanet’e göre, vekâleten Hac oluyor ama umre olmuyor. 1000 muhtarın Kâbe’de kazanacağı sevaplardan Reis’in payına ne yazık ki bir şey düşmeyecek. Ama muhtarlar günah işlerlerse durum ne olur, o da Diyanet’in konusu...